Cevat_MD
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 20 Aralık 2011
- Mesaj
- 833
- Tepki
- 2.079
- Yaş
- 58
- Şehir
- LÜLEBURGAZ - ÇORLU
- İsim
- Cevat Bayhan
- Başlangıç
- 2011—12
- Bisiklet
- Corratec
- Bisiklet türü
- Dağ bisikleti
@alperr125
Vedat Türkali ile tanışmam "Güven" adlı romanıyla başladı. Arkasından "Bir Gün Tek Başına"yı okudum. "Eski Tüfek" diye tabir edilen zamanının sıkı solcularından. Romanlarında aslında hep kendi hayatından kesitler var. Zaman olarak yakın tarihimizin çeşitli kırılmalarını romanlarında kullanmış. Örneğin "Bir Gün Tek Başına" romanında 27 Mayıs devrimi öncesi dönemi, "Mavi Karanlık" romanında 12 Eylül ihtilali sonrasında kendilerini boşlukta bulan ve Bodrum'a kaçan İstanbullu entellektüelleri anlatır. İnsan bir aşk romanı okuduğunu sanırken aslında arka planda ülkenin çalkantılarını izlemeye başlar. İzleme derken aslında bir senarist olduğu için öyle bir anlatım tekniği kullanır ki, roman sanki bir sinema perdesinde film izler gibi gözünün önünden kayar gider.
"Güven" romanında 40'lı yıllarda Komünist iki gencin o dönemde iliegal olan Türkiye Komünist Partisini arayıp bularak katılma çabalarını anlatır. Romanın iki kahramanından Turgut aslında yazarın kendisidir ama bunu romanda açıklamaz. Ben bu romanı üç kez okudum.
"Tek Kişilik Ölüm" 12 Mart ihtilali sonrası idama mahkum bir üniversitelinin anne ve babasını anlatır. Yine yaşandığı dönem ve olağanüstü bir şekilde sonlanması nedeniyle en sarsıcı romanlarından biridir. O sırada ayrı yaşayan anne ve babanın iç dünyalarını öyle bir anlatır ki kendinizi onların yerinde görmeye başlarsınız.
"Yeşilçam Dedikleri Türkiye" 12 Eylül öncesi sinema piyasasını ve elbete o dönemin Türkiyesini anlatır. Seks filmeri furyasının başlamasıyla ortada kalan sinema emekçileri ve onların mücadelesini okurken satır aralarında ismi değiştirilerek lanse edilmiş o dönemin film yıldızları kimmiş diye düşünüyorsunuz. Burada spoiler vermek istemiyorum. Okuyan kendisi tahmin etsin.
"Fatmagül'ün Suçu Ne" adlı senaryosu onun senarist kişiliğinin zirvesidir. Sinema da onlarca filmin senaryosunu yazmıştır ve bu senarist kimliği romanlarına hep olumlu olarak yansımıştır.
Bir yönüyle de bir İstanbul yazarıdır. Tüm romanlarında sahne hep istanbu'un sokaklarına, caddelerine, meydanlarına kurulmuştur. Kendisi her ne kadar ben şair değilim dese de "Bekle Bizi İstanbul" şiiri bence İstanbul için yazılan en güzel şiirlerden biridir.
Son dönemde siyasi anlamda oldukça sivri çıkışlar yapıp belli bir kesimi karşısına aldı ama bu Vedat Türkali'nin romancılığından hiç bir şey eksiltmedi benim gözümde. Bu nedenle en azından bir kitabını okumanızı öneririm. Zaten benim gibi etkilenirseniz gerisi gelecektir.
İyi okumalar.
Vedat Türkali ile tanışmam "Güven" adlı romanıyla başladı. Arkasından "Bir Gün Tek Başına"yı okudum. "Eski Tüfek" diye tabir edilen zamanının sıkı solcularından. Romanlarında aslında hep kendi hayatından kesitler var. Zaman olarak yakın tarihimizin çeşitli kırılmalarını romanlarında kullanmış. Örneğin "Bir Gün Tek Başına" romanında 27 Mayıs devrimi öncesi dönemi, "Mavi Karanlık" romanında 12 Eylül ihtilali sonrasında kendilerini boşlukta bulan ve Bodrum'a kaçan İstanbullu entellektüelleri anlatır. İnsan bir aşk romanı okuduğunu sanırken aslında arka planda ülkenin çalkantılarını izlemeye başlar. İzleme derken aslında bir senarist olduğu için öyle bir anlatım tekniği kullanır ki, roman sanki bir sinema perdesinde film izler gibi gözünün önünden kayar gider.
"Güven" romanında 40'lı yıllarda Komünist iki gencin o dönemde iliegal olan Türkiye Komünist Partisini arayıp bularak katılma çabalarını anlatır. Romanın iki kahramanından Turgut aslında yazarın kendisidir ama bunu romanda açıklamaz. Ben bu romanı üç kez okudum.
"Tek Kişilik Ölüm" 12 Mart ihtilali sonrası idama mahkum bir üniversitelinin anne ve babasını anlatır. Yine yaşandığı dönem ve olağanüstü bir şekilde sonlanması nedeniyle en sarsıcı romanlarından biridir. O sırada ayrı yaşayan anne ve babanın iç dünyalarını öyle bir anlatır ki kendinizi onların yerinde görmeye başlarsınız.
"Yeşilçam Dedikleri Türkiye" 12 Eylül öncesi sinema piyasasını ve elbete o dönemin Türkiyesini anlatır. Seks filmeri furyasının başlamasıyla ortada kalan sinema emekçileri ve onların mücadelesini okurken satır aralarında ismi değiştirilerek lanse edilmiş o dönemin film yıldızları kimmiş diye düşünüyorsunuz. Burada spoiler vermek istemiyorum. Okuyan kendisi tahmin etsin.
"Fatmagül'ün Suçu Ne" adlı senaryosu onun senarist kişiliğinin zirvesidir. Sinema da onlarca filmin senaryosunu yazmıştır ve bu senarist kimliği romanlarına hep olumlu olarak yansımıştır.
Bir yönüyle de bir İstanbul yazarıdır. Tüm romanlarında sahne hep istanbu'un sokaklarına, caddelerine, meydanlarına kurulmuştur. Kendisi her ne kadar ben şair değilim dese de "Bekle Bizi İstanbul" şiiri bence İstanbul için yazılan en güzel şiirlerden biridir.
Son dönemde siyasi anlamda oldukça sivri çıkışlar yapıp belli bir kesimi karşısına aldı ama bu Vedat Türkali'nin romancılığından hiç bir şey eksiltmedi benim gözümde. Bu nedenle en azından bir kitabını okumanızı öneririm. Zaten benim gibi etkilenirseniz gerisi gelecektir.
İyi okumalar.