Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Çocukken zenginlik belirtisi sanılan olgular

Zenginlikle alakam olmadı ama ilk kez vitesli bisikleti 2-3 yaşlarımdayken görmüştüm. Apartmandaki abiler girişe koyarlardı bisikletlerini. Büyülenmiştim. Ailem 1989 senesinde, 14 yaşımdayken, 10 vitesli bir Peugeot bisiklet aldılar. Mercedes'ten, BMW'den daha gösterişliydi benim için. Hâlâ bu bisikleti kullanıyorum. Hâlâ da gözüme çok güzel görünüyor.
 
Scudo
70'lerde doğan birisi için liste esasında çok uzun... Batıda tüketim toplumu başlamış ve Türkiye'ye de giriş yapmaya çalışıyor ama piyasada mal çok olmasına rağmen bizim bütçeler yetersiz.

Anam babam sağ olsun, çok da kötü şartlar altında büyümedik ama para harcama kültürümüz de yoktu. O yüzden yeni ve değişik olan herşey bize lüks gelirdi.

Benim aklıma gelen örnekler:
- Para harcamamaya bir örnek, kışın taze meyve ve sebze yerine reçel, komposto, turşu, vs yenirdi. Kışın çok fazla mandalina ve portakal bile yemezdik. (Kuzeyde büyüdüm, Adanalılar için tam tersidir :) )
- Yeni model arabalar çok dikkat çekici olurdu. Şahin, Doğan gibi kuş serisi bile lükstü. İlk Golf gördüğüm günü hatırlıyorum. Bizim de kuş modellerinden bir arabamız olmuştu.
- 18 vitesli dağ bisikletleri :)
- Spor ayakkabılar. 18 yaşımda ilk basketbol ayakkabımı almıştım. 22-23 yaşlarımda da Nike Air almıştım :) havam olsun. O ayakkabıya verdiğim para ile belki bisiklet alınırdı.
- Elektronik eşyaların neredeyse tamamı.
 
Diğer objeleri bir kenara bırakırsak benim için yarış bisikleti idi. Mahallemizde Timuçin abi vardı. Onun bir yarış bisikleti vardı metalik gri, parlak renk. Yeni almıştı o yıllarda, sanırım 1995/1996 yıllarıdır. Timuçin abi benim için zenginin de ötesindeydi o dönem :) Bisikletine dokunmamıza bile izin vermezdi. Kaçak olarak dokunmaya çalışırdım. Hemen babamdan bana da bisiklet almasını istemiştim tabii :) O yaz alamamıştık, sonraki yaz babam yeşil bir bmx almıştı bana ama orijinal miydi çakma mıydı bilmiyorum. Çok sevinmiştim bisikleti ilk gördüğümde ama Timuçin abinin bisikleti kadar heyecanlandırmamıştı beni. Yıllarca bindim o bisiklete, boyum uzadığında yeni bisiklet alma zamanı gelmişti.

Sonrasında sarı bir bisan bisikletim olmuştu 18 vites. Onunla da çok eğlenceli zamanlar geçirmiştim ama yarış bisikleti aklımdaydı hala. Ara ara Timuçin abiyi görürdüm bisikleti hala dururdu ve onunla gezerdi nispet yapar gibi...

Üniversiteye başladığımda ise şehir değişikliği sonrasında bisikleti tamamen hayatımdan çıkarmıştım. Hatta sarı bisan bisikletimi de babamın tanıdığı bir inşaat ustası abimize vermiştik, işe gidip gelsin diye. Aradan 13 sene geçmesine rağmen sarı bisan bisikletimi gördüm. Abi hala kullanmaya devam ediyordu. O andan sonra yeni bir bisiklet alma zamanının geldiğini anladım. Çünkü abi bisikleti geri vermezdi :komik::komik:

Aklıma direkt olarak Timuçin abinin yarış bisikleti geldi ve piyasa araştırması sonrasında Peugeot R16 aldım. İlk biniş anımdaki heyecanımı anlatmam mümkün değil. Sanki Timuçin abinin bisikletini gördüğüm ana gitmiştim resmen. Bisikleti aldığım günden beri de havada yağmur ve rüzgar olmadığı anda 15 dakika da binebilecek olsam üzerindeyim :)

Konudan biraz uzaklaştım sanırım ama aklıma gelmişken sizlerle de paylaşayım istedim :) Yani kısacası benim için o yaşlarda yarış bisikleti zenginlik belirtisiymiş 😅
 
Geri