Mersin-Adana-Mersin tren hattında dün yaşadığım tecrübeyi paylaşayım. Tarsus'u gezmek amacıyla yapacağım Erdemli-Tarsus-Erdemli turunda Mersin-Tarsus arasını trenle katetmeyi planlamıştım. Sabah sekize doğru Mersin Garı'na vardığımda gişe memuru, bisikletimle trene binip binemeyeceğime dair kararın kondüktöre ait olduğunu belirterek kesti biletimi. Zaten kalkmak üzere olan trene bisikletimle apar topar bindikten birkaç saniye sonra bir ses yükseldi: "Yassah hemşerim!" İnternet üzerinde yaptığım bir ön araştırmada, TCDD sitesinde de yayımlanmış bir düzenlemeyle, "Banliyö trenlerinde yolcu yoğunluğunun olduğu 07.00-09.00 ve 16.00-20.00 saatleri dışında, büyük boy bisiklet ile seyahat etmek isteyen yolcularımız, bisikletleri için belirlenmiş ücreti ödeyerek seyahat edebilirler." bilgisine erişmiştim. [(link) Ben bu bilgiyi kendisine aktarmaya çabalarken, bu hattın banliyö hattı değil bölgesel olduğu ve kesinlikle binemeyeceğim cevabıyla karşılaştım.
Şaşkın ve üzgün yüz ifademin onu tavrında bir adım da olsa geri atmaya ikna etmeyeceğini anlamıştım. Israr etmeyerek bisikletimi trenden indirdim ve istasyon görevlilerine kondüktörün tavrını özetledim. Hareket memuru ile konuşmamı önerdiler. Hareket memuru ise, durumun biraz karışık olduğunu, önceleri izin çıktığını ama sonra bir ek yazı ile bu hatta trenlere bisikletle binmenin tekrar yasaklandığını anlattı. Bense TCDD sitesinden edindiğim bilgiyi tekrar aktardım, asıl kriterin yoğunluk olduğunu düşündüğümü ve pazar günlerinin ise yoğunluk tartışmasının dışında kaldığını belirttim. Hareket memuru ve yanındaki diğer görevliler mevcut belirsizlik karşısında bana yardımcı olmayı tercih ederek, bir sonraki trene beni bindireceklerini söylediler.
Bir diğer tartışma konusu ise, hattın türüydü. Mersin-Adana-Mersin hattı kâğıt üzerinde bölgesel hat olarak görünmesine karşın, sefer sıklığı ve mesafe bakımından banliyö hatlarına çok daha yakın duruyordu. TCDD görevlilerinin de bu konuda bir kafa karışıklığı yaşadığını gözlemledim. Örneğin, dönüş yolunda Tarsus Garı'ndaki hareket memuruna bu hattın nasıl bir hat olduğunu sorduğumda "Banliyö hattı." cevabını almıştım. Bunun üzerine, Mersin'den gelirken kondüktörün bana tepkisini anlattığımda, "Aslında tam olarak ne banliyö ne de bölgesel, bu tür hatlara daha ziyade RayBus diyorlar." demişti. Bence de tam olarak böyle bir hat. TCDD'nin hat sınıflandırma ve isimlendirme konusunda yeniden düşünmesi gerekiyor sanırım.
Nihayetinde Mersin'de bir sonraki sefere bisikletimle rahatça binip Tarsus'a gidebildim. Tren içindeyken de bisikletimi kapı ağzına, ön tekeri basamaklara inecek şekilde yerleştirerek seyahat ettim. Böylece, yolcu geçişlerine de hiçbir şekilde engel oluşturmuyordu. Öte yandan, yolcuların trende bisiklet görmeye alışkın olmadığı çok belliydi. İlk kez karşılaşmış olmanın şaşkınlığı yüzlerde çok kolay fark ediliyordu. Olumsuz bir bakışla karşılaşmadım ama. Tarsus'ta trenden inerken bir yolcu bu bisikletlerin "kaç para" olduğunu merak etti, ben de gerekli bilgiyi verdim.
Tarsus turumu tamamlayıp saat dörde doğru gara döndüm. Sabah yaşadıklarım beni bu kez daha tedbirli olmaya yöneltti ve gişeye bisikletimle yanaşarak memureye trene bisikletle binerken bir sıkıntı yaşayıp yaşamayacağımı sordum ve sabah başıma gelenleri çok kısaca özetledim. Memure inisiyatifin kendisinde değil tren içindeki görevlide olduğunu söyledi. İçimden eyvah dedim, aynı şeyler yine başıma gelecek. Bilet kesme işlemi tamamlanmak üzereydi ki ardımdan biri, "Beyefendi, lütfen bisikletinizi dışarı alır mısınız?" diye seslendi. Güvenlik görevlisiydi, elinde telsizi, belinde kelepçesi ve silahı vardı, akan sular duracaktı. Gülümseyerek "Zaten işim bitti, hemen alıyorum." dedim. Aynı kişinin ben sabah trenden inerken de beni fark ettiğini ve inceleyerek baktığını hatırladım o anda. Güvenlik önemli elbette, kafası kasklı bir bisikletçi söz konusuysa üstelik!
Belirsizlik, endişe, şüpheli şahıs muamelesi, bütün bunlar arasında istasyonda hareket memurunun odasına yöneldim ve önce kapı aralığından, sonra bizzat masasına vararak, edindiğim tecrübe ve bilgiyi aktardım. Sağolsun, anlayışlı bir insandı, durumu birlikte değerlendirdik, az önce anlattığım bir "hat türü" tartışması yaptık, aslında inisiyatifin trendeki görevlide olduğunu ama bana yardımcı olacağını, görevliyle konuşacağını söyledi. Endişelerim biraz olsun hafiflemişti, trenin gelmesini beklemeye koyuldum. Ara istasyon olması nedeniyle peronda hafif bir yolcu yoğunluğu vardı, bu da endişelerimi yeniden artırıyordu.
Tren sonunda geldi ve yolcular kapılara yöneldi. En arkadaki vagona yönelerek diğer yolcuların binmesini bekledim. Bisikletimi trene bindirip, gelirken yaptığım gibi, basamak ağzına yerleştirdim. Harekete geçtik, bu beni sevindirdi, henüz görevliyle karşılaşmamıştım ve izin vermeyecek bile olsa iş işten geçmiş olacaktı. Zaten 18-20 dakikalık bir yoldu ve hiçbir yerde durmadan Mersin'e gidecektik. Sonra görevli geldi, biletimi taradı ve yoluna devam etti. Şaşakaldım. Bisikletime göz ucuyla bile bakmamıştı. Dayanamadım, seslendim, bisikletime tepki vermediği için teşekkür ettim. O da, tepki göstermek için bir sebep göremediğini söyledi. Daha da şaşırdım. Durumu onla da ayaküstü değerlendirdik: Aslında yasak olduğunu, sadece katlanır bisikletlere izin verildiğini, yine de yardımcı olduklarını söyledi.
Mersin'e vardım. Bisikletle ilk tren seyahatim tamamlanmış oldu. Bu, ayrıntılı ve uzun anlatımdan sonra, sabrınıza sığınarak kısa bir değerlendirme yapacağım: Gözlediğim ve anladığım kadarıyla, bisikletle tren seyahati hâlâ sıkıntılı ve belirsizliklerle yüklü bir konu. İnisiyatif istasyon ve bilhassa tren görevlilerine kalmış. İnsan faktörü bu konuda da önemini hissettiriyor. Bisiklete, bisikletliye, seyahate bakış açısı, görev zihniyeti, yasak anlayışı, iletişim becerisi gibi kişisel özellikler sorunların doğuşunu da, çözümünü de beraberinde getiriyor. Buna kurumsal düzenlemelerdeki belirsizlikler ve çelişkiler de eklenince hâl iyiden iyiye içinden çıkılamaz olabiliyor. Ben seyahatimde sıkıntı da yaşadım, kolaylık da. Yasakçı zihniyetle de karşılaştım, sorun çözme becerisiyle de. Bir şehri gezmek için yola çıkmıştım ve hem gidiş hem de dönüş yolunda psikolojik olarak yıprandım. Günümün bir kısmını gezinin tadını çıkararak değil, endişe ve üzüntüyle geçirdim. Bisikletçilerin trenle seyahat konusunda sürüp giden bu ve benzeri sıkıntıları çözmek için çaba göstermeye devam etmesi gerekiyor. TCDD'nin kurumsal düzenlemelerdeki çelişkileri ve belirsizlikleri gidermek için durumu yeniden değerlendirmesi gerekiyor. Bu forum ve benzeri iletişim ortamlarında konuyu daha çok konuşmamız gerekiyor.
Sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim.