Tutkuya giden yol
Bir hobim için zaman aralığı beklemektense o zaman aralığını yaratmak benim ellerimde olduğu düşüncesi ile ne zamandan beri göl kenarına gidip çıplak ayakla toprağa basıp,odun ateşinde kaynatılmış çaydan bir yudum alıp,sabah çiğ nedeni ile ıslanmış otlara uzanmak ve en güzelide sabah ayazında keskin soğoğun vucudumu titretmesini hissetmek istiyordum.
Çalışmak çalışmak çalışmak evet hayatın gerçeği bu ,çalışmadan olmuyor ama hayatın en güzel zamanlarınıda çalışma ile geçirmek eşe-dosta ve özellikle ailene vakit ayırmadığın sürece gerisi boştur benim için.
Ofiste bunaldığım sıralarda yeter artık gibisinden önümdeki dosyaları masanın diğer ucuna atışım ve ya hiddetle telefonu kapatışım gerginliğimin ne boyutta olduğunu yüzüme vuruyordu tüm çıplaklığı ile.
Tamam dedim azcık bu ortamdan kaçıp kafamı dinlemem gerek yoksa çıldıracak pozisyonda olduğumu düşünerek birkaç saatliğine olsa dahi doğaya kendimi atmam,üzerimde olan kasvetli havayı dağıtmam için cumartesi günü planlarımı yaptım.
Daha önce hiç gitmediğim bir bölgeye internet’ten harita çıkararak güzergah belirledim,akşam üzeri bahçeden solucan çıkarma işlemleri ile fırından alınan hamurla yem olayını çözmüştüm.
Elden geçirilen olta takımları her ne kadar hazır olsada muhakkak bir eksiklik bulunurya bendekide öyle bir şey.Hazır bağlanmış olan takımların yanına yedekleri yapılır iğneler elden geçirilir ve hiç lazım olmasa bile bolbol yedekle çantadaki yerlerini alırlar.Bende aynısını yaptım.
Kendi ellerimle hazırladığım ekmek arası nevaleyi yaparken duyulan zevki anlatamam,sıradan bir domatesin yada suda haşlanmış yumurtanın tadı kır’da o kadar bir başka gelirki insana lezzeti duyguları okşayarak yudumlanır.
Ulaşım aracım olarak tabiî ki tek dostum bisikletim bu organizasyonda’da benimle birlikte olacaktı.Tüm malzemeler çantadaki yerlerine muazzam bir şekilde yerleştirildi ve ihtiyaç halinde ulaşmak adına defalarca yerlerini ezberlemek için tekrar tekrar gözden geçirdim.Artık hazırdım yola çıkmak için.
Anlamsız hoş bir heyecan vardı içimde,sanki ilk defa balık tutmaya gidecektim ama bu uzun süreden beri olta atmayışımdan olsa gerekti ve çok keyif verici idi.
Sabah saat 04:30’da saatin alarmı beni güzel bir güne uyandırmak için var güçü ile bağırıyordu sanki benim gibi heyecanlıymışcasına.
Saat 05:00 ‘te avlak yönüne doğru pedalları çevirmeye başlamıştım,istikamet Mahmutbey-askeriye yolundan habipler-şamlar ve kayabaşı olarak belirlemiştim.Belki çoğunuz burada daha önce defalarca olta sallamış ve göle karşı bir yudum çay içip peşinden bir fırt sigara dumanı ile çiğerlerinizi çoşturmuşsunuzdur,işte bende bu keyfi sürmek adına orya doğru yol alıyordum.
Soğuk yüzümü hafiften yalıyordu keskin olmasada,güneş sağ tarafımdan yırtmaya çalışıyordu gecenin kara bulutlarını hoyratça.fotoğraf makinem merdivenlerin üzerinde kalmıştı bunu evden çıktıktan birkaç km. sonra fark etmiştim ve iş emektar telefonuma kalmıştı.Hoşuma giden noktalarda siz değerli üstad’larımla paylaşmak adına fotoğraf karelerinde yerlerini alıyorlardı.
Avlak alanına 06:00 gibi vardığımda ilk önce bölge’ye yabancı olduğumdan keşif sürüşü yaptıktan sonra kayığına binmeye çalışan bir balıkçı ağbimizin yanına yanaşıyorum.
Kendisi ile selamlaşıp göl hakkında bilgi almak adına sorular soruyorum ve aldığım cevaplar beni sevindiriyor çocuk gibi.gölde bol balık olduğunu ve nerelerde olta tabileceğim konusunda tiyolar verdikten sonra bana, daha önceden göle atmış olduğu ağlarını toplamak için asılıyor küreklere.
Tarif ettiği yere doğru hızlı bir şekilde heyecan içinde gidiyorum,etrafta kendime uygun oltamı sallıyacak şekilde konuşlandıktan sonra olta takımlarını açıncaya kadar önce yemleme ile etrafa ekmek-hamur tanecikleri-mısır taneleri ve solucan atıyorum.
Ve sonunda şamandıram suya değdi,hemen birkaç çalı ve çöplerden oluşan ateş yakılıp cezve içinde kahve ile ateş üzerindeki yerini alıyor.Üşümüş olduğumu ateşin yanında hissediyorum ve göl üzerinde oluşan sis tabakasına karşı kahvemi yudumlamaya başladım.
Hava tam olarak ağarmaya başladığında etrafımın komple bölge bölge ağlarla çevrildiğini fark ediyorum ve tabii bu bende olumsuz bir etki yarattı,açıkçası hevesimde kırıldı ama göl kocamandı ve daha bir çok güzel yerler olduğuna inancım tamdı.
Olta sallayışım saatlerin geçmesine rağmen 8-10 vuruşla kalmış ama herhangi bir balık tutamamıştım,kısmet değilmiş diyerekten avlak alanından ayrılarak mutlu bir şekilde evin yolunu tuttum ve bu gün ofisimdeyim,tüm samimiyetimle söylüyorum sanki psiko terapi almış gibiyim.
Doğa ile baş başa olmanın ne kadar güzel olduğunu insanı rahatlattığını bendeki yarattığı pozitif enerjiyi anlatmanın imkansızlığını siz değerli dostlarımın anlıyacağını umarak herkese rast gele diyorum.
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)