Scudo Sports

Halkı bisiklet üzerinde doğan ülke: Hollanda

Onu bunu bilmem ama çok fazla bisiklet hırsızlığı oluyormuş !
 
Scudo
Bisikletlerini ulaşım için kullanıyorlar.
Takım elbise ile iş kıyafeti ile veya misafirliğe gideceği kıyafet ile insanlar bisiklete binip sakince pedallayorlar, terlemiyorlar, hız dertleri yok. Bu yüzden vitessiz bisiklet fazlasıyla yetiyor.
Bisiklet yolları da dolayısıyla kalabalık oluyor, hız yapmak bu yüzden de çok mümkün olmuyor.
Çoğu zaman basit bir kilitle kilitliyorlar; hatta bazen üst üste bırakıyorlar atıyorlar bisikletleri, gelen bir tanesini alıp gidiyor, videolardaki gibi düzenli parl edilmiyor her yerde. İstasyon gibi kalabalık mekanlarda bisikletler üst üste yığın oluşturuyor, hepsi aynı renk aynı model bisiklet, birisini alıp geçiyorlar, çok da mesele olmuyor.
Teşbihte hata olmaz derler, şuna benzetiyorum, kalabalık bir zaman olur ya böyle bayram namazı cuma namazı gibi, herkes terlikle geliyor camiye, ayakkabılıkta yer kalmıyor, bütün çıkışlar terlik dolu, sonra çıkan vatandaş kendi bıraktığı terliği aramıyor, ayağına uydurduğunu giyiyor, yoluna devam ediyor, herkes herkesin terliğini giyiyor gibi. Dolayısıyla kimse pahalı terlik almıyor, milyoncudaki plastik terliklerle günlük hayatı idame ettiriyorlar(mış gibi bir şey) 🤪
 
  • Beğen
Tepkiler: Tutmosis89
Orada tercih edilen kadro bizim şehir bisikleti dediğimiz dik oturma açısına sahip bisikletler. Bisiklet en önemli ulaşım araçları olmuş, kar, yağmur fark etmiyor yağmurluklarını giyip devam ediyorlar. Banka müdürü kılığında takım elbise ile dahi biniyorlar. Diğer yandan eski bisikletlerin kullanılması ülkedeki göçmenlerin bisikletleri çalarak bir şekilde kendi ülkelerine yollayarak kazanç elde etmeleri yani hırsızlık diğer sebep öğrencilerin ve toplu taşıma ile işe gidip gelenlerin bu bisikletleri yoğun kullanımı hatta 2. elde öğrenci ve istasyon bisikleti olarak satılır. Ben esas şuna dikkat çekmek istiyorum; bisikletleri tam bir mühendislik harikası iddia ediyorum iyi birine binen başka bisiklete binmek istemez. Avrupa'nın toplam mühendis sayısından daha fazla mühendis barındıran ülkemizde eski bisiklet markalarımız var ama ne yazık ki halen Çin, Tayvan gibi ülkelerden gelen parçaların montaj fabrikası durumundalar.
 
  • Beğen
Tepkiler: MakRo ve Kuzey Ege
Şimdi siz böyle söyleyince kendi bisikletimden şüpheye düştüm acaba çalıntı mıdır diye. Çünkü 90lardan kalma ve bildiğim kadarıyla hollanda'dan gelme.

Eğer öyleyse anladığım kadarıyla yukarda bahsettiğiniz gibi devletin sağladığı sahibi olmayan bisikletlerden birisi olabilir.
 
Son düzenleme:
  • İnanılmaz
Tepkiler: Road_Runner
Biz ülkemizde bisikleti spor ve gezinti amaçlı kullanıyoruz genelde, “dedeler” ise ulaşım ve alışveriş gibi ihtiyaçlarını karşılıyor. Gerçek bisikletliler dedeler aslında. Çok yaşasın “dedeler” 🙂.

Hollanda tipi bir bisikletim var ve çok severim bu bisikletleri. Tamamen düşük hızda düz yerde ve konforlu ulaşıma göre tasarlanmış, inmesi binmesi kolay, kilidi kendi üzerinde, çamurluklu, zincir korumalı, sağınızı solunuzu çamur ve yağ yapmayacak bisikletler. Ayrıca çelik kadro, görece ucuz ve ağır. Benimki aldığımda vitesliydi, ancak vites iflas ettiğinde vitessiz bisiklete çevireceğim. Ama bu bisikletler hızlı ve uzun süre kullanım için uygun değil. Yokuşa da gelmez. Spor için değil yani.

İstanbul gibi bir keşmekeşte değil de, küçük ve görece düz bir yerde yaşıyorsanız, gündüz alışverişinize ve işinize, akşam ise bir lokantaya veya arkadaşlarınızla buluşmak için bir bara ya da kafeye gitmek için süper bir bisiklet. Bizde gerçi pek çok insan bırak bisiklete binmeyi, 1 km yürümeye bile üşenip mümkünse araba kullanıyor.
 
@TrEddieMercury Yazıyı okudum. Hollanda'nın almış olduğu kararın aynısından bizim de almamız gerekiyor. Ne yazıktır ki ülkemizde bisiklet adına teşvik için yapılan hiçbir şey yok. Abartı gelebilir fakat kurtuluşumuz "Bisiklet". Bisiklet insanın zihnini açar, vücudunu sağlıklı hale getirir. Bazı şeylerin yolunda gitmediğinin farkına vardırır. Saygı kazandırır, ahlakını iyileştirir.

İnsanların zorunlu olmadıkça araçları kullanmamaları gerekiyor. Herhangi bir motorlu taşıt kullanma yasağı olmaksızın insanların gereksiz araç kullanımının yarattığı kirliliği düşünüp ona göre hareket etmesi gerekmekte. Fakat bildiğimiz gibi insanın yapısı gereğiyle 2 kişi bunu düşünse 3. kişi bunu düşünemiyor ve ortalık karışıyor. O halde toplu halde yaşayan insanları bu yönde yönlendirmek de ancak yasaklarla sağlanabilir. Ama içi boş yasaklar değil tabii ki. Gerekli cezalar yazılacak, insanların ağzı yanacak. Sadece yasak koyup ceza yazmakla da bitmiyor iş. Televizyon kanallarında gereksiz reklamların arasına sıkıştırılabilecek kısa bilgilendirici reklam filmleri de yerleştirmemiz gerekiyor. Ne de olsa neredeyse her evde en az 1 tane televizyon var. Vaktinin çoğunu televizyonla geçiren bir topluma bilgi vermenin en iyi yolu televizyondur. Halk da boş durmayacak bu esnada. Söylenenleri kafasına alacak ve uyacak. Ayrıca şu da var, halk da düşünmeyi öğrenecek. Düşündükçe önümüzün-gelecek yıllarımızın- ne kadar ardı görünmez egzoz bulutlarıyla kapalı olduğunu görecek.
 
Onlar için günlük yașamın bir parçası bisiklet olayı, benim görüșüm bisikletten aldığımız haz eminimki bu insanlardan daha fazladır.
Sizinle tam olarak aynı görüşte olmadığımı belirtmek istiyorum. İşe bisikletle gidip geliyorum ve günlük 35 km sürüşüm var. Bazı günler hava yağışlı olduğunda hadi bugün de toplu taşımayla gideyim diyorum, inanın daha yorucu. Her seferinde pişman oluyorum. Beklemesi, inmesi, binmesi, ayakta gitmesi inanın çekilecek çile değil.
Bisikletle gittiğimde ise ıslık çalarak, şarkılar mırıldanarak, bakına bakına 1 saatte gidiyorum işyerine. İşe gidişi bisiklet turuna çıkmışım gibi kabullenince keyif alıyorum, zorunluluk olarak görünce sıkıntı hissediyorum.
Ayrıca mesai bitip dönüş yoluna çıkınca ilk pedal basmamdan itibaren inanın gün içerisinde yaşadığım yorgunluk, stres, sinir harpleri uçup gidiyor. Eskiden şirket aracı kullanırdım ve eve her akşam barut fıçısı gibi gelirdim. Şimdiki işimde şirket aracım yok (olmasın da zaten) eşim bile fark etti, eve her akşam daha pozitif geliyorsun diyor.
 
Çanakkale'de okudum çok güzel bisiklet yolları vardı :p şaka şaka, belediye sağolsun kafasına göre bir yere beyaz boya ile şerit çekip bisiklet yolu ilan ediyor. Sadece yere çizilmiş bir şerit birde bisiklet logosu çiziyorlar yere o kadar. Sonra o yola kenardaki kafeler masa falan açıyordu :D

Yine de bisiklet açısından güzel bir şehirdir, çok kaliteli bir bisiklet platformu var, gönüllülerine saygılar beni yanlış anlamasınlar bu mesajımdan dolayı onlar elinden geleni yapıyor.
 
Sizinle tam olarak aynı görüşte olmadığımı belirtmek istiyorum. İşe bisikletle gidip geliyorum ve günlük 35 km sürüşüm var. Bazı günler hava yağışlı olduğunda hadi bugün de toplu taşımayla gideyim diyorum, inanın daha yorucu. Her seferinde pişman oluyorum. Beklemesi, inmesi, binmesi, ayakta gitmesi inanın çekilecek çile değil.
Bisikletle gittiğimde ise ıslık çalarak, şarkılar mırıldanarak, bakına bakına 1 saatte gidiyorum işyerine. İşe gidişi bisiklet turuna çıkmışım gibi kabullenince keyif alıyorum, zorunluluk olarak görünce sıkıntı hissediyorum.
Ayrıca mesai bitip dönüş yoluna çıkınca ilk pedal basmamdan itibaren inanın gün içerisinde yaşadığım yorgunluk, stres, sinir harpleri uçup gidiyor. Eskiden şirket aracı kullanırdım ve eve her akşam barut fıçısı gibi gelirdim. Şimdiki işimde şirket aracım yok (olmasın da zaten) eşim bile fark etti, eve her akşam daha pozitif geliyorsun diyor.
Benzer durumlarımız var sizinle hocam, bende yaklaşık 4 yıldır toplu taşıma kullanmaktan çekiniyorum hatta senede 1-2 defa falan kullanıyorum desem yeridir.

Günlük işlerimi de bisikletle halletmeye özen gösteriyorum, trafiğe girince içimdeki insan bir canavara dönüşüyor.
 
Şu batı hayranlığından vazgeçemiyorsunuz değil mi? Kara mizah ile fakir makir laf çarpıyorsunuz. Olmuyor. Bakın Türkiye de ilk 500 e giren benden 10 dönem sonra mezun olmuş tübitak dereceli eşşek kadar adam, postdoc yapan karısını ingilterede ziyaret etti. Dönüşte bize ingiltere güzellemesi yaptı. Efendim arabalar yayalara yol veriyormuş ile başladı, içimden la havle çektim. Sözünü şaaak diye kesip sen de burada, Ankara da yol ver yayalara dedim. İnanın gözlerindeki iq 200 lerden ekşi binlere düştü sonra tekrar 80 i geçince beyin sinapsları idrak yollarını açtı ve bunu hiç düşünmemiştim dedi. İşte anglosakson eğitimi ala ala anadoluda, idrak yollarında daralma olmuş. Denize set çeke çeke tabak gibi ülkede yaşa, petrol şirketi kur dünyada satılan her damla petrolden yüzdeni al, bankacılıkta tefecilikte eline çok az ülke şu döksün elbette bizler işin derinini bilmez isek hayran oluruz.
Hodri meydan, pandemi sebebiyle otomobille seyahatin yasaklandığı şu evrelerde, haftasonları bisiklet ile dolaşmak serbest dense bakalım ülkesel bisiklet çılgınlığı yaşanmıyor mu Türkiye de? Adamlar 1970lerdeki petrol krizinde bisiklet ülkesi olmuşlar. Bu forumda okudum bu detayı üstelik.
 
Dönüşte bize ingiltere güzellemesi yaptı. Efendim arabalar yayalara yol veriyormuş ile başladı, içimden la havle çektim. Sözünü şaaak diye kesip sen de burada, Ankara da yol ver yayalara dedim. İnanın gözlerindeki iq 200 lerden ekşi binlere düştü sonra tekrar 80 i geçince beyin sinapsları idrak yollarını açtı ve bunu hiç düşünmemiştim dedi. İşte anglosakson eğitimi ala ala anadoluda, idrak yollarında daralma olmuş. Denize set çeke çeke tabak gibi ülkede yaşa, petrol şirketi kur dünyada satılan her damla petrolden yüzdeni al, bankacılıkta tefecilikte eline çok az ülke şu döksün elbette bizler işin derinini bilmez isek hayran oluruz.
Ben burada yayalara yol verdiğimde arkadaki kurtlu arkadaş öfkeyle korna çalıp solumdan yola fırlıyor, bana güvenip yola çıkan yayalar bu sefer ben arada olduğum için onu göremeyip ezilme tehlikesi yaşıyorlar. Her şeyi kendi başımıza değiştiremeyiz. Ufak ufak çabalar gösterelim tabi ama buralar ile oralar da biraz farklı, onu hep akılda tutalım. Ayrıca iyiye özenmek de ayıp değil.
 
Ben burada yayalara yol verdiğimde arkadaki kurtlu arkadaş öfkeyle korna çalıp solumdan yola fırlıyor, bana güvenip yola çıkan yayalar bu sefer ben arada olduğum için onu göremeyip ezilme tehlikesi yaşıyorlar. Her şeyi kendi başımıza değiştiremeyiz. Ufak ufak çabalar gösterelim tabi ama buralar ile oralar da biraz farklı, onu hep akılda tutalım. Ayrıca iyiye özenmek de ayıp değil.
Efendim ben o az gelişmişleri de hesap edip yolu çaprazlamasına kesiyorum. Özenmek değil uygulamak. Mustafa Kemal paşa muhtemelen alman ordusunda bir generallik alırdı istese. Hitlerin de kurmayı olurdu illa ki ama burayı adam etmeyi tercih etti. Oralar medeni kabul ama her sene plakasında mavi içinde D yazan alamanyalı hemşehrilerimiz ülkemize daha yeni gün görmüş araba modelleri ile gelip u dönüşü yapılmaz yerde dönmeyi, kırmızı ışıkta geçmeyi, hız limitlerini hiçe saymayı anadolu topraklarında pekala beceriyorlar. O zaman sorun çözüm ikilisi konan cezaların uygulanmasındaki gevşekliğe gelip dayanıyor. Burda kural var uygulayan yok. Ben, yetkilerden şunu rica etsem, artık ülkemizde her yer kamera. Plakasında hangi ülke yazıyorsa gelip burda insandışı araba sürenlerin kayıtları yaşadıkları ülke ile paylaşılsa eti sizi kemiği benim hesabı, o ülkeler muhtemelen burada öyle araç süren çifte vatandaşları muhtemelen tımarhanede tımar ederler bir kaç zaman. Ne güzel olmaz mı?
 
Mustafa Kemal Atatürk kafasında uygulayacağı devlet mekanizmasını salt zekası ve askeri tecrübe ve bilgisiyle oluşturmadı. Modern - o zamanki ileri ulusların - tarzında eğitim veren okullarda öğrendiği fransızca ile okuduğu yüzlerce yabancı kitapla ve Sofya’daki ataşeliği gibi yurtdışı görevlerinde yaptığı gözlemlerle olgunlaştırdı. Dolayısıyla bizim de batı ülkelerindeki (veya doğu ülkelerindeki de olabilir) iyi uygulamalara bakıp iç geçirmemiz, keşke burada da olsa dememiz yanlış değildir. Bu sayede burada da o uygulamaları yapınca ne olacağını anlama fırsatımız olur. Kimimiz bunu salt bilgiyle yapar, kimimiz kara mizah kullanır, ama bunu yapanı kötülemek, madem biliyorsun sen uygula yaklaşımları bize pek fayda getirmez. Uygulayamazsınız öyle kolay kolay çünkü. Önce o uygulamaları isteyen bir halk oluşmalı. Bu kara mizah yazıları biraz o isteği uyandırmaya fayda sağlıyor. Biz de istiyoruz 60-70 yaşında bisiklete binip güvenle alışveriş yapmayı ve huzur içinde evimize dönmeyi.

Trafik kurallarını da biz önce kendimize bir uygulasak dışarıdan gelen D plakalar zaten bize uyum sağlar merak etmeyin. Yabancılar ancak burada varsa bir uygulamaya uyum sağlar. Yetkililer de ancak halk isterse uygular kuralları.

Genel olarak haklısınız, uygulayalım özenene kadar. Ancak uygulamıyorsak, uygulayamıyorsak kızacağınız kişiler bu kara mizahı yapanlar değil, bunlara sebep olanlar.
 
Konu ile dolaylı yoldan alakalı olsa da şu yorumda bulunmak isterim. Cennet vatanımız Türkiye'de de senede 1(bir) kere TV'den bisiklet yarışı izleyeceğiz diye uğraşıyoruz,devletin 15 kanallı televizyon kurumu da netten yayınlıyor yarışı.Sonra niye bisiklet sporu gelişmiyor,gelişmez tabi. Halbuki benim bisiklete başlamam da önemli bir etkendir Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu
 
bu arada hiçbir bisiklet kullanıcısının kask takmaması da enterasan değil mi ?

Bisiklet trafiğnin fazla olması ile kaza riski fazla olma ihtimali yüksek aslında

Bence herhangi bir yarış içinde olmadıklarının farkındalar, alt tarafı sakince işine gücüne gidiyorlar. Yarışacak olanlar zaten özenli giyinip, kasklarını takıp, ona göre de bisikletini seçip öyle çıkıyorlardır. Bir de daha önceki yorumlarda da bahsedildiği gibi, otomobil magandaların ve yaya gibi, mazgal gibi çeşitli tehlikelerin yok denecek kadar az ya da hiç olmaması.
 
Önce o uygulamaları isteyen bir halk oluşmalı.
Kadınlara seçme seçilme hakkını ilk veren ülke TC dir...Ama alışmadık bünyede bu pek birşey ifade etmiyor, sürekli kadın cinayeti haberi alıyoruz. Oysa İngilterede kadın hareketi çok özgün, erkeklerle neredeyse eşit olabilmeyi kazanmışlardır. Keşke biz de böyle olabilsek ama olmuyor yasa kanun göstermelik kalıyor, öyle olamıyoruz. Piknik alanlarına hala çöpü bırakıp dönüyoruz...Ormanları yakıyoruz, doğanın tamamını elimizden gelse imara açarız vs..Yasa var aslında ama öylesine, balık ta baştan kokuyor malum...Biz ortadoğuyla avrupa arasında kalmış bir küçük asyayız...Potansiyelimiz, ruh halimiz, yetenek ve zekamız bu...Bunu bilip kabul etmeden de bir mok olmayacak bizden..
 
Yalnız şimdi şöylede bir durum var,resimlerde haberlerde gördüğümüz şehrin içindeki yoğun bisikletler hep aynı tarz ulaşım bisikletleri,fakat oradada kullanım tarzına göre değişiklikler mutlaka vardır,en basitinden orada yaşayan foruma giren bir arkadaş vardı şimdi ismini hatırlayamadım onun gibi performans odaklı yol bisikleti binenlerde az değildir.Tabiki yerleşmiş bisiklet kültürünü göz önüne alırsak,işine gücüne giden birinin,markete giden bir kadının,okuluna giden bir gencin kalkıp daha farklı bir tür bisiklete binmesi acayiplik olur.Amaç ulaşımsa en rahat en konforlu en makul bisiklet burada devreye giriyor,buda zaten hep gördüğümüz Hollanda tarzı şehir bisikleti oluyor.Askerde bir laf vardı çalınma değilde el değiştirme :komik: bence ortalıkta o kadar bisiklet olunca senin benim olmaz:cool:
 
Kadınlara seçme seçilme hakkını ilk veren ülke TC dir...Ama alışmadık bünyede bu pek birşey ifade etmiyor, sürekli kadın cinayeti haberi alıyoruz. Oysa İngilterede kadın hareketi çok özgün, erkeklerle neredeyse eşit olabilmeyi kazanmışlardır. Keşke biz de böyle olabilsek ama olmuyor yasa kanun göstermelik kalıyor, öyle olamıyoruz. Piknik alanlarına hala çöpü bırakıp dönüyoruz...Ormanları yakıyoruz, doğanın tamamını elimizden gelse imara açarız vs..Yasa var aslında ama öylesine, balık ta baştan kokuyor malum...Biz ortadoğuyla avrupa arasında kalmış bir küçük asyayız...Potansiyelimiz, ruh halimiz, yetenek ve zekamız bu...Bunu bilip kabul etmeden de bir mok olmayacak bizden..
Son iki cümleye kadar aynı fikirdeyim. Sonrası kendi kendimize ket vurmak olur. Zekamız ve potansiyelimiz var, kullanmak için irade ve isteğimiz henüz yeterince oluşmamış. Hatta bizim gibi ara geçiş ülkelerinin genleri daha da zengindir.
 
@Atasoy o adam olsaydı bisiklete binmezdi
 
@ATALAY16 aynen hocam. Itibardan taviz vere vere adamlıgini kaybediyor bunlar.
 
Geri