Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Yeni Türkiye Bisiklet Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi

Scudo
MADDE 6 – (1) Federasyonun görev ve yetkileri şunlardır:

a) Spor dalının ülke düzeyinde dengeli bir şekilde yayılıp gelişmesini sağlamak, bu konularda her türlü düzenlemeyi yapmak, projeler üretmek, kararlar almak ve uygulamak.

b) UCI,UEC ve diğer üye olunacak uluslararası federasyonlar tarafından konulan ve uygulanan uluslararası kuralların ve mevzuatın uygulanmasını sağlamak ve Türkiye’yi ilgili spor dalı ile ilgili uluslararası faaliyetlerde temsil etmek.

c) Yurt dışında ve yurt içinde Federasyonun görev alanına giren faaliyetlerle ilgili gelişmeleri izlemek, bu sporlarla ilgili kişi ve kuruluşlar arasında ilişkiler düzenlemek, müsabaka, kamp, çalışma ve diğer faaliyetleri programlayıp bunların uygulamalarını kontrol etmek.

ç) Hakem ve antrenörlerin yetiştirilmesini ve eğitilmesini sağlamak, başarılı olanların belgelerini düzenleyip tescillerini yapmak, bunların çalışmalarını sürekli izlemek.

d) Ülke içinde müsabakalar düzenlemek, düzenlenen müsabakaların devamlılığını sağlamak, hakem, temsilci ve gözlemci atamasını yapmak.

e) Federasyonun görev alanı içerisinde yer alan spor dalı ile ilgili yabancı ülkelerdeki gelişmeleri ve yenilikleri izleyerek, bu bilgilerden ülke içinde daha çok kişinin yararlanmasını sağlamak.

f) Spor dalında kullanılan malzemelerin standartlarını uluslararası kurallara göre tespit ederek, bunların yurt içinde veya yurt dışında yaptırılmasına veya temin edilmesine çalışmak.

g) Kulüpler, il müdürlükleri, kamu kurum ve kuruluşları ve yerel yönetimlerle işbirliği yapmak.

ğ) Genel Müdürlük ile uluslararası federasyonun izni ile uluslararası kurs, seminer, panel, sempozyum ve spor organizasyonları düzenlemek.

h) Uluslararası müsabakalara iştirak edecek olan milli takım sporcuları ile menajer, antrenör, yardımcı antrenör, masör, doktor ve istatistikçi gibi teknik elemanları seçmek, seçilen takımların müsabakalara hazırlanmalarını ve katılmalarını sağlamak.

ı) Başarılı sporcuların takibini yapmak ve bu sporcuların yetişmesi için gerekli tedbirleri almak ve ödüllendirmek.

i) Federasyonun amacına yönelik çalışmaları gerçekleştirmek ve kaynak sağlamak amacı ile iktisadi işletme kurmak.

j) Federasyonun görev alanı içerisinde yer alan spor branşlarının yarışmalarının düzenlenmesi için talimatlar hazırlamak, yayınlamak ve uygulamak.

k) Her kademedeki sporcular için eğitim ve hazırlık kampları açmak.

l) Spor dalı ile ilgili arşiv ve istatistik çalışmalarını yapmak, eğitici film, slayt ve broşür hazırlayarak, bu konuda basın ve televizyon kuruluşlarıyla işbirliği yapmak.

..
Bisiklet federasyonunun görev ve yetkileri yukarıda yer almaktadır. Kişiler yukarıdaki yer alan esaslara uyulmaması nedeniyle suçlanır . iletilerden böyle bir anlam çıkmadığı görülüyor. Tabiki herkes farklı düşünme be bunu açıklama hakkına sahiptir.
 
Aklıma okuduğum bir anı geldi, askerde bilgisayar bilen var mı? diye sorup bir grup ayırmışlar. Gruba akşama kadar pc kasası sandalye vs. taşıttırmışlar. Çocuklarlar akşam geç saatte kanter içinde söylene söylene dönmüş koğuşa. :) Bu abi de ortamlarda zayıflamak istiyorum dediyse belki, yetkili birileri "dur bunu bisiklet federasyonuna atayalım da az zayıflasın" mantığı gütmüş olabilir. :D
 
Sessiz kalmayıp en azından 1 yorumda olsa bende bu konuya yazmak istedim.

Fiziksel özelliğini geçtim şöyle bi 'bu koltuk rahat değilmiş diğerine geçeyim' mantığıyla hareket edip kendi menfaatini daha nice hakeden insanın önünden alan kişilikten ne hayır gelebilir ki? Yani geldiği yerde İletişim başkanlığı hani. Yada ne şaşırıyom bunlar Milli Eğitim bakanı olarak eski Savunma bakanını getirmişlerdi :/

Üstelik dayanamadım fiziksel özelliğine de değincem:D, ya profesyonel pedal olmak isteyen insanlara böyle bi kişimi örnek olacak:naslyany: Hiç Karizmatik Liderlik nedir duymamışlar mı:naslyni:
 
Kamuda liyakat olmayacağının en net örneği. 80 yıldır olmayan şeyin şimdide olmuyor oluşu şaşırtmadı.
 
Adam konuyu yanlış anlayıp bisikleti yemiş gibi duruyor:acpsnr:,zaten fotoğrafa bakınca otomatikman ''sayın cumhurbaşkanımızın talimatıyla'' sesi geliyor kulağıma...
 
Bisikletin 100 yıldır gelişememiş olmasının nedenlerinden biridir bu fotoğraf. En büyük dileğim sporcularımızın
3 Büyük turda yarışmalarıdır. Fed.Baş. sorsanız en büyük düşünüz nedir diye bunu söyleyemez bile !
Denk geliriz bir yerde inşallah da ben soracağım bu soruyu kendisine.
 
Son düzenleme:
  • Beğen
Tepkiler: a.valverde
Önyargılı olmamalıyız arkadaşlar. İşin Mutfağı'nda pişmiş olabilir :) Ama yalan yok, ne yapayım, gülüyorum dünden beri. Bir yandan da "Belki güzel projeler üretilmesine ön ayak olur. Sonuçta akademik kimliği kabarık bir şahsiyet, aydındır, yenilikçidir" diyesim geliyor, hemen gidiyor sonra. İzahtan uzak olan mizaha yakın olur:

Sana dar gelmeyecek seleyi kimler satsın
Sürelim gel bugün Eymir'e desem kaçarsın

Eyy kıymeti kendinden menkul, isteme benden Züber
Sana kokusunu salmış bekliyor sıcak ekmekler
 
Halil Cem Öztürk bisiklet sporunu Türkiye'de hiç gelmediği bir yere getirecekti, bunun için statükocularla mücadele edecek, ülkedeki futbol hükümdarlığını bitirecekti.

Kendisi biraz gırtlağına düşkündü, olabilirdi, bakkala bile mercedes'iyle giderdi, hareketi sevmezdi ama olsundu.

Sosyal medya ve bisikletforum'daki kendisi hakkındaki şekilci ve alaycı yorumlar kendisini bu meslekten soğutacak, bundan korkuyorum.
 
Selanik doğumlu olan Cavit Cav Türkiye’de sporun, tıbbın hatta Türk sanayisinin öncü isimlerinden bir tanesidir. Maydanoz tarlalarından topladığı maydanozları satarak biriktirdiği parayla bisiklet ile tanışır Cavit Cav. Bit pazarından ikinci el İtalyan malı bir bisikleti satın alarak İstanbul’da surların altında hem bisiklete biner hem de bisikletini kiralamaya başlar. Uzunca bir müddet bisikletini kiralayarak kazandığı paraları biriktirmektedir. Kiraladığı ekmek teknesinin kırılması ile bisiklet tamirciliği ile de tanışmıştır. İlerleyen dönemlerde 4 bisiklet daha satın alarak bisiklet kiralama işine devam eder. Artık biraz daha büyük düşünmenin vakti gelmiştir. Bir müddet daha bisiklet kiraladıktan sonra açtığı bir bisiklet tamirci dükkanıyla ticarete de resmi olarak adımını atar. Okuduğu dönemde, Taksim’de Topçu Kışlası bahçesinde bisiklet yarışmalarını izlerken olimpiyat seçmelerinin yapıldığını duyar. Ani bir karar ile seçmelere katılır ve birinci olur. 1924 yılında Paris’te düzenlenen 1924 Yaz Olimpiyatları’nda ilk milli formayı giymek için yola çıkar. Bisikletin yarış komitesi tarafından verileceğini sanan acemi bisikletçi, Paris’e ulaştığında maalesef bisikleti olmadığı için yarışlara katılamayarak büyük bir hüsran ile geri döner. 1924 Olimpiyatları’ndan alınan ders ile Türkiye’de bisiklet sporunun dünya standartlarına uygun hale gelmesi için kolları sıvayan Cavit Cav, 1924 yılında ilk kez resmi İstanbul ve Türkiye bisiklet Şampiyonalarına katılır. Bu yarışmalarda birinci olduğu gibi, “sürat” ve “dayanıklılık” olmak üzere iki ayrı kategoride düzenlenen Türkiye Şampiyonası’nda da birinci olarak kendini bir kere daha ispatlar. Bu başarılarını 1933’e dek sürdürecektir Cavit Cav.
1925 yılından itibaren ilk kez İstanbul-Konya arasında düzenlenen daha sonra diğer illerin de dahil edildiği maraton yarışlarına da katılarak yarışmaları birinci olarak bitirir. Bu yarışmanın adı daha sonra Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Koşusu olacaktır. 1927 yılında ise Bulgaristan ile yapılan ikili müsabakalarda ilk kez milli formayı giyerek balkan birinciliğini kazanır. 1928 yılına gelindiğinde, Amsterdam Olimpiyat oyunları’na da katılarak bir kere daha olimpiyat oyunlarında milli formayı giymeye hak kazanır. Bu sefer milli takımda yine bisikletçi olan kardeşi Galip Cav da bulunmaktadır. Cavit Cav, 1000 metre yarışını 16. olarak tamamlar. 4.000 metre takım yarışında ise Cavit Cav’ın da bulunduğu Türkiye, ikili eşleşmedeki rakibi İngiltere’ye geçilerek finali koşma şansını kaçırarak yarışmayı 9. sırada tamamlayacaktır. 1933 yılına geldiğimizde Cavit Cav atölyesinin ismini CAV BİSİKLET FABRİKASI olarak değiştirip bütün birikimini bu fabrikaya yatırmıştır. İlk yerli bisiklet olan CAV marka bisikletlerin üretimi artık memlekette resmi olarak başlamıştır. Bu ani atılım ile CAV Bisikletleri Avrupa’nın önemli imalatçıları ile boy ölçüşebilecek nitelikte bir marka olma yolundadır. Hayatını ilklere adayan Cavit Cav’a; Kazım Karabekir Paşa, ikizleri dünyaya geldiğinde, “Şu çocuklar için bebek arabası var mı? Bu arabaları hep ithal mi edeceğiz? ” diye sorar. Ardından Cavit Cav yerli bebek arabasını da üreterek bir ilke daha imza atar. Ankara’da o dönem engelli bir çocuğun yardıma ihtiyacı vardır ve Cavit Cav ilk yerli tekerlekli sandalyeyi üreterek hayatını adadığı ilklere bir yenisini daha ekler. Böylece Türkiye’de artık tekerlekli sandalye de üretilmektedir. İlerleyen yıllarda İşleri daha da büyütecektir. Ancak 1960’larda ekonominin bozulması nedeniyle tefeciden para alır ve fabrikası iflasın eşiğine gelir. Buna rağmen Cavit Cav bütün mal varlığını satarak şirketini iflastan kurtarır. Ancak 60’lı yıllarda dönemin devlet politikası olan “tüketiciyi yerli malından soğutma” çalışmalarına direnemeyerek fabrikasını kapatmak zorunda kalır. Cavit Cav’ın 1961’de kurduğu bisiklet fabrikasının açılış törenindeki konuşmasından; “Tophane sanat okulu atölye hocalığı için açılan imtihanlara katıldım. Bu imtihanı başarıyla geçerek ondokuz yaşında öğretmen kadrosuna girdim. Bugün memleketimizin en büyük fabrikalarında umum müdürü olarak çalışan yüksek mühendis talebelerim mevcuttur. Bu çalışmalarım devam ederken, her sene Türkiye bisiklet şampiyonluklarını kazanarak bu sporun 1933 senesine kadar geçilmez ve yenilmez tek adamı unvanını bırakmadım. 1928 Amsterdam Olimpiyatları’na gitmeden evvel, o zamanın bisiklet federasyonu reisi muvaffak Menemencioğlu’nun delaletiyle Paris’te bisiklet fabrikalarında çalışarak idmanlarımızı da gene Paris’te yaparak, olimpiyatlara Paris’ten iştirak ettim. Maalesef Amsterdam Olimpiyatlarında bir derece alamadık. Paris’teki çalışmalarımız bisiklet mevzusundaki bilgimi arttırdı ve bu işin imalciliği hevesine de kapılarak çocuk bisikletleri yapmaya başladım. İstanbul’daki mağazamı, 1933 yılında Ankara’ya naklederek aynı mevzu üzerinde çalışmaya devam ettim. 1934 yılında dünyaya gelen kızıma çocuk arabası bulamamıştım. kızımın ihtiyacından aldığım ilhamla çocuk arabası mevzusunu ele aldım. 1940’a kadar Ankara’da çocuk arabası yapmaya çalıştım. İmal etmenin Ankara’da inkişaf edemeyeceğini düşünerek tekrar İstanbul’a döndüm. 1941 senesinden bugüne kadar bu işlerimi yavaş yavaş ilerleterek çocuk arabası ve çocuk bisikleti mevzusunda Türkiye’mizin ihtiyacını karşılamaya gayret ettim.” Daha sonra rahatsızlanan Cav, 1982 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne yatırılır. Günlük rutinine devam ederken gazeteden Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencilerinin eğitimlerini sürdürebilmek ve geliştirebilmek için kadavra bulamadıkları haberini okur. Hayatının son deminde hasta yatağından vasiyetini şu şekilde yazacaktır “Ben Cavit Cav, olimpiyatlara katılan milli atlet, Türkiye Cumhuriyeti’nin büyük sanayicilerinden, buradayım ve biliyorum çok ömrüm kalmadı. Bu yataktan kalkamayacağım. Bedenimi bu ülkenin bilimi aydınlansın diye, gençler öğrensin diye kadavra olarak bağışlıyorum.” der. Ayrıca bu da Türkiye’nin ilk kadavra bağışıdır. Dönemin Türkiye’si düşünüldüğü zaman, ne kadar canla başla çalışıp bir şeyi yoktan var etmenin gerçek resmi olan Cavit Cav’ın ibret alınacak hikayesi düşünüldüğü zaman hüzünlü bir tablo ortaya çıkıyor. Sıfırı bir yapmak çok zordur. Ancak bir kez sıfırı bir yaptığımız zaman o birken iki, ikiyken dört olacaktır. Bugün Türkiye’de bisiklet adına yapılan her ne var ise bunun içinde kesinlikle Cavit Cav’ın tuzu bulunmaktadır. Kendisini rahmetle anıyoruz.
Kaynak : Bikepedia.
Cavit CAV 'a halen okumak ta olduğum Şeytan Arabasının yolcuları kitabında denk geldim.Tavsiye ederim kitap çok güzel.
Bedenini bağışlayan rahmetli milli sporcumuzun bisiklet sporu için yaptıklarına bakınca , şu geldiğimiz noktada seçilen bu arkadaşlar
hiç bir anlam ifade etmiyor bana.Halen İskeleti Ankara Üniversitesinde duruyor. Saygıyla anıyorum kendisini.Allah rahmet eylesin.
 
Merhabalar,
Liyakat denilen olgu tam da bu durumu açıklıyor bana göre. Bisiklet ile ulaşım-spor konsept ve oluşumunu kağıt üzerinden bilse dahi aktif olarak bisiklet kullanmayan, bisiklet yollarının yetersizliğini gözlemlemeyen, yolda bisikletlilere araçlar tarafından neler yapılıyor bunu da şahsen deneyimlemeden olumlu sonuç alınabileceğine ben inanmıyorum. Umarım yanılırım ve her şey çok güzel olur , ben de bu mecradan özür dilerim. Ama pek çok diğer kurumun başına getirilen alakasız meslek guruplarından insanlar gibi bir durum olduğunu düşünüyorum. Yanılmıyorsam eğer Virjin grup patronu Richard Branson'un bir sözüydü bir yerde görmüştüm. Diyor ki; "önünüze çok iyi bir iş için teklif geldiğinde yapabilir miyim diye düşünmeyin, önce işi kabul edin sonra yapmak için gerekenleri yapın" minvalinde bir sözdü. Bu da ecnebilerin barzo takımından bir arkadaş diye düşünüyorum. Patron kafası böyledir, parayı bulunca her şeyi uzmanlıkları olsa da olmasa da yaparız, hallederiz kafasıdır bu. Türkiye'de de çokça karşılaşılır. Mesela teknoloji ya da mühendislik alanlarında faaliyet gösterecek bir firmayı kurarken ticari kaydına bakınca Turizm, inşaat, ticaret vs. her şeyi ekletirler ki olası bir alakasız iş yapılacağında sorun yaşanmasın :) Uzun lafın kısası topluma işlemiş olan bu saçma durumu maalesef yüksek memuriyetler için atamalarda da görünce şaşırıyoruz ama kafa aynı kafadır (görüşümde yanılıyor da olabilirim).
Bu vesile ile yeni başkana aramızda para toplayarak dökme demir gövdeli ve dolma tekerli bir bisiklet yaptırıp kullanması için hediye edelim derim, o makama bu yakışır ancak.:)
Selamlar
 
Herkese merhaba tekrardan, foruma uğramayalı uzun zaman olmuştu.
Haberlerde bu kişiyi görünce mutlaka bir başlık açılmıştır diye düşündüm ve kendisiyle bir anımdan bahsetmek istedim. Ama çok detaya girmek istemiyorum o yüzden çok kısa özetleyeceğim.

Bundan birkaç yıl evvel kendisiyle birlikte toplam 3 kişinin jüri olduğu bir yurt dışı eğitim bursu mülakatına girmiştim. Mülakatta ne eğitim almak istediğim alandan ne de bu zamana kadar aldığım eğitimlerden bir soru gelmişti. Sorular 4 taneydi ve içerikleri şunlardı:

Gezi Parkı
17-25 Aralık
15 Temmuz
Karadenizde bulunan gaz

Fıkra bu kadar.
 
Son düzenleme:
(link) galiba Cem Öztürk 'ler karıştı. İlk mesajdaki görsele göre beyfendi bu işi yapıyor olmalıydı. Halil adı resmiyete girmedikçe bilinmeyen göbek adı olabilir, kendimden biliyorum. Ayrıca bisiklet binebilir yeter ki istesin.
1678453906579.png
 
Bu benim bisikletçi olarak milli takıma girmem gibi :komik:
İmkansız diye bir şey yoktur. Ankara'dan kendinize bir dayı edinebilirseniz.. aman, antrenmanlara şimdiden başlarsanız umarım başarabilirsiniz :)
 
siz niye hic bir seyi begenmiyorsunuz kardesim , bir de diger taraftan bakin konuya ; bisiklete binmezseniz boyle olabilirsiniz minvalide mesaj verilmis iste ,
yok oyleydi yok boyleydi , hep bir itiraz falan, bisiklete binin iste kisaca 🤣 🤣 🤣

Bak bu çok doğru.:)

Ben de şu mesajı aldım:

Bisiklete binmezsen böyle olursun haa!!

Ona göre ayağını denk al. Aklını başına topla.
:krsn::krsn::koptum::koptum:
 
Son düzenleme:
Peki, bu arkadaş cüssesi ve cvsi ile pek hoş karşılanmadan bu göreve atanmış. Bekleyip görelim bakalım ne icraatlara imza atacak...
Benim dikkatimi çeken başka bir şey var: Tüm bisiklet gruplarının sosyal medyası ve telefon iletişim uygulamalarında bu resim/kişi afişe oldu ve tepki gösterildi.
Pekiii eyyy bisiklet camiası;
Hangi konuda böyle bir refleks gösterip hemfikir olduk?
Hangi hak ihlalinde bir araya geldik?
Hangi taleplerimiz için demokratik ve anayasal haklarımızı kullanıp bir yaraya merhem olduk?...
 
Geri