Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Kanal İstanbul

Bu başlıkta daha önce de yazmıştım, geçecek gemilerden bu miktarlarda ücret almak hayalden bile öte. Bu hesabı kim yapmış bilmiyorum ama Zafer Havalimanı'na senede 1,3 milyon yolcu hesabını yapan ile aynı kişi olduğundan şüpheleniyorum.

Bir veya iki gün erken varabilmek için yüzbinlerce dolarlık geçiş ücreti verecek gemi sayısı çok çok az olacaktır, onlar da daha ucuz olacağı için değil acele ulaştırması gereken yükü olduğu için. Boğazlardan geçen en büyük gemilerin maliyeti günlük 120 bin dolar olabilir, ama bunun yarıdan fazlası yakıttır, durduğu yerde günlük maliyeti 120 bin dolar olan gemi yok gibi bir şey, olanlar da bizim boğazlarımızdan geçmiyorlar.

Bakın geçen sene yakıt fiyatları düştüğünde Süveyş kanalının 500 bin dolar civarındaki ücretini ödememek için yolu 6-7 bin kilometre (ve 8-10 gün) uzatıp Afrika'nın etrafından dolanan gemiler vardı:
(link)
Bunlar 270 metrelik Suezmax denen gemiler (Süveyş'i kapatan Evergreen gibi). Türk boğazlarından geçen gemilerin sadece %10'u 200 metreden büyük gemiler.

Son olarak: mevcut durumda gemiler boğazdan bedelsiz geçmiyorlar. Tonajlarına göre fener, tahlisiye ve patente ücreti ödüyorlar. Bu ücretler 80'lerin başında altın franktan amerikan dolarına çevrildiği için çok cüzi kalmış durumdalar ama bunları arttırmak, gemileri kanaldan geçmeye zorlamaktan daha kolay olacaktır.



Zafer Havalimanındann geçecek yolcu sayısı doğru verilmiş. Aylık ortalama 120 bin yolcu ile yıllık hedef gayet rahat karşılanabiliyor.

Muhtemelen bunu yazmanızdaki amaç 1.3 milyon garanti edilmesine karşı kullanan yolcu sayısının 4 haneyi geçmemesi nedeni ile bedelin kamu tarafından karşılandığı iddiasıdır. O olay öyle değil. Sözkonusu sözleşmedeki "Mücbir sebeplerle azalan yolcu trafiği" bedelleri kamu tarafından ödenmiyor. Öncelikle bu konuyu açıklığa kavuşturalım.

İkincisi , 10 milyar ₺ yıllık olarak geçen gemi sayısı göz önüne alınarak belirlenen bir tutar. Bu tutarın aslında 18 milyar ₺ olduğu da söylendi ama beklentiyi reel çerçeveye çekmek için bu tutar belirlendi hedef olarak.

Üçüncüsü eğer bir alternatif varsa, pazar hakimiyetini kaybetmemek için zaman kaybından kaçmak amacıyla normalinden daha fazla ücret ödeyerek alternatif geçitlerden geçen ticari gemiler de hiç azımsanmayacak kadar fazla. Kerç boğazı buna en güzel örnek.

Gemilerin ebatları konusunda yukarıda konunun içinden olan bir arkadaş tarafından farklı bir beyan geldi. Eski tip gemilerin artık çok fazla kullanılmadığı ile alakalıydı bu beyan. Eğer onun dedikleri doğruysa, sizin bilginiz eksik ya da yanlış. Sizin dediğiniz doğruysa, onun verdiği bilgiler eksik ya da yanlış. Kullanılan gemilerin boyut ve tonajları hakkında bilgim olmadığı için bir şey diyemiyorum ben.

Gemilerin boğazdan bedelsiz geçmediğini zaten biliyoruz. Bu bedel sadece klavuzluk ücreti için alınan bedeldir. Toplasanız gemi başına 40-50 bin doları geçmez. Ama panama kanalının ortalama geçiş üccreti 180 bin dolar, süveyşin 300 binlerin üzerinde. 40-50 bin dolar gemilerin taşıdığı riskin %1i bile değil. Neden daha fazlasını almayalım?
@imamyakali kardeşim sizin nezdinizde tüm arkadaşların bilgilenmesi açısından;
25 sene İst .Ç.kale ve Liman pilotta (klavuzluk istasyonları) çalışmış ve ilk trafik kontrol sistemi (vts)
inde eğitim verip yapılandırmada etkin görev alan bir kişi olarak,boğazlardaki geçiş sistemini bilmeden,afaki bilgilerle yorum yapmak bizi sorunun kaynağına götürmez.

Tüm samimiyetimle söylüyorum; Kanal İstanbul köprüler gibi kara delik olur bizim için.
Bu konuda merak edilenler olursa, her türlü bilgiyi sunarım.
Herkese kolay gelsin..
Aydınlanmak isteriz ,buyrun başlayabilirsiniz. Süreç nasıl işliyor, boğazların gemi geçiş geliri diğer geçiş noktalarına görenneden bu kadar az ? Hep merak etmişimdir olayın aslını astarını.
 
Scudo
Muazzam bilgiler 🤔

Benim bildiğim kadarı ile montrö çerçevesinde sadece ve sadece klavuz ücreti alabiliyoruz. Gemilerin içeriğini denetleyemiyoruz ve içeriği ya da tonajı ile orantılı olarak bir ücret talep edemiyoruz.

Bir de boğazlar için tehlike oluşturan bir husus var. Siz daha iyi bilirsiniz, sizden öğrenmek daha iyi olur bunu;

Boğazların şekli sebebi ile 30 küsür kilometreyi geçene kadar bu kadar kısa mesafe için oldukça fazla kabul edilebilecek manevra gerektiği ve bunun özellikle kuvvetli dip akıntılarından dolayı çok zorlaştığı söyleniyor. Boğazlara nazaran daha düz bir rotaya sahip olduğu için de kanalın boğazlara göre daha yararlı olacağı söyleniyor. Bu konudaki fikrinizi merak ettim.

Bir de mevcut projedeki fiziksel özelliklerin max. 350 metre boyutundaki gemiler için uygun olduğu yazıyor. Şuan aktif olan gemiler arasında bu boyutu aşan gemi yüzdesi takribi kaçtır 🤔

Yani yapmışken biraz ileriyi düşünüp gelişen teknolojiyle beraber artan gemi uzunluğunu da düşünerek en azından 500-600 metreye uygun yapsalardı bari.
Ücret tonaj üzerinden alınıyor ondan eminim, romorkör ücretleri de gemiye yansıtılıyor.

Tam bilmiyorum ama sanırım tankerler içeriği bildiriyorlardı ama her gemi bildirmiyordur büyük ihtimalle. Zaten yükün içeriğini bilmenin faydası yok. Bir şüphe varsa güvenlik güçleri geminin bağlı olduğu bayrak devletine bildirip operasyon yapabiliyorlar. Deniz hukuku ve bağlı oldukları sözleşmeler gerçekten çok mükemmeller. Ve herkes uyuyor bu kurallara. Kirlilik, tehlikeli yük, boğaz geçişleri vs. riskli her alanda sürekli olarak kararlar alıp iyileştirmeler yapıyorlar. Ben dersi alırken. Dünyayi Uluslarası Denizcilik Örğütü yönetse diyordum hep çünkü sorunu görüyorlar ve çözümü üretiyorlar.

Karadeniz'in sürekli olarak nehirlerle beslenmesi ve su yoğunluğunun düşük olması sebebiyle boğazda sürekli olarak güney yönüne akıntı var. Yoğunluk farkından dolayı Marmara'daki su da dipten Karadeniz'e akmaya çalışıyor. Karşıt akıntılar birbirlerini biraz sönümlüyorlar ama genelde 3-4 knot, rüzgarlı havalarda 7-8 knot oluyor akıntı hızı. Kanal dar ve karşıt akıntı olamayacak kadar az derinliğe sahip. Ortalama akıntı hızının 10 knot olacağı düşünülüyor. Rüzgar durumunda ne olur bilmiyorum ama 10 knot akıntı hızı boğaz geçişi için ciddi bir hız çoğu gemi için.

Tehlike her zaman var. Gemilerde normalde vardiya usulü çalışılıyor ama boğaz geçişlerinde tüm personel görev yerinde oluyor bir sorun olursa diye. Gemilerde ana makine hariç her makinenin yedeği var. Dümen (2 pompanın 2si de bozulması gerekir) veya ana makinede bir arıza olmadığı sürece boğaz geçişlerinde bir sorun olmaz genelde. Büyük gemiler genelde kılavuz alıyorlar zaten sorun olursa diye. Tankerlerin gece geçiş yapması yasak ve tam sınırını bilmiyorum ama 2 veya 3 tane romorkör oluyor yanlarında. Geçenlerde boğazda ana makinesi arızalanan bir gemiye romorkör yetişti. 250 metrelik kanalda gemi arıza yaparsa 1 dakika içerisinde yardım gelmezse kaza riski çok yüksek olur. Gemilerin durması çok yavaş oluyor.

Boy konusunda ise 350 metrelik 17-18 metre draftlı gemiler var. Bazı gemiler geçebilirler ama tercih ederler mi bilemiyorum. Tankerlerin ise draftları oldukça yüksek oluyor. Aframax sınıfında boy 245m draft 20m Suezmax sınıfında boy 285m draft 23 m, VLCC sınıfında boy 330m draft 28m, ULCC sınıfına boy 415m draft 35m. Kanalın derinliği çed raparunda 20.5 metre görünüyor. Kanala kum vs dolmasını geçiyorum aframax sınıfı bile trim (boyuna meyil) yapsa dibe vurur. Risk sınıfındaki gemilerin çoğu kullanamayacak burayı.
 
Zafer Havalimanındann geçecek yolcu sayısı doğru verilmiş. Aylık ortalama 120 bin yolcu ile yıllık hedef gayet rahat karşılanabiliyor.
Aylık 120 bin yolcu Kütahya için makul bir tahmin yani? Günde ortalama 4000 kişi ediyor; bir Boeing 737'nin yaklaşık 200 yolcu aldığını düşünürsek, günde 10 dolu uçağın gelmesi ve gene dolu dönmesi lazım. Karşılaştırma için söylüyorum: nüfusu Kütahya'nın 4 katı, ekonomisi daha gelişmiş olan Kayseri'ye o kadar uçak gelip gidiyor. Üstelik Kayseri İstanbul ve İzmir'e çok daha uzak.

Muhtemelen bunu yazmanızdaki amaç 1.3 milyon garanti edilmesine karşı kullanan yolcu sayısının 4 haneyi geçmemesi nedeni ile bedelin kamu tarafından karşılandığı iddiasıdır. O olay öyle değil. Sözkonusu sözleşmedeki "Mücbir sebeplerle azalan yolcu trafiği" bedelleri kamu tarafından ödenmiyor. Öncelikle bu konuyu açıklığa kavuşturalım.

Benim bildiğim Zafer Havalimanı'nın yolcu garantisi ücretleri çatır çatır ödeniyor. Ödenmediğine dair kanıtınız varsa paylaşın lütfen.

Gemilerin ebatları konusunda yukarıda konunun içinden olan bir arkadaş tarafından farklı bir beyan geldi. Eski tip gemilerin artık çok fazla kullanılmadığı ile alakalıydı bu beyan. Eğer onun dedikleri doğruysa, sizin bilginiz eksik ya da yanlış. Sizin dediğiniz doğruysa, onun verdiği bilgiler eksik ya da yanlış. Kullanılan gemilerin boyut ve tonajları hakkında bilgim olmadığı için bir şey diyemiyorum ben.
Ben denizci arkadaşın söylediği ile çelişen bir şey söylemedim. Onun dediği: daha ekonomik olduğu için daha büyük gemi kullanma trendi var. Benim dediğim: İstanbul ve Çanakkale boğazlarından geçen gemiler büyük gemiler değiller.

Gemilerin boğazdan bedelsiz geçmediğini zaten biliyoruz. Bu bedel sadece klavuzluk ücreti için alınan bedeldir. Toplasanız gemi başına 40-50 bin doları geçmez. Ama panama kanalının ortalama geçiş üccreti 180 bin dolar, süveyşin 300 binlerin üzerinde. 40-50 bin dolar gemilerin taşıdığı riskin %1i bile değil. Neden daha fazlasını almayalım?
Süveyş kanalını veya Panama'yı kullanmayan gemi, yolunu 5-6 bin kilometre uzatmak zorunda. Bu gemiler yelkenli olmadıkları için çok ciddi maliyet getiriyor (günde 200 ton yakıt harcayan gemiler var) ve armatörler kanala para veriyorlar. Kanal İstanbul'un 50 kilometre ötesinde ise doğal boğaz var; Afrika'yı dolaşmamak için Süveyş'e 500 bin dolar veren gemi, boğaz girişinde 2 gün beklememek için en fazla 50 bin dolar verir. 500 TEU'lik ufak konteyner gemisi 10 bin dolar bile vermez.

Kanaldan senede 10 bin gemi geçse, bunlardan fazladan ortalama 10'ar bin dolar alınsa, senede 100 milyon dolar eder, senelik 10 milyar lira tahmininin 10'da biri bile değil.
 
Aylık 120 bin yolcu Kütahya için makul bir tahmin yani? Günde ortalama 4000 kişi ediyor; bir Boeing 737'nin yaklaşık 200 yolcu aldığını düşünürsek, günde 10 dolu uçağın gelmesi ve gene dolu dönmesi lazım. Karşılaştırma için söylüyorum: nüfusu Kütahya'nın 4 katı, ekonomisi daha gelişmiş olan Kayseri'ye o kadar uçak gelip gidiyor. Üstelik Kayseri İstanbul ve İzmir'e çok daha uzak.



Benim bildiğim Zafer Havalimanı'nın yolcu garantisi ücretleri çatır çatır ödeniyor. Ödenmediğine dair kanıtınız varsa paylaşın lütfen.


Ben denizci arkadaşın söylediği ile çelişen bir şey söylemedim. Onun dediği: daha ekonomik olduğu için daha büyük gemi kullanma trendi var. Benim dediğim: İstanbul ve Çanakkale boğazlarından geçen gemiler büyük gemiler değiller.


Süveyş kanalını veya Panama'yı kullanmayan gemi, yolunu 5-6 bin kilometre uzatmak zorunda. Bu gemiler yelkenli olmadıkları için çok ciddi maliyet getiriyor (günde 200 ton yakıt harcayan gemiler var) ve armatörler kanala para veriyorlar. Kanal İstanbul'un 50 kilometre ötesinde ise doğal boğaz var; Afrika'yı dolaşmamak için Süveyş'e 500 bin dolar veren gemi, boğaz girişinde 2 gün beklememek için en fazla 50 bin dolar verir. 500 TEU'lik ufak konteyner gemisi 10 bin dolar bile vermez.

Kanaldan senede 10 bin gemi geçse, bunlardan fazladan ortalama 10'ar bin dolar alınsa, senede 100 milyon dolar eder, senelik 10 milyar lira tahmininin 10'da biri bile değil.
Peki 😄

Yapıldıktan ve çalışmaya başladıktan sonra konuyu hortlatır, geçmişi bi yâd ederiz.
 
  • Beğen
Tepkiler: SerdarCYCoo2Bursa
Hiç kimse, kanal kazısından çıkacak toprakla marmara denizine koskocaman ada yapılacak ondan bahsetmiyor.
 
kanal madem boğaz trafinin bu kadar rahatlatacak ve para kazandıracak... neden 1 tane yapıyoruz ki... yapmışken 3-5 tane yapalım, hatta bi kaç tane de çanakkale tarafına yapalım...

yırttık abicim yırttık...
 
Hiç kimse, kanal kazısından çıkacak toprakla marmara denizine koskocaman ada yapılacak ondan bahsetmiyor.
Bence oradan çıkan toprakla çanak, çömlek, testi yapılıp satılır para kazanılır. 😁😁Âlemsiniz.
Bence ülkeyi baklava dilimi gibi kanal yapalım. Akdenizi, Karadenizi adaya boğalım hem yunanistanla ada krizide biter adalar ülkesi oluruz😳
 
Bence oradan çıkan toprakla çanak, çömlek, testi yapılıp satılır para kazanılır. 😁😁Âlemsiniz.
Bence ülkeyi baklava dilimi gibi kanal yapalım. Akdenizi, Karadenizi adaya boğalım hem yunanistanla ada krizide biter adalar ülkesi oluruz😳
Fena fikir değil. Ankarada herşey var deniz yok. Bunu ben bir fısıltı gastesiyle yayayım ortamlara. Olur mu olur, kıbrısı mersine dolgu ile bağlarız.
 
kanal madem boğaz trafinin bu kadar rahatlatacak ve para kazandıracak... neden 1 tane yapıyoruz ki... yapmışken 3-5 tane yapalım, hatta bi kaç tane de çanakkale tarafına yapalım...

yırttık abicim yırttık...

Haklısınız, vallaha çok güldüm.. Mizah anlayışınız çok iyi.. 🤣 Yapmışken kanal Türkiye projesi gelsin mi?? Ne dersiniz? Bence kafasına yatar reis in, tayyüb ül ümmet in.. Ona yakışır yani.. Çok şık olur.. Tüm Türkiye ay yıldızlı şeklinde Akdeniz Karadeniz ege ve Marmara birbirine bağlansın.. El atmışken.. Böyle büyük bir proje yanında kanal İstanbul Su hortumu kalır.. Yaparsa ak parti yapar.. Siz konuşun daha.. 🤣
 
Dostum seni çok iyi anlıyorum ama sen yine de kimseye sinirlenme. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'ydu sanırım, bir söz söylemişti; " Mecliste yaka paca birbirine giren, olmadık hakaretleri eden vekillerin yemek molasındaki hallerini görseydiniz siyaset için asla kimsenin kalbini kırmazdınız."

Evet, oturup konuşmalıyız. Fikrimizi beyan etmeliyiz ama sırf bizim gibi düşünmüyor diye onlara hakaret edemeyiz. Bize hakaret edenler çok fazla dediğin gibi ama onlar öyle dedi diye benim dünya görüşümde bir daralma da olmadı, zekamda gerileme de olmadı. Aksine insanlar arasındaki bazı sınırları çok daha kalın çizgilerle çizme imkanı sundu.

Varsın hakaret etsinler, varsın fikirlerini beyan edebilecekleri kelime hazineleri tükenince argoya başvursunlar.. He deyip geçmek lazım bu gibi durumlarda. Zamanında ben de sinirleniyordum ama emin ol bir işe yaramıyor..
Modelin kalitesini, mesajlardan takip ediyorsundur. Kendileriyle konuşup anlaşma konusundaki gayretkâr iyimserliğine saygı duyuyorum. Ama şunu aklından çıkarma, onlar sana bir milim dahi yaklaşmayacak. Bu kendilerine has tavırlar asla değişmeyecek. Ayrışmışız ayrışacağımız kadar. Bundan sonra saklı gizli yok. Bu model, 2013'ten beri tüm kartlarını açık oynuyor ve psikolojik harp ile senin gardını yıkmaya çalışıyor. Kullandıkları saldırgan, kibirli, alaycı, ve sürekli itham eden dile dikkat et. Bu dil gitgide üç noktaların diline evrildi. Sürekli "diktatör" dediler. Sürekli "hırsız" dediler. Sürekli "Suriye'de ne işimiz var" dediler. Özellikle genç beyinlere bir şeyleri kazımak için. Sürekli, bıkmadan tekrarladılar. Neden? Sen akademisyensin, bu davranışın altını bir araştır. Şimdi sen bunlarla anlaşabileceğini düşünüyorsun. Kardeşim bunlar hâlâ Gezi teröründe otobüs, ambulans yakışlarını kutsuyorlar. Yaptırmak istemedikleri şey taaa o gün kızıl sarı bayraklar altında kameralara okudukları listenin içinde. Şimdi belediye ellerinde. O belediye otobüslerini bugün yakabilirler mi sence? Hayır. Çünkü o gün o otobüsler ak partili belediyeye zimmetliydi. Bugün kendi adamlarına zimmetli. Böyle de tutarlı modeldir bunlar. Sorgulayan, eğitimli, vatanseveriz diye geçinirler. Sizin gibi biatçı, cihatçı, makarnacı, menfaatçi, tecavüzcü değiliz derler. Sonra barajı geçip meclise girsin diye teröristlere oy verirler. Partilerinin teşkilatları tecavüz vakalarıyla inler, bunlar, "aman bu çomarlara malzeme vermeyin" diye üstünü örtmeye çalışır. Seçtikleri vekiller mecliste "CHP içinde tabii tecavüz olacak, sizin yüzünüzden" der, bunlar alkışlar. Yerlerinden bir milim oynamaz, "lan biz ne yapıyoruz" diye bir kere sorgulamalar O yüzden cumhurbaşkanımızın bunlara yaklaşımı en doğrusu. En doğru olanı yapıyor. İnan.
 
Son düzenleme:
Çok iyi çok süper olur diyen dostlarımız, kanal çevresinin araplara satılmış olmasına ne diyorlar acaba?
Veya, şu an bile normal şartlarda 40 dakikada geçilen Küçükçekmece trafiğinin kanal sonrası ne şekilde olacağına ne diyorlar?
Veya İstanbul'un yarısı, büyük bir depremde yıkılma riskiyle karşı karşıyayken, memleketin kasasında olmayan paraları kanala akıtmak konusunda ne düşünüyorlar?
 
@imamyakali kardeşim;

Malumunuz İst boğazı Montrö Boğazlar Sözleşmesi nedeni ile ihtiyari sahadır.

Transit gemilerin isteği dışında klavuz kpt alma zorunluluğu yoktur.

Türk boğazlarında,Klavuz kaptan isteyen transit gemilerin dışında ,bizim 'mecburcu''(pilotage compulsory) diye adlandırılmış olduğumuz gemilere pilotaj hizmeti verilir.


Mecburcu ibaresi,ister kuzeyden veya güneyden gelsin,Marmara içinde herhangi bir limana gelen ve Marmara içinde bir limandan kalkan gemiler için kullanılır.


Mecburculuk , seneler içinde devlete
gelir getirmesi açısından geliştirilen ve Montrö'de yer almayan' bir arkadan dolanma'yöntemidir. (müspet anlamda kullandım)
İŞLEYİŞ:
Türk boğazlarında geçmek İsteyen gemiler; acenteleri vasıtası ile gemi tip ve tonajına göre( özel geçişe tabi gemiler için ayrı planlama yapılır) 24 (KURU YÜK) veya 48 saat(TANKER) önce Sp1 raporunu Trafik kontrol istasyolarına gönderir.
Gemi özel geçişe tabi ise liman başkanlığında, trafik kontrol merkezi ve klavuz kpt'lardan oluşan bir kurul tarafından geçiş şartları planlanır.
(Boy,draft, airdraft,makina arızası,sürat, vs gibi kıstaslar özel geçişe tabi gemi sınıfını belirler)
SP1'de (SEYİR PLANI 1) boy, groston ,geldigi gittiği liman, taşıdığı yük, gemi kaptanının adı,acentesi,groston ,boy sürat,geminin her hangi bir yetersizliğinin olup olmadığı , klavuzluk hizmeti isteği Türk boğazlarına yaklaşma zamanını gibi detaylar belirtilir.

Kılavuzluk hizmeti isteyen gemiler için geçiş planı , trafik kontrol merkezi ve klavuzluk istasyonları tarafından planlanır.
Transit geçiş yapacak gemilerin giriş planlaması isr trafik kontrol merkezlerince yapılır.
İst boğazında konvoy,Ç.kale boğazında karşılıklı trafik sistemi işlemektedir.

SP 2 PLANI geminin trafik kontrol sistemi ile ilk vhf temasıdır.Sp2 teması kuran gemi planlamaya dahil edilir ve trafik akışına göre giriş saati verilir.
Yazıılı bir kural olmasada,planlamada klavuz hizmeti alacak gemilere geçiş önceliği verilir.( klavuz almaya özendirmek)

İst boğazı özelinde konuşursak, konvoy sistemine göre trafik güneyden akacak ise kuzeyden trafik kapatılır.
Konvoy planlamasına dahil edilen gemiler giriş saatleri için en az sekiz saat önceden vhf kanalı ile bilgilendilir.
Tüm konvoy geçiş saati kuzeyde veya güneyde bekleyen 200 mt üstü tanker veya özel geçişe tabi gemilerin durumuna göre düzenlenir.(200 mt üstü tankerler ve özel geçişe tabi gemilerin gün ışığı saatleri içinde geçiş yapma zorunluluğu vardır.)

Örneğin güney yönlü trafikte, 200 mt üstü tanker geçişini bitirmeden ikinci bir 200 mt üstü tanker boğaza alınmaz.(genelde 1,5 saat ara ile planlanır)
Konvoy sisteminde her gemi tipine göre belli aralıklar ile giriş yapar.(genel bir cümle kurdum ,detaya girmek istemedim)

Şimdi gerçeklere gelelim.
Klavuzluk ücretlerini devlet belirler gücünüz var ise istediğniz ücret tarifesini uygularsınız.
Sizin paylaşımınızdan;
"Gemilerin boğazdan bedelsiz geçmediğini zaten biliyoruz. Bu bedel sadece klavuzluk ücreti için alınan bedeldir. Toplasanız gemi başına 40-50 bin doları geçmez. Ama panama kanalının ortalama geçiş üccreti 180 bin dolar, süveyşin 300 binlerin üzerinde. 40-50 bin dolar gemilerin taşıdığı riskin %1i bile değil. Neden daha fazlasını almayalım?""

Devletin elini kolunu tutanmı var?
(sizin paylaşımınıza karşılık olarak yazmadım)
Klavuzluk ve fenerler hizmetini şu kadar yaptım dersin olur biter.

Olurmu acaba..?
Olabilse idi niye yapılmadı..?




Unutmayalım,İst boğazına güneyden veya kuzeyden gelen her gemi için dolaylı olarak Rusya ile karşı karşıya gelirsiniz.

Türk boğazlarından geçen Rus gemileri veya başka bayrakta çalışan Rus kaptanlar mecburcu olmadıkça boğazlarda klavuzluk hizmeti almazlar.(Gemi sahibinin ve gemiyi sigortalayan şirketin zorunlu isteği dışında)
Hele Ç.kale'de durum daha vahimdir.

Boğazlar tehlikedemidir.?
Evet ...Standartlarını gerçek anlamda senin belirlediğin gemileri geçirebilecek gücün var ise tehlike en aza iner...Bu kadar basit.

En önemli konu ise; yapılması planlanan bu kanlalda klavuzluk hizmeti verecek klavuz kaptanların görüşü..?

Kanalın paylaşılan fiziksel özelliklerine göre, bazı kesimlerin umduğu asıl hasılatı getirecek büyük tonajdaki gemilerin geçeceğini düşünmek(panamax suezmax terimlerinin nereden geldiği ) veya sadece fener parasını ödemek varken neden kanal İstanbul'u kullanmayı tercih edeceğinin açıklanması lazım.
Möntrö gereği; Karadenizde limanı olan ülkeler dışındaki güçlerin askeri gemileri, 15 günden fazla kalamaz.
Bu statü dışındaki bir kanaldan geçen askeri gemiler için Rusya ile karşı karşıya gelirsiniz.ve Montrö'yü bypass etmiş olursunuz.
Romanyanın ve Ukraynanın batı ile yakınlaşmasına Rusların verdiği ve vereceği tepkiyi unutmayalım.
Gene şovenist söylemlerle yürürüm dersiniz.Ama dünya düzeninin sert yüzünü bir kez daha görürsünüz ..

Kanal İstanbul yapılırmı.?
Yapılır veya yapılmaz...
Yapılır ise,yeni bir sorun yumağı ve kara deliğimiz olacaktır..

Yazım ve anlam hataları oldu ise affola..
 
Son düzenleme:
Kanal İstanbul zenginlik getirecek.
Devletin gelirleri artacak.

Demokratik,sosyal, hukuk devleti ekonomik büyümenin ve kalkınmanın temel unsurudur.
Refahın mümkün olabilecek şekilde en dengeli dağıldığı, siyasetin finansmanının zenginler tarafından sağlanmadığı, ülkedeki üç beş zenginin ülkeyi köşeye kıstırıp sömürmediği, devlet kademelerinde israfın olmadığı, liyakatın çok düzgün işlediği, hukukun üstünlüğünün olduğu, şeffaf, yönetimin denetlenebildiği bizimki gibi ülkelerde zenginlikten hepimiz faydalanacağız. Zenginlikten korkmayın. Zenginlik hepimize adaletli dağılacak,zengin daha fazla zengin edilmeyecek, elde edilen devlet gelirleri bu kadar devlet denetleme mekanizmasının olduğu bir ülkede çarçur mu edilecek sanıyorsunuz.
Eğer ki bu dediklerim olmasaydı Kanal İstanbulu istemeyebilirdiniz.
Hala daha istemiyorsanız kusura bakmayın ama siz servet düşmanı hasetlersiniz.Yoksa siz dış minnaklar mısınız?
 
Peki 😄

Yapıldıktan ve çalışmaya başladıktan sonra konuyu hortlatır, geçmişi bi yâd ederiz.

Öyle yani.. Ne kadar saçma, ne kadar anlamsız, ne kadar verimsiz, ne kadar rantabl olmayan bir proje de olsa, geriye dönülmez bir şekilde illa yapılır (çünkü bir iktidarın hatta tek bir kişinin anlamsız bir inadına bindi ve o ol derse olur mutlaka) ve çalışmaya başladıktan sonra konuyu hortlatırız diyorsunuz.

O arada çok geç olmuş, doğa mahvolmuş, kasasında beş kuruş parası kalmamış ülke maddi olarak batmış falan umrunuzda değil.

Peki :D
 
Şimdi durum şöyle;

Sizin yazdıklarınızdan anladığım kadarı ile alım gücünüzün azalması ve bunu artırmaya yönelik bir çalışma yapılması yerine Kanal İstanbul gibi 75 milyar ₺ maliyetli bir kanalın yapılması mantıksız geliyor. Tabi ki bunun yanına jeolojik ve ekolojik bir takım etkiye sebep olacağı iddiaları da iliştirilip neden yapılmaması gerektiği destekleniyor.

Bunların hepsini anlıyoruz biz zaten. Bu iddia ve gerekçelere karşılık olarak bizler saygı duyuyoruz. Duymak zorundayız da. Ama sizin için öncelik olan ekonomik alım gücünün bizim açımızdan öncelik olmadığını dile getirdiğimizde hakaretler küfürler havada uçuşuyor.

Bu proje yapıldığı zaman yıllık gelirinin 10 milyar ₺ olması bekleniyor. Bu tutar mevcut durumda her yıl bizim kaybettiğimiz muhtemel gelirler hanesine yazılıyor.
Burada o gelirin varsayım olduğunu dile getirebilirsiniz.
Bunun yersiz bir korku olduğunun kanıtı yakın zamanda panama kanalını tıkayan gemi olayında gördük.

Evergreen gemisinin kanalı tıkadığı her gün küresel ekonomi 10 milyar dolar $ zarara uğradı ve bu sadece gemilerin boğazı geçmek için beklemesinden kaynaklandı. Bugün bizim boğazlarımızdan geçmek için günlerce sıra bekleyen gemilerin en küçüğünün sadece beklediği için günlük kira kaybı 100 bin $ civarında. Alternatif ve daha güvenli bir yol sunduğunuzda geçiş ücretini ödeyip geçenlerin oranı %65 lere varıyor. Alternatif geçiş için ödenecek para küresel ticarette beklemeden kaynaklı kayıpların yanında çok daha az oldupu için taşımacılık yapan işletmelerce kolayca gözden çıkarılabiliyor.


İşin jeolojik boyutuna gelince, İBB Başkanı sayın İmamoğlu depremi ve tektonik faaliyetleri kesinlikle etkiler dedi. Bir kaç dakika sonra yer bilimci olan kendisinin de bilgisine ve bilim insanlığına büyük hayranlık duyduğu bir bilim insanı yayına bağlanıp " asla tetiklemez, alakası bile olmaz " dedi. Bunun hemen ardından sayın İmamoğlu " Ben tetikler demedim " diye söylem değiştirdi.


Hepsi bir yana, bunlar konuşulur tartışılır ama kimse birbirinin söylediğini anlamaya çalışmıyor. Kafasında bir profil oluşturup onunla savaş moduna giriyor.


Ben organik tarım işletmeciliği okuyorum. Çed raporunu açıp incelediğimde göç yolları hakkındaki çalışmayı ve ekolojik etkiler anlamında alınacağı söylenen önlemleri yetersiz buldum ve bunun düzeltilmesini elbette isterim.

Biz kimsenin gözü kara destekçisi, kimsenin her sözüne inanan ve onu bağnazca savunan kemik takipçisi değiliz. İnsanız, insanca düşünüyoruz ve buna göre karar veriyoruz.

Şimdi yazdığım gerekçelere karşı çıkacak olanlar yine " yok şurada şunu yazmışsın, o öyle değil asıl böyle olacak" " siz bilmiyorsunuz ,en çok biz biliyoruz " minvalinde şeyler yazacaklar, canları sağolsun.


Bu tamamen görüş meselesi. Benim dünya görüşüm, vizyonum ve değerler bütünüm bu projenin yapılması gerektiğini söylüyor. Bu benim fikrim. Aksini iddia edene hakatet etmiyor, haklı olduğu konulara hak veriyorsam aynı saygıyı ben de beklerim. Anlatmak istediğim olay tam olarak buydu. Sağlıcakla kalın.

Dipnot: Kimsenin trollü değilim, eğitim anlamında Türkiye ortalamasının oldukça üzerinde bir akademik geçmişe sahibim, kimseden herhangi bir şeyi savunmam karşılığnda maddi ya da manevi bir karşılık almıyorum, KİMSEYİ BENİM GİBİ DÜŞÜNMÜYOR DİYE HERHANGİ BİR ŞEYLE İTHAM ETMİYORUM ve son olarak hiç bşr sataşmaya cevap vermeyeceğim. Saygılar..
Bak kardeşim:
- Boğaz'ın en dar yeri 650 metre genişliğinde. Yapılacak kanalın en geniş yeri 250 metre genişliğinde.

- Derinliği 25 metre, boğaza göre çok çok sığ, bir geminin suyun altında kalan kısmı 20 metreleri bulabiliyor, en ufak bir kusurda gemi kanalın tabanına oturur.

- Boğazda da öyle yandaş medyada anlatıldığı kadar sıra yok ama tut ki extrem bir durum yaşandı 1-2 gün beklemesi gerekecek. O gemi boğazda 1 gün beklemeyi göze alacak. Boğaz ile kıyaslandığında daracık olan o kanalda en ufak yandan rüzgar esse kendisi veya başka bir gemi yan dönüp kanalı tıkar ve en az 1 haftalık bir kayıp yaşanır, eğer yan dönen kendi gemisiyse bir de onu çıkarttırmak için tonla para ödeyecek. 1-2 gün beklemenin masrafı bunun yanında devede kulak ki zaten boğazda o beklemeler çoğunlukla olmuyor. Olsa bile kimse o riski almak istemez. Belki kanal yapıldıktan sonraki ilk zamanlarda risk alanlar olur ama yaşanacak ilk tıkanmadan sonra sayıları neredeyse 0'a inecek.

- Beleş boğaz dururken kimse parasını verip de daha riskli, daha dar bir kanaldan geçmez.

- Marmara Denizine vereceği ekolojik zararları her yerde söylüyorlar zaten.

- Bu kanala harcanacak parayla daha fazla gelir getirecek birçok şey yapılabilir. Mesela İHA'larımız için Kanada'nın satmak istemediği lensleri üretecek yatırım yapılabilir. Veya savunma sanayimiz için yarıiletken fabrikası kurulup ilerleyen dönemlerde tüketici elektroniği pazarına açılabilir, işlemci, entegre devre vb. ülkemize dışarıdan geliyor. Bu kanal gerçekten ölü yatırım.
 
@imamyakali kardeşim;

Malumunuz İst boğazı Montrö Boğazlar Sözleşmesi nedeni ile ihtiyari sahadır.

Transit gemilerin isteği dışında klavuz kpt alma zorunluluğu yoktur.

Türk boğazlarında,Klavuz kaptan isteyen transit gemilerin dışında ,bizim 'mecburcu''(pilotage compulsory) diye adlandırılmış olduğumuz gemilere pilotaj hizmeti verilir.


Mecburcu ibaresi,ister kuzeyden veya güneyden gelsin,Marmara içinde herhangi bir limana gelen ve Marmara içinde bir limandan kalkan gemiler için kullanılır.


Mecburculuk , seneler içinde devlete
gelir getirmesi açısından geliştirilen ve Montrö'de yer almayan' bir arkadan dolanma'yöntemidir. (müspet anlamda kullandım)
İŞLEYİŞ:
Türk boğazlarında geçmek İsteyen gemiler; acenteleri vasıtası ile gemi tip ve tonajına göre( özel geçişe tabi gemiler için ayrı planlama yapılır) 24 (KURU YÜK) veya 48 saat(TANKER) önce Sp1 raporunu Trafik kontrol istasyolarına gönderir.
Gemi özel geçişe tabi ise liman başkanlığında, trafik kontrol merkezi ve klavuz kpt'lardan oluşan bir kurul tarafından geçiş şartları planlanır.
(Boy,draft, airdraft,makina arızası,sürat, vs gibi kıstaslar özel geçişe tabi gemi sınıfını belirler)
SP1'de (SEYİR PLANI 1) boy, groston ,geldigi gittiği liman, taşıdığı yük, gemi kaptanının adı,acentesi,groston ,boy sürat,geminin her hangi bir yetersizliğinin olup olmadığı , klavuzluk hizmeti isteği Türk boğazlarına yaklaşma zamanını gibi detaylar belirtilir.

Kılavuzluk hizmeti isteyen gemiler için geçiş planı , trafik kontrol merkezi ve klavuzluk istasyonları tarafından planlanır.
Transit geçiş yapacak gemilerin giriş planlaması isr trafik kontrol merkezlerince yapılır.
İst boğazında konvoy,Ç.kale boğazında karşılıklı trafik sistemi işlemektedir.

SP 2 PLANI geminin trafik kontrol sistemi ile ilk vhf temasıdır.Sp2 teması kuran gemi planlamaya dahil edilir ve trafik akışına göre giriş saati verilir.
Yazıılı bir kural olmasada,planlamada klavuz hizmeti alacak gemilere geçiş önceliği verilir.( klavuz almaya özendirmek)

İst boğazı özelinde konuşursak, konvoy sistemine göre trafik güneyden akacak ise kuzeyden trafik kapatılır.
Konvoy planlamasına dahil edilen gemiler giriş saatleri için en az sekiz saat önceden vhf kanalı ile bilgilendilir.
Tüm konvoy geçiş saati kuzeyde veya güneyde bekleyen 200 mt üstü tanker veya özel geçişe tabi gemilerin durumuna göre düzenlenir.(200 mt üstü tankerler ve özel geçişe tabi gemilerin gün ışığı saatleri içinde geçiş yapma zorunluluğu vardır.)

Örneğin güney yönlü trafikte, 200 mt üstü tanker geçişini bitirmeden ikinci bir 2000 mt üstü tanker boğaza alınmaz.(genelde 1,5 saat ara ile planlanır)
Konvoy sisteminde her gemi tipine göre belli aralıklar ile giriş yapar.(genel bir cümle kurdum ,detaya girmek istemedim)

Şimdi gerçeklere gelelim.
Klavuzluk ücretlerini devlet belirler gücünüz var ise istediğniz ücret tarifesini uygularsınız.
Sizin paylaşımınızdan;
"Gemilerin boğazdan bedelsiz geçmediğini zaten biliyoruz. Bu bedel sadece klavuzluk ücreti için alınan bedeldir. Toplasanız gemi başına 40-50 bin doları geçmez. Ama panama kanalının ortalama geçiş üccreti 180 bin dolar, süveyşin 300 binlerin üzerinde. 40-50 bin dolar gemilerin taşıdığı riskin %1i bile değil. Neden daha fazlasını almayalım?""

Devletin elini kolunu tutanmı var?
(sizin paylaşımınıza karşılık olarak yazmadım)
Klavuzluk ve fenerler hizmetini şu kadar yaptım dersin olur biter.

Olurmu acaba..?
Olabilse idi niye yapılmadı..?




Unutmayalım,İst boğazına güneyden veya kuzeyden gelen her gemi için dolaylı olarak Rusya ile karşı karşıya gelirsiniz.

Türk boğazlarından geçen Rus gemileri veya başka bayrakta çalışan Rus kaptanlar mecburcu olmadıkça boğazlarda klavuzluk hizmeti almazlar.(Gemi sahibinin ve gemiyi sigortalayan şirketin zorunlu isteği dışında)
Hele Ç.kale'de durum daha vahimdir.

Boğazlar tehlikedemidir.?
Evet ...Standartlarını gerçek anlamda senin belirlediğin gemileri geçirebilecek gücün var ise tehlike en aza iner...Bu kadar basit.

En önemli konu ise; yapılması planlanan bu kanlalda klavuzluk hizmeti verecek klavuz kaptanların görüşü..?

Kanalın paylaşılan fiziksel özelliklerine göre, bazı kesimlerin umduğu asıl hasılatı getirecek büyük tonajdaki gemilerin geçeceğini düşünmek(panamax suezmax terimlerinin nereden geldiği ) veya sadece fener parasını ödemek varken neden kanal İstanbul'u kullanmayı tercih edeceğinin açıklanması lazım.
Möntrö gereği; Karadenizde limanı olan ülkeler dışındaki güçlerin askeri gemileri, 15 günden fazla kalamaz.
Bu statü dışındaki bir kanaldan geçen askeri gemiler için Rusya ile karşı karşıya gelirsiniz.ve Montrö'yü bypass etmiş olursunuz.
Romanyanın ve Ukraynanın batı ile yakınlaşmasına Rusların verdiği ve vereceği tepkiyi unutmayalım.
Gene şovenist söylemlerle yürürüm dersiniz.Ama dünya düzeninin sert yüzünü bir kez daha görürsünüz ..

Kanal İstanbul yapılırmı.?
Yapılır veya yapılmaz...
Yapılır ise,yeni bir sorun yumağı ve kara deliğimiz olacaktır..

Yazım ve anlam hataları oldu ise affola..
Estağfurullah, çok güzel izah ettiniz. Bunlardan anladığım kadarı ile bu olay sadece ekonomik saiklerle değil, azımsanmayacak bir yüzdeyle askeri ve dış politikayla da doğrudan bağlantılı. Devlet aklı bir çok durumda gerçekten çok sonraları anlaşılabiliyor. Neleri getirip neleri götüreceğini zaman gösterecek.

Detaylı anlatınız için teşekkür ederim 🖐🏻
 
  • Beğen
Tepkiler: Şenol U.
Gerçekten öyle, devlet aklının neticelerini çok sonradan çok daha iyi anlıyoruz. Yanı başımızdaki 2. Dünya savaşı da görmüş avrupa ülkelerrinin refah seviyelerini, adalet mekanizmasını, insan hakları ihlallerini, doğayla olan ilişkilerini kıyaslamak yeterli bu sonradan anlaşılan neticeler için.
 
çok farklı bir çok faydalı yazı okudum her iki taraf bir birinden çok uzakta ve birbirlerini ikna etme şansı maalesef yok.
ancak son yıllarda yapılan projelerin ne kadar matematikten uzak olduğunu hepimiz görüyoruz. hepsini tek tek yazmaya gerek yok.
havaalanları, yollar ve belediyeciliklerde yapılan saçma sapan işler, hepsinin ne kadar hesap verilirlikten uzak olduğunu herhalde aklı başında herkes görüyordur.
fizibilitesi bilim ile herkesi ikna etmeden bu tarz projelerin yapılması ileri de çok büyük vebalı olacaktır. o nedenle tarafsız çalışan bir sürü profosyoel danışmanlık firması var, oturup bi çalıştay yapılmalı.
ben yaptım oldu ile gidersek ileri de çoluğumuz çocuğumuz şuan bizim yaptığımız gibi bizlere küfür edecektir.
yıkımları yada getirileri çok büyük gözüküyor. bunun hesabını nasıl verecekler bu getiri hesapları tutturamazsak?
 
  • Beğen
Tepkiler: SerdarCYCoo2Bursa
Maalesef denizciliği bilmeyen, konuyla ilgili en ufak bilgiye sahip olmayan kişiler o kadar atıp tutmuş ki, müthiş bir bilgi kirliliği var.

Öncelikle boğazlardan geçen gemi sayısı her geçen gün azalırken, yaptıkları hesaplamalarda boğazlardan geçen gemi sayısının her sene artacağına inanıyorlar. İster istemez insanın aklına direk, önümüzde de bir çok örneği bulunan geçiş garantili projeler ve ülkeye verdiği maddi hasarlar geliyor.

Kanal İstanbul'u Suez veya Panama kanalı ile karşılaştırmak tamamen saçmalıktır, bu kanallar gemilerin seferleri haftalarca kısaltırken Kanal İstanbul belki 1 gün bile kısaltmayacaktır ve dibinde alternatif doğal bir boğazın olduğunu söylemeye bile gerek yoktur.

Boğazlardan uğraksız geçen gemilerden sadece kılavuzluk ücreti alınmaz. Fener ve tahlisiye ile sahil sıhhiye ücreti her gemiden tahsil edilir, kılavuzluk ve römork ücretleri verilen hizmete göre alınır. Bu ücretler geminin tonajına göre, taşıdığı yüke göre ve gemi boyuna göre değişiklik gösterir, ufak bir rus nehirci gemisi 1000-2000 USD ödeyerek boğazlardan geçerken, 250 metre boyundaki bir tankerin geçiş ücretleri 70000-80000 USD yi bulur. LNG ve 300 metre üzeri gibi özel geçiş şartlarına tabi gemiler içinse bu tutar 150000-200000 USD lere kadar çıkabiliyor.

Boğazlarda esas tehlikeyi oluşturan gemiler 30-40 yaşında bakımsız, liman devleti kontrollerinden değişik yöntemlerle sıyrılan gemilerdir, bu gemilerin zaten planladıkları ücretleri verip kanaldan geçmesine imkan yoktur, tehlikeli diye bahsedilen büyük tankerler ise sık sık denetime tabi tutulur ve teknik olarak diğer gemilere göre her zaman daha bakımlı ve sorunsuzdur. Ayrıca tehlikeli diye sınıflandırılan LPG / LNG gemileri, 200 metre üzeri tankerler, 250 metre üzeri diğer gemiler bizim uyguladığımız tüzük gereğini boğazlardan eskort römorkör eşliğinde, gündüz saatlerinde ve kılavuz kaptan ile geçiş yapmak zorundadır.

Ayrıca kamuoyunda oluşturulan gibi İstanbul boğazında gemilerin çok uzun süre beklemesi gibi bir durum söz konusu değil, merak edenleriniz varsa kıyı emniyeti sitesinden güncel trafik durumuna bakabilir, ek olarak zorunlu olmasa da gemilerin çoğunlukla kılavuz kaptan aldığını görebilirsiniz.
 
Geri