Sanırım biraz bisiklet kültürü ile alakalı. Dağ bisikletine gösterilen "nefret", giriş seviyesi yol bisikletçilerine de, triatlerlere de gösteriliyor. Bunun en büyük nedeni de bizim bilip saygı duyduğumuz bisiklet kültürünü görmezden gelmeleri. Bu da kullanıcı için normal gelse de, deneyimli bisikletçiler için komik geliyor. Bu hataları da özellikle yeni başlayan bisikletçiler yapıyor ve yeni başlayanlar genellikle dağ bisikleti ile başladığı için de böyle bir tablo ortaya çıkıyor.
Birkaç örnek vereyim, mesela giyim:
Bizim dikkat ettiğimiz detaylar var, çorap uzunluğu mesela. Ya da üzerinizde 8 farklı markadan kıyafetin olmaması, uyumlu giyinmek. Doğru forma bedeni. Uygun kask ve gözlük. Bunlara dikkat eden bir grup bisikletçinin, kafasında yamuk duran kaskı, Rayban gözlüğü, tenis çorabı ve futbol şortu ile yanından geçen bisikletçiye gülmesi normal sanırım. Ya da takım formaları. Velominati der ki, eğer formasını giydiğiniz takım hala aktifse, o formayı sporcuları dışında kimse giymemelidir. Haketmiyorsunuz çünkü.
Ya da çakma formalar, inanın biz 20 metreden o formanın çakma olduğunu anlıyoruz. (Anlamasak bile, 1000TL'lik bisiklet ve koşu ayakkabısının üzerinde kimse 1500TL'lik forma almaz, çok belli oluyor)
Bisiklet üzerine takılan aksesuarlar mesela. Evrak çantası büyüklüğünde sele altı çanta ile gezen bir tek dağ bisikletçileri var (ya da daha doğrusu bisiklet çaylakları) ve gerçekten komik bir görüntü bu.
Grup içinde bisiklet süremeyen, viraj dönmeyi bilmeyen triatletlere karşı da tavır aynı aslında. Dünyanın neresine giderseniz gidin, hangi ülkeden bisikletçiyle konuşursanız konuşun.
Kısacası bahsettiğiniz "nefret" bisiklet türüne karşı değil, bisikleti nasıl kullandığınıza karşı. Halı Saha Ligi maçınızda rakip takıma kundura ayakkabılı, yırtık kot pantolonlu ve bağrı açık beyaz gömlekli biri gelse siz de aynı tepkiyi verirsiniz sanıyorum.