Bisiklet yolunda yürüyenler ve mangal yakanlar

Bisikletli sayısı her yıl fark edilir şekilde artıyor ve olan bisiklet yolu yetmemeye başladı çift şeritli bisiklet yollarını gerekebilir

Geçen Pazar Caddebostan'dan Kadıköy'e kadar sahilden bisiklet yolunu kullanarak gittim. Caddebostan bitişine kadar bisiklet yolu hiç boş kalmıyor. Bu durumda da yayalar mavi yola hiç girmiyorlar.
Fakat Kadıköy'e doğru sahildeki bisiklet yoluna yayalar sürekli giriyorlar. Çünkü yol bomboş.

Atalay Bey'in de dediği gibi bisikletli arttıkça yollara kimse girmemeye başlayacak.

@Uğur S.

Caddebostanda sıkıntı olmuyor. Esas sıkıntı bostancıdan sonra kartal a kadar olan bölümde, özellikle dolgu alanında.

Çözümü biliyorsunuz Bay Cengiz. Bu bölgelerde bisikleti yoğunlaştırın...

@Uğur S.

Ben ordan mecburi geçiyorum. Mangal kokuyor her seferinde üstüm O yüzden pek geçesim de gelmiyor.

Dünyayı değiştirmek için bir çabanız yoksa şikayet de etmemelisiniz değil mi?

@Uğur S.

Dünyayı değiştirmeye başlıyorum artık Siz peki trafikten şikayet ediyor musunuz? Şayet şikayet ediyorsanız herhangi bir çabanız var mı trafik içinde? Hemen hemen aynı şey ...

Etmiyorum, uzlaşıyorum. Üzerime de süren, yolumu kesen pek nadir oluyor. Gidip konuşuyorum. Genelde özür diliyorlar.

yollarda daha çok bisiklet oldukça insanlar alışıcak bize, zamanla saygı göstermeye başlayacaklar diyoruz ya... işte bu "zaman" konusunda ben hiç umutlu diilim...

çünkü sorun bisiklet sorunu diil, sorun "insan" sorunu....

yollarda araç sürücüleri birbirine veya yayalara saygılı olsa, bi tek bisikletliler sorun yaşıyo olsa, derim ki 3-5 yıla rahatlarız...

ama sorun herkesin birbirine saygısız davranması... o insan, araba da kullansa, yaya da olsa, mangal da yaksa aynı insan... hayatın içinde yer aldığı her alanında saygısız... arkadaşına saygısız, çocuğuna saygısız, eşine saygısız...

e bir saygısızlık sorununu da, daha büyük bi saygısızlık yaparak düzeltemeyiz... dolayısıyla, maksimum dikkatle bisiklet sürmeye, bize yol/selam verenlere selam verip teşekkür etmeye... herşeye rağmen bisikletin keyfini çıkarmaya devam o zaman -- bu arada, pazar günü, solda araç var, önümde dolmuş durdu... baktım geçemiycem, atladım kaldırıma... dolmuşu geçip yine yola indim... çok atraksiyonlu oldu, pek hoşuma gitti : )) -- işte böyle şeylerle mutlu olmak lazım

benim anlamadığım bir diğer noktada şu neredeyse çoğunun arabası var git ormana mis gibi hava

"İnsan" konusunda haklısınız. Milletçe çok önyargılıyız. (Tüm genellemeler yanlıştır )

Geçen gün kırmızı ışıkta bekliyorum. 2 şeritli yolda sağ taraftayım. En solda, kaldırımda yaşlı bir teyze dikkatimi çekti. Bisikletimden inip karşıya geçmesi için yardım edeyim dedim. Bu sırada yeşil yandı. Diğer araçlar yürüsene diye kornaya basmaya başladılar. Minibüs şoförü kafayı camdan çıkarmış n'apıyorsun diyor Durun dedim yahu! Az sakin olun. Kadıncağızı ezerek mi geçeceksiniz? Siz de bir gün yaşlanacaksınız. Size de böyle mi davranılmasını istersiniz? Duymadılar bile. Sabırsız, tahammülsüzler çünkü...
O günüm nasıl geçti hatırlamıyorum. Ama o güna dair tek hatırladığım şey teyzemin "Sağol yavrum" demesiydi. E bu da yeter zaten...

Bazen insanlara içimden gelerek selam veriyorum, nasılsınız diyorum. Garip garip suratıma bakıp sessizce geçiyorlar. Asansöre merhaba diyerek giriyorum. Kimse karşlılık vermiyor. Çıkarken iyi günler diliyorum. Ses yok...
Hele tanımadığınız bayanlara yardım etmeyi aklınızdan bile geçirmeyin... Ben birkaç kez yardım teklif ettim, sapık muamelesi gördüm.

Başka bir mevzu, misal geçen kış foamboard malzemeden kedi köpekler için barınak yaptım. Maliyeti 10-15 Lira. İçerisine mama, su falan bırakıp kapının önüne koydum. İşgüzarın biri ne bu diye kaldırıp çöpe atmış. Üşenmedim tekrar yaptım. Bu sefer daha sık kontrol ettim. İşgüzar bizim ev sahibi çıktı. Dedim ne yapıyorsun? Çöplerimi oraya bırakmayacakmışım. Çöp mü bu dedim, hayvan barınağı. Kedi köpeği buraya toplama, onlar kendine bakar dedi ya...

Bazen insanlar konusunda umutsuzluğa kapılıyorum. Ama çoğunlukla inat ediyorum.

çok haklısınız uğur bey.. "tüm genellemeler yanlıştır" ve "inat etmek lazım" biz belki başkalarına lazım diiliz, gereksiz düşünceliyiz, sapık derecesinde hatta... falan filan...
ama biz birbirimize lazımız, fire vermememiz lazım o yüzden güzel şeyleri inadına yapmaya devam etmek lazım ki, birgün ona layık birine denk geldiğimizde, layık olduğu şekilde davranabilelim

önemli olan hayatı çirkinleştiren insanların diil, hayatı güzelleştiren insanların değer yargıları

@Uğur S.

Ben dünyayı değiştirmeye gidiyorum.

@A.Aşkar

Kendinizden çok eminsiniz Ben olsam çabalamaya gidiyorum derdim.

Bu arada profil fotoğrafınız şu filmden mi?
(link)

ben de başımdan geçen bir olay anlatayım.

Bir gün ışıklardan araba ile sağa döndüm, önümde passat vardı, yolun sağına çekmiş duruyor, 4 lüleri bile yanmıyor. Korna çaldım zarzor geçip , passatın yanında durdum, ellerimi açıp ne yapıyorsun gibi söylendim.

Passatın içinde orta yaşlarda takım elbisseli bir adam yanında da eşi vardı muhtemelen. Galiba düğüne mi ne gider havaları vardı. Neyse sonra vitesi 1 e atıp gaz vermemle passatın tamponuma yapıştığını sonra da sellektör ve korna çaldığını gördüm. Bir anda 50-60 a çıktım. Daha sonra yol 2 şeride açılınca sağ şeride aniden geçip sol şeritte de passatı görmem ile el frenini çekmem bir oldu.

Bu rahatsız arkadaş bir anda 100 m ileride durabildi, ben de karşı şeride geçip yoluma devam ettim.

Bazen insanları uyarmak da işe yaramıyor. İstanbul stresli şehir. Nekadar iyi biri olsanız da o gün ters tarafınızdan kalsanız, durumlar değişebiliyor.

Geçen gün de caddede orta şeritte giderken, sağ şeride geçmem gerekti. Sağ sinyalimi verdim, arkada son model bir araç vardı. Birden korna çalmaya filan başladı. Yol vermedi bilerek. Sonra baktım ki içinde 50 60 yaşlarında bir kamil var. Yanımdan geçerken laf attı. Ben de sinirlenmemek için zor tuttum kendimi.

İstanbul değişik memleket. Altında son model araç olup bir sürü denyo var.

Allah korusun herkesi trafikte.

Atalay bey iyi günler iyi hoş söylüyorsunuz da burada yani İstanbul anadolu yakasındaki yeni yapılan dolgu alanında bisiklet yolu olarak tanzim edilen yolu maviye boyayıp bisiklet resmi ile tamamlamışlar.Fakat gelin görünki yayalar ısrarla kayıtsızca burada yürümeye devam ediyorlar.Hele bazıları uyardığınız vakit bisiklet yolu olmuşsa ne olmuş yani ,babanın yolumu diye de tepki verenler oluyor.Bazı arkadaşlar insanlar doğduğu yeri sahip olduğu kültürü kendi seçemiyor yani hoş görün diye düşünüyor.Fenerbahçe'den Pendi'ğe kadar olan oldukça uzun bir güzergah.Hatta İstanbul'un en uzun sahil bandı deniyor.Bahsettiğiniz yerlerde niçin bisiklet kültürü yok ki buraları bildiğim kadarı ile turizmin isim yapmış yöreleri.Siz zile karşı duyarlılar diyorsunuz burada öyleleri varki zil,düdük hatta korna etki yapmıyor.Çoluk,çocuk hatta bebek arabası ile bisiklet yolundan fütursuzca yürüyenler var.Batı bu konuları nasıl çözmüş anlamıyorum.Hollanda da 8000 km bisiklet yolu var çocuklara ilkokulda bizdeki solucanın sindirim sistemini değil bisiklete nasıl binilir bisikletin insan dolayısı ile toplum sağlığına olan faydalarını öğretiyorlar.İşte onlar nerede biz nere.Buna bağlı olarak da bisiklet sanayiimiz hala montaj sanayisinden kurtulmuş değil.Esen kalın.

Ben olayı çözdüm arkadaşlar. Biz Türkler trafikte okadar çok korna sesine maruz kalıyoruz ki artık tepki veremez hale gelmişiz. Bisiklet zili nereye dolmuş kornası nereye. Dün bir dışarı çıkayım dedim, dolmuşçu resmen gemi kornası taktırmış, camlar kırılacaktı o derece.

Sorun şu ki avrupada biri kornaya basıyorsa millet döner bakar ne oluyor iş çok ciddi galiba diye. Acil durumlarda kullanılıyor bu tip işaretler. Bizde adam adama selam verirken bile kornaya basıyor.

Bu mantıktan giderek, insanlar tepki vermemeye alışmışlar. Bisiklet zili onlara ninni gibi geliyor. Geçen hafta inat ile arkası dönük adamın arkasında durdum, zile basıyorum adam 5 6 sn sonra tepki verdi. Kenara çekildi

Uğur bey şu "yayaların bisiklet yoluna girme" konusu çok tartışılıyor.Mesela siz de Kadıköy'e doğru sahildeki bisiklet yoluna yayalar giriyor çünkü yol bomboş diyorsunuz.Şunu anlayamıyorum.Yol bomboş olabilir illaki o yola girmek mi lazım.Niçin toplum olarak her şeyin bir boşluğunu olurunu arıyoruz.Siz de çok duymuşsunuz batıda örneğin bir Almanya da geçe geç saatler de dahi olsa sürücü ışığın kırmızıdan yeşile yanmasını bekliyor.Pek bilinmeyen bir örnek daha vereyim İsviçre de kırmızı ışıkta geçeni önce doktora sevk ediyorlarmış ne zoru varmış diye.İşte bu ülkelerin geldikleri yer ve bizim hala gelişmekte olan ülkeler sınıfından bir türlü çıkamamamız.Her şey biribirine bağlı gidiyor domino taşı gibi.Ben denizcilik yaptım Japonya da balıkçılar ekmeğimiz denizden çıkıyor diye denize tükürmüyorlar.Bizler en basitinden Güzel 100 den fazla tür barındıran Marmarayı ne hale getirdik.

Kâmil Bey ben insanların yol boş diye oraya girmelerini şuna yoruyorum; algıda seçicilik.

Bu insan evladı o yolun faklı bir renge boyanmış olmasını algılıyor fakat seçilim noktasında gereksiz kısmına ayırıyor. Aynı şekilde yol üzerindeki bisiklet işaretini algılıyor fakat seçilimde o da gereksiz kısmına gönderiliyor...
Neden? Çünkü bu insan bisikleti bir ulaşım aracı olarak görmüyor. Neden? Çünkü kendisine karne kediyesi olarak falan alınmış. Çünkü koskoca insanlar bisiklete mi binermiş. Bisiklet çocuk eğlencesiymiş. Bu insana dolaylı da olsa bunlar dikte edilerek büyütülmüş.

Bana göre çözüm o yolların boş kalmaması, orada sürekli bir trafik akması. Farkındalık oluşturmak. Bakın yollardan araçları kaldırsanız 5-6 şeritli otobanın bile her yerinde yürüyen insanlar göreceğinize kalıbımı basarım...

Türkiye' de bir sürü otoyola giren bisikletci var! Onlara ne demeli? Herkes baskasina tahsis edilmis yolu isgal etmekle görevli zaten bu ülkede herhalde?