Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Bu avrupalılar gerçekten aptal...

Hayatımızda kullandığımız hertürlü teknolojik ürün tıbbi malzeme ilaçlar ulaşım ve iletisim araçları temizlik için kullandığımız kimyasal bileşikler ve aklıma gelmeyen birçok şeyin kaynağı sevsekte sevmesekte batı kaynaklı akıl bilim ve emek ürünleri. Batıya sövecek enerjimizin yarısını aydınlanmaya bilime ve akla versek şuan çok daha ilerde çok daha bağımsız bir durumda olurduk.Biz doğu halkları +1 öndeyiz halbuki batıda bilim var gönül yok bizde gönül var bilimide katarsak tüm insanlık özgürleşecek. Batı bilimi insanlığı köleleştirmek için kullanmakta şu anki bilim gönülle birleşirse yeryüzünde ne açlık kalır ne cehalet
 
Scudo
@Keyif adamı

Hiçbirşey bilmediğiniz ve anlamak isteyecek bir yapıda da olmadığınız zaten bu yazı ile ayan beyan belli ettiniz. İslam da ümmetçilik yok öyle mi ? Ümmetçilik ile ne kasdediyorsunuz ? bir açıklayın da ona göre cevap vereyim. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) hadis- i şerifde "Ümmetim yetmiş üç fırkaya bölünecek bunlardan sadece benim yolumu uyanlar kurtulacaktır " (Ehl-i Sünnet vel Cemaat) dediği ümmetden bahsediyoruz. Siz bu noktaya dahil değil iseniz ve Sünnet hadis beni ilgilendirmez diyorsanız sizin bileceğiniz konu. ALLAH(C.C.) ile kulun arasında olması gereken konu dediğiniz konu hakkında milyonlarca kitap yazılmış şimdi siz bunları da inkar mı ediyorsunuz ? Bu kitapları yazanlar boşa yazmış hepsi cahil siz biliyorsunuz öyle mi ? Size göre kimse müdahale edemez bu konuya tek otorite sizsiniz bu konuda heralde. ALLAH(C.C.) ile kul arasına girilmez ise Peygamber (Aleyhisselatu Vesselam)'ler, kitaplar niçin gönderildi kendiniz bulsa idiniz. Ama günümüz insanları İbrahim (A.S.) değilki (Sümme haşa) göğe yıldızlara bakıp tam bir teslimiyet ile ALLAH(C.C.)'ı bulsun. Velhasıl kelam yazılacak çok anlayacak izan lazım. Kendimi kendime ispat ne demek anlayabilse idim ona da cevap vermeyi isterdim. Mehzeplerin doğuş tarihi ve gerekliliği hakkında size şu kaynağı tavsiye edeyim kaynak yok diye itham ettiniz ya o açıdan. Mustafa Necati Bursalı ( Mezhepler Tarihi ) Selam ve Dua ile.

@cahitakin

Hala somut bir delil yok Cahit bey. Tarihin yazdığı kaynakları somut deliller ile çürütünüz de ne kadar bilgili olduğunuzu öğrenelim yalnışımızı düzeltelim. Tüm tarih sizden özür dilesin. Felsefeyi boşverin.
 
Yahu cok enteresan ve trajikomik paylasimlar geliyor.
Avrupa kotuymus, eli kanliymis, pismis, ac gozluymuz vs.
Arkadas adamlar bundan 500 yil once ronesans devrimini yapmis ve aydinlanma cagini baslatmis. O noktada adamlar, binlerce yillik dogmatik inanclarla hayati planlamaya calisan toplumlara bir guzel bi 500 sene yerlestirmis.
Uzerine sanayi devrimini yapmis. Sosyal devlet denen kavrami bulmus ve uygulamis. Sosyolojiyi kesfetmis. Verimlilik ilkesine dayali egitim sistemini gelistirmis. Kit kaynaklarin etkin kullanimi (ekonomi) denen kavramda uzmanlasmis. Bunlar da yetmezmis gibi uzerine senin "benim işim" dedigin tarim ve hayvancilikta da uzmanlasmis. Bi de ordan yerlestirmis.
Ve bunlari binlerce yillik ilahi ogretilerin degil, bilimin isiginda yapmis.
Bu arada sen ne yapmissin?
Hicbirsey...
Hatta yetmezmis gibi tum dunyaya diz cokturen gercek başkomutana bir suru leke atmissin ve onun yaptiklarini yikmaya calismissin.
Bak sevgili dostum, okumayacaksin biliyorum ama ben yine de "dogal selleksiyon" denen olayi bi arastirmani rica ediyorum. Biz yaptiklarimiz ve yapmadiklarimiz sonucunda avrupanin onunde diz cokmeye mahkum kalmisiz. Adamlara bok atip durmayin. Biz ne yaptiksa kendi kendimize yaptik.
 
@ÇaNakkaLeRuHu Hıristiyanlık ne çektiyse mezhepler yüzünden çekti 300 yıl boyunca katolik protestanı kesti biçti yaktı yıktı.Onlar 300 yılın sonunda durumun farkına vardı ve akletmeyi başardı.Biz ise hala mezhepler üzerinden birbirimizi boğazlamakla meşgulüz.
 
@Togursamsun

Mezhepler birbirini boğazlamak için varolmamıştır. Aynı kaynağı size de tavsiye ederim. Selam ve Dua ile.
 
Bunu da yaptırdınız bana ya, Allah müstahakınızı versin. Daha da gelmem Davos'a :)

Antik Çağın Koku Dünyası

Tarihin başlangıcında parfüm kadınların değil, erkeklerin ilgi alanına giriyordu. Parfüm, tanrılara adak olarak sunuluyordu. Eski Mısır'da parfüm, sunaklarda, kuğu ya da yuvarlak hap biçimine sokulmuş baharatlar ve aromalar halinde, güneş tanrıçası Ra'ya sunuluyordu. Parfüm, bulgulanışını bir rastlantıya borçluydu: atalarımızdan birisi, ağaçları yakarken, bir gün, bu ağaçların hoş bir koku yaydıklarını ayrımsamış olmalı. Bu yüzden, parfüm sözcüğünün etimolojik kökenini latince per fumum "buharla" deyimi oluşturur. Bu sözcük ancak 18. yüzyıldan sonra, güzel koku anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Eski çağların insanları mistik düşünceyle yüklüydüler, tapınılarına, gökyüzüne "mavi çelenklerin üzerinden süzülür gibi", daha çabuk ulaşan kokular eşlik ediyordu. Ayrıca parfüm tanrıçaların kokusuydu. Antik çağ yazınında Afrodit'e "gül kokulu kremlerin göksel güzel kokusu" eşlik eder.

Kutsal ritüeller zamanla can sıkıcı gelmeye başladılar ve parfüm de dünyevi göreneklerde yerini almaya başladı. Eski çağlar araştırmacısı ve parfümcü Eugène Rimmel'in 1864'te yayınlanan ünlü Parfüm Kitabı'nda belirttiği gibi, parfüm, "egemen uygarlıklar kuran tüm değişik halklarca" ciddiyetle araştırıldı. Mısırlılar, Yahudiler, Asurlular, Yunanlılar, Romalılar ve Araplar — tümü de parfümü çok erkenden, kendilerine özgü incelmiş biçimlerde kullanmaya başlamışlardı.

Mısır'da Osiris-biçimi diye de anılan, birinci sınıf (ölümden sonra) merhemlenmenin parasını ödeyebilenler, toplumun zirvesindekilerdi. Parfümün bol bol kullanılmasıyla gerçekleştirilen bu ritüel, doğrusu öyle korkunç ve tüyler ürperticidir ki, adeta dehşet uzmanı Clive Barker tarafından tasarlanmış gibidir.

Bu işlemlerde, cansız gövde önce içeriden kokulu maddelerle doldurulurdu. Sonra beyin, burun deliklerinden dışarı çekilir ve kafatası droglarla doldurulurdu. Sonra, ölünün gövdesi, keskin bir taşla yan tarafından yarılır, iç organlar dışarı alınır ve boşluk mürver ve başka kokulu maddelerle doldurulurdu. Gövde dikilir ve 70 gün boyunca natron içinde bekletilirdi, sonra kauçuk sürülmüş keten sargılarla sarılır ve sonunda, insan gövdesi biçimindeki bir tabuta konulurdu. Toplumun en yüksek kesimlerindeki kişilerin iç organları, kokulu maddelerle doldurulmuş sandıklar içinde gömülürdü.

2. sınıf merhemleme ritüelinde cesede son olarak sedir yağı şırıngalanırdı. Parfüm, cenaze töreninin öyle önemli bir unsuruydu ki, yoksulların cenazelerinde, gerçek maddelerin yokluğunu duyumsatmamak için, tabutların üzerine parfüm şişeleri resmedilirdi.

Yeni Zelanda yerlileri arasında da, benzer dehşet vericilikte bir merhemleme ritüeli yaygındı. Soylu kişilerin cesetlerinin kafaları, beyinleri çıkartıldıktan sonra çiçeklerle doldurulur, fırınlarda pişirilir ve sonunda güneşte kurutulurdu. Kafalar, kokulu yağlar sürülmüş sepetlerde saklanıldı. Önemli günlerde, bu kafalar sepetlerden çıkartılır, tüylerle süslenir ve üzerlerine şarap dökülürdü.

Ama biz yine antik çağa dönelim ve parfümün çok geçmeden ölüler ülkesinden alınıp, katıksız hedonist kullanıma sokulduğunu görelim. Dazlak tıraşlanmış kafaları ve sinek kaydı tıraşlı çeneleriyle Mısırlılar, peruklarına parfüm sürmeyi severlerdi. Esans olarak, değerli safranı tercih eden Romalılar ise, ellerine geçen her şeyi parfümlendirirlerdi. Banyolarını, giysilerini, yataklarını, evlerini ve hatta bayraklarını kokularla sıvarlardı. Bazıları bu işi öyle ileri götürürlerdi ki, atlarına ve köpeklerine bile parfümlü kremler sürerlerdi. Bazen şaraba bile koku katılırdı, böylece üzüm suyu, mayalanmış üzümden çok, tütsü tadında olurdu.

Eski Yunanlılar, nurlandırma eğilimindeydiler ve kokuyu bir kutsallık kademesine yükselttiler. Güzel koku tanrılar katından geliyor, tanrıların tüm bilinmez yollarında onlara eşlik ediyor ve duruma göre, büyü malzemesi olarak da kullanılabiliyordu. Lesbos'lu dümenci Phaon, bir defasında, gizem dolu bir kadın yolcuyu taşımış ve yolcusu tekneden ayrılırken, kendisine teşekkür borcunu ödemeyi unutmamıştı. Bu yolcu, aşk tanrıçası Venüs'tü ve Phaon'a harika kokulu bir esans hediye etmişti. Bu esans, Phaon'un gövdesinin kaba çizgilerini inceltmiş ve ona öyle güzel bir görünüm vermişti ki, Sappho bu dümenciye, sırılsıklam aşık olmuştu.

Eski Yunanlılarda, parfümleri hazırlamakla görevli kişilere —bunlar çoğunlukla kadınlardı— büyü sanatçıları gözüyle bakılması boşuna değildi. Onlar, bugünkü anlamda parfümler üretmiyorlardı, ancak bitkisel kökenli aromatik maddeleri ezerek, yağ haline getiriyorlardı.

Koku maddelerinin, söylenler dünyasına kadar yüceltilmiş olan dünyevi işlevleri, şifa vermekti. (Yüzyıllar boyunca bu işlevlerini korudular: Ortaçağ Avrupasında, kokuların veba salgınına karşı kullanılabileceği düşünülüyordu.) Anakreon, yüreğin yeri olan göğsü merhemlerle ovmayı öneriyordu. Yunanlılar kokuları, içki mahmurluğuna karşı etkili bir çare olarak görüyorlardı. Böylelikle, büyük ölçeklerde şarap içmenin kötü sonuçlarını önleyebileceklerine inanıyorlardı. Xenefon'un anlattığına göre, zengin şölenlerde davetlilerin üzerinde, parfüm sürülmüş güvercinler uçuşuyordu.

Toplumda yüksek yerlerde bulunan Romalılar, çok kibirli kimselermiş. Sueton'un bildirdiğine göre, Roma İmparatoru Otho, parfüm sanatının öyle koyu bir izleyicisiymiş ki, sefere çıktığında bile yanında, tenini güzelleştirmek için eksiksiz bir esans ve kozmetik cephaneliği götürürmüş. Neron'un, karısı Poppea'nın cenaze töreninde, Arabistan'ın 10 yılda üretebildiğinden daha çok tütsü yaktırmış olması, parfüm tarihinin en çarpıcı söylenleri arasında yer almaktadır.

Romalılar güzel kokulu merhemleri sadece saçlarına değil, ayak tabanlarına da sürerlerdi. Ancak bu işlem bir özgünlük değil, Romalıların çoğu kez yaptıkları gibi, eski Yunan kültürünün bir taklidiydi. Daha Epiküıctiler Yunanlıların, gövdenin her bölümü için ayrı bir koku hazırladıklarını biliyorlardı. Antifanes, böyle karmaşık bir parfümleme işleminin ayrıntılı bir betimlemesini verir. "Ayaklarını ve bacaklarını koyu Mısır merhemlerine daldırıyor; çenesine ve göğsüne, ağdalı palmiye yağını sürüyor ve iki koluna nane kokan bir esans, kaşlarına ve saçlarına mercanköşk esansı, dizlerine ve ensesine ezilmiş kekik sürüyor."

Parfümcülük sanatının asıl büyük devrimcileri Araplardı, çünkü, sonunda günümüzün modern parfümcülük sanatına götüren belirleyici adımı onlar attılar. Arabistan'dan Kokular Ülkesi diye söz edilmesi, Kutsal Arabistan'ın Kokuları'nın övülmesi, eski çağın en yaygın efsanesiydi. Felix Arabia, bugünkü Yemen, tütsü üretimi bakımından, antik çağın en zengin bölgelerinden biriydi. Bu gelenek, o zamanlardan başlayarak, büyük Halifelikler dönemine dek geldi. M.S. 1000 yılı dolaylarında Araplar baharat ve kokulu madde ticaretinde adeta tekel durumundaydılar.

Araplar, bu alanda devrimci işler yapmış olma ününü, paradoksal bir biçimde, kutsal kitapları Kur'an'ın kesinlikle yasakladığı bir maddeye, alkole borçludurlar. Alkolün çözücü gücü, daha önce Mısırlılar ve Bizanslılar tarafından kısmen biliniyorduysa da, modern anlamdaki ilk parfümü, 10. yüzyılda yaşamış olan ve o zamanki Arap dünyasının en büyük kişilerinden biri olan tıp doktoru İbni Sina üretti. Kokulu yağı çiçeklerden damıtarak gül suyunu elde eden ilk kişi İbni Sina'ydı.

Kaynak: Andrea Hurton, Parfümün Erotizmi; Güzel Kokuların Tarihi, Kabalcı Yayınevi, 1995, s. 25-29.
 
@Togursamsun

ALLAH(C.C.)'a şükür aklım yerinde. Hangi konuyu akıl dışı söyledim onu yazıp altına bu tespitinizi yazsa idiniz ona da dilimiz döndüğünce cevap vermeye kaynak göstermeye çalışır idik. Okuduklarımın faydasını Vatanına, Milletine, Dinine faydalı olmaya çalışan bir birey olarak faydasını görüyorum Elhamdülillah. Gerçekten aklederek okumasa idim muhakkak bu tuzaklara düşenlerden olur idim. Selam ve Dua ile.
 
@Togursamsun

Bu sorunuz gerçekten çok acı. Kalu Beladan beri Müslümanım Elhamdülillah. ALLAH(C.C.) beni Müslüman yaratmasa idi. Yaratılmış hiçbirşeyin gücü beni Müslüman etmeye yetmez idi. Şimdi de burdan yürür isek konu baya derinleşecek. Kader'e inanmayanlar mı dersin, herkez niye Müslüman değil mi dersin baya uzayacak. Moderatörler müsade ettiği sürece devam edelim İnşaAllah. Ben elbette ki dilimin döndüğünce yazarım da yalnış birşey konuşmaktan ALLAH(C.C.)'a sığınırım.
 
@ÇaNakkaLeRuHu cevabınız sizin din anlayışınızı ortaya koyuyor.Mutlak itaat ve kabulleniş biz buna dogma diyoruz.Hasbel kader musevi bir toplumda veya hıristiyan bir toplumda doğmuş olsaydınız aynı dogmanın etkişiyle müslüman topluluklara karşı çıkacaktınız.
 
  • Beğen
Tepkiler: Kuzey Ege
İnkarcılar inkar şekillerini ne kadar süsleselerde, bu ve benzeri şeyler biz Müslüman'ların ancak iman ve şükrünü arttırır. Biz Elhamdulillah Müslüman'ız ve son nefesimize kadar Ehli Sünnet itikadı üzere yaşamak niyetindeyiz. Bu yolda çalışacağız, bu yolda evlatlar yetiştireceğiz inşaAllah. İsteyen istediği inanç üzere yaşamakta özgürdür, yarın mahşer meydanında karşılaştığımızda hangimiz hakkı hakikati aramış, hangimiz nefsinin heva ve heveslerinin esiri olmuş elbet göreceğiz.
 
@Togursamsun

Yemek ve Namaz için ayrılmıştım. Sanılmasın ki tartışmadan uzaklaştık :harika: Dogmatizm dediğiniz kelime manası olarak kısaca " ilkeler, çeşitli öğretiler ve asla değişmeyeceği kabul edilen mutlak değerleri kabul eden, bu bilgilerin mutlak hakikat olduğunu, inceleme, tartışma yahut araştırmaya ihtiyacın olmadığını savunan anlayışa verilen isimdir. Bu tür savlara, öğretilere ve inançlara ise dogma veya nas denir " diye tabir edilmiş. Bende bu çıkışla diyorum ki " Mezheplerin çıkışı " sizin bu sözünüzü işte tam bu noktada kesiyor ve sanırım yeterli cevap oluyor. Tartışma ve araştırma Dinimizde olmasa idi " Mezhepler " olmaz idi. İkinci sözünüze gelince, beni Müslüman olarak yaratan ALLAH(C.C.)'a işte tamda bu yüzden şükrediyoruz ve hamdediyoruz. Bizi bir Yahudi yada Hristiyan olarak yaratsa idi gerçekten kaybedenlerden olur idik.

@cahitakin

Gelelim cahit beyin deliline :D Kaynak verdiğiniz kişiyi ve yayınevini hizmet ettiklerini bilmiyorum. Araştıracağım. Velev ki parfüm mısır da icat edilmiş ve doğrudur diyelim. Bu gerçek Avrupanın bahsi geçen yıllardaki yaşayışına konu teşkil eder mi ? Parfüm yüzyıllar önce icat edilmiş olsada bunu kendi pisliklerini örtmek için kullanmalarının üstünü örter mi ?
 
  • Beğen
Tepkiler: M.A.Y.
@ÇaNakkaLeRuHu cevap yazmışsın ama cevabında benim tespitimi doğrulamışsın.Kimse nerde bu adam diye sormadıki Allah kabul etsin ibadetini
 
@Togursamsun

Amin İnşaAllah. RAB(C.C.)'bim cümlemize basiret ile gören göz nasip eylesin. Yalnız hangi tespiti doğruladım onu anlayamadım. Tartışmadan uzaklaşma sebebimi merak edenler açısından yazarken "dogma"yı nasıl doğruladım ilginç :)
 
@Serkan Mıstınoğlu
Evet hocam, maalesef kilide dogru gidiyor.
Acaba forumda bir siyaset kosesi mi yapilsa diyorum, forum disi ziyaretcilere de acik olmayacak konu, kapatacaksin bizi oraya, yiyecegiz birbirimizi :)
Avrupada hukumetler farkli ideolojik goruslerle ilgili şöyle bir yol izlerler; herkesin kendini ifade etmesine izin verirler, istedigi gibi yuruyusunu de propagandasini da yapar herkes, sonra gazi alinmis ve rahatlamis sekilde tıpış tıpış evlerinin yolunu tutarlar. Sonra da mutlu mesut yasamaya devam ederler.
Burada ne kadar bastirilmaya calisilirsa calisilsin, hep bir yerlerden patlak veriyor tartismalar.
Fikir benimki sadece..
 
  • Beğen
Tepkiler: Togursamsun
Abi bu ne iş biri de çıkıyor kendini ve kendi gibi düşüneni müslüman farklı düşüneni inkarcı ilan ediyor.Allah bile kulları hakkında ölmeden bir kanaat bildirmiyor haşa bazılarımız Allahında ötesine geçip farklı düşünenleri dinden çıkarıyor. Bu zihniyetle tartışılmaz sohbet kesilir ey dost
 
  • Beğen
Tepkiler: Kuzey Ege
Portakalla cenneti bilimsel kanıtladığını sanan din hocamla hiç farkınız yok. Bilim nedir bilimsellik nedir bilmeyenler kalkmış bana propaganda kitaplarıyla ispata kalkışıyor.

Alttan alta da Avrupa sever deyip dışlıyor.

Sizin anlayamadığınız şey biz dünyaya siyah beyaz diye bakmıyoruz. Avrupanın rasyonelliğine saygı gösterirken ben metkezci tavrını da eleştiriyoruz. Sömürgrciliklerini unutmuyoruz.

Ama size göre Avrupalıların bu kadar ilerlemesi tamamen şeytani oyunları kalleşlikleri sayesinde oldu. Pis herifler türlü oyunlarla bizim birlik beraberliğimizi bozdu :)

Yoksa osmanlı yapı olarak üretmeye değil işgal ve genişlemeye dayalı bir sistem değildi. Genişlememiz durunca para kaynağımız kesilince üretmediğimizden bunalıma girmedik, yozlaşmadık, en büyük topları döktüren, dürbün kullanan, rasyonel olan bilime saygı duyan bir toplumdan günah diye matbayı yasaklayan, bilgi paylaşımına engel olan rasyonellikten uzaklaşıp işi Allah'a havale eden bir toplum olduk. Bu yüzden kaybettik. Avrupalıların pisliği oyunları bizi bölmelerinden değil.

Sen git farklı dilleri konuşan farklı dini mezheplerden gelen, ayrı kantonlarda yaşayan isviçrelilerin birliğini bozmaya kalk, kışkırt onları kışkırırlar mı? çünkü toplumsal adalet var ayrımcılık yok, sen daha başka mezhepi müslümandan saymıyorsun, eğitimde yer vermiyorsun farklı dili konuşanları ediyorsun sonra bizi bölüyorlar bu oyuna gelmeyin diyorsun. Sen ezme hakkını ver yaşam alanı tanı, saygı duy onlar kışkırmaz merak etme.
Bu ülkede bizi bölüyorlar birlik olalım demek aslında gücü elinde bulunduran kitlenin yüzüğünü öpün ona itaat edin demek. Boş hayaller yani...

Sen işine yarayan her bilgiyi doğru kabul edip gelmeyene yalan oyun tiyatro dersen işte böyle gerçeklikten koparsın.

Ucu kime dokunursa dokunsun sadece gerçeği bulmak için yola çıkarsan da dünyanın siyah beyaz olmadığını anlarsın.
 
@Togursamsun

İşte bir kez daha bilinçsizce bir söz sarf ettiniz. Kur'an-ı Kerim (Azimüşşan)'ı okusa idiniz. Yüzlerce ayetin inkarcılar üzre indiğini anlar idiniz. Bence de sizle sohbeti kesmek gerekiyor.
 
Geri