Giro'nun 107. edisyonu takım kadroları açıklandığı andan itibaren sonu başından belli bir film gibiydi aslında. Sonunda Titanik'in batacağını biliyorduk ama yine de soluksuz izledik.
Visma'nın üst üste kazalarla yarış dışı kalan seçkin kadrosundan geriye lider olarak Cian Uijtdebroeks gelebilmişti. Onun da nefesi 11. etaba kadar yetti.
Ineos'ta lider Geraint Thomas ilerleyen yaşına rağmen müthiş bir iş çıkardı ama en iyi zamanlarında bile pembeli canavara denk değildi. Takım olarak yarışı kazanmaktan çok podyuma odaklanmış gibiydiler, bunu da başardılar. Thymen Arensman bekleneni veremeyen isimler arasındaydı.
Bora'nın lideri Dani Martinez yarış boyunca takımından pek destek göremedi. Pogacar'ın ilk yıllarında yaptığı gibi bireysel çabayla yarıştı. Buna rağmen podyumda ikinciliği almayı başardı. Dünyalı insanların en iyisi oldu.
Ortalama amatör bir bisiklet kullanıcısı ile o pelotonun en kötüsü arasında bile uçurum performans farkı varken, bu kadar elit sporcunun arasında keskin bir güç farkını ortaya koyması Pogacar'a her zaman şüpheyle bakılmasına neden oluyor. Ancak kendisini de geçebilen kuzeyli bir başka canavarın varlığı bu tezi çürütüyor gibi.
Bana kalırsa genetik yatkınlığının yanında çok farklı bir mental kapasiteye sahip. Bu yorgunluğun üzerine Fransa'da neler yapacağını görmek için Temmuz'u beklemek gerekiyor.
Bu üç hafta boyunca bu başlıkta bizlere yarışı adım adım aktaran
@cazci üstada, başlığı takip eden herkese sonsuz teşekkürler.