bir de böyle bir durumda kalmamış olanlar ne kadar da olgun mesaj atıyor.
umarım kimse böyle bir olay yaşamaz tabi ama yorum yaparken biraz empati de yapın. canlı varlıklar her zaman hayatını devam ettirecek şekilde davranır. siz iradenizle buna karşı gelmeye çalışsanız bile vücudunuz istemdışı tepkiler verir. yani güle oynaya bir yerlerinizi kırmanızı önlemeniz adına vücutta acı çekme hissiyatı vardır, işin ucunda muazzam bir acı olmasa emin olun ki bacağınızı kırmaktan şimdiki kadar çekinmezdiniz.
yıl 2008. ankara'da bahçeli'de 3 galatasaraylı, 2 fenerli arkadaş oturduk ligin kaderini belirleyecek derbiyi izliyoruz. üzerimde forma var. derbiyi 1-0 galatasaray aldı, büyük oranda da şampiyonluğu tabi... çıktık oradan, arkadaşın kızılay'daki kebapçısına geçelim dedik karınlar aç tabi. tam mekanın olduğu sokağa girerken arkadan "gel lan buraya" diye bir ses duydum. yanlış hatırlamıyorsam 3 veya 4 tane 14-15 yaşında çocuk, ellerinde döner bıçağı, zincir, sopa ile bana koşuyor. tek forma bende var tabi, bana kilitlenmişler. sağ olsun fenerli arkadaşlar çabuk dükkana koşmamı sağladılar iterek, kendileri de beni kovalayanlara birkaç saniye zaman kaybettirdi. oraya girdikten sonra da etrafta dolanmaya devam ettiler, polisi aradık da ne fayda? 50 metre ileride, meydanda bir yığın galatasaraylı kutlama yaparken bunlar sokak aralarında terör estiriyordu işte.
bir tane fenerbahçeli çocuk, derbi çıkışı cevizlibağ metrobüs durağında bir galatasaraylı tarafından bıçaklanarak öldürülmüştü hatırlarsanız. görüntüleri ortaya çıktıktan sonra benim yaşadığım olay gelmişti aklıma. galatasaraylı çocuk metrobüsten çıkmış, arkasından da bu fenerli çocuk ve 3-4 arkadaşı laf atarak koşmuşlar. çocuk arkadaşlarına güvenerek tek olanın üzerine yürümüş, öteki de bıçağını çıkarıp bunun kalbine saplamış. bir tanesi hayatından oldu, diğeri de ömrünü hapislerde geçirecek.
neyse ki üzerinde bıçak taşıyan bir insan değilim. o gün o maçı tek izleyip de dönüyor da olabilirdim, o sokağa girdiğimde belki de ben ölecektim. yıllardır düşünürüm, o gün orada tek olsaydım, elimde de bıçak olsaydı ne olurdu diye? kusura bakmayın ama belki kalbine değil ama etkisiz hale getirecek bir yerine o bıçağı batırırdım. bünyenin canını savunma refleksi çok ayrı bir şey. şu satırları yazarken bile o günkü hissi yaşıyorum, aradan 8 yıl geçmiş olmasına rağmen.
hayatın da ne getireceği hiç belli olmuyor. o gün belki ölecektim, belki hapse girecektim. bir okulu bırakmıştım, o yıl başka bir üniversiteyi kazandım. mezun oldum, işim oldu, haftaya bir aksilik olmazsa yüksek mühendis olacağım. bu olayların ne zaman karşınıza çıkacağını bilemezsiniz. 4 yıldır düzenli olarak galatasaray'ın her maçına giderim, öyle tahammülsüzlüğüm falan da yoktur. hatta 2 hafta önce statta beşiktaş'a kaybettik, şampiyonluğu neredeyse garantileyen rakibimizi alkışladık, neden alkışlıyorsun diye bize saldırmaya çalışanlar oldu. maçtan çıktım, beşiktaş'taki evime giderken kutlamadan dönen sarhoş beşiktaşlılar sataştı bu sefer de. halbuki kendi stadımzda alkışladım adamları, ne diyebilirsin ki? ankara'da çankaya'nın ortasında, istanbul'da nişantaşı'nda bir türlü gelip seni bulabiliyor böyle şeyler, izbe metrobüs köprülerinden bahsetmiyorum.
hepsini geçtim, basketbolda bu tantana'dan uzak kalmak için de efes maçlarına giderim düzenli olarak, istisnasız her futbol kulübüyle yapılan maç çıkışında benzer sataşmalar oluyor.
cb bisiklet turu konusunda futbol kulüplerinin bisiklete destek vermesi talebi olmuştu, ona maddi yönden karşı çıktığım için kızmışlardı bana.
sadece maddi değil manevi yönden de karşıyım. futbol kulüpleri, her ne kadar ben de bir tanesinin taraftarı olsam da, bisiklet sporuna yarardan çok zarar sağlar. bilinçsiz maganda taraftarları yol kenarında rakip sporculara bile saldırır.