"Yozlaşma" çok ağır bir niteleme. Üstelik doğru da değil. Altını çizerek söylediğim gibi, Türkçe (veya başka herhangi bir lisan) bir kelimeyi benimsemişse, o kelime artık o dile aittir. Dil benimsemediği kelimeyi kendisi şutlar. Anılan yazıda geçen "sitayiş," "mütalaa" gibi sözcükleri bugün sıklıkla kullanmasak bile onları tanıma, bilme gibi bir sorumluluğumuz var. Şunu unutmayın, dilde ırkçılık olmaz. Eğer sadeleştireceğiz diye dili soyup soğana çevirirseniz, Atatürk'ün, belki de bugünleri görerek söylediği şu sözü anlayamazsınız: "Efendiler, bu vesile ile muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki: Sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki cevher-i aslîyi, çok iyi tahlil etmek dikkatinden, bir an feragat etmesin!"
Ben size tam olarak katılmıyorum.
Atatürk kendi konuşmalarında mecburdu o kadar yad sözcükler kullanmaya. Çünkü bu sözcükler içinde konuşmayı öğrendi, o şekilde büyüdü. Çevresinde kimse günümüz Türkçesinde konuşmuyordu ki? Geçmişimizden gelen öz Türkçe sözcükler unutulmaya yüz tutmuştu. Ama Atatürk bu zenginliği yeniden hatırlatmak ve kullanmak için çalışmadı mı? Ben Atatürk'ün Türk Dil Kurumu'nu Türkçe'yi korumak, öz Türkçe sözcükleri yeniden gün yüzüne çıkarmak ve yeni katılan sözcüklerin Türkçelerini türetmek ve geliştirmek için kurduğunu biliyorum. Bu konuda yanlış mıyım acaba?
Basitçe şöyle düşünüyorum "üçgen, dörtgen" gibi sözcükleri de Atatürk'e borçluyuz öyle değil mi? Türk Dil Kurumu bize "bilgisayar, özçekim, uçak" gibi sözcükleri de kazandırmadı mı? Uçak yerine tayyare demekte ısrar edip devam mı etseydik? Biz çocuklarımıza bildiğimiz kadar öz Türkçelerini vermezsek, pek öyle ki onlar da yad sözcükleri dillerine yapıştıracaklar. Bu arada yad = yabancı.
Ben kişisel olarak kendi çocuklarımdan çok rahat bir şekilde gözlemliyorum ki, çocuklarım kökü de öz Türkçe olan sözcükleri, kökü yabancı olan sonradan Türkçe eklerle Türkçeleşmiş sözcüklere göre daha hızlı kavradılar ve öğrendiler. Çok basit bir örnek olsun, yeni yeni konuşmayı öğrenen küçük bir çocuğa Uçak sözcüğünü mü Tayyare sözcüğünü mü daha hızlı kavratabilirsiniz? Ya da musalla, ya da çargenbe? Çocuk sizce çargenbeyi mi daha hızlı kavrar, dörtgeni mi? Ya da musallayı mı üçgeni mi daha hızlı öğrenir. Yani sözcüklerin kökü de Türkçe olunca çocuklar çok daha hızlı öğreniyor.
Bu örnekleri yalnızca Arapça ya da Farsça olarak düşünmeyin. Günümüzde teknoloji yüzünden bir çok İngilizce Fransızca sözcükler de büyük bir hızla dilimize yapışıyor. Plaza dili mi dersin, ağ (internet) dili mi dersin? Güzelim Türkçemizi içerden parçalıyor ve bozmuyor mu.
Bunlar basit örnekler biliyorum ama bence o kadar da gevşek olmamalı. Yabancı sözcüklerin Türkçe karşılıkları varsa, bence Türkçesini kullanmaya özen göstermek daha doğru.
Yine de yanlış anlaşılmasın, geçmişimizin bir dönemini edebiyatımızın çok büyük ve önemli bir kısmını oluşturan bu sözcükleri hayatımızdan tamamen silip atalım demiyorum. Öğretilsin isterim.