Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Bisiklet Kazaları

Kesinlikle zorunlu olması gereken bir uygulama,gerekli uyarı veya cezalandırma yapıla yapıla toplumda bu tip hareketler alışkanlık haline gelir diye düşünüyorum.
Emniyet kemeri uyarı ikazı çalmasın diye kemeri belinin arkasında geçirip takanlar, oraya özel aparat alanlar var bu ülkede.
 
Scudo
Acemi sütücülere karşı önlem almak daha kolay bence. Zaten kendilerini belli ediyorlar. Asıl sıkıntı arabasına binince tüm yolları tapulu malı gibi gören tiplerde. Bir de benim fark etiğim kamyon veya tır kullananların çoğu aslında dikkat ediyor size. Araba kullanırken sıkıştıran ağır vasıta sayısı çok daha fazla benim gözlemlediğim. Araba kullanırken %30'u sıkıştırma yapıyorsa bisiklete binerken belki de %5'i sıkıştırıyor.

Orada özel olarak "performans" sürüşü durumunu belirttim. Ben işe gidip gelirken bisiklet kullanıyorum. Eğer bana %2 ek güvenlik sağlayacaksa hareketimi ve performansımı %10 engellemesini kabul edebilirim. Eğer beni ekstradan yorup dikkatimi azaltacaksa bir noktadan sonra taksiye veya otobüse atlarım. Çoğu düşmede düşmede el, dirsek ve diz ilk darbeyi alan kısımdır. Bu işi profesyonel olarak yapanlar için ölmemek yeterli olabilir ama benim gibi ulaşım amacıyla kullanan biri için sakat kalmamak da önemli. Zira hemen hiçbirimizin sakatlığı döneminde bakımına ve tedavisine destek olacak sponsorları yok.
Aslında araçların kapı içlerine de hava yastığı ve sensör koymaları lazım. Kendisine hızla gelen bir kütleyi algılayan sensör kapı içi hava yastıklarını otomatik olarak patlatsa hem kapıya çarpan bisiklet veya motosiklet sürücüsü daha az yaralanır hem de aracın sürücüsü için caydırıcı önlem olur, malum havayastıklasrı çok pahalı parçalar patlarsa yenisini alması cep yakar.
 
  • Beğen
Tepkiler: TatanQa_tr
Aslında araçların kapı içlerine de hava yastığı ve sensör koymaları lazım. Kendisine hızla gelen bir kütleyi algılayan sensör kapı içi hava yastıklarını otomatik olarak patlatsa hem kapıya çarpan bisiklet veya motosiklet sürücüsü daha az yaralanır hem de aracın sürücüsü için caydırıcı önlem olur, malum havayastıklasrı çok pahalı parçalar patlarsa yenisini alması cep yakar.

Sensör, araç, bisiklet veya yaya geliyorsa kapıyı açmasa mesela... Basit ama hayat kurtarıcı bir önlem olurdu.

Konu ile alakası yok ama, kör nokta ikazı bile lüks sayılıp, spect olarak sunuluyor maalesef.
 
Performans sürüşleri dışında (ki şehir içinde performans sürüşü yapılmamalı bence) dizlik ve dirseklik kullanmak gerekli bence. Şehir içi sürüşlerde karşımıza çıkabilecek tehlikelerin downhill'dekinden pek farkı yok bence.
Downhill de şehirfekinden daha az tehlike var bence. Şehirde bir şey yapmanıza gerek yok bir anda her şey alt üst olabilir. Ormanda ağaç, taş ve toprak ile münasebet durumu varken şehirde kaldırım taşı, rögar kapağı, demir, galvaniz, béton, asfalt, araba, insan, hayvan alabildiğine carmageddon oyununda gibi kalıyor insan.
Acemi sütücülere karşı önlem almak daha kolay bence. Zaten kendilerini belli ediyorlar. Asıl sıkıntı arabasına binince tüm yolları tapulu malı gibi gören tiplerde. Bir de benim fark etiğim kamyon veya tır kullananların çoğu aslında dikkat ediyor size. Araba kullanırken sıkıştıran ağır vasıta sayısı çok daha fazla benim gözlemlediğim. Araba kullanırken %30'u sıkıştırma yapıyorsa bisiklete binerken belki de %5'i sıkıştırıyor.

Orada özel olarak "performans" sürüşü durumunu belirttim. Ben işe gidip gelirken bisiklet kullanıyorum. Eğer bana %2 ek güvenlik sağlayacaksa hareketimi ve performansımı %10 engellemesini kabul edebilirim. Eğer beni ekstradan yorup dikkatimi azaltacaksa bir noktadan sonra taksiye veya otobüse atlarım. Çoğu düşmede düşmede el, dirsek ve diz ilk darbeyi alan kısımdır. Bu işi profesyonel olarak yapanlar için ölmemek yeterli olabilir ama benim gibi ulaşım amacıyla kullanan biri için sakat kalmamak da önemli. Zira hemen hiçbirimizin sakatlığı döneminde bakımına ve tedavisine destek olacak sponsorları yok.
Siz altından lastik cırtlı olup da süzün üst kısmında gevşek takılan modeller var. Bunlar performans düşürmez. Daha doğrusu yol/yarış bisikleti dışında hiç birinde performansa etkisi olmaz dizliğin. Onlar 0.0km/h ortalamanın hesabında oldukları için bacak kıllarını bile kesiyorlar 1/1000 rüzgar sürtünme katsayısı düşsün diye 😜
Bisikletçi gözünden bakıyorum, bana yapılsa sinirlenirim ama kapıyı o şekilde adamın eli ayağı arada kalacak şekilde asla vurmam. Yarı delilik bu. Dava konusu.

Arabalının yerine koyuyorum, sarsakça kullanmış diye tahmin ediyorum, bilinçli yapsa düştükten sonra basar gider zaten. Bu durumda saldıran bisikletçiyi bir güzel benzetirdim kimse kusura bakmasın. Yok öyle ben deliyim ayakları. Adamın ayağı kapının altında yahu öyle yapılır mı.

Not: kasti yapsa arabalı o zaman iş başka. Ama burada kasıt yok gibi görünüyor.
 
Son düzenleme:
Bisikletlinin yaptığı cezaevine girdirecek bir eylem adamın ayakları kırılmış olabilir ancak trafikte kimin ne olduğu bilinmez herkes akıllı olmalı psikopat ruh hastası silahlı çete üyesi polisi savcısı sivili bi dolu tip var ek olarak sikistirdiginiz bisikletlinin de ne tür bir güce sahip olduğunu psikopatligini bilmeden altımda metal yığını var ben arabayım istediğimi yaparım havasına girenlerden sonuçları göze almalı herkes mülayim değil araç sürücüsü bana kasti yapmış gibi geldi mal olması lazım aksi takdirde olayın öncesini bilmiyoruz tabi belki sözlü tartışma var sonra sıkıştırdı..
 
  • Beğen
Tepkiler: Feunard
Bisikletlinin yaptığı cezaevine girdirecek bir eylem adamın ayakları kırılmış olabilir ancak trafikte kimin ne olduğu bilinmez herkes akıllı olmalı psikopat ruh hastası silahlı çete üyesi polisi savcısı sivili bi dolu tip var ek olarak sikistirdiginiz bisikletlinin de ne tür bir güce sahip olduğunu psikopatligini bilmeden altımda metal yığını var ben arabayım istediğimi yaparım havasına girenlerden sonuçları göze almalı herkes mülayim değil araç sürücüsü bana kasti yapmış gibi geldi mal olması lazım aksi takdirde olayın öncesini bilmiyoruz tabi belki sözlü tartışma var sonra sıkıştırdı..
Yapmam ama kastı yapsam yani o kadar gözü karartsam ardından basar gideri ya durmam yani 😎 Allah göstermesin o ayrı bir konu. Tabi öncesini bilmek lazım.
 
Sensör, araç, bisiklet veya yaya geliyorsa kapıyı açmasa mesela... Basit ama hayat kurtarıcı bir önlem olurdu.

Konu ile alakası yok ama, kör nokta ikazı bile lüks sayılıp, spect olarak sunuluyor maalesef.
Aslında hangi tarafta oturuyorsak ters kolumuzla kapıyı açarsak ister istemez ayna ile göz göze geliyor ve arkadan geleni görmüş oluyoruz.
Basit ama güzel bir alışkanlık.
 
Siz altından lastik cırtlı olup da süzün üst kısmında gevşek takılan modeller var. Bunlar performans düşürmez. Daha doğrusu yol/yarış bisikleti dışında hiç birinde performansa etkisi olmaz dizliğin.
Bugün Decathlon'da basketbol ve voleybol için olan dizliklerden denedim. Sonuçta bu sporları yapan insanlar da belirli bir performans kaygısına sahipler ve sporları gereği sık sık zeminle haşır neşir oluyorlar. En fazla 30-40 km hızlara çıktığım için yeterli olur gibi geliyordu. Voleybol için olanları bayağı koruyucu durmaktaydı ama bacağımdan bile geçmedi. Basketbol için olanı sert darbelerden ziyade sürtmeler için faydalı olur gibi ama gerçekten rahattı ama yine hafif bir sıkma oldu. Aynı şekilde basketbol dirsekliği oldukça rahattı. Hatta güneşli havalarda yapılan sürüşlerde oluşan kol kızarıkları için bile kullanılabilir.
Bir ara gözüm kaleci formalarına kaymadı değil. Alt kısımlar kalça ve diz korumalı üst formalar dirsek ve omuz korumalı. Eldivenleri de var zaten. Bir ara eski kramponuma spd takma projem de vardı. Bunlar olur mu olmaz mı diye ölçüp tartarken kendimi bir anda ofisten arkadaşlarla halısaha ayarlamaya çalışırken buldum.
 
Sensör, araç, bisiklet veya yaya geliyorsa kapıyı açmasa mesela... Basit ama hayat kurtarıcı bir önlem olurdu.

Konu ile alakası yok ama, kör nokta ikazı bile lüks sayılıp, spect olarak sunuluyor maalesef.
Bisiklete açması lazım asıl bisikletle kapıya çarpınca ciddi yaralanma oluyor. Belli bir hızın örneğin 10 km/h üzeri hızda gelen kütlelere hava yastığı açacak şekilde ayarlanırsa yayaya da hava yastığı açmaz.
Bisikletli iyi yapmış ama ben olsaydım sürücünün araçtan inmesini beklerdim sanırım ama şöyle bir şey de olabilir: sürücünün elinde bıçak vs. vardır o zaman videodaki bisikletli gibi yapar sonra kaçarım
 
Bugün Decathlon'da basketbol ve voleybol için olan dizliklerden denedim. Sonuçta bu sporları yapan insanlar da belirli bir performans kaygısına sahipler ve sporları gereği sık sık zeminle haşır neşir oluyorlar. En fazla 30-40 km hızlara çıktığım için yeterli olur gibi geliyordu. Voleybol için olanları bayağı koruyucu durmaktaydı ama bacağımdan bile geçmedi. Basketbol için olanı sert darbelerden ziyade sürtmeler için faydalı olur gibi ama gerçekten rahattı ama yine hafif bir sıkma oldu. Aynı şekilde basketbol dirsekliği oldukça rahattı. Hatta güneşli havalarda yapılan sürüşlerde oluşan kol kızarıkları için bile kullanılabilir.
Bir ara gözüm kaleci formalarına kaymadı değil. Alt kısımlar kalça ve diz korumalı üst formalar dirsek ve omuz korumalı. Eldivenleri de var zaten. Bir ara eski kramponuma spd takma projem de vardı. Bunlar olur mu olmaz mı diye ölçüp tartarken kendimi bir anda ofisten arkadaşlarla halısaha ayarlamaya çalışırken buldum.
Voleybol dizliği bir işe yaramaz. Eski bir voleybolcu olarak diyeyim. Eğer bakalit yapmadılar ise tabi aradan geçen 25 yılda 😁 kumaş olduğundan 30 km/h gibi süratte muhtemelen ya parçalanır ha da sıyrılıp gider.

Benim önerim motocross tipi dizlikler. Alt kısmını kaval kemiğine sıkınca aşağı kayması engelleniyor. Üst tarafı hafifçe gevşek bağlansa da düşme anında dize kapanıyor dizlik.

Dirseklik de aynı şekilde.

Şehirde dğşmelerde kenar köşe temasları çok oluyor. Ormandaki gibi toprağa dizi gömmek mümkün olmuyor hep. Gerçi ormanda da ağaç kökü ya da taşa denk gelme durumu ver ama şehirdekine göre ters orantılı.
Bisikletli iyi yapmış ama ben olsaydım sürücünün araçtan inmesini beklerdim sanırım ama şöyle bir şey de olabilir: sürücünün elinde bıçak vs. vardır o zaman videodaki bisikletli gibi yapar sonra kaçarım
Elinde silah varsa iş değişir tabi. Ben elinde bir şey yok adam normal iniyor diye düşünmüştüm. Yoksa elle tutulur yeri yok hareketin.
 
Benim önerim motocross tipi dizlikler.
Motocross tipi dizlikler konusunda yol bisikletçileri ile hemfikir sayılırım. Zira o dizlikleri motorda bile kullanmak zulüm. En azından bende motor varken kullandığım dizlik böyleydi. (Bir ara gidip denemeyi düşünüyorum yine de, belki daha uygunları vardır.)

Genelde motorcu mont ve pantolonları eklemlere gelen darbeyi emse de asıl korumayı sürtünmeye karşı yapar. Genellikle kalitesini belirleyen şey de budur.
Zira asfaltta 40 metre korumasız sürüklenirseniz kurbanlık gibi derisiz kalkabilirsiniz yerden. Bu sebeple düz - uzun yokuşlarda bile en fazla 30- 40 civarına sabitlerim kendimi. 40 bile aslında yeterince tehlikeli bir hız. ( motor kazalarında ortala çarpışma hızı 35 km imiş.) Bakarsanız bu hızlara çıkılan profesyonel yarışlarda yaşanan kazalar çoğunlukla ciddi sonuçlanıyor. Oradaki yarışçılar sponsorlar ve klüpler sayesinde sonrası süreçleri finanse edebildikleri için kask ve eldiven takmaları yeterli oluyor.
Ek olarak düşmeden sonra parçalanmasında sıkıntı yok. Kask gibi bir kere korusa yeter. Hatta bu tip koruma ekipmanlarının parçalanması daha makul. Çok sert olması darbeyi doğrudan içeri iletmeye sebep olur.
Ayrıca motor korumalarında kullanılan d30 turuncu jel koruma (non-newtonian diye geçiyor ) oldukça koruyucu ve hareket engellemeyen tipte. Videolarına bakabilirsiniz. (Bilen bilir - nişasta su deneyi)

Toparlayacak olursam (nedense çok dağıttım mevzuyu) 25-35 km hızlarda koruyacak, hareketi aşırı engellemeyecek bir seçenek olmalı. Motocross kadar sert darbe almamız düşük ihtimal. Bununla beraber parke üzerinde koşma hızında da düşmeyeceğiz. Bir orta yol olmalı.

Ek olarak, arkadaşlar sırt çantası kullanın. 20 km üzeri hızlarda düşüp takla atmadan kalkmanız zor bir ihtimal. Zaten takla atmadıysanız tüm darbeyi gövdeniz emdiğinden kalkmanız zor olur. Takla esnasında sırt-bel bölgesinin de korunması lazım ki omurilik darbe almasın.

Aslında genel olarak bisiklet ulaşım aracı olarak hiçbir yerde ciddiye alınmıyor. (Bisikletçiler de bu gruba dahil) Mesela motorda olduğu gibi bisiklette defansif sürüş eğitimi veren yerler var mı? Bisiklet kazalarına yönelik ciddi araştırmalar var mı? Yabancı kaynaklarda da aman aman karşıma böyle şeyler çıkmadı. Veya bu amaçla yapılacak sürüşün ideali nedir? Evet Tour de France yarışlarında kask ve eldiven var sadece. Mesela benzer şekilde Moto- GP de Arai nin 20.000 dolarlık kaskları kullanılıyor. Fakat şehir içinde scooter kullanan biri için bu seviye korumanın yersiz olduğunu çoğu motorcu bilir. Tepede gördüklerimiz günlük bisiklet sürüşleri için ne kadar uygun?
Bir yandan şunu biliyorum motorsiklet kazalarında kaskın en çok darbe alan yeri çene bölgesi. Klasik kaskların şehir içi kazalarda koruma oranı nedir?
Bu tarz istatisik ve araştırmalara motorda çok rahat ulaşabiliyorsunuz. Rahat ulaşılan araştırmalar çoğunlukla performansın %1 oranında nasıl arttırılacağı yönünde oluyor.
Bisikletin toplumda ulaşım aracı olarak yer edinebilmesi için öncelikle bisiklet camiasının bisikletin bu yönünü kabul etmesi gerekli bence.
Toparlayayım derken yine dağıttım ya, neyse.
 
Klasik kasklar pek bir işe yaramıyor doğru hayatımda bir kez kaza yaptım çeneme 7 dikiş atıldı fullface kask olsa çeneme birsey olmayacaktı ama gel gelelim bisiklet üzerinde kışın bile o tip kasklar fazla gelir
 
Sinyal vermek, emniyet kemeri takmak bunlarda sürücü eğitimlerine entegre ama gelin görün uygulayan yok.
Eskiden sürücü eğitimi denen bir şey yoktu. Sınavlar da aşırı kolaydı. 1991'de ehliyetini alan babamın anlattıklarına göre ehliyet kursu gibi bir zorunluluk yokmuş. Sınav da şöyle: Bulabildiğin herhangi bir otomobil ile gidiyorsun sınav alanına, sınav alanı da düz bir caddeden ibaret. Sıran gelince gözetmen olan polis yan koltuğa oturur, aracı dümdüz caddede 150 metre sürdürüp bir paralel park yaptırdıktan sonra emniyet müdürlüğünün yolunu tarif edip "al oradan ehliyetini" diyip arabadan iner ve bir sonraki aday ile aynı süreci tekrarlardı. Zaten trafikte sorun yaşadığım sürücüler çoğunlukla belli bir yaşın, ortalama 45-50 yaşın üzerindeki, ehliyetini kurs kapısından geçmeden 150 metre düz giderek almış sürücüler. O beğenmedikleri Z kuşağındaki tanıdıklarım 10 kat daha düzgün araç kullanıyor vallahi kendi gözlemlerime göre (gençliğin verdiği kanının kaynamasıyla drift, makas benzeri hareketler yapan 1-2 tanıdığın hariç) en azından sınavları biraz daha katı ve eğitimleri daha eksiksiz. X kuşağı sürücülerini günümüz şartları ile tekrar sınava soksak %80'i ehliyetini kaybeder. Hatta bizzat gördüğüm bir örnek var: Ehliyetimi aldığım kursta alkolden ehliyetini kaptırmış 50'li yaşlardaki bir abimiz de ders alıyordu, sınava 3. kere girecekti.
 
Eskiden sürücü eğitimi denen bir şey yoktu. Sınavlar da aşırı kolaydı. 1991'de ehliyetini alan babamın anlattıklarına göre ehliyet kursu gibi bir zorunluluk yokmuş. Sınav da şöyle: Bulabildiğin herhangi bir otomobil ile gidiyorsun sınav alanına, sınav alanı da düz bir caddeden ibaret. Sıran gelince gözetmen olan polis yan koltuğa oturur, aracı dümdüz caddede 150 metre sürdürüp bir paralel park yaptırdıktan sonra emniyet müdürlüğünün yolunu tarif edip "al oradan ehliyetini" diyip arabadan iner ve bir sonraki aday ile aynı süreci tekrarlardı. Zaten trafikte sorun yaşadığım sürücüler çoğunlukla belli bir yaşın, ortalama 45-50 yaşın üzerindeki, ehliyetini kurs kapısından geçmeden 150 metre düz giderek almış sürücüler. O beğenmedikleri Z kuşağındaki tanıdıklarım 10 kat daha düzgün araç kullanıyor vallahi kendi gözlemlerime göre (gençliğin verdiği kanının kaynamasıyla drift, makas benzeri hareketler yapan 1-2 tanıdığın hariç) en azından sınavları biraz daha katı ve eğitimleri daha eksiksiz. X kuşağı sürücülerini günümüz şartları ile tekrar sınava soksak %80'i ehliyetini kaybeder. Hatta bizzat gördüğüm bir örnek var: Ehliyetimi aldığım kursta alkolden ehliyetini kaptırmış 50'li yaşlardaki bir abimiz de ders alıyordu, sınava 3. kere girecekti.
Babam 1951 doğumlu arabayı 10 cm geriye kaydırdı diye 3 sefer dosyası yananlardan bahsetti. 1969 senesinde ehliyetini almış ve sınav için durdukları yokuşu gösterdi bana otomatik vitesli araba bile kayabilir orada öyle söyleyeyim. Ne zaman sürücü kursları işin içine girdi, para çerçevesinde iş dönmeye başladı o zaman işin suyu çıktı. Kursa gitmeden ehliyet alanlar, sınava girmeden ehliyet alanlar hep bu döneme (Ehliyet kursları) denk geliyor. Bazı şeyler mükemmelken dip gördü, şimdide kötünün iyisi durumunda. Cezalar caydırıcı değil. Çok iyi araba kullanma meselesi değil aslında mesele. Hepimizin biryerlere acelesi var. Birbirimize saygımız yok. Elde telefon araba kullanan o kadar çok kişiyi görüyorum ki.
 
Selamlar, bilinçsiz ve dikkatsiz sürücülerin %95'inin kadın oldukları gibi bir istatistiği hangi bilimsel çalışmanın sonucuna göre söylüyorsunuz?
Dikkatli okursanız bilinçsiz ve dikkatsiz sürücüler olarak nitelemedim kadınları. Yeni eğitim almakta olduklarını ve aldıkları eğitimin çok yanlış olduğunu belirttim. Bir örneğini de kendi ablamda yaşıyorum. Daha önce hiç araba sürmeyi ve kuralları bilmezken sözde sürücü kurslarına eğitim almak için gitti ve sonuç hiç birimizi tatmin etmedi.
Kasti şekilde sıkıştırdığını düşünüyorum. Yerinde ben olsam olayın şiddetiyle aynısını yapacağıma eminim. Şiddet yanlısı değilim ama o anki durumun gerektirdiği üzere aynılarını yapardım.
 
Babam 1951 doğumlu arabayı 10 cm geriye kaydırdı diye 3 sefer dosyası yananlardan bahsetti. 1969 senesinde ehliyetini almış ve sınav için durdukları yokuşu gösterdi bana otomatik vitesli araba bile kayabilir orada öyle söyleyeyim. Ne zaman sürücü kursları işin içine girdi, para çerçevesinde iş dönmeye başladı o zaman işin suyu çıktı. Kursa gitmeden ehliyet alanlar, sınava girmeden ehliyet alanlar hep bu döneme (Ehliyet kursları) denk geliyor. Bazı şeyler mükemmelken dip gördü, şimdide kötünün iyisi durumunda. Cezalar caydırıcı değil. Çok iyi araba kullanma meselesi değil aslında mesele. Hepimizin biryerlere acelesi var. Birbirimize saygımız yok. Elde telefon araba kullanan o kadar çok kişiyi görüyorum ki.
Ben de başka bir forumda 1970'li yıllarda İstanbul'daki ehliyet sınavlarının Barbaros yokuşundan başlatıldığını, 5 cm geriye kaydıranın o sınavdan kaldığını okumuştum, benim dediğim dönemler 1980'ler sonu 1990'lar başı Turgut Özal zamanlarına denk geliyor, o dönemlerde gerçekten çok laçkalaşmış ehliyet işleri. Sanırım Türkiye'de ehliyetin en kolay alındığı zamanlar o dönem.
 
Ben şunu anlayamadım. Arabayı yokuşta kaldırırken 10cm geri kaçırmak ile, göz göre göre bisikletliyi veya diğer araçları sıkıştırmanın bağlantısı ne?
İnanın o bisikletliyi bilerek sıkıştıranların birçoğu, yokuşta araç kaldırırken 1cm bile geriye kaçırmaz aracı...
 
Geri