Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Gran fondo yarışlarının ekonomi politik eleştirisine katkı

Ali Kılıç 35.5

Çılgın Fixieci (fren yok, vites yok, kural yok)
Kayıt
10 Mart 2015
Mesaj
1.300
Tepki
3.864
Şehir
İzmir
İsim
Ali Kılıç
Başlangıç
2015—16
Bisiklet
Diğer
Bisiklet türü
Fixed Gear
Avrupa'da yüz yıla yakın süredir düzenlenen gran fondo yarışları var. Son yıllarda ülkemizde de federasyondan bağımsız birtakım organizatörlerin çabasıyla şekillenen gran fondo yarışları yapılmaya başlandı. Bu yarışlara ciddi miktarda bir katılımcı rağbet gösteriyor. Yarışlar hakkında birtakım söylentiler dolaşıyor; fakat bunları ben pek sallamıyorum. Şimdiye kadar yapılanların aksine Gran fondo yarışlarına ekonomi politik bir bağlamda eleştiri sunacağım.

Biliyorsunuz ki bu yarışlara katılan amatör sporculardan yarış ücreti adı altında birtakım paralar alınıyor. En az 120 lira en fazla 160 lira alınıyor. Gran fondonun düzenlendiği şehirde yaşayan amatör sporcular sadece yarış ücretini vererek bu yarışlara daha ekonomik bir biçimde katılabiliyorlar; fakat şehir dışından yarışa katılan bir sporcu için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Gece otobüs yolculuğu yapıp gündüzünde 35 ortalama ile 100+ bir yarış koşmak mümkün değil. Doğal olarak şehir dışından gelen yarışçıların, yarışın düzenlendiği şehre bir gün önce intikal etmesi şart. Bu da bir gün fazladan konaklama demek. 140 lira git - gel otobüs parası. 100 lira bir gün önceden konaklama. 200 lira 2 günlük yemek masrafı. 160 lira yarış ücreti derken 600 liraya çıkıyor bir yarış. İki gün için 600 lira masraf yapabilecek kaç babayiğit var şu gariban bisikletçiler arasında? Ben zor şartlarda bu sporu yapmaya çalışanlar için konuşuyorum. Yoksa bu rakam birtakım tuzu kuru ya da ensesi kalın kimseler için lüks bir restoranda verilen bonkör bir bahşiş ücretidir.

Gran fondo yarışlarını son zamanlarda topu daha geç atma ya da iflas bayrağını daha geç çekmeye çalışan turizm sektörünün krizden kaynaklanan kayıplarını minimuma indirebilmek için bir kriz savma aracı olarak kullanıyorlar. Güney illerimizde faaliyet gösteren oteller ve turizm firmaları çeşitli nedenlerle birkaç yıldır ülkemize gelmeyen Avrupalı turistler dolayısıyla zor durumdalar. Yaz sezonunda istediğini alamayan turizimciler, turizm çeşitliliğini arttırarak bu kayıplarını gidermeye ya da kaybı en düşük seviyede tutmaya çalışıyorlar. Bu bağlamda alternatif turizm yöntemlerine yöneliyorlar. Bu yönelimlerinde haksız da sayılmazlar. Elleri kolları bağlı bir biçimde batmayı beklemek yerine alternatif turizm yöntemlerine başvurarak ayakta kalmayı denemeleri gayet mantıklı. Bundan beş sene önce Türkiye'ye sağanak yağmur gibi turist akarken hiçkimse yahu ölü sezonda da bisiklet yarışı yapalım, kış aylarında antrenman yapacak yer arayan bisiklet takımlarına otellerimizi pazarlayalım falan diye düşünmüyordu. O zamanlar, en hafif tabiriyle, bisiklet sporunu kimse "sallamıyordu". Turizm sektörü krize girince birden bisiklet denen bir sporun da olduğu, turizm açısından ölü sezon olarak kabul edilen kış aylarını canlandırabilmek için bisiklet sporu ile ilgili yarışların da kullanılabileceği hatırlanıverdi her nasılsa!

Tıpkı eskiden bisiklet sporuyla gönülden ilgilenen birkaç kişinin büyük özverisi ile bir marka haline gelen ve ülkemizin tanıtımına büyük katkı sağlayan Tour Of Turkey gibi... Birkaç bisikletseverin özverisiyle, inatla sürdürülen ve bugünlere ulaşan tur, para etmeye başlayınca durumlar değişti. İşin içine büyük paralar kazanma olasılığı girince rantın dağıtımı bağlamında sorunlar yaşanmaya başlandı. Tour Of Turkey'e saygınlık kazandıran, turu bir marka haline getiren ekip derhal tasfiye edildi. Turu düzenleyen firma değiştirildi. Tura sadece bir "iş" gözüyle bakan kimselerin elinde tur her geçen sene daha da gerilemeye başladı. Tour Of Turkey'e kapital girdi "ve kirlendi dünya!" Gran Fondo yarışlarında da kapitalist ilişkiler çarkı dönüyor. Kapitalizm nereye elini atarsa orayı tam randımanla çalışan bir kâr mekanizması haline getiriyor, elini attığı her şeyin ruhunu çürütüyor.

Bu yarışlar ile ilgili katılımcıların genel eleştirileri şöyle:
Verdikleri hizmete göre aldıkları ücretler çok yüksek. Birkaç muz, birkaç kutu kola, organizasyon çantası falan ne kadar tutar? Yarış ücreti şu anda 160 lira. 500 kişinin katıldığı bir gran fondo yarışında bu miktar ile federasyona verilen para dahil hepsi 60 liraya halledilir. Peki, geriye kalan 100 lira ne oluyor? Buna ciddi yanıt vermek lâzım. Ne yani? Bisiklet sporuna katkı olsun diye gran fondo düzenledik; ama üç beş de bize akmasın mı? Evde çoluk çocuk ekmek bekler. Bir kuplecik de bu işlere emek harcayan insanlar para kazansın ama değil mi yâni? Katılımcılardan alınan paraların nereye harcandığına yönelik şeffaf kayıtlar, mali değer taşıyan faturaları ile birlikte online ortamda yayınlanmadığı sürece bu yarışların birilerini zengin ettiğini iddia etmeye devam edeceğim.

Katılımcılara sporcu gözüyle değil, herhangi bir turizm etkinliğine katılan müşteriler algısıyla bakılıyor. Maksat burada spor değil de turizm cenneti olan mekânları pazarlamak gibi geliyor bana. Şimdiye kadar yapılan gran fondoların muhitlerine bakarsak burada asıl amacın bisiklet sporu değil, turizm cennetlerimizi pazarlamak olduğu açıkça ortaya çıkıyor. Neden bir gran fondo da Karadeniz'de düzenlenmez? Her açıdan ve her bağlamda bisiklet sporuna müsait olan Karadeniz'de bir gran fondo düzenlemek neden kimsenin aklına gelmez? Dünyanın en meşhur dağlarından biri olan Ağrı Dağı'na meydan okuma tarzında bir tırmanma yarışı neden konulmaz? Yaz aylarında Doğu Anadolu dağlarında tırmanma ağırlıklı bir yarış düzenlemek neden kimsenin aklına gelmez? Hiç aklına gelmez olur mu canım? Gelmiştir muhakkak. Fakat bu bölgelerimizin turizm getirisi bağlamında "rantabilite"si çok düşük. Neden orada gran fondo yapsınlar ki? Değil mi ama?

Sporculara değer verilmiyor. Sporcu emeği yok sayılıyor. Her gran fondo yarışına ciddi biçimde hazırlanıp aylar önceden antrenman programlarını uygulamaya başlayan bisikletçiler var. Bu bisikletçiler kendi branşında birinci oluyor; fakat uyduruk kürsülerde madalyalar dağıtılıyor, bazen kürsü bile yapılmadan madalyalar branş derecesi yapan sporcuların ellerine tutuşturulup yarışçılar evlere yollanıyor. Hatta bazı sonuçların hatalı olduğu sonradan fark edildiği için madalyayı eve kargoyla alan bile varmış. İlginç ilginç işler. Bakın bunlar hep bisiklet sporunu geliştirmek için işte. Reklamın iyisi kötüsü olmaz neticede.

Bazı sporcular para verip katılırken bazıları sponsorların kontenjanından ücretsiz olarak yarışa katılıyormuş. Hemen hemen her gran fondoda görüyoruz bu sponsorları. Yarış ücreti katılımcılardan alınıyor. Konaklama ücretini katılımcılar kendi cebinden ödüyor. Eeeee sponsorlar ne işe yarıyor? Katkıları nedir? Meğerse kendi reklamlarını taşıyan formalarla yarışan sporculardan katılım ücreti alınmıyormuş ya da sponsor denen kimseler bu ücreti karşılıyormuş.

Genç sporcular 160 lirayı bulan gran fondo ücretlerini nasıl karşılasın? Bu parayı denkleştiremediği için bu gran fondolarda yarışamayan genç sporcular nasıl yarış tecrübesi kazanarak kendilerini geliştirecek? Maddi imkânları yetersiz olmasına rağmen bisiklet sporunda üstün yetenekli bu genç çocukları ücretsiz bir biçimde yarışlara katabilmek için alternatif yollar bulmak çok mu zor? Bu sporcuların katılımını sağlamak için niçin çaba gösterilmez? Parası olmayan genç sporcu ölsün mü? Bu aralar çok meşhur olan youtuber dostlarınıza çok kral bir kanal adı olur bak, bu kıyağımı da unutmayın: "Paran kadar sür!"
Bu yarışları düzenleyenler kendilerini savunmak için ne tür argümanlar kullanıyor? Şimdi bunları inceleyelim.

Bu yarışlar arttıkça bisiklet sporu gelişecekmiş. Peki nasıl? Federasyon yarışlarında koşmayan birtakım amatör sporcuların belli bir ücret karşılığında katıldığı bu yarışlar nasıl geliştirecek bu sporu ve sporcuyu? Anlamak mümkün değil. Üstelik bu gran fondo yarışlarına profesyonel sporcuların katılması da yasak. Bu yarışlarda para vererek yarışan amatör sporcuların bisiklet sporunu nasıl geliştireceği acilen ayrıntılı bir biçimde açıklanması gereken bir konudur.
Bisiklet sporcularının dünyadaki rakiplerine nazaran en büyük eksiği "yarış tecrübesi". Bu yarışlar sporcularımızın yarış tecrübesini arttıracakmış. Gran fondo yarışlarına takım halinde katılmak mümkün değil. Hatta profesyonel sporcular da katılamıyor. Eeeee, nasıl giderilecek bu yarış koşma gereksinimi? Meselâ en son hangi paralı gran fondo yarışında Ahmet Örken ya da Onur Balkan yarış koştu?

Yarışlar geliştikçe ülkemizdeki firmalar da bisiklet sporunun yatırım yapılabilecek bir alan olduğunu fark edecekmiş. Türk firmaları ve şirketleri için spor denince akla tek bir dal gelir ki o da futboldur. Futbol takımları için sponsor bulmak görece kolaydır; fakat pro continental bir bisiklet takımına sponsor bulmak imkânsızdır. Türkiye'deki firmaların bisiklet sporuna bakışı ve sponsorluk perspektifini görmek için Torku'nun kapatılması sürecini bir araştırın derim. Vizyon sahibi olmayan bu burjuvazi ile o hayallerinizdeki sponsorluk anlaşmasına asla ulaşamayacaksınız. Mal meydanda. Bu burjuvazi ile olmaz. Gerçekçi olun lütfen. Bisikletin turizm getirisi olmasa o anlı şanlı turizm firmaları, otel zincirleri falan sizin tek bir yarışınıza bile sponsor olmazlar. Hatta bugün Türkiye'ye eskisi gibi turist aksın, o firmalar bir gecede bisiklet sporunun adını bile unuturlar.

Yarışların yapıldığı şehirlerde bisiklet lehine toplumsal duyarlılık yaratılacakmış. Gran fondo yarışlarının yapıldığı şehirlerin tamamı bisiklet kültürü olan şehirler. O şehirlerde zaten kendi yatağında nesnel gelişimine devam eden bisiklet kültürüne bu yarışların ne katkısı olabilir? Meselâ bisikletin adı geçmeyen Bayburt'ta bir yarış düzenlesinler, böylece orada bir farkındalık yaratsınlar, biz de edebimizle susalım. İzmir'de, Antalya'da, Kapadokya'da yarış düzenleyerek bisiklet kültürüne katkı sağladığını düşünmek resmen üçkağıtçılıktır. Bu illerde bisiklet zaten hayatın içinde. Sanki bunlar sizin çabanızla olmuş gibi göstermek üçkağıtçılık değil de nedir? Strava'dan heatmap verilerine bakın. Bu şehirlerimiz 2 bin lumenlik lambayla aydınlatılmış gibi parlıyor. Bir de Bayburt'a bakın. Kapkaranlık!

Bu yarışlar ile güçlenen bisiklet turizmi sayesinde gelecek yıllarda ülkemiz world tour takımlarının kış aylarında kamp kurduğu bir yer haline gelebilirmiş. Maalesef bu da en hafif tabiriyle çok saf kimselerin beklentisidir. World tour takımları arkalarında büyük sermayelerin ve kuvvetli sponsor desteklerinin olduğu takımlardır ve çoğu bir şirket gibi yönetilir, aklı başında yöneticileri bulunan büyük sermayeli hiçbir şirket, politik risklerin bu kadar yüksek olduğu bir ülkeye uzun süreli bir yatırımda bulunmaz. Soruyorum. Her çeşit imkân sağlanmasına, her türlü güvenlik güvencesi verilmesine rağmen geçen yılki (2018) Tour Of Turkey'e kaç tane world tour takımı getirilebildi? Kusursuza yakın bir organizasyon yapılmasına rağmen gelmeyen takımlar niye gelmedi? Bunu bir kere sorgulayınca zaten kazın ayağının öyle olmadığı açık bir biçimde ortaya çıkıyor.

SONUÇ
Bu yarışların Türkiye'de bisiklet sporunun gelişimine bir katkısı olacağını düşünmüyorum. Evet, birileri zengin olacak. Evet, federasyon her yarıştan belli bir miktar para alarak kasasını dolduracak, federasyon yöneticileri kendi pr çalışmalarına argüman kazanacak, prim yapacak. Ama her durumda ve her koşulda kaybeden bisiklet sporu olacak. Çiftlik Bank benzeri bir saadet zinciri ile bisiklet sporunu düzeneklerine alet eden birtakım kapitalist çıkar çeteleri yine ceplerini dolduracak. Bisiklet sporu ve sporcusu kaybedecek. Yarış koşturuyoruz diye avutulan, uyduruk iki madalya ile kandırılan amatör sporcular ise bu spora olan inançlarını tamamen yitirerek bisikletten soğuyacak. Kaybeden yine bisiklet sporu, kazanan yine bu sporun sırtından geçinen birtakım burjuva çocukları olacak.

(link)
 
Scudo
@Ali Kılıç 35.5 Yorumlarınızı ve blog yazınızı okudum.
Forumda ; emeğe saygı, sermaye, kapitalizmin çarkları, sektörlerin değişen gelir arayışları, sporun dejenere edilip sporcunun köleleştirilmesi konularında,- benim gibi- size hak verenler az da olsa çıkacaktır. Az diyorum çünkü : Sporun Sosyo-Ekonomik, Felsefi tarafına ilgi duyup birikim sahibi fazla kişi yok.Olanlarda ya küstürüldü ya da deveye hendek atlatmaktan vazgeçip artık bu diyarlara uğramaz oldular...
Üstelik sığ , popüler, magazinel, içi boş ve kutuplar arası gerginliklere girip didişenlere kaldı bu sayfalar neredeyse..
Gönüllü olarak foruma " göz - kulak " olan zevat ta maalesef "şahkülü kaymış" bir halde, entelektüel çizgiden uzak, öznel yargılarla üyelere " ayar " verdiğini sanıp kendince avunuyor..
Bunları yazma nedenim; Granfondo kültürünü oluşturma sürecinde "elitist" bir eğilim olduğunu düşünüyor olmamdır...
Arka planda, toplanan paraların nerelere harcandığı konusu ise daha önce tartışıldığı için, bu konuda karanlık bölgeler olduğu varsayımınıza katılmıyorum. Organizasyonu yapanları tanıyor olmamız; şeffaflık , hesap verilebilirlik konularında bende bir kuşku oluşturmadı...Ki bisiklet dağıtılan yoksul çocuklar adına çok da sevindim...
Şimdilik bunları yazabildim.
Umarım uygar bir görüş alış verişi ile düzeyli yorumlar olur ve konu zenginleşir.
İyi akşamlar..
 
@Murat B.

Emin misiniz?

@cazci

Ben de görüş alış verişleri olacağını umuyorum. Fakat öyle olmayacak. Bu konuda biraz karamsarım maalesef.

Özelikle Velo Türk'ün yaptığı gran fondolar ile bu sene yapılan Kastamonu Ilgaz gran fondo yarışlarını bu yazıya dahil etmedim. O konulara ayrıca başka bir yazımda oylumlu bir biçimde değineceğim. Çünkü bu yazıdaki tavrımı o yarışlar için genelleyerek yazmam büyük haksızlık olacaktı. Zira bu haksızlığı yapmadım bu yazımda.
 
@Ali Kılıç 35.5

Yurt dışındaki tanımına bakarsanız "yarı rekabetçi, organize sürüş" gibi bir ifade görürsünüz. "Yarı rekabetçi"nin anlamı şudur: zaman tutulur, sıralama yapılır, hatta derece yapanlara madalya/kupa verilir ama asıl amaç kazananı belirlemek değil, beraber spor yapmaktır.

Dolayısıyla gran fondoların hedef kitlesi de müsabık sporcular değil, hobi olarak spor yapan kişilerdir. İnsanların hobileri için para harcamalarında da bir anormallik görmüyorum ben. Senede 2-3 gran fondoya katılan birinin yaptığı masraf, pasif seyirci olarak futbol ile ilgilenen birinin yaptığı masraftan çok farklı değildir.
 
Kapitalizmin spor hususundaki temel ilkelerinden birisi aktif olarak sporu yaptırmayıp izleyici yap ki insanlar pasifleşsin.Elinde Coca Colası ile televizyon karşısında futbol izleyen insan; sistemin, düzenin adamıdır.
160 lira ver ki aktif spor yap; çok sevimli gelmese de çok da kötü değil.Tabi başka boyutları ile değerlendirmek de lazım.Sonuç olarak kapitalizme bir şekilde bulaşılır.
 
@Ali Kılıç 35.5 yazdıklarınızın büyük kısmı benim de hazımsızlıkla izlediğim ve düşündüğüm konular.
Katılmadığım yerler: ünlü bir piyanistimiz Diyarbakır veya hakkariydi sanırım; konser vermişti. Az buçuk bunun ne maksatla yapıldığını vs tahmin edersiniz. Peki yapılan bu tür dokunuşlar o şehrin sosyal dokusuna temas edebildi mi? Bir yenilik? Bir farklılık? Bir heyecan? Hayır! Biz hep böylesi suni dokunuşlarla işi çözme derdindeyiz. Bayburt’ta veya benzeri yerde yapılacak organizasyon baştan ölü doğacaktır. Bizim bisiklet yarışından veya bu tür organizasyonlardan önce o tür yerler için götürmemiz gereken başka şeyler var kanaatindeyim. Konumuz bisiklet. Ne ala. Ama belirtmeliyim ki kemaliyedeydi galiba, Rus yolunda düzenlenecek bir extrem etkinlik eminim ses getirecek birşey olurdu. Yani coğrafi ve peyzaj güzelliği, çekiciliği olan bir bölgede yarış düzenlenmesi bana paranın kirli eliyle bile olsa kötü görünmüyor. Peki dezavantajı ne olurdu? Tabiiki maliyet.

Sizin düşündüklerinizi ben bilhassa İstanbul ve hatta malum Kadıköylüler tayfası adına düşünüyorum. Youtuber tayfası dahi İstanbul’daki bu birkaç tuzukuru arkadaşın yapıp ettikleriyle ilgilenmeyi tercih ediyorlar; röportajlar, şahsın bisikleti hakkında olmadık masaya yatırmalar, incelemeler vs gırla gidiyor. Sanırsın bu üç beş kişiden ibaret Türkiye. Bu arkadaşların bana kazandırabildiği tek ufuk bu söyleşilerle ne kadar pahalı ürünlerin var olduğunu da öğrenmiş olmamdır.
Gran fondolar kelimenin en basit anlamıyla tabiiki bir yarıştır. Bunda bile anlaşaamayacaksak ne konuşabiliriz başka. Bu yarışlar yaşadığım ülkede düzenli olarak yapılmakta ve (ek bir bilgi olsun) giriş ücreti bugünkü kurla 1000tl civarıdır. Evet 1000tl!
Cazcı size katıldığımı da özellikle belirtmek isterim. Ben de velotürk oluşumunun şeffaf olduğunu inancındayım. Sadece bana Çeşme’de bisiklet yarışı yapıp edinilen bisikletleri Urfa’da dağıtmak yukarıda yazdığım gerekçelerle işlevsel görünmüyor. Fakat elbette takdir edilesi.
 
Maalesef vücudun tüm organlarına sirayet etmiş bir hastalık var ve bunun etkileri farklı farklı olsa da sebebi basit.
 
iddialı başlık ve uzun bir metin, içerik çok boş, alışıldık kavramlarla dedikodu düzeyinde kalan bir yazı olmuş...
 
  • Beğen
Tepkiler: Sencer Kan
Yazılanlardan katıldığım kısımlarda oldu katılmadığım kısımları da oldu. Ama şu var ki, bu fondolardan ziyade ücretsiz olarak özellikle işin mutfağından gelmiş kişilerin bikaç kişilik ekiplerce yahut gruplarca düzenledikleri yarışlar/etkinlikler bence bu sporun tanıtımın da daha etkili. Üstelik bu tarz etkinliklerde bir yahut iki günlüğüne bir şehre bir beldeye dolan bikaç bin insanın harcaması bir şehir için bişey ifade etmez belki ama küçük bir belde için güzel bi ekonomik faaliyet olur. Böylece tek bir kişi yerine yine bölge insanı kazanır.

Ama sanırım asıl mesele tabiti caizse içimizdeki çorbacı Yorgi’leri bulup geçersiz kılmaktan geçiyor. Sürekli bi muhalefet derdinde olup tek odak noktaları “nasıl bu olaya/duruma/yarışa/etkinliğe çomak sokarım, nasıl işlerini terse yöneltirim” olan kafalar. Yanlış anlaşılmasın eleştiren insanlar demiyorum. Sadece amacı eleştirmek değil de senede bikaç bin km sürüp bisikletinin lastiği sürerek ve aşınarak değil evde yatmaktan eskiyen tiplerin saçma sapan yorumları ve eleştirileri(kendilerince) bu sporu yerinde saymaya itiyor ne yazık ki..
 
Bir işi gönlüyle yapan adam 15 20 50 100 lira ya bakmaz. Dişinden tırnağından biriktirir yine yapar. Sigara içenler bıraksın, çok gezenler az gezsin, çok yiyenler az yesin, 5000 tl lik telefon kullanmasın halı sahaya her hafta 15 tl ödemesin daha bir çok şey var bunun gibi (ben böyle yaptım hem ciddi manada sağlığıma kavuştum kilo verdim)ve senede bir kaç kez bu mutluluğa ortak olsunlar. Ben yarış fiyatlarını hoş karşılıyorum neden? verdikleri t shit, matara, madalya, yarış numaraları, organizasyon, çalışanlar, güvenlik ekipleri vs. bi zahmet adamlar da para kazansınlar yoksa hangi birimiz zarar ettiğimiz bir işe koyuluruz? Bisiklet federasyonu inanın diğer federasyonlara göre fakir :) Bir binicilik federasyonuna bakın, yarışlarda aldıkları ücrete lisans ücretlerine bakın futbolu basketbolu saymaya gerek yok. Ayrıca bizim için birşeyler yapılırken bırakın birileri de kazansın.
Antalya, kapadokya vb. yerlerde tatil beldelerinde olması da bence çok mantıklı çünkü kalınacak yerler çok. Ulaşım rahat. Bayburt'umuzda düzenlense hangi birimiz nasıl ulaşır nerelerde kalırız? Ulaşım, konaklama çok önemli bir unsur.
Gran fondo yarış mı olayı ise bence kişiden kişiye göre değişir. İsteyen yarışır isteyen zaman sınırı içerisinde rotayı tamamlar. Zorla insanlara yarışmayacaksın demek de yanlış.
İşte her zevkin bir külfeti var. Hepimiz ağa baba değiliz bazı şeyler için bazı şeylerden ödün veriyoruz bence insan önce ne istediğini bilmeli.
 
sadece muhalefet olayım negatiflik olsun amaçlı bir yazı olarak düşünüyorum. bugün antalyada sıradan bir otelde tatil yapmak bile bir aileye fondoların çok üzerinde fiyatlara mal oluyor. fondo yarışlarında aileleriyle tatil yaparak sevdikleri spor müsabakasını izlemek yerine içinde olacakları organizasyonlarda bulunmak yıllık tatil bütçesi olan aileler için çok güzel bir alternatif. bisiklet federasyonunun kapanış yarışını bile iptal ettiği , türkiye turu dışında neredeyse ciddi yol yarışının olmadığı bir ülke için bence sporcular içinde yine güzel alternatif. para mevzuuna gelince 160 tl ulaşım vs. gitmek isteyene bir şekilde hallolacak şeylerdir. içimizdeki arabeskliğin yansımasıdır buna şikayet. argeusun düzenlediği tüm fondolarda ciddi emek var. ufak tefek aksaklılar avrupadaki büyük tur yarışlarında bile olmakta iken bence daha insaflı düşünmek lazım.
 
Haklı olduğunuz kısımlar olsa da amaçsız bir yazı olduğunu düşünüyorum.
Bütün yazı aynı şeyi tekrarlayıp sonuç dediğiniz bölümde bu tekrarlarınızı özetlemişsiniz kısaca.
160 lira, bu tarz etkinliklerde boy gösterebilecek seviyedeki her bisiklet sahibinin rahatça karşılayabileceği bir bedel bence. Abartmaya gerek yok.
 
''İki gün için 600 lira masraf yapabilecek kaç babayiğit var şu gariban bisikletçiler arasında?'' Yazmışsınızda.

Geçen ay İlk defa gittiğim uludağdaki yarışa katılanların altlarındaki bisikletleri gördüm oha dedim. Elemanlar 10.000 ₺ - 30.000 ₺'lik bisikletlere biniyor ve 1.500-2.000 ₺'lik garmin km sayaçlarını pahalı giyimlerinide hesaba katınca yarışa katılanlar ne kadarda zenginmiş dedim. Benim kullandığım km saatim AliExpressten alınma sunding marka 5 $. Bisiklet ise 4.500 ₺
 
  • Beğen
Tepkiler: Ali Kılıç 35.5
Pragmatist - Arivist- Konformist açılardan bakıldığında herkes kendi bütçe hacmi ile olaylara yaklaşır.Bu konu için ise kitlesel -toplumsal, spor - sporcu, süreç - gelişim, olası sonuçlar (- / +) gibi açılardan bakıp yorumlamanın daha yerinde olacağını düşünüyorum...
 
Konuya yanlış yerden bakıyorsunuz.

İlk olarak Gran Fondo'lar yarış değil, sürüş etkinliği olarak planlanıyor. Fakat Türkiye'de yarış eksikliğinden dolayı sanıyorum, insanlar bu etkinlikleri yarış olarak görüp ona göre hazırlanıyor. Sonuç olarak da amatörlerin ve yarış kazanmaya hevesli kişilerin bir arada sürdüğü pelotonlardan sürekli kaza haberi alıyoruz.

Gran Fondo'lar çok pahalı, gençler nerede yarışacak demişsiniz. Yarışlarda yarışacak. Federasyon yarış düzenleyecek, gençler de orada tecrübe kazanacak, kendilerini gösterecekler.

Rotalar konusunda haklısınız fakat şikayetiniz gereksiz. Gran Fondo'lar hiçbir zaman git-yarış-gel şeklinde düzenlenen etkinlikler olmadı. Ailen ile git, birkaç gün tatil yap, arada da bisiklet sür... Asıl yapılması gereken bu olsa da, yine yukarıda da dediğim gibi olayı yarış olarak gören insanlar nedeniyle bu konu da atlanıyor sanırım. Ne yapayım otelden çıkamayacağım bir kasabada düzenlenen yarışı, o kadar masraf yapacağıma evimde otururum daha iyi, değil mi?

Kısacası, Gran Fondo'ları yarış olarak değil de bir sosyal bisiklet etkinliği olarak düşünürseniz (yani olması gerektiği gibi düşünürseniz) aslında şikayetlerinizin pek çoğu da çözülecek.

Birkaç konu da var. 600TL demişsiniz masraflara, iyi bir çift lastik parası bile değil. 120TL dediğiniz katılım ücreti iyi bir gidon bandı bile zor alıyor. Ayrıca Türkiye'deki Fondo'ların fiyatları da öyle yüksek değil. Avrupa'da 50 euro'nun altına etkinlik düzenlendiğini hiç hatırlamıyorum.
 
@Serkan Mıstınoğlu

Yazının içeriği zayıf, başlığı fazla iddialı, ama niyeti temiz, "amerihanın oyunu" esprisi gibi klişelerle kötülenecek bir yanı yok. Etmeyin, ayıptır.
 
Geri