Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Bugün ne kadar bisiklet sürdün?

Scudo
Hayatımda ilk kez bugün yol bisikleti sürdüm tam 16 km. Acemilikten ve dikkatsizlikten mazgalın üstünden geçtim bu bana 1 iç lastik, 3 tane yama ve 1.5 saat zaman kaybına sebep oldu.
 
  • Üzgün
Tepkiler: Alazarhus
@blackeaglerider geçmiş olsun. 1 iç lastik kısmını anladım ama 3 tane yama nasıl oldu? jantta bir yamukluk oldu da iç lastiği mi patlattı?
 
  • Beğen
Tepkiler: blackeaglerider
@blackeaglerider geçmiş olsun. 1 iç lastik kısmını anladım ama 3 tane yama nasıl oldu? jantta bir yamukluk oldu da iç lastiği mi patlattı?
İç lastikte toplam 4 yarık vardı önce yamayla tamir etmeye çalıştım fakat yamaları tutturmayı beceremedim en son iç lastiği değiştirdim.
 
Kaç mm lastik? 25 falansa o boyutlarda yama sağlıksız oluyor evet. İç lastik masrafı kaçınılmaz. Bu yüzden 32'nin altına inmiyorum. :D
 
Hayatımda ilk kez bugün yol bisikleti sürdüm tam 16 km. Acemilikten ve dikkatsizlikten mazgalın üstünden geçtim bu bana 1 iç lastik, 3 tane yama ve 1.5 saat zaman kaybına sebep oldu.
Bir mazgal kazası için oldukça ucuz (jant hasarsız) atlatmışsınız, geçmiş olsun.
 
Ben 40-45 ile giderken MTB ile arkamdan gelen Rus arkadaşa saygılar 😳
1727640282710.png
 
Son düzenleme:
Dün 55km, iş seyahatinde hiç süremedim 8 gün sonra ısınma iyi oldu
 
  • Muhteşem
Tepkiler: Robert Knepper
Pazar ormana gittim 50 KM toplam.
 
  • Beğen
Tepkiler: Kerem Tarık
Başlığın açılma sebeplerinden biri olan “ne hissettiğimizle” alakalı bi paylaşım yapmak istiyorum.

Maalesef tarih bugün veya dün değil, 8 Eylül akşamı. Eskişehir’den çıkıp Kozkayı, Atalan, Sakarıılıca, Bozdağ, Muttalip güzergahını izleyerek tekrar Eskişehir dönüşlü yaklaşık 90 km ve 1.800 m irtifa kazanımlı bi tur yapma niyetine girdim. Muazzam bi kafa rüzgarıyla başladım ama muntazam bi gün batımı ve karşımda 3 yıldır hayalini kurduğum dağlar beni bekliyordu. Önce 800 metrelerden 1.250’lere tırmandım ki hava 16 dereceye kadar düşmüştü. Sonrasında 210 metredeki Sakarıılıcaya indim ve hava 26 dereceye çıktı. Bu noktalara kadar gayet iyi ilerlemekteydim, 20 km/s gibi bi ortalamayla ilk 45-50 km’yi geride bıraktım ki bütün gün şarj olduğunu zanneden ön lambam kırmızı ışığını yaktı.. Sakarıılıca’da ufak bi mola verip belki bi yarım saat kadar hem telefonu hem de lambayı şarj ederim diye düşündüm ama maalesef ikisi için de kablo, vs. bulamadım. Küçük bi beslenme seansının ardından 15 km kadar bi mesafede 1.330 metreye tırmanmak üzere yollandım, turun hikayesi de burda başladı.

Ön lamba yüksek hızda daha çok lazım olacağı ve ay olmasa da yıldızların parıltısı bile yolu bi miktar aydınlatabildiği için 5-10 km/s ortalama süratle tırmanırken ön lambayı neredeyse hiç açmamaya çalıştım. Saat oldukça geç olduğu için trafik namına zaten çok çok seyrek olan bu güzergah temelli boştu, etrafımda sadece o sırada orada ne yaptığımı anlamaya çalışan türlü 4 ayaklılar, çift kanatlılar, sürüngenler, vb. canlılar vardı. Sessizlik ve karanlık o kadar derindi ki ara ara arkamdan beni takip eden bazı canlıların asfalt üstünde aheste adımlarının tıkırtısını duyuyordum. Sağolsunlar onlar beni av olarak görmediler, zira ben de onları rahatsız edecek hal ve hareketlerden mümkün olduğunca kaçındım. Ara sıra sonunda firkete olan uzunca düzlüklerde lambayı yakıp eğim tayini yapayım dediğim sıralarda virajların dışındaki metal bariyerlerin arasından parlayan meraklı gözleri görüyordum. Korkup kaçıyorlardı tabi, ama yine de lambayı hemen söndürüp en az rahatsızlığı vermeye çalışarak tırmanışı tamamladım. Sonrasında inişe geçtiğimdeyse bu sefer de hava durumuna karşı bi mücadele başladı, zira akşam 16 derecelerdeki hava sıcaklığı 11 dereceye kadar düştü ve rüzgar arka çaprazımdan da olsa sert esmeye başladı tekrardan. Üzerimde kısa kollu formayla yelek vardı ama yine de tırmanırken akan terler inişte çileme çile katmaya yetti. Bu sırada hazır tırmanışı tamamlamışken şarjı azalan yol bilgisayarı kapanıp da sürüşü hiç etmesin diyerekten mevcut sürüşü 70 küsür kilometrelerde bitirip yeni sürüşe başlattım, telefonumun şarjı da bitmek üzere olduğu için zaten çok önceden internet, bluetooth, vb. fonksiyonlarını kapattığım için ilk sürüşü otele döndüğümde uygulamayı açar aktarırım diye düşünmüştüm. Neticede şehre döndüğümde ön lambamın şarjı tamamen bitmiş, telefonumunki %2, yol bilgisayarı tek tık (1/3), arka lamba da pil azaldı uyarısı konumumdaydı. Hemen girip 3 ekmek arası tantuni, 1 maden suyu, 1 kola, 2 ayranla eksilenlerin bi kısmını saçma sapan bi şekilde yerine koyma çabasına girdim tabi :)

Toplamda 6 saatten fazla süren bi tur oldu, perişan oldum bittim, ekipmanım bitti, sürüş kaydını alamadım (Cycplus üzdü).. Muhtemelen hayatımın en çılgın ve en düşüncesizce yaptığım aktivitelerinden biri oldu ama yukarıda da bahsettiğim o karanlık ve sessizlik içinde doğayla öylesine bi bütünleşme hali yaşadım ki herşeye fazlasıyla değdi. Tırmanışın başındaki korkum ilk bi kaç kilometre içinde tam tersine dönüp resmen kendimi oranın bi parçası gibi hissetmeye başladım, sanki o akşam o dağda yanından geçtiğim tüm hayvanlarla uzun süredir o çevreyi paylaşıyormuş gibiydim. Hemen hemen molalarla birlikte 3 saati bulan bu tırmanış beni bambaşka biri yaptı sanırım. İnsanın hayatında yaşayabileceğini bilmediği bi deneyimdi ve var olduğunu bilmediğim duygular yaşadım, o yüzden olmasaydı da bişey kaybetmişim gibi düşünmezdim ama neler kazandığımı daha fazla kelime kullanarak tarif edebileceğimi de zannetmiyorum..

1727837313806.png
 
Geri