Bugün Samsun'un Mayıs sıcaklık rekorunda en üstlere oynayan bir hava vardı fakat 4 gün evde tıkılı kalacağımız için haftayı güzel kapatmak adına kafamda planladığım 2 HC tırmanıştan oluşan bir rota vardı ve bu yüzden hava durumuna bakmadan çıktım. Keşke baksaymışım
Beynim haşlama oldu. Kaskın altında şapka olmasaydı kesin hastanede biterdi sürüş. Taytım, formam, çoraplarım ve şapka birkaç defa bembeyaz oldu terden dolayı sırılsıklam olup olup kurumaktan.
Yükselti ve sıcaklık grafiği ne demek istediğimi anlatacak. Bir de haftalık özeti koyup geçtiğim köylerden 3 küçük anektodla bu haftalık konumuza veda ediyorum
Edindiğim birçok tecrübeye göre taşranın içerisine daha çok girdikçe insan ilişkileri daha da samimileşiyor ve şaşırtıp gülümsetebiliyor.
800 metre irtifadaki bir köyden geçerken 10 yaşlarında 4 arkadaş karşıdan geliyordu. Ben kan ter içinde tırmanmaya devam ediyorum. İçlerinden biri:
- ... kasın var mı?
+ Nasıl?
- Baklavan var mı?
+ (Kısa bir şoktan sonra) Yok
900 küsür metrelerde orta yaşları biraz geçmiş bir amca. Ben yine kan ter içinde tırmanmaya devam ediyorum:
- Yahu işin mi yok? Otursana evinde yahu.
+ Çok sıcak yaa...
1000 metrenin başlarında aşağı doğru yürüyen 20 yaşlarında bir genç. Ben yine kan ter içinde tırmanmaya devam ediyorum:
- Biz gezmeye aşağı iniyok sen yoharı çıkıyon abi yaa...
+ Eyvallah, iyi günler
Bu küçük etkileşimler canım burnumdayken o kadar iyi geldi ki. Normalde insan içinde bulunmayı çok sevmeyen birisi olarak konuşmayı da pek sevmem; fakat böyle küçük etkileşimleri de çok samimi ve değerli buluyorum.
Normalde insanlar bu kadar girişken olmuyor. Hatta bazen biraz ters bakıp verdiğiniz selamı dahi almayabiliyorlar...
Sanırım virüsün insanlar üzerindeki pozitif etkisinden biri de sosyalleşme ihtiyacı...