Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Kanal İstanbul

Kanal Istanbul meselesi deyince aslında benim aklıma son 15 20 senede mevcut hükümet döneminde tüm kaynakların inşaat ve bayındırlık işlerine aktarılmasını ve Kanal İstanbul meselesinin ise pastanın üstündeki çilek olduğunu düşünüyorum.

İçinde bulunduğumuz duruma baktıkça yıllar önce okuduğum bir kitap geliyor aklıma. Sanıyorum 2007 ya da 2008 senesinde falan okumuştum. Yani emlak piyasasının yükseldiği, dolar tl esitlenecek mi diye beklediğimiz yıllar.. Kitabın adı "Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları" idi.

oldukça popüler olmuştu zamanında. Ben kısaca içeriğini anlatayım;

Kitabın yazarı CIA'in ekonomi biriniminden. Bunu ispatlayan bir çok doküman ve belge de var kitapta.. Bulunduğu birimin yaptığı şey ise şu, sömürmek istedikleri ülkeye bol ve ucuz para sokuyorlar krediler yolu ile. Bu paranın ise yine kendi ile bağlantılı olan şirketler ve holdingler vasıtası ile inşaat ve bayındırlık işlerine harcanmasını sağlıyorlar. Zira bayındırlık işleri ile alınan kredi katma değer yaratmaz. İnşaatla kalkınamazsınız.

Böylece verdikleri krediyi kendi ile bağlantılı şirketlere akıtıp parayı bir cepten bir cebe aktarırken hedef ülkeyi de borçlandırmış ve ekonomik bir çöküşe sürüklemiş oluyorlar. Yani yazarın da içinde olduğu bu birim, bu tip ekonomik harekatları organize ediyor.

Bir noktadan sonra borcu ödeyemeyecek duruma gelen ülke, en nihayetinde ne talep edilirse verecek duruma geliyor.. Gerektiğinde asker, gerektiğinde doğal kaynak.. Ne gerekirse artık.

En ilginç seylerden biri de, kitapta uzun uzun anlatılmış olan, Panama Kanalı açılsın diye bu birimin nasıl çalıştığı idi.

Kimin durumuna benziyor acaba?

Valla ben bahsettiğim kitabı okuduğum zaman da düşümüştüm bizim sonumuz da böyle olur diye. Sene 2007.. Fakat bu kadar net, bu kadar buz gibi bir sonuç beklemiyordum.

Sonuçta bizim ormanımızı, doğamızı, cumhuriyetle beraber kurmuş olduğumuz bir çok sanayi kuruluşumuzu aldılar mı? Aldılar.. Büyük özel şirketlerin hisselerini üç beş kuruşa aldılar mı? Aldılar.. Çinle eşit maaşlara talim edecek işçi yığını haline geldik mı? Geldik.. İstedikleri doğal kaynağı çıkarıyorlar mı ülkemizde? Çıkarıyorlar.. Artık marketten aldığımız ürünlerde bile ne kadar glükoz şurubu olacağına onlar karar veriyor. Çocuklarımızın geleceğini de çaldılar yani..

Şimdi de Kanal lazım ve yapacaksınız diyorlar.

Haa sakın bunları ABD yaptı suçlusu CIA falan dediğimi zannetmeyin. onlar bunu yapabildiklerine yaparlar elbet. Neden her topluma yapamiyorlar? Bu Işin suçlusu belli. Bir fiil yapanlar var.. Bir de yapanları omuzlarında taşıyanlar var.. Ben bu düzene hiç su taşımadım.

Bu duruma gelmemiz çok önceden planlanmıştı. Halkımızın da desteği ile tüm aktörleri yerleştirdiler. Sonuç bu.. Dünya para altında kalıp eksi faiz verirken biz faiz rekoru kırıp eksi bakiyedeyiz. Ve her istenileni yapıyoruz.
 
Scudo
Sakaryalı birisi olarak, linç yemeden bunu atıp kaçıyorum :D

Tebrikler, hayatımın 11 dakika 41 saniyesini buruşturup buruşturup çöpe attınız hem videoyu çeken hem paylaşan
Hazine 60 milyar dolar ekside o kanala para çıkartamazlar zaten. Rusya veya müttefiki Çin de Amerikan gemilerinin rahat rahat Karadeniz'e geçip kendilerini tehdit etmesini kolaylaştıracak bir projeye de kredi falan çıkartmazlar.
 
İçinde bulunduğumuz duruma baktıkça yıllar önce okuduğum bir kitap geliyor aklıma.
Yazının gidişatından o kitaptan bahsedeceğinizi düşündüm. Çok güzel özetlemişsiniz. Örnek verdiğiniz kısım kitapta beni de en çok düşündüren yerlerden biri olmuştu. Yanılmıyorsam kitabı 2011 yılında okumuş ve ülkede gördüğüm birçok durumun tam da kitapta anlatılanlara göre işlediğini görmüştüm. 2021'deyiz ve katlanarak büyüdü çaresizliğimiz. O yıllarda neden her isteneni kabul ediyoruz sorusunu, nihayet temele oturtmuştu kitap.

Ekonomik kozları bir kere bu şirketlere verdiğiniz zaman dönüşü olmayan bir yola giriyorsunuz. Elini verip kolunu kaptırmak bu olsa gerek. Batının sömürge düzeni bu şekilde işliyor, ülkeleri suyu sıkılacak posası alınacak bir meyve gibi görüp işleri bittiğinde, artık sizden alabilecek bir şeyiniz kalmadığında da kaldırıp çöpe atabiliyor. Tek bir kazanan var: Çok uluslu şirketler. Geriye doğası talan edilmiş, doğmamış çocukları bile borçlandırılmış bir ülke kalıyor.
 
Kanal istanbul projesinin hiçbir şekilde elle tutulur yanı yoktur. İstanbul boğazında onlarca milyon liralık yalıların kopyasının yapılması için yürütülen bir rant projesidir. Evet vatan haini değilim. Bu vatanı sevmeyen ölsün.
Türkiye milletinin bu projeye tümüyle karşı çıkacağına eminim.
 
Mantıklı bir karşıt görüşünüz varsa insanlar neden hakaret etsinler ki ? Buradaki temel sorun kanal projesinin gerekli olduğuna dair bir tane mantıklı açıklama yapılamamış olması. Mantıksız olduğuna dair ise bu alanda uzman ve değerli kişilerin bilimsel kanıtları var. Mantıklı bir gerekçe sunmadan kuru kuruya kanalı istiyorum derseniz hakaret görmezsiniz ama ciddiye de alınmazsınız bence.
İnsanların size hakaret edeceğini düşünmenizin sebebini anlamak güç değil. Kanalı isteyenlerin siyasi görüşleri belli .Bu siyasi partinin 20 yıllık yönetiminden dolayı bisiklet almak için artık kredi çekmek zorunda kalan insanlar var, lastik almakta zorlanan insanlar var, karbon bir bisiklet almak 4-5 sene öncesinde o kadar zor değildi. İndirimli tayt ve forma aldım 510 liraya geldi ve zoruma gitti o parayı vermek. Öğrenciyken tersanede yardımcı olarak çalışıyordum, aylığım 650 euro civarındaydı. 2 aylık maaşım ile karbon bir bisiklet alabilirmişim biraz bilgili olsam, şu anda 2 aylık kazancım ile ne alınabiliyor ? O maaşım ile geçen sene ikinci el aldığım bisikletten 2 tane sıfır alabiliyordum. Kanalı savundunuğuzda insanlar alnınıza siyasi parti damgası yapıştırıyorlar ve bu kötü şartların sebebi olarak görüyorlar sizi. Bunun hesabını nefretini kusacak yer arayan insanlara sormak yerine nefreti yaratanlara sormanız lazım.

Şimdi durum şöyle;

Sizin yazdıklarınızdan anladığım kadarı ile alım gücünüzün azalması ve bunu artırmaya yönelik bir çalışma yapılması yerine Kanal İstanbul gibi 75 milyar ₺ maliyetli bir kanalın yapılması mantıksız geliyor. Tabi ki bunun yanına jeolojik ve ekolojik bir takım etkiye sebep olacağı iddiaları da iliştirilip neden yapılmaması gerektiği destekleniyor.

Bunların hepsini anlıyoruz biz zaten. Bu iddia ve gerekçelere karşılık olarak bizler saygı duyuyoruz. Duymak zorundayız da. Ama sizin için öncelik olan ekonomik alım gücünün bizim açımızdan öncelik olmadığını dile getirdiğimizde hakaretler küfürler havada uçuşuyor.

Bu proje yapıldığı zaman yıllık gelirinin 10 milyar ₺ olması bekleniyor. Bu tutar mevcut durumda her yıl bizim kaybettiğimiz muhtemel gelirler hanesine yazılıyor.
Burada o gelirin varsayım olduğunu dile getirebilirsiniz.
Bunun yersiz bir korku olduğunun kanıtı yakın zamanda panama kanalını tıkayan gemi olayında gördük.

Evergreen gemisinin kanalı tıkadığı her gün küresel ekonomi 10 milyar dolar $ zarara uğradı ve bu sadece gemilerin boğazı geçmek için beklemesinden kaynaklandı. Bugün bizim boğazlarımızdan geçmek için günlerce sıra bekleyen gemilerin en küçüğünün sadece beklediği için günlük kira kaybı 100 bin $ civarında. Alternatif ve daha güvenli bir yol sunduğunuzda geçiş ücretini ödeyip geçenlerin oranı %65 lere varıyor. Alternatif geçiş için ödenecek para küresel ticarette beklemeden kaynaklı kayıpların yanında çok daha az oldupu için taşımacılık yapan işletmelerce kolayca gözden çıkarılabiliyor.


İşin jeolojik boyutuna gelince, İBB Başkanı sayın İmamoğlu depremi ve tektonik faaliyetleri kesinlikle etkiler dedi. Bir kaç dakika sonra yer bilimci olan kendisinin de bilgisine ve bilim insanlığına büyük hayranlık duyduğu bir bilim insanı yayına bağlanıp " asla tetiklemez, alakası bile olmaz " dedi. Bunun hemen ardından sayın İmamoğlu " Ben tetikler demedim " diye söylem değiştirdi.


Hepsi bir yana, bunlar konuşulur tartışılır ama kimse birbirinin söylediğini anlamaya çalışmıyor. Kafasında bir profil oluşturup onunla savaş moduna giriyor.


Ben organik tarım işletmeciliği okuyorum. Çed raporunu açıp incelediğimde göç yolları hakkındaki çalışmayı ve ekolojik etkiler anlamında alınacağı söylenen önlemleri yetersiz buldum ve bunun düzeltilmesini elbette isterim.

Biz kimsenin gözü kara destekçisi, kimsenin her sözüne inanan ve onu bağnazca savunan kemik takipçisi değiliz. İnsanız, insanca düşünüyoruz ve buna göre karar veriyoruz.

Şimdi yazdığım gerekçelere karşı çıkacak olanlar yine " yok şurada şunu yazmışsın, o öyle değil asıl böyle olacak" " siz bilmiyorsunuz ,en çok biz biliyoruz " minvalinde şeyler yazacaklar, canları sağolsun.


Bu tamamen görüş meselesi. Benim dünya görüşüm, vizyonum ve değerler bütünüm bu projenin yapılması gerektiğini söylüyor. Bu benim fikrim. Aksini iddia edene hakatet etmiyor, haklı olduğu konulara hak veriyorsam aynı saygıyı ben de beklerim. Anlatmak istediğim olay tam olarak buydu. Sağlıcakla kalın.

Dipnot: Kimsenin trollü değilim, eğitim anlamında Türkiye ortalamasının oldukça üzerinde bir akademik geçmişe sahibim, kimseden herhangi bir şeyi savunmam karşılığnda maddi ya da manevi bir karşılık almıyorum, KİMSEYİ BENİM GİBİ DÜŞÜNMÜYOR DİYE HERHANGİ BİR ŞEYLE İTHAM ETMİYORUM ve son olarak hiç bşr sataşmaya cevap vermeyeceğim. Saygılar..
 
Hepsi bir yana, bunlar konuşulur tartışılır ama kimse birbirinin söylediğini anlamaya çalışmıyor. Kafasında bir profil oluşturup onunla savaş moduna giriyor.
Ne konuşacak adam ne de konuşacak medya kaldı memlekette. Ülke lağım çukuruna dönmüş soruşturma açacak bir tane Cumhuriyet Savcısı yok. Malum şahsa hakaret dışında işleyen bir adalet mekanizmamız yok.
Dıj güçler falan deseydiniz bir parça samimiyetinize inanır A haberden beyni sulanmış bir vatandaş derdim.
Troller strateji değiştirmiş anlaşılan, biz salyalar akıtan haline alışmıştık böyle medeni medeni yazınca bi garip oldum şimdi.
 
bu topraklarda binlerce yıldır yaşayan zeytin ağaçları var. daha bizans kurulmadan buradaydılar, osmanlıya ev sahipliği yaptılar. neden bırakmıyoruz yaşamaları için. onlar o güzel atlara binip rahat edecekleri yerlere gidemiyorlar maalesef. rahat bıraksak belki bin yıl daha yaşayacak ağaçlar. bir avuç dolar için neden talan ediyoruz o güzelim ağaçları. bu toprakların sahibi, o zeytin ağaçları mı yoksa biz miyiz? doğaya saygı duymayı öğrenmek zorundayız.
 
Şimdi köprülerden hangisi ile bisikletle karşıya geçebileceğiz (özelikle yüklü bisiklet)? Hadi diyelim Eminönü Kadıköy vs vapura koyup karşıya geçiyorduk ücret mukabilinde adamı buraya yaklaştırmazlarsa? O Halde geriye Eceabat kalıyor geçmek için sadece. Herkesin derdi dert de benimki de dert. Sonuçta bisikleti otobüs almaya nazlanır. Yoldan geçemezsin paralıdır vs cezası vardır. Gemi seferi olmaz oradan çünkü kanaldır. Proje dâhilinde yaklaşma yerlerinin tamamı gerisinde kalan yerin çoğu terkos gölünden kalan parça hariç şahıs arazisi zaten. İşin bir de bu boyutu da vardı onu da unutmamalı. Yani koca ülkede bir kara parçası ülkenin geri kalanından ayrılacak şekilde bir kaç zaman boyunca bir şirketin olacak ve orda istediği gibi canım işte hukuki şekilde at koşturabilecek. Diyeceksiniz ki ne alaka şöyle yapılan heslerin barajların suyundan faydalanmayı bırak yaklaştığın an suyun sahibi gelip bura benim diyor. Özellikle Çoruh kısmında başıma geldi.Onunla ilgili birşeyler eklerim ileride
Aynen öyle. Burada bir kaç yıl önce kanal istanbul yapılırsa bisikletliler nasıl karşıdan karşıya geçecek, nasıl trafiğe girecek, otobana mı girmemiz gerekecek?, tüp geçite mi gireceğiz ? minvalinde ''kendi çapımda'' problemlerimi buraya aksetmiştim de, bir kaç ''dangoz'' vaauaaa efendim kanal istanbul yapılacak çevre yok olacak orman yok olacak deniz ölecek de, tek dert ettiğin bu mudur demişlerdi. Evet efendim terk dert ettiğim şey budur! Çünkü senin benim gibi insanların ne dediklerini kim dikkate alıyormuş, ''kim senin gibi vatan hayını proje ve inşaat düşmanı solcu görünümlü çevreci ayağına dış minnakların oyuncağı olmuş çapulcuları dinlesin!'' o yüzden ete para vermeyin yiyin birbirinizi diyorum ve benden sonrası kıyamet diyorum :D
 
  • Beğen
Tepkiler: suyunsesi
bu topraklarda binlerce yıldır yaşayan zeytin ağaçları var. daha bizans kurulmadan buradaydılar, osmanlıya ev sahipliği yaptılar. neden bırakmıyoruz yaşamaları için. onlar o güzel atlara binip rahat edecekleri yerlere gidemiyorlar maalesef. rahat bıraksak belki bin yıl daha yaşayacak ağaçlar. bir avuç dolar için neden talan ediyoruz o güzelim ağaçları. bu toprakların sahibi, o zeytin ağaçları mı yoksa biz miyiz? doğaya saygı duymayı öğrenmek zorundayız.
Evet, abdnin marshall yardımı ile sökülerek yerine hiç bir katma değeri olmayan çıra kaynağı çam ağaçları dikilmesi ile başladı malesef bu süreç. Uçaklarla çam tohumu yağdırdılar, yüzlerce yıldır meyve veren zeytin ağaçlarını da söküp gemilerle kendi ülkelerine götürdüler. O zamandan bu zihniyetin önlenmesi sağlanabilseydi malesef yaşamazdık bunları. İnşallah aklımızı bir an önce başımıza alırız. Yoksa zor işimiz..
 
  • Beğen
Tepkiler: A.Samed.Y
Şimdi durum şöyle;

Sizin yazdıklarınızdan anladığım kadarı ile alım gücünüzün azalması ve bunu artırmaya yönelik bir çalışma yapılması yerine Kanal İstanbul gibi 75 milyar ₺ maliyetli bir kanalın yapılması mantıksız geliyor. Tabi ki bunun yanına jeolojik ve ekolojik bir takım etkiye sebep olacağı iddiaları da iliştirilip neden yapılmaması gerektiği destekleniyor.

Bunların hepsini anlıyoruz biz zaten. Bu iddia ve gerekçelere karşılık olarak bizler saygı duyuyoruz. Duymak zorundayız da. Ama sizin için öncelik olan ekonomik alım gücünün bizim açımızdan öncelik olmadığını dile getirdiğimizde hakaretler küfürler havada uçuşuyor.

Bu proje yapıldığı zaman yıllık gelirinin 10 milyar ₺ olması bekleniyor. Bu tutar mevcut durumda her yıl bizim kaybettiğimiz muhtemel gelirler hanesine yazılıyor.
Burada o gelirin varsayım olduğunu dile getirebilirsiniz.
Bunun yersiz bir korku olduğunun kanıtı yakın zamanda panama kanalını tıkayan gemi olayında gördük.

Evergreen gemisinin kanalı tıkadığı her gün küresel ekonomi 10 milyar dolar $ zarara uğradı ve bu sadece gemilerin boğazı geçmek için beklemesinden kaynaklandı. Bugün bizim boğazlarımızdan geçmek için günlerce sıra bekleyen gemilerin en küçüğünün sadece beklediği için günlük kira kaybı 100 bin $ civarında. Alternatif ve daha güvenli bir yol sunduğunuzda geçiş ücretini ödeyip geçenlerin oranı %65 lere varıyor. Alternatif geçiş için ödenecek para küresel ticarette beklemeden kaynaklı kayıpların yanında çok daha az oldupu için taşımacılık yapan işletmelerce kolayca gözden çıkarılabiliyor.


İşin jeolojik boyutuna gelince, İBB Başkanı sayın İmamoğlu depremi ve tektonik faaliyetleri kesinlikle etkiler dedi. Bir kaç dakika sonra yer bilimci olan kendisinin de bilgisine ve bilim insanlığına büyük hayranlık duyduğu bir bilim insanı yayına bağlanıp " asla tetiklemez, alakası bile olmaz " dedi. Bunun hemen ardından sayın İmamoğlu " Ben tetikler demedim " diye söylem değiştirdi.


Hepsi bir yana, bunlar konuşulur tartışılır ama kimse birbirinin söylediğini anlamaya çalışmıyor. Kafasında bir profil oluşturup onunla savaş moduna giriyor.


Ben organik tarım işletmeciliği okuyorum. Çed raporunu açıp incelediğimde göç yolları hakkındaki çalışmayı ve ekolojik etkiler anlamında alınacağı söylenen önlemleri yetersiz buldum ve bunun düzeltilmesini elbette isterim.

Biz kimsenin gözü kara destekçisi, kimsenin her sözüne inanan ve onu bağnazca savunan kemik takipçisi değiliz. İnsanız, insanca düşünüyoruz ve buna göre karar veriyoruz.

Şimdi yazdığım gerekçelere karşı çıkacak olanlar yine " yok şurada şunu yazmışsın, o öyle değil asıl böyle olacak" " siz bilmiyorsunuz ,en çok biz biliyoruz " minvalinde şeyler yazacaklar, canları sağolsun.


Bu tamamen görüş meselesi. Benim dünya görüşüm, vizyonum ve değerler bütünüm bu projenin yapılması gerektiğini söylüyor. Bu benim fikrim. Aksini iddia edene hakatet etmiyor, haklı olduğu konulara hak veriyorsam aynı saygıyı ben de beklerim. Anlatmak istediğim olay tam olarak buydu. Sağlıcakla kalın.

Dipnot: Kimsenin trollü değilim, eğitim anlamında Türkiye ortalamasının oldukça üzerinde bir akademik geçmişe sahibim, kimseden herhangi bir şeyi savunmam karşılığnda maddi ya da manevi bir karşılık almıyorum, KİMSEYİ BENİM GİBİ DÜŞÜNMÜYOR DİYE HERHANGİ BİR ŞEYLE İTHAM ETMİYORUM ve son olarak hiç bşr sataşmaya cevap vermeyeceğim. Saygılar..
Doğaya olan etkisi üzerinde hemfikiriz zaten hocam.
Para konusunda ise boğazdan geçen gemilerden net ton başına 0.90 dolar alıyoruz. Kanaldan geçecek gemilerden 5.50 abd doları alınması planlanıyor. Şimdi bu hesapla büyük gemilerden gerçekten iyi paralar alınabilir. mesela 200.000 tonluk bir gemiden çok iyi para alınabilir ancak bu güzel para bırakacak gemiler boyutları ve manevra kabiliyetlerinin sınırlı olması sebebiyle o boyutta bir kanalı tercih etmezler. Zaten kanalın derinliği 20.5 olacak deniyor. En büyük riski yaratan büyük tankerler istese de giremiyor. Ben gemi makineleri işletme mühendisliği okuyorum ve gemiye çıkacam okul bitince. Sektörü biliyorum. Son yıllarda gemilerin sayısı azalırken boyutlar inanılmaz arttı. 300-400 metrelik gemilerle dolu denizler artık. Küçük gemilerin sayısı azalıyor sürekli olarak. Gerçeği söylemek gerekirse tek seferde 400-500 bin dolar kazanan gemiler 20.000 $ koruma personeli parası vermemek için Afrika kıyılarında 400-500 km açıktan sefer yapıyorlar. Yani 40-50 bin tonluk bir gemi 1-2 gün bekleme yapmamak için 200-250 bin dolar vermez.
İkinci konu ise net ton başına 0.90 dolar almamız. Montrö sözleşmesine göre altın frank olarak ödeme almamız lazım, Menderes döneminde düşük kurdan hesaplanıyor, Kenan Evren dönemi ücretler düzenliyor ve alınan ücret 10 katına çıkıyor. 83'te gelen Özal iktidarı ise düzenlemeyi geri çekiyor ve düşük dolar kuruna sabitleniyor. Şu anda montrö uygulansa çok daha fazla ücret alacaz. Türkiye, 35 yıldır Boğaz geçiş ücretlerini belirlerken 1 gram altını 2.78 dolar, 1 ons altını ise (31.1 gram) 86,38 dolar olarak kabul ediyor. Oysa bugün 1 ons altının fiyatı 1300 ABD Doları civarında. Diplomaik yollar ile alınan ücret 16 katına çıkartılabilecekken kanala ne gerek var. Ülkemiz daha önce sert tepkiler göreceği kararlar aldı. Bunu da alırız istersek. Diplomasi varken kimsenin kullanmayacağı bir kanal yapmanın anlamı yok açıkçası. O parayı alıp direk müteahhite hibe etseler bundan iyi.
 
Son düzenleme:
Doğaya olan etkisi üzerinde hemfikiriz zaten hocam.
Para konusunda ise boğazdan geçen gemilerden net ton başına 0.90 dolar alıyoruz. Kanaldan geçecek gemilerden 5.50 abd doları alınması planlanıyor. Şimdi bu hesapla büyük gemilerden gerçekten iyi paralar alınabilir. mesela 200.000 tonluk bir gemiden çok iyi para alınabilir ancak bu güzel para bırakacak gemiler boyutları ve manevra kabiliyetlerinin sınırlı olması sebebiyle o boyutta bir kanalı tercih etmezler. Zaten kanalın derinliği 20.5 olacak deniyor. En büyük riski yaratan büyük tankerler istese de giremiyor. Ben gemi makineleri işletme mühendisliği okuyorum ve gemiye çıkacam okul bitince. Sektörü biliyorum. Son yıllarda gemilerin sayısı azalırken boyutlar inanılmaz arttı. 300-400 metrelik gemilerle dolu denizler artık. Küçük gemilerin sayısı azalıyor sürekli olarak. Gerçeği söylemek gerekirse tek seferde 400-500 bin dolar kazanan gemiler 20.000 $ koruma personeli parası vermemek için Afrika kıyılarında 400-500 km açığa açıktan sefer yapıyorlar. Yani 40-50 bin tonluk bir gemi bekleme 1-2 gün bekleme yapmamak için 200-250 bin dolar vermez.
İkinci konu ise net ton başına 0.90 dolar almamız. Montrö sözleşmesine göre altın frank olarak ödeme almamız lazım, Menderes döneminde düşük kurdan hesaplanıyor, Kenan Evren dönemi ücretler düzenliyor ve alınan ücret 10 katına çıkıyor. 83'te gelen Özal iktidarı ise düzenlemeyi geri çekiyor ve düşük dolar kuruna sabitleniyor. Şu anda montrö uygulansa çok daha fazla ücret alacaz. Türkiye, 35 yıldır Boğaz geçiş ücretlerini belirlerken 1 gram altını 2.78 dolar, 1 ons altını ise (31.1 gram) 86,38 dolar olarak kabul ediyor. Oysa bugün 1 ons altının fiyatı 1300 ABD Doları civarında. Diplomaik yollar ile alınan ücret 16 katına çıkartılabilecekken kanala ne gerek var. Ülkemiz daha önce sert tepkiler göreceği kararlar aldı. Bunu da alırız istersek. Diplomasi varken kimsenin kullanmayacağı bir kanal yapmanın anlamı yok açıkçası. O parayı alıp direk müteahhite hibe etseler bundan iyi.
Muazzam bilgiler 🤔

Benim bildiğim kadarı ile montrö çerçevesinde sadece ve sadece klavuz ücreti alabiliyoruz. Gemilerin içeriğini denetleyemiyoruz ve içeriği ya da tonajı ile orantılı olarak bir ücret talep edemiyoruz.

Bir de boğazlar için tehlike oluşturan bir husus var. Siz daha iyi bilirsiniz, sizden öğrenmek daha iyi olur bunu;

Boğazların şekli sebebi ile 30 küsür kilometreyi geçene kadar bu kadar kısa mesafe için oldukça fazla kabul edilebilecek manevra gerektiği ve bunun özellikle kuvvetli dip akıntılarından dolayı çok zorlaştığı söyleniyor. Boğazlara nazaran daha düz bir rotaya sahip olduğu için de kanalın boğazlara göre daha yararlı olacağı söyleniyor. Bu konudaki fikrinizi merak ettim.

Bir de mevcut projedeki fiziksel özelliklerin max. 350 metre boyutundaki gemiler için uygun olduğu yazıyor. Şuan aktif olan gemiler arasında bu boyutu aşan gemi yüzdesi takribi kaçtır 🤔

Yani yapmışken biraz ileriyi düşünüp gelişen teknolojiyle beraber artan gemi uzunluğunu da düşünerek en azından 500-600 metreye uygun yapsalardı bari.
 
Muazzam bilgiler 🤔

Benim bildiğim kadarı ile montrö çerçevesinde sadece ve sadece klavuz ücreti alabiliyoruz. Gemilerin içeriğini denetleyemiyoruz ve içeriği ya da tonajı ile orantılı olarak bir ücret talep edemiyoruz.

Bir de boğazlar için tehlike oluşturan bir husus var. Siz daha iyi bilirsiniz, sizden öğrenmek daha iyi olur bunu;

Boğazların şekli sebebi ile 30 küsür kilometreyi geçene kadar bu kadar kısa mesafe için oldukça fazla kabul edilebilecek manevra gerektiği ve bunun özellikle kuvvetli dip akıntılarından dolayı çok zorlaştığı söyleniyor. Boğazlara nazaran daha düz bir rotaya sahip olduğu için de kanalın boğazlara göre daha yararlı olacağı söyleniyor. Bu konudaki fikrinizi merak ettim.

Bir de mevcut projedeki fiziksel özelliklerin max. 350 metre boyutundaki gemiler için uygun olduğu yazıyor. Şuan aktif olan gemiler arasında bu boyutu aşan gemi yüzdesi takribi kaçtır 🤔

Yani yapmışken biraz ileriyi düşünüp gelişen teknolojiyle beraber artan gemi uzunluğunu da düşünerek en azından 500-600 metreye uygun yapsalardı bari.

montrö ye göre, alternatif bir kanal sununca, gemileri oradan geçirmeye nasıl zorlayacaksınız ki?
 
montrö ye göre, alternatif bir kanal sununca, gemileri oradan geçirmeye nasıl zorlayacaksınız ki?
Kanaldan geçiş için isteyeceğimiz ücret, oluşan trafikten dolayı beklemelerinden kaynaklanan zararlarından daha az olunca kendileri bunu isteyecek zaten. Zorlama yok işin içinde.

Yani bir geminin günlük kira bedeli 120 bin dolar diyelim. Sıranın kendisine gelmesi için iki gün beklese eder 240 bin dolar.

Biz geçiş ücretini 150 bin dolar yapsak ve desek ki " ya iki gün sıranı bekler, 240 bin $ zararla boğaza sadece klavuz ücreti vererek geçersin, ya da benim açtığım kanaldan 150 bin dolar ücret karşılığında geçerek hem iki günlük bekleme süresinden kaynaklanan piyasayla rekabetini hem de aradaki 90 bin dolarını kurtarırsın. Yani dolaylı kazançları da hesaplarsak belki de sefer başına 300-400 bin dolar kar edecek.


Siz olsanız hangisini seçerdiniz?

Rakiplerinizin gemileri hızlıca geçip piyasanın taleplerine maksimum hızda cevap vererek piyasadaki konumunu güçlendirirken iki gün ve üzerine en az iki günlük kiralama bedelinin maliyetini mi seçerdiniz? Ben seçmezdim açıkçası 😄
 
Dipnot: Kimsenin trollü değilim, eğitim anlamında Türkiye ortalamasının oldukça üzerinde bir akademik geçmişe sahibim, kimseden herhangi bir şeyi savunmam karşılığnda maddi ya da manevi bir karşılık almıyorum, KİMSEYİ BENİM GİBİ DÜŞÜNMÜYOR DİYE HERHANGİ BİR ŞEYLE İTHAM ETMİYORUM ve son olarak hiç bşr sataşmaya cevap vermeyeceğim. Saygılar..

Buradaki tavır ve fikir ortalamasına bakarsan, ekşi sözlük denen yerin çeyrek tık daha edepli bir modelini görürsün. Söylemler, moderatörlerin söylemlere yaklaşımları falan, burayı da y-chp'nin bir nevi arka bahçesine çevirmiş. Ekşi sözlükte görünmez rumuzların arkasına gizlenip milyonlarca insana "çomar, tecavüzcü, hırsız, makarna kömür haini, arapperest" gibi (bunlar en hafif hakaretler bu arada, gerisini yazamıyorum) lafları sallayan güruh ile aynı mahallenin insanları. Yani bu insanlara öyle teknik ya da iktisadi anlamda hükümet icraatını savunamazsın. Kendi troll başkanvekilleri itiraf etmiş zaten, "bu iktidar, memlekete en iyi icraatı yapsa biz onu alkışlayacak değiliz" diye. Zafer açlığı ile, hangi şartlarda seçildiği malum bir Laz müteahitin peşine sırf malum partili (sizin jargonunuzla) olduğu için takıldılar, her durak açışında tören düzenleyen belediye başkanlarına adeta tapınıyorlar. Aynı kitle, 3 yıl önce tıpış tıpış peşinden koştukları bir Cumhurbaşkanı adayını işe bugün eline geçirse bir kaşık suda boğacak. Ha ha ha ha.... Ha bence bugünkü durum, genç nesil için büyük bir fırsat, bunların belediyeciliğini öğrenmeleri için, o yüzden memleket için büyük faydalar görüyorum. Biz doksanlarda nasıl yaşayarak öğrendiysek onlar da yaşayarak öğrensin.
Özetle dostum, boşver idealistliği, farklı fikirler muhabbetlerini. Burada geçmiyor. Sen kendine dikkat et, sağlıklı ol ve seçim günü gerekeni yap. Gerisi boş iş.
 
Buradaki tavır ve fikir ortalamasına bakarsan, ekşi sözlük denen yerin çeyrek tık daha edepli bir modelini görürsün. Söylemler, moderatörlerin söylemlere yaklaşımları falan, burayı da y-chp'nin bir nevi arka bahçesine çevirmiş. Ekşi sözlükte görünmez rumuzların arkasına gizlenip milyonlarca insana "çomar, tecavüzcü, hırsız, makarna kömür haini, arapperest" gibi (bunlar en hafif hakaretler bu arada, gerisini yazamıyorum) lafları sallayan güruh ile aynı mahallenin insanları. Yani bu insanlara öyle teknik ya da iktisadi anlamda hükümet icraatını savunamazsın. Kendi troll başkanvekilleri itiraf etmiş zaten, "bu iktidar, memlekete en iyi icraatı yapsa biz onu alkışlayacak değiliz" diye. Zafer açlığı ile, hangi şartlarda seçildiği malum bir Laz müteahitin peşine sırf malum partili (sizin jargonunuzla) olduğu için takıldılar, her durak açışında tören düzenleyen belediye başkanlarına adeta tapınıyorlar. Aynı kitle, 3 yıl önce tıpış tıpış peşinden koştukları bir Cumhurbaşkanı adayını işe bugün eline geçirse bir kaşık suda boğacak. Ha ha ha ha.... Ha bence bugünkü durum, genç nesil için büyük bir fırsat, bunların belediyeciliğini öğrenmeleri için, o yüzden memleket için büyük faydalar görüyorum. Biz doksanlarda nasıl yaşayarak öğrendiysek onlar da yaşayarak öğrensin.
Özetle dostum, boşver idealistliği, farklı fikirler muhabbetlerini. Burada geçmiyor. Sen kendine dikkat et, sağlıklı ol ve seçim günü gerekeni yap. Gerisi boş iş.
Dostum seni çok iyi anlıyorum ama sen yine de kimseye sinirlenme. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'ydu sanırım, bir söz söylemişti; " Mecliste yaka paca birbirine giren, olmadık hakaretleri eden vekillerin yemek molasındaki hallerini görseydiniz siyaset için asla kimsenin kalbini kırmazdınız."

Evet, oturup konuşmalıyız. Fikrimizi beyan etmeliyiz ama sırf bizim gibi düşünmüyor diye onlara hakaret edemeyiz. Bize hakaret edenler çok fazla dediğin gibi ama onlar öyle dedi diye benim dünya görüşümde bir daralma da olmadı, zekamda gerileme de olmadı. Aksine insanlar arasındaki bazı sınırları çok daha kalın çizgilerle çizme imkanı sundu.

Varsın hakaret etsinler, varsın fikirlerini beyan edebilecekleri kelime hazineleri tükenince argoya başvursunlar.. He deyip geçmek lazım bu gibi durumlarda. Zamanında ben de sinirleniyordum ama emin ol bir işe yaramıyor..
 
  • Beğen
Tepkiler: A.Samed.Y
Bu mevzu, her el attıkları iş gibi saçma sapan mantıklı hiç bir açıklaması olmayan ancak yere göğe sığdıramadıkları icraatlerden biri.. Türkiye nin komşu sınırları en fazla olan ve mayınlı sınır hattı da en fazla olan ülke Suriye - Türkiye sınırları idi.. AB uyum süreci, dünya global oldu, seküler oldu, hümanizm, milenyum dünyasında mayın da neymiş? insancıl bakış açısı, biz eşitlik adalet kalkınma getirdik yoksa 2001 den önce bu kavramlar yoktu zihniyeti nin kisvesi altında, o mayınlı araziler bir güzel temizlendi ve Suriye nin Türkiye ye bugünkü göçü hazırlandı.. Aynı şeyi İran - Türkiye sınırında yaptılar, maksat Türkiye ye girişi gerçekleştirmekti ve bugün suriyelilerle dolup taştı güzelim vatan.. Afganlarla, pakistanlılarla.. Bunun yanına 100 lerce icraat eklenebilir akape sayesinde.. Ama kanal projesi var ki, bir insan, sağlıklı düşünen bir insan neden aynı şeyden 2 tane yapar ki? Ya da bir a101 in yanı başına neden bir tane daha a101 açılır? Bir dişçinin aynısından bir tane daha neden açılsın yanına hemen? Bu kanal da aynı şey için hizmet edecek.. Montröyü hiçe saymak, abd donanmasını Karadenize sokmak, Türkiye Yİ 100. Yılında perte çıkarmak için yapılan bir saçmalıktır.. Gören de Panama, süveyş kanalı, bening boğazı zannedecek İstanbul boğazını.. Aynı zihniyet anayasanın ilk 2 maddesini koruyan bağlayan 4. Maddeyi kaldırmaya teşebbüs eden zihniyettir.. Yani madem anayasanın ilk ve 2. Maddesini değiştiremiyoruz o zaman onları koruyan maddesini değiştirelim, olay çözülaün kafasıdır..adamın girişi sakat.. İsteseniz de istemeseniz de çatlasanız da patlasanız da....... Geçmiş olsun..
 
Son düzenleme:
:D Aramızda çok iyi niyetli arkadaşlar var. Sadece yapılan ve fiyatından dolayı kullanılamayan ve buna rağmen de yine bize ödetilen köprülere, tünellere baksınlar...
Ondan sonra da , trafiği, çevreyi, yerleşimi, rantı geçelim, direkt olarak kendi kendimize oluşturacağımız 1 numaralı güvenlik sorununu göz önüne alalım, batıdan bir askeri tehdit geldiğinde o 5-10 tane asma köprünü yıktıklarında, tankların-askerin kışlanda beklersin...
 
:D Aramızda çok iyi niyetli arkadaşlar var. Sadece yapılan ve fiyatından dolayı kullanılamayan ve buna rağmen de yine bize ödetilen köprülere, tünellere baksınlar...
Ondan sonra da , trafiği, çevreyi, yerleşimi, rantı geçelim, direkt olarak kendi kendimize oluşturacağımız 1 numaralı güvenlik sorununu göz önüne alalım, batıdan bir askeri tehdit geldiğinde o 5-10 tane asma köprünü yıktıklarında, tankların-askerin kışlanda beklersin...
Türkiye diye bir şey yok artık 😃 ordu mordu hikaye.. 2. Dünya savaşından kalma tanklarla hava, körfez savaşından amerikadan çıkma uçaklarla trip, cumhuriyetten bu yana üretim yapan istihdam sağlayan milli bir fabrika ile değil, satılan babalarının malları gibi, yabancı sermayelere peş keş edilen imalathaneler, hastaneler, fabrikalarla diss atıyoruz.. Fabrika kurmadan araba üretiyoruz, doğu Türkistan türkülerini ezen çini hem boykot ediyor hem oradan aşı alıyoruz, 3. Köprüyü çinlilere satıyoruz, dünyanın en çok çay tüketilen ülkelerinden birinde devlet firması çaykur zarar ediyor, batıyor, bunlarla övünüyoruz, kadına tecavüz eden askere küfürsüz kötü ithamda bulunan sahne sanatçılarına hakaret davası açıyoruz, pandemide doğal olarak karantina özelliğindeki hapishanelerde %36 oranında mahkumu şartlı tahliye ile sağlıyoruz, termik santrallerin filtre kullanımını önce yasaklıyor sonra şart koyuyoruz, aynı hakan şükür gibi Kenan hazretlerine de meclise gelmediği için milletvekilliği veriyor ve maaş ödüyoruz, libyaya ne üdüğü belirsiz sebeplerle asker gönderip savaşa hayır diyenlere vatan haini, terörist etiketi çakıyoruz, 10000 bin yıllık gölü define hırsına kurutan mallara müsaade veren izin kağıdını vali ile onaylatıyoruz, günden güne işsizlik, gelecek kaygısı, iç savaş, toplumsal depresyon artarken zamları ve vergileri de kombo yapıyoruz.. Sonra? Sonra ne mi? Hedef 2023 hatta az bile 2453!! Bor yakıtlı uçan seccade de çıkarırsalar şaşırmayalım.
 
  • Beğen
Tepkiler: MakRo ve suyunsesi
Bu proje yapıldığı zaman yıllık gelirinin 10 milyar ₺ olması bekleniyor. Bu tutar mevcut durumda her yıl bizim kaybettiğimiz muhtemel gelirler hanesine yazılıyor.
Burada o gelirin varsayım olduğunu dile getirebilirsiniz.
Bunun yersiz bir korku olduğunun kanıtı yakın zamanda panama kanalını tıkayan gemi olayında gördük.

Bu başlıkta daha önce de yazmıştım, geçecek gemilerden bu miktarlarda ücret almak hayalden bile öte. Bu hesabı kim yapmış bilmiyorum ama Zafer Havalimanı'na senede 1,3 milyon yolcu hesabını yapan ile aynı kişi olduğundan şüpheleniyorum.

Bir veya iki gün erken varabilmek için yüzbinlerce dolarlık geçiş ücreti verecek gemi sayısı çok çok az olacaktır, onlar da daha ucuz olacağı için değil acele ulaştırması gereken yükü olduğu için. Boğazlardan geçen en büyük gemilerin maliyeti günlük 120 bin dolar olabilir, ama bunun yarıdan fazlası yakıttır, durduğu yerde günlük maliyeti 120 bin dolar olan gemi yok gibi bir şey, olanlar da bizim boğazlarımızdan geçmiyorlar.

Bakın geçen sene yakıt fiyatları düştüğünde Süveyş kanalının 500 bin dolar civarındaki ücretini ödememek için yolu 6-7 bin kilometre (ve 8-10 gün) uzatıp Afrika'nın etrafından dolanan gemiler vardı:
(link)
Bunlar 270 metrelik Suezmax denen gemiler (Süveyş'i kapatan Evergreen gibi). Türk boğazlarından geçen gemilerin sadece %10'u 200 metreden büyük gemiler.

Son olarak: mevcut durumda gemiler boğazdan bedelsiz geçmiyorlar. Tonajlarına göre fener, tahlisiye ve patente ücreti ödüyorlar. Bu ücretler 80'lerin başında altın franktan amerikan dolarına çevrildiği için çok cüzi kalmış durumdalar ama bunları arttırmak, gemileri kanaldan geçmeye zorlamaktan daha kolay olacaktır.
 
@imamyakali kardeşim sizin nezdinizde tüm arkadaşların bilgilenmesi açısından;
25 sene İst .Ç.kale ve Liman pilotta (klavuzluk istasyonları) çalışmış ve ilk trafik kontrol sisteminde (vts) eğitim verip yapılandırmada etkin görev alan bir kişi olarak,boğazlardaki geçiş sistemini bilmeden,afaki bilgilerle yorum yapmak bizi sorunun kaynağına götürmez.

Tüm samimiyetimle söylüyorum; Kanal İstanbul köprüler gibi kara delik olur bizim için.
Bu konuda merak edilenler olursa, her türlü bilgiyi sunarım.
Herkese kolay gelsin..
 
Geri