Türkiye'de bisiklet almaya heveslenmiş "yetişkin" her insanın sorduğu ilk soru şu aşağıdaki sorunun bir türevi oluyor:
"Ne tür bisiklet almalıyım?".
Aslında soru güzel. Bu soruya cevap verebilmek için, aklı başında bisikletçi de şu soruyu soruyor doğal olarak:
"Ne amaçla kullanacaksın?".
İşte olayın patlak verdiği nokta burası malesef. Çünkü şöyle bir cevap geliyor genellikle:
"Hafta içi şehir içinde, asfaltta, hafta sonu da dağa çıkarım. Köy yolları, bozuk yollar, stabilize, toprak, kum, asfalt, her yola girerim. Totom rahat etsin isterim ama aynı zamanda da asfaltta hızlı gitsin isterim, yeri geldiğinde downhill yaparım (oha!!) vs. vs........."
Yani kısaca ne istediğini bilmeyen heyecanlı bir bireyin deli saçması. Şimdi bundan bir kaç sayfa önce Hollanda örneği verilmiş. Bazı arkadaşlar da Hollanda örneğini eleştirmiş. Kendileri usta bisikletçiler olarak ne istediklerini bilen, bir çok farklı bisikleti/yolu deneyimlemiş insanlar olarak düşünmek yerine, bu başlıktaki soruyu soran insan gibi düşünselerdi, aslında Hollanda örneğinin ne denli mantıklı bir örnek olduğunu ve neden ülkece benimsenmesi gerektiğini anlarlardı.
Bisiklete yeni başlayacak insanın alması gereken bisiklet aha budur:
Hiç öyle "dağa çıkarım, ormana kaçarım" gibi gerçekçi olmayan hayallerle gelmeyin. Daha ayağınız pedala deymemiş (çocukluğunuzu saymıyorum, çocukken hepimiz bisiklete bindik), önce şundan bi tane alıp en az bi sene adam gibi sürmeyi öğrenmeniz ve bisikleti ne amaçla kullanacağınıza karar vermeniz gerekiyor. Ondan sonra zaten siz soru sormadan ne istediğinizi bilerek gidip alış verişinizi yapacaksınız. Sırf bu olmadığı için ülkedeki bisiklet pazarını saçma sapan yol bisikletleri ve dandik amortisörlü MTB'ler parsellemiş durumda.