Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Şu an içinizden ne geçiyorsa yazın

20220818_090637.jpg
Şimdiye kadar birkaç dış ülkeye gittim. Kendime neden yurtdışından bir bisiklet getirmedim diyordum. Şimdi de Gine'ye gideceğim. Eski Automoto, Peugeot, Frejus, Christophe, Fiorelli bulmak ümidiyle inşallah diyelim...
 
Scudo
Bu ülkede "sükunet hakkı" diye bir şey yok. Odam ara sokağa bakıyor ve karşımda "lokal" adı altında, kıraathane/kumarhane/meyhane karışımı bir işletme mevcut. Tabi yaz olduğu için kapıları pencereleri sonuna kadar açık ve cuma akşamı dinleneyim diyorum ama dışarı taşan avaz avaz bağıran arabesk müzik sokağı inletiyor. İçeride çilingir sofrası kurılmuş. Kıraathane haftasonu akşamları meyhane hizmeti veriyor. Şikayet etsem bunu engelleyecek bir kurum yok. "Bu saatte bu ses ne lan hayvanlar!" şeklinde bağırsam (ki hakettikleri bu), "sanane lan erkeksen aşağı gel" diyecekler birbirlerinden güç alıp. Aşağı insem 3-4 kişi üstüme dalmaları ihtimali var.

Bu ülkenin insanındaki kalitesizlik, düşüncesizlik, bayağılık, yedi tüketti beni.
 
yıllar yıllar sonra bir bisiklet aldım ve neredeyse hiç süremedim dizlerde kireçlenme almış yürümüş. benim hüsranım arkadaşımın sevinci oldu, herif sıfır bisiklete yarı parasına sahip oldu :) üzülsem mi sevinsem mi bilemiyorum içim buruk bir şekilde aptal aptal bilgisayar ekranına bakıyorum.
 
  • Üzgün
Tepkiler: SerdarDemirel
Bu ülkede "sükunet hakkı" diye bir şey yok.

21. yüzyıldayız. Herkesin kolunda, masasında, duvarında, cep telefonunda saat var. Günün herhangi bir anında zamanı öğrenebilmek için envai çeşit imkanımız mevcut.

Hal böyleyken, günde 5 vakit ezan okunmasını da sükunet hakkımıza tecavüz olarak görüyorum. Namaz ibadetini yerine getirmek isteyenler, namaz vaktinin geldiğini kendileri de kolayca tespit edebilirler. Günün 5 vakti, ülkenin her mahallesinde avaz avaz namaz vaktinin geldiğini ilan etmenin hiçbir mantıklı gerekçesi yok. Aksine, herhangi bir dine inanmayan, farklı bir dine inanan veya bu dine inanan ancak namaz ibadetini yerine getirmek istemeyen insanlar üzerinde bir tür mahalle baskısı yaratılmasına sebep oluyor bu uygulama. Tek bir dinin tek bir mezhebine mensup olanlara tanınmış bu "insanları rahatsız etme ayrıcalığı"nın son bulacağı günleri görebilmek dileğiyle...
 
Aksine, herhangi bir dine inanmayan, farklı bir dine inanan veya bu dine inanan ancak namaz ibadetini yerine getirmek istemeyen insanlar üzerinde bir tür mahalle baskısı yaratılmasına sebep oluyor bu uygulama.
Amaç tamamen bu. Gövde gösterisi. "Biz buradayız meydanı boş sanmayın" demek. Bir olay anlatayım, Datça'da yakınında başka bir yerleşim olmayan, 250 haneli ıssız bir sitede, ev sahibi de değil, bir kiracının müftülüğe gidip " biz burada ezan duymak istiyoruz" demesiyle, ezan hoparlörü kondu yazlık siteye. Cuma namazına toplasan 5 kişinin gittiği 250 haneli sitede, 1 kişi "ezan duyamıyorum" dedi ve anında hoparlörü diktiler. Şimdi tatile dinlenmeye gelmiş insanların uykularına sabahın 6'sında "ezan" ile tecavüz ediliyor. Kafayı yersin.
 
21. yüzyıldayız. Herkesin kolunda, masasında, duvarında, cep telefonunda saat var. Günün herhangi bir anında zamanı öğrenebilmek için envai çeşit imkanımız mevcut.

Hal böyleyken, günde 5 vakit ezan okunmasını da sükunet hakkımıza tecavüz olarak görüyorum. Namaz ibadetini yerine getirmek isteyenler, namaz vaktinin geldiğini kendileri de kolayca tespit edebilirler. Günün 5 vakti, ülkenin her mahallesinde avaz avaz namaz vaktinin geldiğini ilan etmenin hiçbir mantıklı gerekçesi yok. Aksine, herhangi bir dine inanmayan, farklı bir dine inanan veya bu dine inanan ancak namaz ibadetini yerine getirmek istemeyen insanlar üzerinde bir tür mahalle baskısı yaratılmasına sebep oluyor bu uygulama. Tek bir dinin tek bir mezhebine mensup olanlara tanınmış bu "insanları rahatsız etme ayrıcalığı"nın son bulacağı günleri görebilmek dileğiyle...
Katılıyorum ama mahalle baskısı yaratması şu dönem için geçerli değil bence. Büyük bir çoğunluk camiye gitmediği için. Bazı yerlerde aşırı fazla acıyolar sesi normal okunmasını geçtiK.
 
  • Beğen
Tepkiler: Peregrine
Bu ne sıcak arkadaş. Eridik.
 
  • Beğen
Tepkiler: Can Çelik
İlk defa lastik değiştirdim. Gp5000 i janta oturtmak çok zor. Bunu belirtmek isterim..
Simdi hemen tamir standı araştırmaya ve bisiklet toplama videolarına başladım..
Son olarak yeniköy altyapı çalışması bitsin artık ekrem başkan..
 
  • Beğen
Tepkiler: StanicEnemy
Keşke hiç bir zaman bisiklet sürer iken kafadan rüzgar esmese.
 
  • Beğen
Tepkiler: özgür duygu
Benim gibi çamaşır delisi başka arkadaşlar okursa diye yeni makinelerin hilesini söylüyorum:
• Sıradan bir makinenin bir programdaki güç sarfı ne kadar düşüyorsa, su sıcaklığı da o kadar düşüyor.
• Makine ne kadar soğuk yıkarsa o kadar tortu oluşuyor.
• Yeni çıkan Eko 40-60 programlarına göre makineniz ne kadar kötü verimliyse, suyu o kadar doğru ısıttığı sonucuna varabilirsiniz. Görebildiğim kadarıyla 0.75kWh harcayıp su sıcaklığını 54°C'ye ulaştıran bir makine var. Türkiye'de yokmuş, benim bulabildiğim en yüksek 49°C'ye çıkarıyor.
• Yeni ürünlerin enerji harfinin yanında "Ürün Bilgi Formu" diye gizli bir seçenek var, bastığınızda gerekli bilgileri buluyorsunuz.
• Makineniz son birkaç senede çıktıysa ama eskiyse, şu adresten makinenizin yıkama sonu sıcaklığına bakabiliyorsunuz: (link)
Yeni çamaşır makinelerinin yeni standartlarından bahsetmekte yarar var. Artık makineleri nasıl ayarlarsanız ayarlayın, pamuklu 60°C da seçseniz, Eco 40-60 da seçseniz, 38°C'den fazla ısıtmıyor. Burada sıcak yıkama yapmak için bize kalan üç seçeneğimiz var;
• Yarım yüklerde çalıştırılabilen, eski makinelerde de olan "60 dakika" programı var. O hakikaten suyu 58°C'ye ısıtıyor. Bana çok makul geldi. Her makinede yok, ama su tüketimi çok tasarruflu, yarım yıkamalar için var olan sıcak seçenek bu.
• Ek seçeneklerden "Anti Alerjik" seçeneği bu kez durulama suyu sıcaklığını 40°C'ye ayarlıyor. Eski makinelerde başka adlarla var; bendekinde "ekstra durulama" diye var. Normal "durulama+" seçeneğinden ayrı şekilde, durulamayı 40°C'deki suyla yapıyor. Düşük tüketimli programla yıkayıp yine de iyi durulatabiliriz.
• Pamuklu 90°C, gerçekten 81°C'ye kadar ısıtıyor ama su tüketiminiz iki kat, elektrik kullanımınız ise 4 kat artıyor. Bunu istemeyenlerimiz, 60 dakikalık programları inceleyebilir.
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Dün Ataşehir'de Mikhail Ovçennikov konseri vardı ve ben gitmedim. Hay aklımı seveyim.
 
Halen arabasında "araba alarmı" denen 90lar teknolojisini bulunduran gerzek türk insanı, pazar sabahı erken uyanmama sebep oluyor, ve bu her zamanki gibi yaptırımsız kalıyor. Benim sokağın önüne park edip, alarmın sesini duyamayacağı uzaklıktaki evine gidip uyuyor, sonra sabah 8'de arabasına bişey temas ediyor, alarm 20 dakika öterek yatak odası sokağa bakan insanların uykusuna güzelce tecavüz ediyor.

Ne suçum vardı da bu ülkede doğdum?
 
Halen arabasında "araba alarmı" denen 90lar teknolojisini bulunduran gerzek türk insanı, pazar sabahı erken uyanmama sebep oluyor, ve bu her zamanki gibi yaptırımsız kalıyor. Benim sokağın önüne park edip, alarmın sesini duyamayacağı uzaklıktaki evine gidip uyuyor, sonra sabah 8'de arabasına bişey temas ediyor, alarm 20 dakika öterek yatak odası sokağa bakan insanların uykusuna güzelce tecavüz ediyor.

Ne suçum vardı da bu ülkede doğdum?

Keşke araba olsa tek... Eskişehir de barlar sokağının orada bu olayı her gün yaşıyordum. Sorun arabalar değil di, sabaha kadar içip içip milletin huzurunu kaçıran ergenler yüzünden az çekmedim.
 
@StanicEnemy Avrupa'da insanlar efendi gibi içiyorlar sohbet ediyorlar, eğleniyorlar, sonra efendi gibi evlerine dağılıyorlar. Alkol almayı "itlik serserilik yapma hakkı" olarak görmek bizim millete has.
 
  • Beğen
Tepkiler: StanicEnemy
@StanicEnemy Avrupa'da insanlar efendi gibi içiyorlar sohbet ediyorlar, eğleniyorlar, sonra efendi gibi evlerine dağılıyorlar. Alkol almayı "itlik serserilik yapma hakkı" olarak görmek bizim millete has.
Doğru söylüyorsun. Görgü, eğitim ve iletişim seviyesi çok önemli. Bizimkiler içki içmenin adabını bilmiyorlar ve çok havalı bir şey miş gibi de sarhoş olup sağ sola sataşıyorlar.
 
@StanicEnemy Avrupa'da insanlar efendi gibi içiyorlar sohbet ediyorlar, eğleniyorlar, sonra efendi gibi evlerine dağılıyorlar. Alkol almayı "itlik serserilik yapma hakkı" olarak görmek bizim millete has.
Alkollü içecekler sizi avrupai yapmaz. Tüm vücudunuzdaki sinirleri öldürüyor, buna kalbiniz ve beyinsapınız da dahil. Alkol, sinir iletkeni gibi davranır ama sinir zehiridir. Damarlarınıza değse çamaşır suyu gibi yakıp büzer. İçmeyin şunu, limonata değil.
 
@Mete Can Karahasan Avrupa özentisi değilim. Ama bazı yönlerden Türkiye insanından kaliteli/erdemli olduklarını kabul etmek gerekir. Alıntılandığım bir mesajda "İçmeyin şunu" dendiğinde üstüme alınma hakkım vardır sanırım. "Bize oy veren tarafta böyle şeyler yok zaten, bunu zengin cehapeliler içiyor, o sebeple geçir gitsin, bir şişe biranın 10tl si imalatçısına 20tl si vergi olarak devlet bütçesine gitsin" diye bir mantık güdülüyorsa ben o içecek dünyanın en tatlı şeyi olsa bile içmem.

Ayrıca, insanların kendi sağlığıyla ilgili kararlar kendilerini bağlar. Buradan "şunu yapın", "bunu yapmayın" tarzı cümleler kullanmak saçma kısacası. Kimi insan sağlığını düşünür, kimi düşünmez, kendi kararıdır.
 
@can_celik herkes herşeyi düşünecek bilgi birikimine sahip değildir, o nedenle kendisi hakkında en iyi kararları veremez.
Ayrıca, "Bize oy veren tarafta böyle şeyler yoktur" derken yanılıyorsunuz bence. "Bize oy veren tarafta" dediklerinizin ahlakı hiç yok. Özürlü ile evlenip nasıl moldavyalıya gittikleriyle övünüyorlar. Mesleklerinin din sömürüsü olduğunu demiş miydim. Otobüs yolculuğunda bile böyle şeylere şahit olabilirsiniz.
O nedenle, alkollü içecek içmeyin, başka kimselerin de sizden farklı olmasını beklemeyin. İstisna yok, herkes aynı.
 
Geri