Beni kötülerin zulmü değil; iyilerin sessizliği korkutuyor.
Martin Luther King
Yani bu konuda size kalkan ele el kaldırmak söz konusu zulüm kavramının bir parçası olmanıza sebep olur mu belki bu tartılmalı...
Velev ki çocuk doğar, babası tarafından küçük yaşlarda aşağılanmaya, şiddet görmeye başlar... Ki babanın da doğduğu hayat budur. Çocuk büyümeye çalışır, çocuğun iç dünyası anlam veremediği karanlık gölgelerin parmaklarıyla yoğurulan bir hamur olmuştur. Şekillenmeye devam eder, aşşağılanma devam eder, şiddet devam eder, güvensizlik çocuğun geçmişinin ve geleceğinin efendisi olmuştur. Kuytu yalnızlıklarında ağlar kendine de bunu kendinden bile saklar... Şiddetin miktarı büyükse vücutta izleri kalır, zamanla çıkar belki o izler vücuttan, kırıklar iyileşir... Ruh orda işte tam orda yüzünü kendine dönmüş acılarını kendine saklamış ve delice bir korkuyla kendine sarılmıştır. Günler geçer, geceler geçer... Çocuk büyümeye devam eder... Biraz şanslıysa öfkesini dillendirebileceği bir mecra bulur, kitap yazar, okur, koşar, yüzer... Derin bir uçurumun kenarında dünyayla hesaplaşır, haykırarak... Çığlık çığlığa. Ama şanslı değilse, acıları anlam vermeye çalıştığı hayata sırt çevirmiş ve bunu deliliğe boyamışsa, gaddarlaşır çocuk... Belki etraftaki hayvanlara zulmeder, belki okul hayatının parçası olan insanlara... aklında sırtına basılmış o ütünün sesi vardır belki, belkide sırtında geçmeyecek izi... Daha da büyür çocuk. Evlenmeyi bile başarır. Akşam evine döndüğünde sofrada tuzluk eksik kaldığı için kadını kemerle döver... Kafasını duvara vurur. Oğlu yada kızı yandaki karanlık odada uyuyormuşculuk yaparken bu şiddetin suskusu olur... Duvardaki o ses geleceğine uzanan karanlık bir yol olacaktır. Adam öfkesini kustuktan sonra dışarı çıkar... Kontrolsüzlüğünün altında ince ince soluyan sevgi kavramını o kadar siyaha boyamıştır ki bambaşka yüzlerle arar aynalarda. Freud'un dediği gibi çocukluğunun çocuğudur... Ebeveyni yoktur acılarının. Ama acı sahibi bile unutmuştur evveliyatını... Normali budur onun için. Öğretilen şiddet budur... Dışarı çıkar adam. Arkadaşlarıyla buluşur. Bir araçla gezmeye başlarlar. 2 bisikletli görürler. Biskletlilerden biri bayandır. Yaklaşır ve camı açar...
Bu hayal ürünü bir hikayedir arkadaşlar. amaç birilerini aklamak değil, yaptığı hatayı haklı çıkarmak da değil.
Böyle durumlarda en azından size saygısızlık eden yada sizi rahatsız eden araçların plakalarını alarak suç duyurusunda bulunun. Hukusal yaptırımı var mı bilmem, ancak yaptığı şeyin bir karşılığı olabileceği hissi uyandırır. Dövedebilirsiniz. Ama şahsi görüşüm şiddetle ilerlediğiniz yolun kendisidir bu insanlar. Bir sonraki eylemlerini daha öfkeli gerçekleştirmelerine sebep olur. Böyle bir sebep ile ifade vermek üzere karakoldan çağırılmış bir insanın, aracından böyle bir şey yapılmasına izin vermiş sürücünün, yolcunun herkimse artık, bir sonraki yolculuğunda daha rahat olabileceğini kim iddia edebilir.
Sevgiler