Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Daha az eşya, daha fazla mutluluk

Scudo
Ben bu konuyu ilk kez az önce okudum ama öncesinde de bir iki aydır sadeleşmekle uğraşıyodum. Düşünün, gün bitmiş eve gelmişsiniz. Şarj etmeniz gereken telefon, tablet, tozunu almanız gereken die cast'ler, kontrol etmeniz gereken 17track kodları, tozunu almanız gereken bir sürü süs eşyası, her kullanımda söküp takmanız gereken kablolar, ayarını sürekli değiştirmek gereken oda parfüm makinası, bakım isteyen aletler, durumunukontrol etmeniz gereken cihazlar ve daha neler neler. Evet hepsinin bir görevi vardı ama bu kadar kalabalığın işyerinden farkı yok. Şu an bu yazdıklarımın hiçbiri artık odamda bulunmuyor. Hatta akıllı telefon bile kullanmıyorum artık. Hakikaten en güzeli sadelik
 
Benim de bir kaç aydır uygulamakta olduğum sadeleşme hareketi tüm hızıyla devam ediyor. Üzerime büyük ya da küçük gelen, olmayan ne kadar kıyafet var ise ya sattım ya da ihtiyacı olanlara verdim. Yol bisikletimi ihtiyacım olmadığını düşünerek satıyorum, fitness tarzı gösterişsiz daha ucuz bir bisiklet alacağım. Eşime almıştım bir bisiklet, binmedi, binmeyecek, onu satıyorum. Kullanmadığım ayakkabılarımı da verdim sağa sola. Artık üzerime başıma da birşey almıyorum, çünkü mevcut kalanlar herhalde bana ömrümün sonuna kadar yetecek. Çünkü kullandığım şeyleri dikkatli kullanıyorum, eskitmemeye özen gösteriyorum.
Telefon dersen, keşke hiç ihtiyacımız olmasa da kullanmasak.
 
bir başlığa bakıyorum bir de ülkeye. allah allah diyorum. biz başka bir ülkedemi yaşıyoruz acaba. Öküz büyüklüğünde ciplere binmemenin ayıp karşılandığı, 200 metreden küçük evlere kümes dendiği,yılda en fazla iki kere kullanılacak bir mobilya takımına 50 bin tele verildiği ve bununda övüle övüle anlatıldığı, sosyal medyada-ki bisikletforumda bu gruba dahildir- görgüsüzlük üzere her türlü paylaşımın adamlığın şanından sayıldığı yer acaba bophustshatwana mı. Bence bu başlığı açan arkadaş halkı hayal alemine sevketmek ve yanlış yönlendirmek suçlarından hakim önüne çıkmalı.
 
@mehmetsunu
Bunlar hayatımızın her alanında vardı, var olacak ve de olmaya devam edecek. Tek güzel nokta, insanların bilinçlenmeye başlaması. Artan nüfus ve tüketime karşı insanların bir tepkisi, sadeleşme çabası...
 
Bu konuda ben de 2 güzel kitap önereyim.
Kemal SAYAR'IN "Yavaşla" adlı kitabıyla; Ümit ŞİMŞEK 'İN "Sade Hayat" adlı kitabı bu konuda rehber kitap olabilir. Özellikle Yavaşla bir harika...

(link)

(link)
 
@gmfaruk
Yalnizca islamiyette degil, tum dinlerde ve felsefi anlayislarda sadelik esastir.
 
  • Beğen
Tepkiler: Devenez ce que
@emrahozkan


Aslında inandığımız dinin de temellerine insek aynı düşünceleri ve bilinci bulabiliriz ama ne yazık ki her konu da olduğu gibi mütevazı (sade) yaşam konusunda da inandıklarından çok uzak yaşayan bir toplumuz.. Çok güzel bir yazıydı, emeğinize sağlık
 
Mükemmel! Ayrıca evdeki mobilyalar konusuna dikkat çekmek istiyorum. Evleniyoruz(!) yanında bir sürü ev eşyası alıyoruz. Evin her tarafında ayrı bir ihtiyaç(!) mobilyası. Evdeki bu eşyalardan bize yer kalmıyor. Sanki evde bizim yerimize eşyalarımız yaşıyor. Ee bunun üstüne basık tavanlı daireler de eklenince buyrun ferah, mutlu bir yaşamın cenaze namazına... Sonra neden modern çağın problemi depresyon?

Paylaşım için çok teşekkürler.
 
Yaşım 19 bu forumdan öğreneceğim aslında öğrenmekten çok bildiğim şeylerin farkına varıp örnek alacağım çok insan var. Mümkün olsada hepinizle tanışabilsem
 
Yaklaşık 6 ay önce hayatıma bu felsefeyi dahil ettim.Daha öncelerde gereksiz bir sürü işle kendimi meşgul ettiğimi ve zamanımı boşa harcadığımı anladım.Bu felsefeyi uyguladıktan sonra gerek sosyal çevremde gerekse öğrenim hayatımda olumlu bir sürü şey oldu.Mesela önceden pek sosyal bir insan değildim ve kilomda olması gerekenin 25 kg üstündeydi.Hem forma girdim hemde yeni dostlar edindim.Beni olumlu etkiledi kısacası.Herkese tavsiye ederim.
 
Ben diyordum artık yeni düşünceler çıkacak akıllı telefon kullanmayan topluluklar falan ortaya çıkacak diye hatta ben bunu bu aralar düşünüyorum şuan kullandıgım 550 tlye alınmış mutevazı olan telefonumu satıp bisikleti yükseltiyim diye neyse asıl sormak istediğim şu, tabakta yemek kalıyorya onu günah diye kalmasın diye yemek mi normal yoksa kendiniz zaten doymuşsunuz yani o tabağı bitirmek ile çöpe atmak arasında bir fark yok sadece midenize dökmüş oluyosunuz fazla fazla dediğin gibi acaba yemeyip bir poşetin içinde apartman kapısının önüne bırakmak hem dini hem de başka açılardan daha mantıklı değilmi aç olan bir hayvan gelip yer veya dışarıda kalan yemek bulamayan insanlardan biri yiyebilir olur da olur yani siz ne diyorsunuz tabagı doymanıza ragmen yiyip bitirmek mi yoksa müsait bir şekilde apartman (dış) kapının önüne koymak mı?
 
@kutlucan valla bence yiyeceğin kadar yemek satın almak, ya da yiyeceğin kadar yemek pişirmek en mantıklısı ve dinimize de en uygun olanı. Ve iddia ediyorum saydığın ihtimaller arasında uygulaması en kolay olanı. Artan yemekleri kapının önüne koymak da bir alternatif tabi ama hayvanlar ya da yoksul insanların almaması durumunda eminim etrafa çok kötü kokular yatacaktır. İstersen artan yemeklerini kapının önüne koymayı dene ama ben benim açımdan en mantıklı olan şeyi uygulamaya devam edeceğim ve sana da tavsiye ediyorum. Tüketeceğiniz kadar al ya da yiyeceğin kadar pişir
 
  • Beğen
Tepkiler: nonsteril
Öğrenci evindeyiz gerçi son günlerim ama burada hiç bir fazlamız yok tam aksine eksiğimiz çok :D
 
  • Beğen
Tepkiler: nonsteril
Geçtiğimiz dönem de yaklaşık 3 ay civarında işsiz kaldım. Ve tam anlamıyla maddi anlamda çöktüm. Ne faturalarımı ödeyebiliyordum ne de o çok beğendiğim indirimli(!) ürünleri alabiliyordum.

Cebimde kuruş olmadan günler devam ettikçe param olmadan da yaşayabileceğimi, tüm gereksiz eşyaları almadan da hayatımın devam edebileceğini gördüm. Sonra dönüp neleri tükettiğime baktıkça temel besinler dışında ki birçok ürünün gereksiz olduğunu anladım. Ödeyemediğim o çok internetli telefon faturam, evimde ki maç yayınları için aboneliğim, elimde bir sürü olmasına rağmen hâlâ yenisini almaya çalıştığım takımımın forması, 3 çift olmasına rağmen bir tane daha eklemeye çalıştığım spor ayakkabı ve daha bir sürü şey. Bunların hepsinin her anlamda yük olduğunu, üstelik bunların kendi seçimim olması saçmalıktan başka bir şey değildi. Bu fazlalıkları fark ettiğimde elimde ki çoğu gereksiz eşyayı da çıkarmaya başladım. Bir çok kıyafet, araç gereç hatta mail kutumu dolduran aboneliklere kadar çoğu lüzumsuz şeyden kurtuldum. Elimde kalanlar ise hayatta kalmama fazlasıyla yetiyor.

Önümüzdeki günlerde yeni bir iş için Trabzon'a taşınacağım. Daha önce 3+1 geniş bir daire tutmayı planlarken şimdi elimde sadece bir odaya sığacak kadar az şey var. Ve bunların bile bir kısmını daha elimden çıkarsam bir şey kaybetmem. Kimse bir şey kaybetmez.

Bizler kendi sorunlarımızı çoğu zamanlar kendimiz yaratıyoruz. Kredi çekip alınan lüks arabalar, gereksiz donanımdaki cep telefonlarına ödenen paralar, büyük ekran tvler... Ve daha neler neler. Tüm bunlar sadece kısır döngü. Çalış, tüket, daha fazla tüket, daha fazla çalış, çalış, çalış. En sonun da öl. İnsanlığın çok büyük bir kısmı bu sistem için yitip gidiyor.

Konuyla ilgili birkaç kitap ve film önerim var. İlgilenenler olabilir.

Paris ve Londra'da Beş Parasız - George Orwell
Yabana Doğru - John Krakauer
Robinson Crusoe - Daniel Defoe
Sineklerin Tanrısı - William Golding (Orman'da Yaşam ve İnsanlığa Dair Sorgulama)
Bir kızılderili mektubunu da dahil etmek istiyorum (link)

Ve bir tane de basit yaşamakla ilgili. Basit Yaşa Mutlu Ol - Haluk Öztekin
 
Bu işi yaparken sınırları iyi belirlemek gerekiyor, aşağıdaki videodaki Japon abla gibi takıntı düzeyine getirirseniz olmaz o iş.
Bu arada kefenin cebi yok, fazlada kasmamak lazım bu abla gibi.
 
Geri