Scudo Sports

Başıboş köpeklerle mücadele ve kurumların sorumluluğu

2 milyon köpek ve köpek başına yarım saatten 1 milyon saat işten bahsediyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti'nde bir veterinerin ortalama aylık maaşı 45.800₺ [1] ve aylık çalışma saati 4 hafta, haftada altı gün ve günde 11 saatten[2] 264saattir. Bu hesaplamaya göre 45.800/264 den saatlik çalışma ücreti 173,48₺dır. 173.430.000₺ veya 5.375.091,04$ olan bir meblağdan bu ekonomik buhranda bahsetmek sizce de abes değil mi?

Sizin okumamızı tembihlediğiniz makaleden bir alıntı koymak istiyorum.

"Bazı büyük şehirlerde büyük ölçekli barınaklar inşa edildi. Öncelikle, bir barınak ne kadar büyük ölçekli olursa olsun, bir il sınırları içindeki on binlerce hayvanı alabilecek kapasitede olmasının mümkün olmadığını belirtelim. Ayrıca binlerce hayvanın; yeterli hijyen sağlanarak uygun koşullarda bakılması imkansız denebilecek kadar zor ve maliyetlidir. Dolayısıyla, iyi niyetlerle hizmete sokulan pek çok bakımevi maalesef bir süre sonra hayvanlar için toplu ölüm merkezleri haline dönüşmüştür."

Durum böyle. Kısırlaştırmak da sorunu 3-4 yılda çözecek ve bu sırada insanlar ölmeye, hayvanlar sefalet çekmeye devam edecek...

Benden daha yaşlı olan Adalet ve Kalkınma Partisi'ne son seçimler haricinde benim yapabileceğim bir şey yoktu fakat siz söz konusu parti "ekonomiyi hallaç pamuğu gibi atarken" bir şeyler yapabilirdiniz...

Kaynkalar
[1]:(link)
[2]:(link)

Hiç merak etmeyin, Zafer Partisi çatısı altında elimizden geleni yapıyoruz. Ayrıca son 22 sene boyunca pişen AKP çorbasında benim hiç tuzum olmadı. Eğer sorunun 3-4 sene içinde çözülebileceğini görüyorsanız, 4 milyon köpeğe bir şans verin ve belediyelere ve hükümete kısırlaştırma konusunda üstlerine düşeni yapmaları ve halkın güvenliğini sağlamaya yönelik tedbirleri almaları için baskı yapın.
 
Scudo
2 milyon köpek ve köpek başına yarım saatten 1 milyon saat işten bahsediyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti'nde bir veterinerin ortalama aylık maaşı 45.800₺ [1] ve aylık çalışma saati 4 hafta, haftada altı gün ve günde 11 saatten[2] 264saattir. Bu hesaplamaya göre 45.800/264 den saatlik çalışma ücreti 173,48₺dır. 173.430.000₺ veya 5.375.091,04$ olan bir meblağdan bu ekonomik buhranda bahsetmek sizce de abes değil mi?

Eskişehir'de yaşadığınız için buradan örnek vermek istedim. Eski stadyumun yerine yapılan millet bahçesini bilirsiniz. 1 Amerikan doları 4,5 TL iken, 49 milyon TL'ye yapım işi ihale edildi. Yani 10 milyon dolarlık bir ödemeden bahsediyoruz.

Yapıldığından beri benim gibi birçok Eskişehirlinin 5 dakika bile girip vakit geçirmediği bir mekanın ihalesi için harcanan bütçenin yarısı bile ülkedeki tüm sahipsiz köpekleri kısırlaştırmaya yetiyor imiş.
 
Özellikle yönetime bir kaç sorum olacak. Öncelikle burada insanlara "itperest" gibi bir lakap takılmasına neden izin veriliyor? Böyle yakıştırmalar serbest ise itlafı savunanlara da "hayvan katilleri" demek serbest mi? Bir de foruma son bir kaç ayda üye olup neredeyse bütün mesajlarını bu konuya yazmış kişilerin amacı nedir? Profillerine girildiğinde neden diğer konulardaki mesajları listelenmesine rağmen bu konu listlenmiyor, bu şekilde başka konular da mı var yoksa buraya mı özel?
 
Her gün ayrı olay çıldırmamak elde değil. 58 yaşında vatandaşın geldiği hale bakarmısın çok üzücü.

(link)

Aslına bakarsanız Türkiye'de ki basın yayın organlarının az bir şey gündeme gelen konuyu böyle köpürtüp sürekli onunla ilgili haberler yapmaları da beni delirtiyor.
Kopyala yapıştır gibi hepsi aynı haberi yapıyor.
 
Aslına bakarsanız Türkiye'de ki basın yayın organlarının az bir şey gündeme gelen konuyu böyle köpürtüp sürekli onunla ilgili haberler yapmaları da beni delirtiyor.
Kopyala yapıştır gibi hepsi aynı haberi yapıyor.

Cemal bey yaşanan olaylar sürekli saldırgan köpeklerle ilgili olduğu için kopyala yapıştır gibi gelebiliyor. Burda beni "kopya yapıştır gibi" değilde 58 yaşında bir vatandaşın bu halde olması üzüyor. Başımızada gelebilir, kimse babasını bu şekilde görmek istemez değil mi?

6657267c76820750__w1200xh1800.jpg
 
Konuyu sadece okuyarak takip etmeye devam edecektim,çünkü çözümü burada aramak ve boşu boşuna tartışıp tarafını belli etmek dışında bir işe yaramayacağını düşünüyorum,mevzu sokak köpeklerinin öldürülmesini isteyenlerle istemeyenler arasında ikiye bölünmüş durumda,mevcut hükümetin olayı çözecek (kısırlaştırma) maddi kaynağı ve gücü olmadığı veya finans ayırmadığı için itlaf etme gibi kısa yolu seçmiş olması acı! keşke ülkenin ekonomik durumu iyi olsada gerekli barınacakları ve bakılacakları bir düzen kurulsa,diğer taraftan bakıncada sokakta hayvanların yaz kış aç bihal zebil olması daha acı,aç kalıp insanların canına kast edecek duruma gelmesi dahada acıdır! Bunu hemen hemen ayda 2 3 kere köpek tacizine maruz kalan biri olarak yazıyorum,vaktinde kontrol edilemeyen durumlardan dolayı kontrolsüz çoğalması sonucu bu vaziyetteyiz,keşke yerel ve merkezi yönetimler kırmadan dökmeden bu işin önlemini alsaydı zamanında da bu hayvanlar milyonlarca sayıya ulaşamasaydı ama herşey için çok geç! maalesef hepsi katledilecek ve hükümet buna çoktan karar vermiş bence,maalesef cümlesi insani olarak vicdani olarak kullanılmıiş bir kelime benim için ama mantığım bu işin bir şekilde önünün alınması yoksa olay daha içinden çıkılamaz hale gelecek diyor,özetle burada biz istediğimiz kadar sen katilmisin sen yanlış düşünüyorsun gibi birbirimizi suçlayıcı cümleler kullansakta kendimizi yırtsakta sonuç değişmeyecek karar mekanizması biz değiliz çünkü.Gönül isterdi ki gelişmiş bir ülke gibi şunlar yapılsın kademeli olarak,önce sahiplendirme,sonra sağlıklı olanlar barınaklarda gözetime alınıp kısırlaştırma,en sonda hastalıklı ve yaşlı olanlar uyutulma yöntemi uygulansın...
 
Cemal bey yaşanan olaylar sürekli saldırgan köpeklerle ilgili olduğu için kopyala yapıştır gibi gelebiliyor. Burda beni "kopya yapıştır gibi" değilde 58 yaşında bir vatandaşın bu halde olması üzüyor. Başımızada gelebilir, kimse babasını bu şekilde görmek istemez değil mi?

6657267c76820750__w1200xh1800.jpg
Yok, tabi ki istemem. Hemfikirim sizinle ancak benim anlatmaya çalıştığım başka bir şey. Türkiye'de ki basının her hıyarım var diyene hep beraber tuzluklar koşmasından, insanları boğmasından sözediyordum.
Farkında olmadan önemli bir konuyu sıradan hale getiriyorlar gündemi en çok biz haber yapıcaz diye.
 
Yok, tabi ki istemem. Hemfikirim sizinle ancak benim anlatmaya çalıştığım başka bir şey. Türkiye'de ki basının her hıyarım var diyene hep beraber tuzluklar koşmasından, insanları boğmasından sözediyordum.
Farkında olmadan önemli bir konuyu sıradan hale getiriyorlar gündemi en çok biz haber yapıcaz diye.
aslında emir büyük yerden geliyor o da var, manipülasyon ve gündem belirleme artık rutin bir şey
 
aslında emir büyük yerden geliyor o da var, manipülasyon ve gündem belirleme artık rutin bir şey
Benim gibi insanların az olmadığını düşünüyorum ama bu çığırtkanlardan etkilenenler daha çok tabi...🫤
 
  • Beğen
Tepkiler: mcanerg
Bugün köpeğe sarılan bir insan çinde büyüse akşam yemekte köpek yiyordu, tıpkı sizin afiyetle etini yediğiniz hayvanların mesela hindistanda kutsal olması gibi.
"Her ülkede tek tip insan vardır" mantığınız müthiş. Çin'de köpek yemeyi reddeden insan yok. Hindistan'da "ineğin tadı nasıldır acaba?" diyen insan yok. İran'da, Mısır'da 1 tane bile ateist yok. Çok mantıklı.
 
"Vicdanı boşverin" diyen, evrensel olarak kabul edilmiş bir vicdan tanımını Yeşilçam retoriği ve duygusallığı ile karıştıran, hayvanları korumak isteyenleri "itperest" ilan eden ve pek az kitap okuyan veya hiç okumayan itlaf neferleri bu tartışmayı çıkmaza sokmuş görünüyor. Zaten tartışmaların işlevi genellikle ortada önemli bir mesele olduğunu göstermekten ibarettir. Yoksa kimsenin fikrini değiştirmesini beklemiyorum.
 
Kendi başına bir iş gelinceye kadar diğerlerini umursamayan, vicdanın tanımının kişinin 'vicdanına' göre değiştiğini anlamayıp evrensel bir tanım varmış gibi zannedip diğerlerini küçümseyen, hayvan sever olduğunu zannedip sadece köpekleri kutsallaştıran, bir de kendi gibi düşünmeyenleri 'cahil' ilan edenler bu tartışmayı anlamsız kılmış gibi görünüyor.
 
Bu köpekler sokaklara nereden geldi her ırk köpek var sokaklarda. Özal'dan önce ithalat yasaktı bu ükede, ithalat serbest kalınca köpeklerde getirilmeye başlandı. 1970 de kadıköyde bağdat caddesinde bir tane veteriner vardı. Altan isminde kanada'dan gelmiş yaşlı biriydi o da fazla durmadı gitti. Nişantaşında da bir köpek kuaförü vardı. Sokakta köpek gezdiren insan çok azdı. Köpek aşıları henüz yoktu bu yıllarda yalnız kuduz aşısı yapılırdı. Sokak köpekleri de bildiğimiz sokak köpeği gibiydi bilinen hiç bir ırka tabi değillerdi(alman çoban,rott,labrador vs. gibi) Günümüzde köpekten çok veteriner var. Dışardan kaçak ve normal yolla getirilen ırk köpekler, bir de bunları üreten adına çiftlik denilen belgeli ve merdiven altı(bunlara puppy mill denir) yerler var. Önüne gelen köpek alıyor, baktı ki olmuyor sokağa atıyor. Önce bu köpek üretimini durduracaksın, bu çiftilik denilen yerleri kapatıp, açık olanları sıkı denetleyeceksin. Aksi takdirde sokaktakileri itlaf et yerine yenileri gelecek. Bu iş bitmez. Türkiey'de KIF kuruldu ama o da beş para etmez durumda. Bu köpek işleri tuzu kuru ülkelerin işleridir. Bizim gibi az gelişmiş, gelişmekte olan ülkelerin önceliğinde olan bir konu değildir.
Bizde bu kadar oluyor işte bundan fazlası olmaz. Böyle başa böyle traş. Bu ülkede orman kanunları geçer. Kendini köpekten itten kopuktan kendin koruyacaksın adaletten STKlardan felan beklemeyeceksin hiçbir şeyi. Zaten kırsalda da köylü böyle yapıyor. Ormanlara atılan köpekler gece köylerde kümeslere saldırıyor. Köylü kimseye şikayet etmez, sormaz alır tüfeği vurur bırakır orada. Yukarıda bir şema yollamışlar avrupa ülkeleri ile ilgili o da yanlış bilgiyle dolu. Almanya'da çok avcı arkadaşım var. Biz avda başıboş köpek görünce hemen vuruyoruz ve vurmak zorundayız diyorlar. Hangi hayvan olursa olsun popülasyonu başıboş olarak arttığı zaman zararlı olur. Ben iskoçya da belediyenin adamlarının havalı tüfeklerle parklardaki sincapları vurduğunu gördüm. Sincaplar çoğalınca o parktaki bitki örtüsüne zarar vermeye başlıyorlar eğer sayıları azaltılmazsa hem bitki örtüsüne zarar veriyor, hemde sayıları arttığı için hastalık gelip toplu ölümlerine ve bu hastalığıda etrafa bulaştırma sorunu çıkıyor. Parklarda sincap popülasyonunu azaltacak bir yırtıcı olmadığından bunu orada insan yapıyor. Doğada otoburların, etoburlar yani yırtıcılar tarafından kontrol altına alınması gerekir eğer bu olmazsa popülasyonu artan ırk hastalıkla kendi kendine telef olur. Buna doğada taşıma kapasitesi denir. Bizim parklarımızda sincap görebiliyormusunuz çok seyrek bunu sebebi de muhtemelen kedilerdir. Şimdi getirin 100 tane sincabı özgürlük parkına salın bakalım kaç gün ne kadarı dayanabilecek kediler hepsini tek tek toplar. Avustralyanın doğasında kedi yoktu. insanlar oraya kedi götürdü zamanla sokağa atılanlar doğada vahşileşti ve oranın endemik kemirgenlerinin pek çoğunun neslini kurutttu. Şimdi Avustralyada 15 milyon kedinin itlafı söz konusu son durum nedir bilmiyorum bir ara böyle bir proje mevcuttu. Bizde ormanlara atılan köpekler karacaların canına okudu. Bir tarafı kurtarmak isterken öbürü yok oluyor. Bizim ülkemizde bunu başarmak imkansız bu ülkede wildlife management yok. Kimsenin kimseden haberi yok. Cahil cühela sürüsü, liyakatsiz insanlar dolu heryerde. Gazetelerde hep çıkar görürsünüz kötü kış şartlarında yabani hayvanlar için doğaya yem bırakıldı diye. Bunu avrupada hiçbir ülke yapmaz. Çok exterm şartlar olmazsa. Kış şartları hayvanlarda doğal seleksiyon yapar. bu sert şartlara dayanamayan bireyler ölür. Eğer sen onlara yardım eder, ölmelerini engellersen kendi zayıf genlerini sürü içinde devam ettirirler ve ilerde onların bu zayıf genleri sürünün iyice dayanıksız bireylerle dolmasına bir süre sonrada yok olmasına sebep olur. ABDdeki Yellowstone parkında kurtları öldürdüler geyikler parkın endemik bitki türlerini bitirdi sonra tekrar kurtları getirdiler geyik popülasyonu dengeye geldi. Bizim ormanlarda kurtları hayvancılığa zarar veriyor diye öldürmeye teşvik ettiler kurt kuyruğu getirene para verdiler. kurt kalmadı İstanbul ormanlarında kurt bol olsaydı bu atılan köpekleri şimdiye kadar bitirmişlerdi. Kurt olmayınca domuzda arttı. Artık ege ve akdenizde domuzlar şehir içinde geziyorlar. Bir doğa nasıl rezil edilir, bir ülke nasıl yaşanmaz hale getirilir bunu en iyi başaran ülke biziz.
 
Kendi başına bir iş gelinceye kadar diğerlerini umursamayan, vicdanın tanımının kişinin 'vicdanına' göre değiştiğini anlamayıp evrensel bir tanım varmış gibi zannedip diğerlerini küçümseyen, hayvan sever olduğunu zannedip sadece köpekleri kutsallaştıran, bir de kendi gibi düşünmeyenleri 'cahil' ilan edenler bu tartışmayı anlamsız kılmış gibi görünüyor.

Vicdan kavramını bir tanımlayın da anlayalım "kişinin vicdanına göre" nasıl değişiyormuş.
 
Her gün ayrı olay çıldırmamak elde değil. 58 yaşında vatandaşın geldiği hale bakarmısın çok üzücü.

(link)


O kadar çok olay var ki, kameraya yansıyanlardan, basına düşenlerden haberimiz oluyor. Canı yanan halk ama vicdan sergileyen Tarkan, Sezen vs. oluyor.

Konuyu sadece okuyarak takip etmeye devam edecektim,çünkü çözümü burada aramak ve boşu boşuna tartışıp tarafını belli etmek dışında bir işe yaramayacağını düşünüyorum,mevzu sokak köpeklerinin öldürülmesini isteyenlerle istemeyenler arasında ikiye bölünmüş durumda,mevcut hükümetin olayı çözecek (kısırlaştırma) maddi kaynağı ve gücü olmadığı veya finans ayırmadığı için itlaf etme gibi kısa yolu seçmiş olması acı! keşke ülkenin ekonomik durumu iyi olsada gerekli barınacakları ve bakılacakları bir düzen kurulsa,diğer taraftan bakıncada sokakta hayvanların yaz kış aç bihal zebil olması daha acı,aç kalıp insanların canına kast edecek duruma gelmesi dahada acıdır! Bunu hemen hemen ayda 2 3 kere köpek tacizine maruz kalan biri olarak yazıyorum,vaktinde kontrol edilemeyen durumlardan dolayı kontrolsüz çoğalması sonucu bu vaziyetteyiz,keşke yerel ve merkezi yönetimler kırmadan dökmeden bu işin önlemini alsaydı zamanında da bu hayvanlar milyonlarca sayıya ulaşamasaydı ama herşey için çok geç! maalesef hepsi katledilecek ve hükümet buna çoktan karar vermiş bence,maalesef cümlesi insani olarak vicdani olarak kullanılmıiş bir kelime benim için ama mantığım bu işin bir şekilde önünün alınması yoksa olay daha içinden çıkılamaz hale gelecek diyor,özetle burada biz istediğimiz kadar sen katilmisin sen yanlış düşünüyorsun gibi birbirimizi suçlayıcı cümleler kullansakta kendimizi yırtsakta sonuç değişmeyecek karar mekanizması biz değiliz çünkü.Gönül isterdi ki gelişmiş bir ülke gibi şunlar yapılsın kademeli olarak,önce sahiplendirme,sonra sağlıklı olanlar barınaklarda gözetime alınıp kısırlaştırma,en sonda hastalıklı ve yaşlı olanlar uyutulma yöntemi uygulansın...

Başıboş köpeklerin saldırmak suretiyle insan hayatı için tehdit oluşturmasının sadece aç kalmışlığına bağlı olması dışında katılıyorum.

İtlafı çözüm olarak savunanların içinde bunu zevk alarak isteyen muhtemelen yok denecek kadar azdır. Toplumumuzun başına gelen acı olaylar genel bir bilinç ve tepki oluşturdu: "Başıboş köpek olmaz."

Gelinen aşamada ulaşılan köpek popülasyonuyla itlaf dışı seçeneklerin kısa vadede çözüm olmayacağını görmek dışında, itlafa karşı olanlardan farkımız yok.

İnsanlarımız travma yaşarken, yaralanıp ölürken, çözüm için kaybedecek bir günümüz bile yokken, itlaf yönteminin bile belki yıllarca süreceğini de göz önünde bulundurunca, itlafı kaçınılmaz görüyoruz.

Hayvanlar dışında insanoğluna karşı da vicdanlı olmamız gerektiğinin bilincinde olduğumuz için, son çare olarak bu noktaya gelmiş durumdayız. Keşke 2004'ten beri bu hata inatla sürdürülmeseydi de bugün bunu konuşmak zorunda kalmasaydık. Ama geriye bakarak sadece kısır döngüye giriyoruz, çözüm için önümüze bakmamız gerekiyor.
 
  • Beğen
Tepkiler: Carel
Vicdanın önemini, bu kavramı ne kadar vurgulasanız vurgulayın, abartamazsınız. Vicdanın olmadığı yerde Hitler ve türevleri olur. Sizi insan yapan şeydir vicdan. Siz de vicdanı merhametle karıştırıyorsunuz. Merhamet vicdanın tezahürlerinden biridir sadece. Vicdan sizin iyiyle kötüyü birbirinden ayırt etmenizi sağlayan özelliğinizdir. Vicdanınız yoksa siz de yoksunuz.


Kısırlaştırma operasyonu açık kalp ameliyatı gibi bilmem kaç saat sürmez. Yarım saat civarı. Sadece erkek köpeklere uygulansa 4 değil 2 milyon köpekten söz ediyoruz demektir. Bu tartışmada makul davranan taraf kısırlaştırmayı savunanlar çünkü kısırlaştırma orta yol demektir. İtlafı savunanlar uzlaşmaya yanaşmayan taraf. Bir çözüm yöntemi teklif ediliyor ama itlafçılar hiç oralı değil. Kısırlaştırma işe yaramazmış. Bunu diyenler konunun uzmanları mı? Ben konunun uzmanı bir kişinin Sözcü gazetesine verdiği mülakattan söz ettim ve link verdim. İtlafı savunanlardan tek bir kişinin dahi o linki tıkladığını zannetmiyorum. Varsa yoksa itlaf. Yahu bir dur, bir dinle önce. Yok ille de itlaf. Tabii bu arada ikincil argümanlar devreye giriyor. Yok çok masraflıymış, yok bilmem ne. AKP 22 yıldır ekonomiyi hallaç pamuğu gibi atarken neredeydiniz? Linki bir daha veriyorum. OKUYUN. (link)

Bahsettiğim mülakattan bir bölüm.
Hayvan haklarını savundukça sosyal medyada insanlar köpeklerin ısırdığı çocuklarının fotoğraflarını yayınlıyor. Burada hem insanın hem hayvanın zarar görmesi nasıl engellenir?

Az önce verdiğim sayının tamamının köpek olduğunu varsaysak dahi, toplam nüfusun 1 sene içinde kısırlaştırılması için bir ilçe belediyesi veteriner hekiminin günde sadece 11 kısırlaştırma yapması yeterlidir (1.393 belediyede, yılda 264 gün kısırlaştırma yapıldığı varsayımıyla). Bir veteriner hekim bir gün içinde, operasyon hazırlığı tamamlanmış, yaklaşık 20 köpeği kısırlaştırabilir. Bunun için, nüfus yoğunluğundan bağımsız olarak, tüm belediyelerinin, kendi ölçekleriyle uyumlu büyüklükteki kısırlaştırma ünitelerini kurmaları ve yeter sayıda veteriner, tekniker ve temizlik elemanı istihdam etmeleri gerekecektir. Kısırlaştırmanın, seferberlik mantığıyla tüm yurtta eş zamanlı olarak bir defada gerçekleştirilmesi çok önemlidir. Kısırlaştırılan hayvanlar, bir şekilde yemek bulabildikleri sokaklara geri dönseler dahi, sokaktaki ömürleri; çevresel faktörler, beslenme yetersizliği, ezilme, hastalıklar vs nedeniyle birkaç yıl ile sınırlı olacağından, doğal yaşam döngülerini tamamlayan hayvanların ölmesiyle nüfus hızla azalmaya başlayacaktır.

Bir şeyin vicdani olup olmadığını akıl belirler. İyi veya kötüyü, merhameti, acımayı, sevgiyi, nefreti tüm bu duygularınızı oluşturan şey akıldır. Dolayısıyla insanı insan yapan bunların hiçbiri değil akıldır. Saldırgan bir ailede büyüyen bir çocuk, bir köpeğin kulağını ve kuyruğunu kesmeyi vicdansızlık olarak görmez. Bu onun normalidir. Köpeği babası döverek eğitiyorsa kendisi de öyle yapar bu ona göre acımasızlık değildir. Aklını kullanan kesim ise belli bir süre sonra bunların vicdani, iyi veya kötü olduğunu kendince karar verir. Toplumca kabul gören iyi veya kötülere uyuyorsa buna göre damgalanır.

"Eğer bir adam, sarayın erkek ya da kadın kölesine ya da hür bir adamın kadın ya da erkek kölesine şehir kapısından kaçmasına yardım ederse, öldürülecektir."
Bu bir Hammurabi kanunu sizce vicdani mi? Köleler, özgürlükler, ölümler... Her şey falso ve yanlış... Fakat o dönem için oldukça kabul edilebilir ve normal şeyler. Zamanla bu olguların değişim göstermesi sizce vicdan mı akılla mı ilgili?

Mevcut sorunun çözümünde de bu sebeple vicdana değil akla başvurmalıyız.

Bu yazdıklarıma katılan katılmayanlar elbet olacaktır fakat arkadaşın dediği gibi fazla duygusal düşünüyorsunuz bence de. Bu kavramların tamamı felsefi ve psikolojik kavramlar...
 
  • Beğen
Tepkiler: mcanerg
Dişi köpekler için spiral: (link)

İtlaf etmek kısırlaştırmaktan daha maliyetli: (link)
 
Kısırlaştırılan hayvanlar beslenmeli, veterinerlik hizmeti almalı ve barınakta bakılmalı. Bunları atlıyorsunuz.
kısırlaştırma 500 tl olabilir mi? bu sözcü gazetesi pek dikkate alınacak bir gazete değil. Bu gazetecelik şekli şuna baneziyor ben diyorum k,i trek bisikletler 5 bin tl daha ucuz onu alın gazeteci de direk yazıyor
 
Geri