Bence çeviri de olsa sitedeki faydalı konu başlıklarından biri bu. Zuhal'in anlatımında 1-2 belirsizlik olabilir, buna karşı sert çıkışıp taraf olmak yerine ek bilgileri adabı ile paylaşmak daha doğru olur, öyle de oldu sonradan. Başta Zuhal ve Oksal'a, sonrasında diğer bilgiyi paylaşanlara çok teşekkürler.
Zuhal'i, kıvılcıma karşı soğukkanlı sükuneti için de ayrıca tebrik ederim.
İlk kez triatlon denemeyi düşünen biri olarak ben, bulabildiğim en ucuz (ama dengeli ve sağlıklı çalışan) yol bisikletine Türkiye'de izin verilen boyutta bir aerobar ekleyerek antreman yapmayı düşünüyorum. Ağırlık bile 2. planda benim için (bazı şeyleri tecrübeyle anlamak hazmetmek daha iyi). Belki 1 saatlik mesafeyi mümkün olduğunca objektif olarak, aerobar ve aerobarsız olarak bir de kendim katederek arada hissettiğim farkları sizlerle paylaşabilirim. Rüzgar direnci mutlaka azalacaktır, fakat sürüş pozisyonumun performansa nasıl etki edeceği ve 1 saat sonrasında koşuya nasıl adapte olabildiğim önemli.
Bisikler ağırlığı konusunda bir not: Bu aralar bir satranç kitabı okuyorum. Orada eski bir Büyükusta ve ilk satranç dünya şampiyonu olan Wilhelm Steinitz'in 'zafer' hakkındaki yorumu ilgimi çekti (birebir çevrim değildir): ''Küçük kazanımların birikimi mutlak kazanımı getirir'' Bu ara bisiklet sporuna odaklandığım için hemen ağırlık konusu aklıma geldi. Her parçadan ayrı ayrı 20-30 gram hafiflik için gösterilen çaba, sonuçta 1-2 kilo tasarruf olarak meyvesini veriyor. Bu noktada, koşu yapan birinin ayaklarında 2şer kilo kum torbası bulunması örneği olayın önemini daha da belirgin biçimde gösteriyor.
SONUÇ: Bence Triatlon bisikleti, bu sporla çok ciddi dereceler kovalayacakların seçeceği bir araç. Bir de maddi olarak hiçbir problem yaratmıyorsa alınabilir. Onun dışında yol bisikleti çoğunlukla daha akılcı bir araç olacaktır.