Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Otomobile Tapanlar Tarikatı

tl;dr

otomobilli ve otomobilsiz yasami tecrube etmis bir insan olarak nacizane deneyimlerimi paylasmak isterim.

Dogma buyume istanbulluyum, 30 seneden fazla da istanbul'da yasadim, okudum calistim. bu sure icerisinde bolca araba kullandim daha dogrusu kullanmak zorunda kaldim. Hollanda'ya tasindiktan sonra birakin otomobil sahibi olmayi, ulke sinirlari icinde bir kez olsun direksiyon basina gecme ihtiyaci hissetmedim.

Turkiye'deki otomobil sevdasi oldugu, arabasi olmayan adama kiz verilmedigi bir gercek ( mubalag uyarisi koyalim buraya ). Diger yandan siz her ne kadar bu sosyal baski altinda kalmasaniz da gunluk yasamda otomobile ihtiyaciniz var. Istanbul'da yasadigim son zamanlarda evim Dragos'ta, haftada 3-4 gun gittigim musteri Gebze'de isverenimin ofisi ise Maslak'taydi. Bu mesafeleri benim bisikletle katetmem mumkun degildi. Bisiklet - toplu tasima entegrasyonu ise zaten buyuk fanteziydi. Bu yapinin en buyuk sebebi belki iddiali olacak ama Turkiye'de hic bir sehrin bilimsel temeller, modern sehircilik anlayisi ile kurulmamasi ve yonetilmemesi. Istanbul'da birakin bisiklete uygun, otomobilsiz hayati hedef alan sehirlesmeyi, dogru duzgun kaldirim dahi yok. Sehirlesmeye sonradan acilan yerler ise yuksek katli ve yogun yerlesim yerleri, bunlar yapilmadan once toplu tasima planlamasi vs. diye bir durum soz konusu degil. Binlerce insanin yasadigi siteler ana yollara 2 serit yolla baglaniyor, toplu tasima ise yakinindan bile gecmiyor. Bunun sebebi dogal olarak rant ve yozlasma. Insanlarin konut talebi yuksek, rant pesindeki arsa sahipleri ve muteahhitlerin amaci dogal olarak kar, duzenlemeleri yapacak otoriteler ise yozlasmis duzenin parcasi olarak halkin cikarini dusunmuyor. Ozetle sistem sizi otomobile mahkum ediyor, yel degirmenlerine karsi savasmak sizin seciminiz.

Diger yandan otomobilsiz yasami tecrube ediyorum yillardir. Aradaki farkin temel sebebi sehircilik anlayisi. Hollanda zaten yuzolcumu olarak kucuk ve insan yogunlugunun yuksek oldugu bir ulke. 70'lerdeki petrol krizi sonrasi akli olan her ulke gibi "bizim petrolumuz yok, buna bir alternatif bulmamiz lazim" diyerek ulke icindeki ulasim icin bisiklet + toplu tasima prensibini belirlemisler. Bu dogal olarak halkin talebi dogrultusunda gerceklesen bir politika. Turkiye'de insanlarin boyle bir talebi var mi tabi ki yok.
Hollanda icerisinde cok sapa bir yerde yasamiyorsaniz toplu tasima size bisiklet ile 20 dk mesafede, bir kac istisnai durum dusunde koylerde dahi boyle bu durum. Toplu tasimaya vardiginizda da bisikletinizi ya da araciniz icin guvenli park alani mevcut. Aracinizi buraya parkettiniz, baska bir sehre gittiniz diyelim oradaki tren istasyonunda demir yollarini isleten sirketin bisiklet kiralama hizmet var. ( (link) ) Farkli sehirlerde yasayip - calisan insan nufusu cok fazla, bu durumda bu yolculugu her gun yapanlarin ise her iki sehirde birer bisiklet var. Evden bisikletle cikip istasyondaki guvenli parka kilitliyor bisikletini, trene atlayip sehir degistiriyor oradaki guvenli istasyonda ise baska bisikleti var, ona atlayip isine gidiyor.
Toplu tasima kalitesi gercekten yuksek. Is giris - cikis saatlerinde dahi tiklim tikis yolculuk edilmiyor. Zaten sehirler kucuk, ogrencilerin buyuk kismi okula bisikletle gidip gelebiliyor ( 8 yasindaki cocugunu guvenle okula bisikletle yollayabiliyor anne babalar ), devlet isverenler araciligi ile ise bisikletle gidip gelenlere tesvikler uyguluyor, elektrikli bisiklet satislari normal bisiklet satislarini gecti bu da daha uzun yolculuklarda bisikleti arabaya tercih edilir hale getiriyor. Baska bir baslikta bunlarla ilgili bilgileri paylasmistim merak eden varsa burada Bisiklet Dünyasından Haberler

Buyuk sehirlerde belediyeler buyuk otomobil dusmani, park yerleri kisitli ve pahali. Bunlarin sayisi da her yil dusuruluyor. Cevrecilik acisindan yaklasirsak, trenlerin kullandigi enerjinin neredeyse tamami yinelenebilir kaynaklardan karsilaniyor. 2025'ten sonra icten yanmali motora sahip araclarin satisi yasaklanacak. Geri donusum kulturu zaten yuksek, elektrikli araclar icin en buyuk sorunlardan birisi olan pil meselesinde de bu uygulaniyor.

Kisisel tecrubemden bahsetmem gerekirse, sehirler zaten kucuk ev-is arasi 10-11 km ( sehrin iki yakasi bu mesafe ) . Sokagin basinda bisiklet yolu basliyor. Elektrikli bisiklet kullandigim icin de yolu biraz uzatip mumkun oldugunca cift seritli, arac ve yaya trafiginden arindirilmis yuksek hizli bisiklet yolundan kaptirarak ise gidiyorum. Is yerinde ve evde bisiklet icin park alani var, guvenlik sorunu yasamiyorum. Baska sehre gitmeye ihtiyacim varsa yukarida bahsettigim bisiklet + tren + kiralik bisiklet kombinasyonunu kullaniyorum. Hafta sonu hanimla gezelim tozalim biraz dersek otomobil paylasim/kiralama hizmetleirni kullaniyoruz ( hanim kullaniyor onu da ). Her yerde kiralik araclar var, otomobil satin alip vergi, sigorta, park yeri gibi masraflar ile ugrasmiyoruz daha ekonomik bizim ihtiyaclarimiz icin. Gerci otomobili olan insanlar da her yere bunlarla gitmiyor. Sosyal yasama erisim icin de bisiklet kullaniliyor dogal olarak. Sehir icinde bisiklet park yeri her zaman sorun olsa da arkadaslarla bulusmaya, restoran, bar vs gibi yerlere yine insanlar bisikletle rahatlikla gidebiliyor. Spor salonu, sinema, konser salonlari vs. icin oncelikli ulasim plani yine bisiklete gore yapiliyor. Ruzgarsiz bir yaz aksaminda arkadaslarla disarida bulusup eglendikten sonra gece yarisi cakirkeyif sekilde bisiklet uzerinde eve donmekten daha keyifli cok az sey var benim icin.

Neyse, diyecegim sudur ki Turkiye'de otomobil sevdasi var ama otomobile tapmasaniz dahi kullanmak zorunda kaliyorsunuz cunku ne kultur, ne sehircilik ne de devlet politikasi size baska alternatifler sunmuyor.
 
Scudo
tl;dr

otomobilli ve otomobilsiz yasami tecrube etmis bir insan olarak nacizane deneyimlerimi paylasmak isterim.

Dogma buyume istanbulluyum, 30 seneden fazla da istanbul'da yasadim, okudum calistim. bu sure icerisinde bolca araba kullandim daha dogrusu kullanmak zorunda kaldim. Hollanda'ya tasindiktan sonra birakin otomobil sahibi olmayi, ulke sinirlari icinde bir kez olsun direksiyon basina gecme ihtiyaci hissetmedim.

Turkiye'deki otomobil sevdasi oldugu, arabasi olmayan adama kiz verilmedigi bir gercek ( mubalag uyarisi koyalim buraya ). Diger yandan siz her ne kadar bu sosyal baski altinda kalmasaniz da gunluk yasamda otomobile ihtiyaciniz var. Istanbul'da yasadigim son zamanlarda evim Dragos'ta, haftada 3-4 gun gittigim musteri Gebze'de isverenimin ofisi ise Maslak'taydi. Bu mesafeleri benim bisikletle katetmem mumkun degildi. Bisiklet - toplu tasima entegrasyonu ise zaten buyuk fanteziydi. Bu yapinin en buyuk sebebi belki iddiali olacak ama Turkiye'de hic bir sehrin bilimsel temeller, modern sehircilik anlayisi ile kurulmamasi ve yonetilmemesi. Istanbul'da birakin bisiklete uygun, otomobilsiz hayati hedef alan sehirlesmeyi, dogru duzgun kaldirim dahi yok. Sehirlesmeye sonradan acilan yerler ise yuksek katli ve yogun yerlesim yerleri, bunlar yapilmadan once toplu tasima planlamasi vs. diye bir durum soz konusu degil. Binlerce insanin yasadigi siteler ana yollara 2 serit yolla baglaniyor, toplu tasima ise yakinindan bile gecmiyor. Bunun sebebi dogal olarak rant ve yozlasma. Insanlarin konut talebi yuksek, rant pesindeki arsa sahipleri ve muteahhitlerin amaci dogal olarak kar, duzenlemeleri yapacak otoriteler ise yozlasmis duzenin parcasi olarak halkin cikarini dusunmuyor. Ozetle sistem sizi otomobile mahkum ediyor, yel degirmenlerine karsi savasmak sizin seciminiz.

Diger yandan otomobilsiz yasami tecrube ediyorum yillardir. Aradaki farkin temel sebebi sehircilik anlayisi. Hollanda zaten yuzolcumu olarak kucuk ve insan yogunlugunun yuksek oldugu bir ulke. 70'lerdeki petrol krizi sonrasi akli olan her ulke gibi "bizim petrolumuz yok, buna bir alternatif bulmamiz lazim" diyerek ulke icindeki ulasim icin bisiklet + toplu tasima prensibini belirlemisler. Bu dogal olarak halkin talebi dogrultusunda gerceklesen bir politika. Turkiye'de insanlarin boyle bir talebi var mi tabi ki yok.
Hollanda icerisinde cok sapa bir yerde yasamiyorsaniz toplu tasima size bisiklet ile 20 dk mesafede, bir kac istisnai durum dusunde koylerde dahi boyle bu durum. Toplu tasimaya vardiginizda da bisikletinizi ya da araciniz icin guvenli park alani mevcut. Aracinizi buraya parkettiniz, baska bir sehre gittiniz diyelim oradaki tren istasyonunda demir yollarini isleten sirketin bisiklet kiralama hizmet var. ( (link) ) Farkli sehirlerde yasayip - calisan insan nufusu cok fazla, bu durumda bu yolculugu her gun yapanlarin ise her iki sehirde birer bisiklet var. Evden bisikletle cikip istasyondaki guvenli parka kilitliyor bisikletini, trene atlayip sehir degistiriyor oradaki guvenli istasyonda ise baska bisikleti var, ona atlayip isine gidiyor.
Toplu tasima kalitesi gercekten yuksek. Is giris - cikis saatlerinde dahi tiklim tikis yolculuk edilmiyor. Zaten sehirler kucuk, ogrencilerin buyuk kismi okula bisikletle gidip gelebiliyor ( 8 yasindaki cocugunu guvenle okula bisikletle yollayabiliyor anne babalar ), devlet isverenler araciligi ile ise bisikletle gidip gelenlere tesvikler uyguluyor, elektrikli bisiklet satislari normal bisiklet satislarini gecti bu da daha uzun yolculuklarda bisikleti arabaya tercih edilir hale getiriyor. Baska bir baslikta bunlarla ilgili bilgileri paylasmistim merak eden varsa burada Bisiklet Dünyasından Haberler

Buyuk sehirlerde belediyeler buyuk otomobil dusmani, park yerleri kisitli ve pahali. Bunlarin sayisi da her yil dusuruluyor. Cevrecilik acisindan yaklasirsak, trenlerin kullandigi enerjinin neredeyse tamami yinelenebilir kaynaklardan karsilaniyor. 2025'ten sonra icten yanmali motora sahip araclarin satisi yasaklanacak. Geri donusum kulturu zaten yuksek, elektrikli araclar icin en buyuk sorunlardan birisi olan pil meselesinde de bu uygulaniyor.

Kisisel tecrubemden bahsetmem gerekirse, sehirler zaten kucuk ev-is arasi 10-11 km ( sehrin iki yakasi bu mesafe ) . Sokagin basinda bisiklet yolu basliyor. Elektrikli bisiklet kullandigim icin de yolu biraz uzatip mumkun oldugunca cift seritli, arac ve yaya trafiginden arindirilmis yuksek hizli bisiklet yolundan kaptirarak ise gidiyorum. Is yerinde ve evde bisiklet icin park alani var, guvenlik sorunu yasamiyorum. Baska sehre gitmeye ihtiyacim varsa yukarida bahsettigim bisiklet + tren + kiralik bisiklet kombinasyonunu kullaniyorum. Hafta sonu hanimla gezelim tozalim biraz dersek otomobil paylasim/kiralama hizmetleirni kullaniyoruz ( hanim kullaniyor onu da ). Her yerde kiralik araclar var, otomobil satin alip vergi, sigorta, park yeri gibi masraflar ile ugrasmiyoruz daha ekonomik bizim ihtiyaclarimiz icin. Gerci otomobili olan insanlar da her yere bunlarla gitmiyor. Sosyal yasama erisim icin de bisiklet kullaniliyor dogal olarak. Sehir icinde bisiklet park yeri her zaman sorun olsa da arkadaslarla bulusmaya, restoran, bar vs gibi yerlere yine insanlar bisikletle rahatlikla gidebiliyor. Spor salonu, sinema, konser salonlari vs. icin oncelikli ulasim plani yine bisiklete gore yapiliyor. Ruzgarsiz bir yaz aksaminda arkadaslarla disarida bulusup eglendikten sonra gece yarisi cakirkeyif sekilde bisiklet uzerinde eve donmekten daha keyifli cok az sey var benim icin.

Neyse, diyecegim sudur ki Turkiye'de otomobil sevdasi var ama otomobile tapmasaniz dahi kullanmak zorunda kaliyorsunuz cunku ne kultur, ne sehircilik ne de devlet politikasi size baska alternatifler sunmuyor.

Yazdıklarınızın tamamına imzamı atıyorum.

Bisiklet Dünyasından Haberler başlığı altında paylaştığınız her şeyi okuyorum. Lütfen devam ediniz. Yeni şeyler öğreniyoruz.

Yazıda bizi niçin otomobile mahkûm ettiklerini de anlatıyorum. Türkiye'de otomobil ve otomobile bağlı dolaylı vergiler sayesinde kamu maliyesi ayakta duruyor. Ülkesinden bir varil petrol çıkmayan Hollanda kendi nesnel gerçekliğine uygun bir ulaşım kültürü yaratmış. Biz ise sömürge ülkesi gibi bize dayatılan ulaşım kültürünü yaşamak zorunda bırakılmışız. Bir tane yerli otomobili olmayan ülkede milyonlarca otomobil var, günlük tükettiği 700000 varil petrolün sadece 61000 varilini kendi kaynaklarından üretebilen bir ülkeyiz. Gerçekliğimiz bu bizim. Önce bunu değiştirmeliyiz.
 
Yazdıklarınızın tamamına imzamı atıyorum.

Bisiklet Dünyasından Haberler başlığı altında paylaştığınız her şeyi okuyorum. Lütfen devam ediniz. Yeni şeyler öğreniyoruz.

Yazıda bizi niçin otomobile mahkûm ettiklerini de anlatıyorum. Türkiye'de otomobil ve otomobile bağlı dolaylı vergiler sayesinde kamu maliyesi ayakta duruyor. Ülkesinden bir varil petrol çıkmayan Hollanda kendi nesnel gerçekliğine uygun bir ulaşım kültürü yaratmış. Biz ise sömürge ülkesi gibi bize dayatılan ulaşım kültürünü yaşamak zorunda bırakılmışız. Bir tane yerli otomobili olmayan ülkede milyonlarca otomobil var, günlük tükettiği 700000 varil petrolün sadece 61000 varilini kendi kaynaklarından üretebilen bir ülkeyiz. Gerçekliğimiz bu bizim. Önce bunu değiştirmeliyiz.

Eyvallah.
Bunu gerceklik olarak kabul ediyorsaniz eger, degisimi( paradigm shift diyelim daha havali olsun ) toplumsal irade ile olabilir ancak. Kucuk bir grup insanin bunu gerceklestirmesi mumkun degil gibi geliyor bana. Toplum ise zaten homojen degil herkesin bildigi gibi siyasi olarak kutuplasmis durumda. En temel ihtiyaclar, talepler dahi siyasi platforma cekiliyor. Bu sartlar altinda ben Turkiye'deki ulasim prensiplerinin ve kulturunun degimesini gercekci bulmuyorum malesef.
Benden daha bilgili arkadaslar daha net aciklayacatik elbette, bu tarz toplumsal degisimler kirilmalara sebep olan buyuk olaylarla olur. Ekonomik kriz ( bu Turkiye icin gecerli degil, siradan bizim icin ), savas, dogal afetler gibi.
 
Türkiye, Avrupa'da en çok otomobil satılan ülkeler içinde 6. olmuş şimdi bunu duyup orda burda ya işte Türkler otomobile tapıyor diyebilirsiniz. Ama işin gerçeği farklı; Türkiye'de her 1000 kişiye düşen sıfır otomobil satışı 6.76 adet, Avrupa ortalaması 22,5 adet, insanların bisikletin üzerinde yaşadığı Hollanda'da 18,55, Norveç'te 32,84, Lüksemburg'da 70,88. Türkiye 1000 kişiye düşen sıfır otomobil satışlarında 31 ülke arasında sondan üçüncü, geçtiği ülkeler Romanya ve Bulgaristan bu iki ülkenin sonuncu olma sebebi ise bu ülkelerde 2.el otomobil ithalatının serbest olması. Durun daha bitmedi Türkiye'de her 1000 kişiye düşen otomobil sayısı ise sadece 161 adet 31 ülke arasında sonuncu, bu rakam Bulgaristan'da 400, Avrupa ortalaması ise 569. Bitti mi hayır Türkiyede 1000 kişiye düşen 161 otomobilin %55'i 10 yaşından büyük. Alın bu rakamlarla ne yapıyorsanız yapın.
 
Tabii ki yazının tamamına katılmak zorunda değilsiniz. Ama Otomobiline tapanların var olduğu gerçeğini de inkâr edemezsiniz. Asıl eleştirilen, size ağır gelen ifadelerin muhatapları onlar. Üslup konusu bir özgürlük alanıdır, yasalara aykırı olmadığı sürece herkes istediğini istediği üslupla yazar. Yazıyı blogda yayınlanmadan önce basın davaları konusunda uzman bir avukat arkadaşa okuttum. İfadeler ağır ama düşünce özgürlüğü kapsamında... Yasanın yasaklamadığı bir üslupla yazmayı yasaklamak kimsenin hakkı değil. Böyle yazıyorum çünkü yasal olarak böyle yazilabiliyor. İleride yasalar değişir, biz de yasalara saygılı her yurttaş gibi hızamızı ona göre alırız. Onu yazamazsın, bunu söyleyemezsin diye diye geldiğimiz nokta da ortada zaten. Herkes istiyor ki kimse beni ve yaşam tarzımı eleştirmesin, yok öyle bir dünya. Ben nasıl ki otomobili yaşamlarının merkezine yerleştirenleri eleştirme hakkına sahipsem, onlar da bisikleti yaşamının merkezine yerleştiren insanları eleştirme konusunda özgürdür. Aynı üslupla eleştirildiğimde de aynı demokratik tepkisizlik ile durumu karşılama olgunluğuna sahibim. Yukarıda yazının aleyhinde yorum bildiren ne kadar arkadaş varsa hepsinin yorumunu istisnasız beğendim. Evet, eleştirdikleri noktalara katılmıyorum, evet sundukları karşı fikirleri mantıklı ve makul bulmuyorum; ama özgürce fikirlerini ifade etmelerine saygı duyuyorum.

Yazıda eleştirdiğim insanlar ailesini bir noktadan bir noktaya güvenle taşımak için otomobil satın alıp kullanan insanlar değil. Upuzun yazıda bu insanları eleştiren tek bir cümle yok. Olamaz da zaten. Yazıyı yazarken böyle anlaşılmaması için elimden geleni de yaptığımı düşünüyorum. Hâlâ böyle anlaşılıyorsa benim açımdan yapacak bir şey yok. Yazının koskoca bir parafrafında özellikle iş dolayısıyla otomobil kullanmak zorunda olanları ayrı tuttuğumu defaatle belirtmeme rağmen hâlâ yorumlarda bu argümanı savunan arkadaşlar var.


Biz zamanında sizin yazdığınız uzun yazıların tamamını sabırla okuduk. Çok şey de öğrendik o yazılardan. Yine yazsanız yine okuruz.


Arkadaşlar en az üç kişiyi (anne, baba, çocuk) A noktasından B noktasına taşımak için otomobil kullanmak zorunda olanları anlıyorum. Bu bir mecburiyet. Yazıda da ifade ettiğim gibi ekmek almaya 1600 motorlu araçla gidenleri eleştiriyorum.

Yalnız çok üzülerek söylüyorum ki otomobil on yıla kadar haftasonu bir noktadan bir noktaya kriz geçirmeden seyahat edebileceğiniz bir araç olmaktan çıkacak. Neden? 1. Otomobil fiyatları daha da artacak, maaşlarınız aynı oranda artmayacak, Otomobil alamayacaksınız. 2. Otomobil aldınız diyelim, finanse edemeyeceksiniz, vergileri ve diğer masrafları yüklenmeye gücünüz yetmeyecek. 3. Ya benzin alabilecek kadar paranız olmayacak yahut benzincide satın alınabilecek petrol bulamayacaksınız.
Yasalar başka bir tartışma konusu. Denk geldikçe yazıyorum, yasalar genel geçer hallerse toplumun güvenini ve adaleti sağlaması amacı ile kullanılmalıdır. Fakat üslup dediğimiz yasalar izin veriyor ben bunu böyle diyeyim noktasında ayrılıyoruz malesef. Zçyadesi ile yasaların izin verdiği seviye bana göre yerlerde olabilir, sırf izin veriyor diye o sınırda gezmek yerine daha yapıcı ve daha ılımlı olmanın bırakın zararını faydası var. Hayatımı yasalara göre yaşamıyorum, genel ahlak, görgü, saygı, vicdan gibi olguların beynimde oluşturduğu sentez doğrultusunda sürdürüyorum. Bu sentez genellikle yasaların sa içerisinde kalıyor, bazen taşabiliyor. Mesela kaldırımda bisiklet sürmek konusunda kimse bana yasa masa demedim. Gerekirse binerim arkadaş, gerekirse oğluma da burada binmesini öğretirim, öğretiyorum da. Demek istediğim tam da bu. Trafikte viraj dönme hızları mesela mevcut en zayıf araca göre hesaplanır. Aramızda yok mu hiç? 50km/hız tabelası olan virajı 170-180km/h ile dönebilen. Ben yaptım. Aferin bana demiyorum. İyi ki başıma ve başka birinin başına bela getirmedim. Çok şükür. Herkes gevşek yaşasın demiyorum. Aksine yasalar hep doğru değildir. Yanlış yasalar da vardır. Kalpsiz yasalar da var. Adaletsiz olanlar da var. Yasaya sığınmak pek hoş değil. Ama gene de siz bilirsiniz. Sizin kararınız.

Yolda işe tek giden adama saydırırken haftasonu o adam karısını çocuğu ya da çocuklarını alıp ulaşım aracı olarak kullanıyor aracını. Ya da hafta içi siz onu görmeden önce eşini işine, çocuğunu okula bırakıyor. Siz tek görüp vaay şuna bak 5 kişilik araba ile tek gidiyor diyorsunuz. Zamanlama önemli.

Tüm bu etkenleri çıkarınca İstanbul 24 milyon kişi, 5 milyon araç var. Bunların nerden baksanız 1 milyonu tek kişi (sürekli) kullanan olsa ve onları trafikten çeksek, 2 sene önceki sayıya ulaşırız ki bırakın 2 seneyi 10 sene önce de trafik çekilmez idi.

Dem vurduğunuz araca yapanların sayısı o kadar da fazla değil yani onu demek istiyorum. Bu kadar yazmaya değmez.
@umutcelik in dediği gibi temel sorun şehirleşmedeki plansızlık. Artık geçti İstanbul yeniden planlanamaz. Yama yama nereye kadar. Zaten İstanbul yerlileri uzunca bir süredir imkan bulduklarında uzaklaşarak kaçıyorlar istila edilen şehirlerinden. Bizim de sonumuz öyle olacak herhalde.

Çok da şey etmemek lazım 😂
 
  • Beğen
Tepkiler: Ali Kılıç 35.5
Türkiye, Avrupa'da en çok otomobil satılan ülkeler içinde 6. olmuş şimdi bunu duyup orda burda ya işte Türkler otomobile tapıyor diyebilirsiniz. Ama işin gerçeği farklı; Türkiye'de her 1000 kişiye düşen sıfır otomobil satışı 6.76 adet, Avrupa ortalaması 22,5 adet, insanların bisikletin üzerinde yaşadığı Hollanda'da 18,55, Norveç'te 32,84, Lüksemburg'da 70,88. Türkiye 1000 kişiye düşen sıfır otomobil satışlarında 31 ülke arasında sondan üçüncü, geçtiği ülkeler Romanya ve Bulgaristan bu iki ülkenin sonuncu olma sebebi ise bu ülkelerde 2.el otomobil ithalatının serbest olması. Durun daha bitmedi Türkiye'de her 1000 kişiye düşen otomobil sayısı ise sadece 161 adet, Bulgaristan'da 400 Avrupa ortalaması ise 569. Bitti mi hayır Türkiyede 1000 kişiye düşen 161 otomobilin %55'i 10 yaşından büyük. Alın bu rakamlarla ne yapıyorsanız yapın.

Merhaba,
Benim "otomobile tapma"dan anladigim, bir araca/esyaya gereksiz anlam yuklemek. Otomobil satislarinin yuksek oldugu ulkelerin cogunda otomobil kisa/orta mesafe ulasim araci olarak goruluyor sadece. Sahiplik orani yuksek, erisebilirligi kolay oldugu icin de statu nesnesi degil, insanlar cok buyuk anlam yuklemiyor.

Bu rakamlari aldim, arz/talep dengesini goz onune alarak yorumladim, eger toplum icerisinde sahip olma orani dusuk, ekonomik degeri ulkenin alim gucune gore yuksek olan bir esyanin statu sembolu haline geldigi cikarimini yaptim. Eger Turkiye'de otomobil sahiplik orani sizin de ornek verdiginiz ulkelerdeki kadar yuksek olsaydi,talebi yuksek ve kismen nadir bir esya olmaktan cikar boyle de yuklenen anlam azalirdi.

Siz bu rakamlari ne yaptiniz?
 
  • Beğen
Tepkiler: Ali Kılıç 35.5
Şu klasiğe bak.. Taunusum benim, Kaput altındaki hırçın 2litre 140hplik ralli motorlu Şaka makinesi aracımla arada keyif ve ihtiyaç için kullanıyorum ve aylık ortalama 2 depo benzin harcıyorum. Yazılanları okudum, araç aslında ihtiyaçtır eşinle şehirler arası tatile, gezmeye gidiyoruz. Atıyoruz bagaja 2 katlanır sandalye, 1 semaver ile arada kafa dagıtıyoruz. Bunları otobusle yapalım, bisikletle? Hanım benim gibi kondisyonlu değil, kondisyonlu olmakda zorunda değil. Haftanın 4-5 gunu antreman yaparak işe gidiyorum bisikletle. Havalar çok sert oldugunda, yağmurlu oldugunda arabayla sıcacık gidiyorum. evet bisiklete göre çok yavaş, trafiğin çok olmadıgı yollarda gitiğim için, bisikletle hemen hemen aynı vakitte varıyorum. Arabamada tapıyorum, specialized tarmacımada tapıyorum. İkinisin yeri çok ayrı ve heyecanı çok ayrı.282153 dosyayı görüntüle
Bende de 1973 Taunus vardı. 2004 senesinde satmak zorunda kaldım ve o günden beri birkaç kere dışında çok mecbur olmadıkça araba kullanmadım. Artık araba kullanmaya karşı olsam da Taunus sevgisi başkadır. Satmasaydım da evimin bir köşesinde dursaydı
 
Türkiye, Avrupa'da en çok otomobil satılan ülkeler içinde 6. olmuş şimdi bunu duyup orda burda ya işte Türkler otomobile tapıyor diyebilirsiniz. Ama işin gerçeği farklı; Türkiye'de her 1000 kişiye düşen sıfır otomobil satışı 6.76 adet, Avrupa ortalaması 22,5 adet, insanların bisikletin üzerinde yaşadığı Hollanda'da 18,55, Norveç'te 32,84, Lüksemburg'da 70,88. Türkiye 1000 kişiye düşen sıfır otomobil satışlarında 31 ülke arasında sondan üçüncü, geçtiği ülkeler Romanya ve Bulgaristan bu iki ülkenin sonuncu olma sebebi ise bu ülkelerde 2.el otomobil ithalatının serbest olması. Durun daha bitmedi Türkiye'de her 1000 kişiye düşen otomobil sayısı ise sadece 161 adet 31 ülke arasında sonuncu, bu rakam Bulgaristan'da 400, Avrupa ortalaması ise 569. Bitti mi hayır Türkiyede 1000 kişiye düşen 161 otomobilin %55'i 10 yaşından büyük. Alın bu rakamlarla ne yapıyorsanız yapın.

Bu verilere bakıp @umutcelik 'in söylediklerine ilave olarak, bu kadar düşük sahip olma oranına rağmen bu kadar trafik yoğunluğu varsa, o zaman ülkenin nüfusunun büyük kısmının birkaç şehirde kümelendiğini, araç sahiplerinin büyük kısmının bu şehirlerde yaşadığını, dolayısıyla ülke ekonomisinin de birkaç şehir etrafında kümelendiği çıkarımını yapardım. Ayrıca böyle devasa bir kümelenmenin hükümetin izni ve planlaması dışında olamayacağı için ya şehir planlamasının umursanmadığını ve rantın önde tutulduğunu, ya da bilakis özellikle böyle istendiğini düşünürdüm. Bir imar kısıtlaması, nüfusu farklı bölgelere yayma çabası, elektrikli bisiklete, arabalara herhangi bir teşvik vs falan da olmadığına göre yaşanan sorunun, insanların araba kullanmayı tercih etmesinden değil, siyasi iradenin insanları bu tercihe zorlaması olarak okurdum.
 
Türkiye, Avrupa'da en çok otomobil satılan ülkeler içinde 6. olmuş şimdi bunu duyup orda burda ya işte Türkler otomobile tapıyor diyebilirsiniz. Ama işin gerçeği farklı; Türkiye'de her 1000 kişiye düşen sıfır otomobil satışı 6.76 adet, Avrupa ortalaması 22,5 adet, insanların bisikletin üzerinde yaşadığı Hollanda'da 18,55, Norveç'te 32,84, Lüksemburg'da 70,88. Türkiye 1000 kişiye düşen sıfır otomobil satışlarında 31 ülke arasında sondan üçüncü, geçtiği ülkeler Romanya ve Bulgaristan bu iki ülkenin sonuncu olma sebebi ise bu ülkelerde 2.el otomobil ithalatının serbest olması. Durun daha bitmedi Türkiye'de her 1000 kişiye düşen otomobil sayısı ise sadece 161 adet 31 ülke arasında sonuncu, bu rakam Bulgaristan'da 400, Avrupa ortalaması ise 569. Bitti mi hayır Türkiyede 1000 kişiye düşen 161 otomobilin %55'i 10 yaşından büyük. Alın bu rakamlarla ne yapıyorsanız yapın.

Müsait bir vakitte bulabilirseniz kaynak linkini atabilir misiniz lütfen.
Eyvallah.
Bunu gerceklik olarak kabul ediyorsaniz eger, degisimi( paradigm shift diyelim daha havali olsun ) toplumsal irade ile olabilir ancak. Kucuk bir grup insanin bunu gerceklestirmesi mumkun degil gibi geliyor bana. Toplum ise zaten homojen degil herkesin bildigi gibi siyasi olarak kutuplasmis durumda. En temel ihtiyaclar, talepler dahi siyasi platforma cekiliyor. Bu sartlar altinda ben Turkiye'deki ulasim prensiplerinin ve kulturunun degimesini gercekci bulmuyorum malesef.
Benden daha bilgili arkadaslar daha net aciklayacatik elbette, bu tarz toplumsal degisimler kirilmalara sebep olan buyuk olaylarla olur. Ekonomik kriz ( bu Turkiye icin gecerli degil, siradan bizim icin ), savas, dogal afetler gibi.

Bundan birkaç sene evvel hayal olan pek çok şey gerçekleşiyor. Bu da gerçekleşecek. Dünya değişiyor. Türkiye de değişecek. Değişmek zorundadır. Evet, zaman alacak, ama mutlaka değişecek.
Bu verilere bakıp @umutcelik 'in söylediklerine ilave olarak, bu kadar düşük sahip olma oranına rağmen bu kadar trafik yoğunluğu varsa, o zaman ülkenin nüfusunun büyük kısmının birkaç şehirde kümelendiğini, araç sahiplerinin büyük kısmının bu şehirlerde yaşadığını, dolayısıyla ülke ekonomisinin de birkaç şehir etrafında kümelendiği çıkarımını yapardım. Ayrıca böyle devasa bir kümelenmenin hükümetin izni ve planlaması dışında olamayacağı için ya şehir planlamasının umursanmadığını ve rantın önde tutulduğunu, ya da bilakis özellikle böyle istendiğini düşünürdüm. Bir imar kısıtlaması, nüfusu farklı bölgelere yayma çabası, elektrikli bisiklete, arabalara herhangi bir teşvik vs falan da olmadığına göre yaşanan sorunun, insanların araba kullanmayı tercih etmesinden değil, siyasi iradenin insanları bu tercihe zorlaması olarak okurdum.

Yorumun altına imzamı atıyorum. Geniş halk kitleleri zorla motorize bir hayata yönlendiriliyor. Otomobblilli ulaşıma yapılan yatırımın onda biri bile bisikletli ulaşım için yapılmıyor.


Eren Bey ilgili istatistik verinin kaynağını özel mesaj olarak atmış. Kendisine teşekkür ediyorum. Otomobil satın alamayacak duruma doğru hızla ilerlediğimizi buradan da görmek mümkün.

(link)
 
Son düzenleme:
Merhaba,
Benim "otomobile tapma"dan anladigim, bir araca/esyaya gereksiz anlam yuklemek. Otomobil satislarinin yuksek oldugu ulkelerin cogunda otomobil kisa/orta mesafe ulasim araci olarak goruluyor sadece. Sahiplik orani yuksek, erisebilirligi kolay oldugu icin de statu nesnesi degil, insanlar cok buyuk anlam yuklemiyor.

Bu rakamlari aldim, arz/talep dengesini goz onune alarak yorumladim, eger toplum icerisinde sahip olma orani dusuk, ekonomik degeri ulkenin alim gucune gore yuksek olan bir esyanin statu sembolu haline geldigi cikarimini yaptim. Eger Turkiye'de otomobil sahiplik orani sizin de ornek verdiginiz ulkelerdeki kadar yuksek olsaydi,talebi yuksek ve kismen nadir bir esya olmaktan cikar boyle de yuklenen anlam azalirdi.

Siz bu rakamlari ne yaptiniz?

Toplu ulaşımın son derece gelişmiş olduğu, dümdüz, uçtan uca 200km olan Hollanda'da bile her 1000 kişiden 500'ü sizin tabirinizle ''kisa/orta mesafe ulasim'' için araç sahibi.
Ama uçtan uca 1500km olan, dağlık, kışların sert olduğu, toplu ulaşımın çok kısıtlı olduğu, demiryolunun nerdeyse olmadığı Türkiye'de her 1000 kişiden 161'i statü için araç sahibi hatta statülerine statü katmak için bu 161 kişinin %55'i de 10 yaşından büyük araç kullanıyor.

İnandırıcı değilsiniz.
 
  • Beğen
Tepkiler: Ali Kılıç 35.5
Toplu ulaşımın son derece gelişmiş olduğu, dümdüz, uçtan uca 200km olan Hollanda'da bile her 1000 kişiden 500'ü sizin tabirinizle ''kisa/orta mesafe ulasim'' için araç sahibi.
Ama uçtan uca 1500km olan, dağlık, kışların sert olduğu, toplu ulaşımın çok kısıtlı olduğu, demiryolunun nerdeyse olmadığı Türkiye'de her 1000 kişiden 161'i statü için araç sahibi hatta statülerine statü katmak için bu 161 kişinin %55'i de 10 yaşından büyük araç kullanıyor.

İnandırıcı değilsiniz.
Merhaba.
Ben inandırıcı olma niyetliyle size cevap vermedim. Siz "alın bu rakamları ne yapıyorsanız yapın" dediniz, ben de alım gücü kısıtlı bir toplumda erişimi yüksek eşyaya fazla değer yüklendiği için otomobile tapınma tabirinin sebebini buna dayandiran fikrimi söyledim size.

Siz ise sadece rakamları yazıp herhangi bir sonuca varmiyorsunuz ya da onermede bulunmuyorsunuz üzerine beni inandırıcı olmamakla ( neye inandırmaya çalıştığımın ben de farkında değilim) suçluyorsunuz.

Okuduğunuzu doğru anladığınıza emin misiniz ve verdiğiniz bilgileri nasıl yorumluyorsunuz? Herhangi mantıklı fikir ya da önermede bulunacak mısınız?
 
  • Beğen
Tepkiler: Ali Kılıç 35.5
Türkiye, Avrupa'da en çok otomobil satılan ülkeler içinde 6. olmuş şimdi bunu duyup orda burda ya işte Türkler otomobile tapıyor diyebilirsiniz. Ama işin gerçeği farklı; Türkiye'de her 1000 kişiye düşen sıfır otomobil satışı 6.76 adet, Avrupa ortalaması 22,5 adet, insanların bisikletin üzerinde yaşadığı Hollanda'da 18,55, Norveç'te 32,84, Lüksemburg'da 70,88. Türkiye 1000 kişiye düşen sıfır otomobil satışlarında 31 ülke arasında sondan üçüncü, geçtiği ülkeler Romanya ve Bulgaristan bu iki ülkenin sonuncu olma sebebi ise bu ülkelerde 2.el otomobil ithalatının serbest olması. Durun daha bitmedi Türkiye'de her 1000 kişiye düşen otomobil sayısı ise sadece 161 adet 31 ülke arasında sonuncu, bu rakam Bulgaristan'da 400, Avrupa ortalaması ise 569. Bitti mi hayır Türkiyede 1000 kişiye düşen 161 otomobilin %55'i 10 yaşından büyük. Alın bu rakamlarla ne yapıyorsanız yapın.
İlk yorumumun baş kısmını tekrar yazıyorum. Otomobil sahibi olmak ve otomobil kullanmak farklı şeylerdir. Öğle vakti Gent gibi bir şehirde saatlerce dolaştığım halde hiç araba geçmedi yanımdan. Eminim her evde en az bir araba vardır.
 
Öğle 12:00-15:00 arası köprüde Avrupa yönündeki araçların (iş maksatlı araçlar hariç) sürücü koltuğunda oturan kişilere bakıp nasıl bir hayat tarzını yansıttıklarını gözlemlerseniz başlık sahibinin hangi profilden dem vurduğunu anlayacaksınız.
 
Öğle 12:00-15:00 arası köprüde Avrupa yönündeki araçların (iş maksatlı araçlar hariç) sürücü koltuğunda oturan kişilere bakıp nasıl bir hayat tarzını yansıttıklarını gözlemlerseniz başlık sahibinin hangi profilden dem vurduğunu anlayacaksınız.

Kesinlikle katılıyorum. 👏👏👏👏👏
Sadece İstanbul'da değil 500 bin nüfusun üzerindeki tüm şehirlerimizde durum aynı. Saat 12-15 arası hiçbir işi gücü olmadan trafiğe çıkan Otomobile Tapanlar Tarikatı müritlerinin prime time'ı!
 
Kesinlikle katılıyorum. 👏👏👏👏👏
Sadece İstanbul'da değil 500 bin nüfusun üzerindeki tüm şehirlerimizde durum aynı. Saat 12-15 arası hiçbir işi gücü olmadan trafiğe çıkan Otomobile Tapanlar Tarikatı müritlerinin prime time'ı!
Valla bugun saat 12 de evden çıkıp Avrupa yakasına geçtim işlerimi halledip geri dönerken 15.35te köprüden geçiyordum. Bu da tutmadı malesef.

Çok önyargılısınız..

Çalışanlar sadece sabah 9 akşam 6 çalışmıyor. Yollardakilerin de belirli bir kısmı işinde gücünde insanlar. Nasıl böyle bir genelleme yaparsınız anlaşılır gibi değil. 😏
 
@Burak Uğurlu "İş maksatlılar hariç" yazmıştım. Detaylara dikkat etmek önemli. Bugün Avrupa'ya rahat geçmişsindir çünkü bugünlerde dışarı çıkan araç az. Sen bi de havalar güzelken yap o geçişi...
 
  • Beğen
Tepkiler: Ali Kılıç 35.5
@Burak Uğurlu "İş maksatlılar hariç" yazmıştım. Detaylara dikkat etmek önemli. Bugün Avrupa'ya rahat geçmişsindir çünkü bugünlerde dışarı çıkan araç az. Sen bi de havalar güzelken yap o geçişi...
Fark ettim iş maksatlı yazıldığını sadece genelleme yapmamak lazım bende. Şehir kalabalık. Çok serbest çalışan olduğu gibi gezici çalışanlar da bir hayli fazla. Aralarında elbette sırf gezmek için çıkanlar vardır yok demiyorum sadece bu kadar önemli bir miktar olduğunu düşünmüyorum. Görüntü yanıltabilir.

Bu arada evet 7 dk da geçtim. Hava durumu da cabası, omicron yüzünden evde çalışmaya dönülmesi ve hatta benzinin 14₺ bandında olması ve köprülerin tek yön 8 küsür lira olması, daha neler neler. Bence daha önemli sorunlarımız var 😂
 
  • Beğen
Tepkiler: Ali Kılıç 35.5
Mikael Colville-Andersen, Bisiklet Şehirciliğine Kışa Bir Giriş-Siklemeyen İnsanlar İçin, Yayınevi Belli Değil, 104 s (E Kitap Olarak Satışı Mevcut)

Yukarıdaki kitap ve Kavşak Eğitim Modülünü mutlaka okuyunuz. Konuyla ilgili olarak daha derin ve anlamlı bilgiler mevcut. Vaktim olursa Kavşak Eğitim Modülünü ile ilgili ayrı bir başlık açacağım.
 
Üniversite hayatım ve gençliğim İzmir'de geçti, İzmir'de ve Türkiye'de bisikletin gelişmesi için elimden geldiğince gücüm yettiğince emek vermişimdir; ama şu İzmir ahalisinin gereksiz ve üzerine vazife olmayan şeyleri dert etmesini oldum olası anlayamadım; anlamaya çalışmadım da trafikte saygı tamam, bisiklete öncelik tamam bisiklete saygı tamam ama sana ne kime ne kişi araç kullanıyor veya kullanmıyor, kişi isterse trafiğe atla çıksın kimin haddine yargılamak Otomobile tapmak ne demek,
 
Geri