Bizim memlekette meseleler, çoğunlukla konjonktürel yelpazenin yönüne göre pozisyon alır. Ve maalesef ki buradaki döngüsellik, ampirik mantıktan ziyade, katı muhafazakar bir süreci tecrübe etmemizle sonuçlanır...
Neden bu denli ağır ve kötümser bir giriş yaptım?...
Başıboş ve sahipsiz köpek sorununu bu forumda onlarca sayfa tartıştık. Hem bilimsel, hem pratik literatürü dilimiz döndüğünce anlattık. Dünya örneklerini paylaştık. Çözüm önerileri sunduk. Önlem alınmaz ise, sürecin bizi aşağı yukarı mevcut kaosa getireceğini de yıllar öncesinde duyurduk. Hem de o zamanlar bu mesele henüz toplumun tüm katmanlarında derinlemesine bir problem halini almadığı için, çoğunlukla destek de görmedik. Konu, ajitasyon soslu demagojilerle, nobran reddedişler arasında sıkıştı kaldı. Şimdinin "BF Okuru" ama o günün haşmetli moderatörleri, kendi dünyevi kriterlerini dikte ederek konuları kapattı. Forumda çok daha sert ve düzeysiz yazışmaların olduğu konular vakıa iken, bu meseleye özel tutumlar takınıldı.
Sokak köpeklerini neden toplamıyorlar?
Köpek kovalayınca kaçmayın, sevin!
Şimdi anlıyoruz ki, o günün kadük gerekçeleri, bugünün rezil vehametlerine yol veren ikircikli retoriklermiş...forumla bağımı koparması da cabası olmuş...
Uygar yöntemlerle tartışılmasına bile tahammül edilemeyen sosyolojik bir olgu, günün sonunda etleri parçalanmış zavallı çocuklar olarak vücut bulmuş. Hem de bu kaçıncı? Aklımızı başımıza almak için, neden ille de birilerinin zarar görmesi gerekiyor bu güzelim topraklarda? Neden gündem olması için (ki muhtemelen birkaç gün içinde arka sıralarda bile yer bulamayacak) ille de masum ve savunmasız vatandaşlarının (suçlu ve güçlü de olabilir) başıboş köpek şiddetine maruz kalmasını bekler devlet aygıtı? Uygar dünyanın aklına bile gelmeyen bu ceberrut sorunla neden yüzleşmek zorunda kalıyoruz? Aynı yöntemi kullanarak farklı sonuçlara varmayı nasıl başaracağız?
Ez cümle, bu mesele, öncelikle yasal ve sonrasında da katı ve rijit önlemler ve yaptırımlar yaşama geçirilmedikçe daha çok su kaldırır. Metodolojik çözümlemeler yerine, demagojiyle formüle edilen içi boş söylemlerde kayboluruz. Her insan ölümü ve/veya yaralanması ile tekrar hatırlar, sonra yine sığ dünyamıza geri döneriz. Olan yine bu rezaletin sonucuna katlanmaya mahkum olanlara olur.