Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Havlu attılar

Az önce Eurosport'ta Olimpiyatlar'da dağ yarışı yayını vardı. Yorumcu Sarper Bey şöyle bir şey dedi:

"Sporcular Japonya'daki sıcakla baş edebilmek için İspanya'ya gidip vücutlarını sıcağa alıştırabilmek için orada antrenman yaptılar. Hatta xxx isimli sporcu (adını hatırlayamadım) garajında trainerla antrenman yaparken bir de ısıtıcı koymuş ve üzerine mont giyerek trainer yapmış."

Şimdi, bizim sporcuları yurtdışındaki yarışlara dahi göndermeyen bir federasyon antrenman için yurtdışına gönderir mi? Tabii ki göndermez (önce eş dost akraba doldurduğu kadroların ve hakemlerin vs maaşlarını, harcırahlarını vs verip karınlarını doyurması lâzım). Hadi göndermedi, federasyon Japonya'daki şartlara uyum sağlasınlar diye Türkiye'de sıcak bir yerde antrenman yaptırmayı akıl edebilecek kadro ve vizyona sahip mi?

Bizim gariban bisikletçilerin diyelim ki bir mucize oldu ve Türkiye şartlarına rağmen bir garajı var :) Bu garaja ısıtıcı koyup montla antrenman yapacak kapasite, vizyon, özveri, motivasyon var mı? Yoksa Youtube'da hiç özeleştiri içermeyen bir yorum yazmak daha mı kolay?

Tepeden tırnağa kimse kendine çeki düzen vermediği sürece 1 cm yol alamayız. Sadece, başka dallarda, işini federasyonlara bırakmayan bir avuç azimli ve akıllı, dünyayı takip eden sporcuların istisnai başarılarıyla övünür dururuz.
 
Scudo
110. km'de değil, 110km kala yarış dışı kaldılar şeklinde anladım ben. Sadece 110km gittilerse durum daha kötü demek, baştaki 9km'lik neutral bölüm dahil mi acaba buna?

"peletonun check pointten zaman limitinde geçmesi" söz konusu değil; kurallara göre peletonun 12 dakika gerisinde kalan sporcular beslenme noktalarında veya süpürge aracındaki komiserin kararına göre yarışı bırakmak zorunda. 4-5 dakikada çıkılan Kagosaka geçitinde 12 dakika geride kalmış olmaları mümkün olmayacağına göre, kaçış grubunun farkı açtığı bölümde geride kaldılar.


Bu sporcular arasında hiç varlık gösteremeden ilk ciddi yokuşta bırakan var mı? Benim derdim alınan sonuç ile değil, umursamazlık ve beceriksizlik ile. Greg Van Avermaet son şampiyon olmasına rağmen Fuji tırmanışında takımı için peletonu çekiyordu mesela, Örken ve Balkan'ın hangi gayretini gördük?

Evet zaman sınır kaçışa göre değil, peletona göreymiş. Onarın 12 dakika gerisinde beslenme noktasına girdikleri için yarış dışı kaldılar.
"Greg Van Avermaet son şampiyon olmasına rağmen Fuji tırmanışında takımı için peletonu çekiyordu mesela" sıkıntı bu işte. Belçika'dan yarışa katılan 5 üst seviye sporcu var. Bunların 4ü fransa turu veya giro koşan sporcular. bizim sporcuların katıldığı en üst seviye yarış ne? Polonya turu mu? Üst seviyede yarışmayan, yarıştırılmayan sporculardan ne bekliyorsunuz?

Bu sporcular üst seviye sporcularla birlikte veya onlara karşı yarışmadığı sürece, bu yarışı bitiren sporcu çıkaramayız...
 
Az önce Eurosport'ta Olimpiyatlar'da dağ yarışı yayını vardı. Yorumcu Sarper Bey şöyle bir şey dedi:

"Sporcular Japonya'daki sıcakla baş edebilmek için İspanya'ya gidip vücutlarını sıcağa alıştırabilmek için orada antrenman yaptılar. Hatta xxx isimli sporcu (adını hatırlayamadım) garajında trainerla antrenman yaparken bir de ısıtıcı koymuş ve üzerine mont giyerek trainer yapmış."

Şimdi, bizim sporcuları yurtdışındaki yarışlara dahi göndermeyen bir federasyon antrenman için yurtdışına gönderir mi? Tabii ki göndermez (önce eş dost akraba doldurduğu kadroların ve hakemlerin vs maaşlarını, harcırahlarını vs verip karınlarını doyurması lâzım). Hadi göndermedi, federasyon Japonya'daki şartlara uyum sağlasınlar diye Türkiye'de sıcak bir yerde antrenman yaptırmayı akıl edebilecek kadro ve vizyona sahip mi?

Bizim gariban bisikletçilerin diyelim ki bir mucize oldu ve Türkiye şartlarına rağmen bir garajı var :) Bu garaja ısıtıcı koyup montla antrenman yapacak kapasite, vizyon, özveri, motivasyon var mı? Yoksa Youtube'da hiç özeleştiri içermeyen bir yorum yazmak daha mı kolay?

Tepeden tırnağa kimse kendine çeki düzen vermediği sürece 1 cm yol alamayız. Sadece, başka dallarda, işini federasyonlara bırakmayan bir avuç azimli ve akıllı, dünyayı takip eden sporcuların istisnai başarılarıyla övünür dururuz.
Serhat sende biliyorsun ki federasyoncuğumuzun yol bisikleti branşında yönetimde İrfan Türetgen hoca var ! Acaba hocaya hiç sormuşlar mı biz ne yapmalıyız ?
Gerçekten çok merak ediyorum.
 
Üst seviyede yarışmayan, yarıştırılmayan sporculardan ne bekliyorsunuz?
Kaçışa girebilirlerdi. Tecrübesizlikten(!) o grubu kaçırdılar diyelim, farklı bir atak yapabilirler veya peletonun önünde çalışıp formalarını gösterebilirlerdi. Gran Fondo koşar gibi gitmeyi tercih ettiler.
Bunlar yeteneksiz adamlar değiller, ellerinden gelenin en iyisinin bu olduğuna inanmıyorum. Canını dişine takmayacak olan sporcu olimpiyata katılmasın; milletin parasını ziyan etmesin, olimpiyatları da sulandırmasın...
Doğru bir karşılaştırma değil ama kadınlar yol yarışını kazanan Kiesenhofer'in 4 yıldır takımı bile yok bu arada.

Bu sporcular üst seviye sporcularla birlikte veya onlara karşı yarışmadığı sürece, bu yarışı bitiren sporcu çıkaramayız...
Katılıyorum.
 
Kaçışa girebilirlerdi. Tecrübesizlikten(!) o grubu kaçırdılar diyelim, farklı bir atak yapabilirler veya peletonun önünde çalışıp formalarını gösterebilirlerdi. Gran Fondo koşar gibi gitmeyi tercih ettiler.

İşte bunlar hep aynı yere geliyor. Daha fazla ve kaliteli yarış koşarak taktik belirlemek. Atak yapıp kendilerini bitirseler, inanın daha fazla tepki alırlardı. "Sen kimsin de atak yapıyorsun, 3 dakikaya nefesin kesildi, yarışa da bitiremedin" diyen binlerce insan çıkardı...

Peletonda tutunmaya çalışıp, peleton yokuşta çok yüksek seviyelere çıkınca da patladılar...

bir çok ülke bir sonraki olimpiyatlara kimi göndereceğine şimdiden karar verip antremanlara başlamıştır...
Bizde ise "daha 4 (3) sene var yaaa, 6 ay kala hallederiz" diyenler olduğuna eminim...
 
Doğru bir karşılaştırma değil ama kadınlar yol yarışını kazanan Kiesenhofer'in 4 yıldır takımı bile yok bu arada.

Bu arada Anne Keisenhofer'ın isviçrenin en prestijli üniversitelerinden biri olan EPFL matematik'de doktora sonrası araştırmacı olduğunu ve yüksek lisansının da Cambridge'den olduğunu da yazalım ki, belki birilerine ilham olur.
 
Az önce Eurosport'ta Olimpiyatlar'da dağ yarışı yayını vardı. Yorumcu Sarper Bey şöyle bir şey dedi:

"Sporcular Japonya'daki sıcakla baş edebilmek için İspanya'ya gidip vücutlarını sıcağa alıştırabilmek için orada antrenman yaptılar. Hatta xxx isimli sporcu (adını hatırlayamadım) garajında trainerla antrenman yaparken bir de ısıtıcı koymuş ve üzerine mont giyerek trainer yapmış."

Bizim sporcular da pide fırınına trainer kurup Japon sıcağını simüle edebilirlerdi ama federasyon destek vermediği için yapamamışlar demek :ssrtcbya: Bundan sonra federasyona da pideciye de uğramam
 
Egitim, tesis, oturmuş spor kültürü, altyapı, liyakata dayalı federasyon yönetimleri, bütçe, doğru sporcu seçimi, sporcunun yönlendirilmesi, sporcu yetiştirilmesi.
Bunlar olmayınca ne desek boş!
Ben çocukken (80-90 dönemi) sokaklar yogun degildi futbol oynayacak yer bulurduk, her parka basket potasi konuldu, okulların bahçelerinde yaz kış oynamamıza izin verilirdi. Gönüllü öğretmenlerimiz masa tenisi klupleri vb. uygun maliyetli klupler kurar yönlendirirdi öğrencileri. İlkokula giderken sene (1979-1984) 10.000 nufuslu kasaba ilkokulunda kadrolu beden eğitimi öğretmenimiz vardi. Kum havuzumuz vardı anaokulu öğrencileri oynar, bize 3 adım atlama ve uzun atlama çalışması yaptırılırdı. Sandıktan takla atardık. Kötü bir sahası vardı ama atletizm, futbol, basketbol, voleybol, hentbol konusunda temel bilgi ve oyunculuk gösterilir maç yaptırılırdı.

Kızımın ilkokulunda çocuklar gürültü yapıyor, otopark olarak pazarlanan bahcedeki araçlara zarar veriliyor diye mevcut basket potalarini söktürdü yönetim. 6 yıldır pota direkleri ve potalar curuyor okulun ucra bir köşesinde. 2 çocugumda ilkokul boyunca beden egitimi dersinde (haftada 2 ders, yagmur yagmazsa) yakan top, ip atlama, mendil kapmaca ile gecirdi egitimlerini. Kadrolu beden egitimi öğretmeni verilmediği için sınıf öğretmenleri yaptırıyordu beden eğitimi dersini. O arada öğretmenleri takip ettim beden egitimine denk geldigim her sınıf icin. 1-2 istisna öğretmen haric cocukları iki takıma kurup birakarak telefonlarini oynuyorlardı.

Bütün okullar haftasonu ve yaz tatillerinde otopark oluyor, parklar 4-12 yaş grubuna göre dizayn edilmiş, spor yapmak için para ödemediğiniz hicbir tesis yok.
Ailelerin sporcu olursa aç kalır, bir tek futbolcu veya popçu olursa hayatını kurtarir bakışı oturmuş durumda.
Kimse ferdi spor ve saglikli yaşam için spora inanmıyor. İnanmıyordan ziyade böyle bir kültürümüz ve bilincimiz yok.
Mevcut sporlara siyaset karışmış durumda. Populerligi olan sporlarda bahis ve buna muteakip şike, doping almış yürümüş.

Sonuç?
Sonuç gayet net bir şekilde ortada degil mi zaten?

O yuzden ''bu bayragi, bu milleti, bu ülkeyi temsil ediyorsan kendini sonuna kadar zorlamalısın'' idealizmini görmemek cok dogal artik.

Paran yoksa spor yapamazsın. Paran yoksa sporcu olamazsın. Sporcu olmayı basarsan bile siyasi kaygilarla yönetilen ve spordan anlamayan yöneticilerin bulundugu bir federasyonda ''ben sporcu kişilik ve başarımla ilerlemek istiyorum'' diyerek yer bulamazsin. Bir şekilde başarılı olursan ve yüksek bütçeli bahisler dönen bir spor dalındaysan şike ve doping kurbanı yapılırsın.

NOT: Yıllarca emek verip profesyonel sporcu olacagina Survivor'a gidip ''açız, parkur inanılmaz zor, falanca zaten karaktersiz'' diyerek sansasyonel kavgaci bir tip ol daha çok sever Turkiye seni. Ayrıca hayatın kurtulur sohret ve maddi avantaj kapıları ile 🙃
 
Son düzenleme:
Benim canımı sıkan şey de şu üstlerine çok gidiliyormuş da, yok fark açılmış, antrenman eksikliğiymiş de yok bisikletler takozmuş falan filan.. Bırakın bu işleri.. Bu başlık altında çok güzel örnekler içerikler paylaşanlar olmuş.. Avrupa ne seviyede, biz ne seviyedeyiz.. Türkiye içinden bakınca dünyaya sanki başka marka mekan manzara insan asker polis tarafından esnaf para birimi vs vs yok da Bi biz süpermişiz de, hani bıraksalar bizi, evrenin anahtarını bulurmuşuz, kilidini açarmışız kafaları.. Bir örnek de ben vereyim, alt tarafta amerikanın uçak gemisinin dayanıklılığını ve sarsıntı nötürilizasyonunu test etmek için, karada patlatılsa 4,4 şiddetinde deprem etkisi yaratacak patlayıcı ile deneyi işleniyor.. Diğer tarafta da mehter eşliğinde yunan botlarıyla sidik yarışı yapan sahil güvenliğini izlerken orgazm olan milletimiz..


Biz neyin derdindeyiz adamlar neyin..
 
Konya Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Ahmet Örken'i çiçeklerle karşılamış; Ahmet Örken de bunu paylaşmış.
Ortada bir başarı vardı da ben mi kaçırdım diye düşündüm; sonra, her ne kadar böyle gereksiz protokollere karşı olsam da "art niyetli olma, moral için karşılamışlardır" dedim.

Fakat yine de insan bir hedef açıklaması, bir özeleştiri gibi bir şey bekliyor. Hiçbir şey olmamış, haklı veya haksız bu kadar tepki görmemiş gibi 35 dakika önce "Çok teşekkür ediyorum :)" diyip paylaşmış öylece.

Yani herkes hâlinden memnun gibi...
E hâl böyle olunca tabii ki dünya arenasında başarı beklememek lâzım.

1627308800040.png

Paylaşılan cümledeki kelime seçimlerini ve Türkçe'nin katledilmesini göz önünde bulundurduğumuzda başarısızlığın sebeplerinin pek de irdelendiğini sanmıyorum. Yoksa isteyen istediğini karşılasın canım bize ne :)
 
Fakat yine de insan bir hedef açıklaması, bir özeleştiri gibi bir şey bekliyor. Hiçbir şey olmamış, haklı veya haksız bu kadar tepki görmemiş gibi 35 dakika önce "Çok teşekkür ediyorum :)" diyip paylaşmış öylece.

1940'lı yılların başlarında, Almanya'da Nazilerden kaçıp Türkiye'ye gelen bir profesör Ankara'da üniversitede göreve başlamış. 1 yıl kadar sonra istifayı basıp kaçarcasına Türkiye'yi terk etmiş.

"Neden gidiyorsun?" diye soranlara verdiği cevap şu olmuş:

Bu ülkede negatif seleksiyon işliyor. Hiçkimse hakederek, liyakatıyla bir yere gelemiyor. Böyle bir ortam, bir bilimadamı için cehennemdir.

Yıllar geçiyor, nesiller değişiyor ama Türkiye hep aynı Türkiye...
 
Federasyonun yıllık bütçesi 39 milyon ₺ nin biraz üzerinde yani yaklaşık 5 milyon $. Çok daha az bir rakamla karşılaşmayı bekliyordum açıkçası.
Bir world tour takımının ortalama maliyeti 14 milyon $ ve bunun 11 milyon ₺ kısmı sporcu maaşlarıymış.
Buradan hareketle bizim federasyon bu bütçeyle daha iyi işler çıkartabilirmiş gibi geliyor.
Altın madalyanın gittiği Ekvador ülkesinin bisiklet federasyonunun bütçesini Google da bulamadım ama durumlarını düşününce bizimki kadar yoktur tahminimce.
 
Federasyonun yıllık bütçesi 39 milyon ₺ nin biraz üzerinde yani yaklaşık 5 milyon $. Çok daha az bir rakamla karşılaşmayı bekliyordum açıkçası.
Bir world tour takımının ortalama maliyeti 14 milyon $ ve bunun 11 milyon ₺ kısmı sporcu maaşlarıymış.
Buradan hareketle bizim federasyon bu bütçeyle daha iyi işler çıkartabilirmiş gibi geliyor.
Altın madalyanın gittiği Ekvador ülkesinin bisiklet federasyonunun bütçesini Google da bulamadım ama durumlarını düşününce bizimki kadar yoktur tahminimce.
39 milyonun 2-3 milyonunu ancak spora harcıyorlardır...
 
Az önce Eurosport'ta Olimpiyatlar'da dağ yarışı yayını vardı. Yorumcu Sarper Bey şöyle bir şey dedi:

"Sporcular Japonya'daki sıcakla baş edebilmek için İspanya'ya gidip vücutlarını sıcağa alıştırabilmek için orada antrenman yaptılar. Hatta xxx isimli sporcu (adını hatırlayamadım) garajında trainerla antrenman yaparken bir de ısıtıcı koymuş ve üzerine mont giyerek trainer yapmış."

Şimdi, bizim sporcuları yurtdışındaki yarışlara dahi göndermeyen bir federasyon antrenman için yurtdışına gönderir mi? Tabii ki göndermez (önce eş dost akraba doldurduğu kadroların ve hakemlerin vs maaşlarını, harcırahlarını vs verip karınlarını doyurması lâzım). Hadi göndermedi, federasyon Japonya'daki şartlara uyum sağlasınlar diye Türkiye'de sıcak bir yerde antrenman yaptırmayı akıl edebilecek kadro ve vizyona sahip mi?

Bizim gariban bisikletçilerin diyelim ki bir mucize oldu ve Türkiye şartlarına rağmen bir garajı var :) Bu garaja ısıtıcı koyup montla antrenman yapacak kapasite, vizyon, özveri, motivasyon var mı? Yoksa Youtube'da hiç özeleştiri içermeyen bir yorum yazmak daha mı kolay?

Tepeden tırnağa kimse kendine çeki düzen vermediği sürece 1 cm yol alamayız. Sadece, başka dallarda, işini federasyonlara bırakmayan bir avuç azimli ve akıllı, dünyayı takip eden sporcuların istisnai başarılarıyla övünür dururuz.

Asla Durma kanalında on gün önce yüklenmiş milliler ile antrenman videosu var. İllegal olduğunu bile bile üst boruya yatıyorlar. Ciddiyet yok.

 
Olimpiyatlara sporcu gönderebilen federasyonların bütçeleri ciddi oranda artış gösteriyor. Türkiyede kurulu Federasyonların genel amaçları olimpiyatlara mümükün olduğunca çok sporcu ile katılabilmek. Belli başlı bazı federasyonlarin ise amacı olimpiyatlarda madalya almak. Genel amaç olimpiyatlara katılabilmek olduğundan , sporcular olimpiyat seçme müsabakalarına göre zirvelerini planlıyorlar. Örneğin bir yüzme sporcumuzun olimpiyat seçme yarışında yüzdüğü derece 56 saniye iken, olimpiyatlarda 59 saniye ile yarışı bitirdi. 56 saniye yüzse olimpiyat şampiyonu olacak.
Olimpiyatlara katılabilmek hemen her sporcunun hayalidir. Branştan branşa değişen kurallar sebebi ile bazı sporcular ne yazıkki yarışı bitiremiyorlar. Bu biraz şans meselesi. Yüzme yarışına katılırsın, sonuncu olursun ama müsabakayı bitirmişsindir. 100 m lik bir müsabaka 5 saniye sonrada gelsen bitirirsin.
Biz, bisiklet sporcularımiza yarışı bitiremediler diye kızıyoruz. 12 dakikalık bir zaman limitinden dolayı ilk çevirme noktasında ne yazıkki yarışı bırakmak durumunda kaldılar. Yarışı 85 sporcu bitirmiş, 43 sporcu Dnf gözüküyor. Yariş sonucuna baktiğımızda ilk sporcu ile son sporcu arasında 20 dakikalık bir zaman farkı mevcut.Yarışı bitirememelerinin yüzlerce sebebi olabilir/var. Kimisi haticeye değil neticeye bakar.Kimisinin bahanelere harcayacak zamanı yoktur. Kimisi içinse yalnızca olimpiyatlara katılım bile çok büyük bir başarıdır.
Şahsi fikrim, Dünyada yalnizca 120 küsur sporcunun katılabildiği bir müsabakanın start listesinde olmak bile büyük başarıdır.
Bunu henüz tatmamış federasyonlar mevcut.
Bisiklet branşında sporcularımız Olimpiyatlara gidemese idi, ekran başında, Bizim sporcularimiz neden burda yarışamıyor diye konuşulacaktı.

Nitekim dün gece öyle oldu. Triathlon müsabakasında Türkiyeyi temsil eden sporcumuz yoktu.

Olimpyatlarda Triathlon branşında yarışa katılabilmeniz için Dunyadaki ilk 55 sporcu içerisine girmeniz gerekiyor(sistem birazdaha karişık, genel hatlari ile konuştum). Dolayisi ile Triathlon Federasyonu ve daha önemlisi Türkiyede Triathlon yapan bir sporcu açısından Olimpiyatlara gidebilmek şuan için gelmiş geçmiş en büyük başarıdır.

Kaldıki, bu hemen her Olimpik spor dalı için geçerli, Olimpiyatlarda yariştığınız sporcularin çok büyük bir kısmı PROFESYONEL sporcu.
Bizim hemen her branşımız amatör branş olarak geçiyor.

Konu hakkinda konuşulacak çok fazla olgu var .
Ben iki sporcumuzuda can-ı gönülden tebrik ediyorum.

Bazı spor dallarındaki kadar şanslı değiller ne yazıkki.

Olimpiyatlarda 10 dakika performans gösterecek bir sporcuya kurumum destek olarak 30.000Euro para gönderdi.

Dediğim gibi şans =)
 
Geri