Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi?

Durum
Başlık tartışmaya kapatılmıştır.
Scudo
Aleyküm Selam , kedi hamlet. :)
 
  • Beğen
Tepkiler: hamlet2006
Selamun aleyküm herkese. Başta megastar Tarkan'a.
Sen üzerine alınma Cuma Hutbesinde memleketin kurtuluş günü 9 Eylül'ü ve Atatürk'ü anmayan Mercedessever Ali.
 
Selamun aleyküm herkese.
Nutuk'u anlayamamış taponlar ile ülkesine karşı gaflet, delalet ve ihanet içerisinde olan danalar hariç.
 
Selamun aleyküm herkese
halkı fakirleştirenler ve fakirliği öven ama kendisi zırhlı Mersoya binen Mercedes Ali hariç.
konunun içine etmesen mi kardeş? mersedes aliyi git başka konuda an lütfen!
 
  • Beğen
Tepkiler: yusufgs36
konunun içine etmesen mi kardeş? mersedes aliyi git başka konuda an lütfen!
O Mercedessever abimiz, devletin parasıyla yazılan kitapta "günaydın" demeyi cahiliye adedi gören biri olduğundan burası tam da yeri. Herkese Allahın güzel selamını veririm, selamın önemini de çok iyi bilirim. Vatanını, milletini sevmeyenler hariç, işini eksik yapanlar hariç,devletin kaynaklarını çarçur edenler hariç, haddini aşanlar hariç.
İstediğimi de yazarım kusurums bakma. Zaten bu yazdıklarımı kusur sayıyor da olamazsın değil mi?
 
O Mercedessever abimiz, devletin parasıyla yazılan kitapta "günaydın" demeyi cahiliye adedi gören biri olduğundan burası tam da yeri. Herkese Allahın güzel selamını veririm, selamın önemini de çok iyi bilirim. Vatanını, milletini sevmeyenler hariç, işini eksik yapanlar hariç,devletin kaynaklarını çarçur edenler hariç, haddini aşanlar hariç.
İstediğimi de yazarım kusurums bakma. Zaten bu yazdıklarımı kusur sayıyor da olamazsın değil mi?
Yahu bu konu bunun yeri mi ? Amacın sadece konuyu baltalamak. Senin söylediklerine katılmıyor değiliz. Değiliz diyorum bak. Ama devamlı konuda bunu tekrar edip durman da hoş olmuyor. Neyse sen bildiğini yapmaya devam et. Ülke gibi forumda sapitmis
 
  • Beğen
Tepkiler: FRKEMRE
Öğreti selamlaşın der. Günaydın demek de, selam demek de, hello demek de, nörüyon demek de birer selamlaşmadır. Selamlaşmak sadece Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun demek değildir. Ama bu da bir selamlaşmadır.

İslamiyeti sadece Arap geleneklerine göre yaşamayı doğru bulmuyorum. Ah o Ali yok mu Ali, günaydın kadar kafasına merso düşsün.

Bu arada herkese selam 🙋‍♂️
 
Bu Arap geleneği değildir. Sen dinsizsen söylemeyebilirsin. Ama burda ne gerek var buna diyemezsin.
Nerde böyle konu var baltalamak ve kilitlenmesi için elinizden geleni yapıyorsunuz.

Bal gibi arap geleneğidir. Selamlaşmak için belirli bir kalıp belirtilmemiştir. Efendimiz zamanında yaygın olarak kullanıldığı için süregelmiştir bu söylem. Ayrıca ben hiç bir şey için buna ne gerek var demedim. Selamlaşma tek tip, tek bir cümle kalıbı değildir. Selamlaşmanın farklı yöntemleri vardır. Bunu demek istedim.
 
Vikipedi'den alıntıdır.

(link) aleichem ((link): שָׁלוֹם עֲלֵיכֶם‎, (link) Şālóm ʻalêiḥem),(link)(link) (link)'in kendi aralarında kullandıkları ve (link) "barış seninle olsun" anlamına gelen sözlü selamlamadır. Bu selamlamaya karşılık ise aleichem şalom (עֲלֵיכֶם שָׁלוֹם‎; lit. 'barış, seninle de olsun') cevabı verilir.(link)(link) Yahudiler vesilesiyle yaklaşık MS 650'lerde (link)'a da geçen şalom aleichem selamı, zamanla Arapça'da (link) formunu almıştır.
 
Selam; Allah'ın (c.c.) 99 güzel isminden biridir. Her çeşit arıza ve hadiselerden sâlim kalan; her türlü tehlikelerden kullarını selâmete çıkaran; cennetteki bahtiyar kullarına selâm eden manasındadır. Bu nedenle İslamiyet'ten önce olan bir şeyin İslamiyet'te de devam etmesi diğer peygamberlerin uygulamasının aynen devam ettirilmesidir. Bunları başka milletlere ve kavimlere bağlamak yerine, bütün peygamberlerin aynı kaynaktan beslendiğini; aynı vahyi aldıklarını anlamak ve kabul etmek gerekir.

Selam terimi Arapça "selime" kökünden bir mastar olup, sözlükte; maddî ve manevî sıkıntılardan kurtulmak, barış ve esenliğe kavuşmak demektir. "es-Selamu", isim olarak ise; selam, selamet, sulh ve güven anlamına gelir. Bir fıkıh terimi olarak selam; karşılaşan iki Müslümanın birbirine yaptıkları dua cümlesinden ibarettir. Selam veren "es-selamu aleyküm / "Allah'ın selamı sizin üzerinize olsun." der, selamı alan ise "ve aleykümü's-selam ve rahmetullah" / "Allah'ın selamı ve rahmeti sizin üzerinize olsun." diyerek ilaveli duada bulunur.

Diğer Dinlerde. Tarih boyunca birçok gelenekte sözlü ve fiilî selâm biçimleri süregelmiştir. Değişik din ve kültürlerde selâm için kullanılan kelimeler genellikle barış, güven, huzur, sağlık, uzun ömür dileme gibi temennileri içerir. Fiilen yani beden diliyle selâm verme şekillerinden en yaygın olanları el, yüz, dudak, alın ve omuz öpme, sarılma, sağ elle tokalaşma, başı hafifçe öne eğme, el kaldırma ve sallama, avuçları birbirine yapıştırarak göğüs hizasında kavuşturma, ayakları birleştirme, şapka çıkarma, dizleri biraz bükerek öne eğilme ve yere kapanmadır.

Tokalaşma ve kucaklaşma barışın ve dostluğun sembolü olan bir selâm biçimidir; Avustralya yerlileri (Aborjinler) arasında görüldüğü gibi Sâmî ve Ârî geleneklerde de yaygındır. Burunları birbirine değdirerek selâmlaşma Polinezya, Burma, Malaya ve Eskimolar tarafından uygulanır. Ayrıca Maoriler “kia ora” (sıhhatler olsun), “kia kaha” (güçlü olasın) tabirleriyle burunlarını birbirine değdirerek selâm verirler. Öperek selâm verme Sâmî ve Ârî kavimlerde olduğu gibi eski Yunanlılar’da da yaygın bir uygulamadır. Ağlayarak veya ağlama taklidi yaparak selâmlaşma çeşitli ilkel kabile dinlerinde rastlanan bir davranıştır. Yere çömelme veya yüzükoyun yere kapanma eski Mısır ve Asurlular ile Sâmî toplumlarında görülen bir selâm şeklidir. Öte yandan şapka çıkarma Batı kökenli, başı öne eğme Doğu kökenli birer selâmlama biçimidir (ERE, XI, 106-108).

Hindu geleneğinde iki avuç göğüs hizasında birleştirilerek baş hafifçe öne eğilir ve “namaskar” veya “namaste” denilerek selâm verilir (Encyclopedia of Religion, XII, 8060). Hinduizm’de Tanrı Brahman’ın insanların göğsünde ve başında bulunduğuna inanıldığından bu hareketle, “Ben senin içindeki Tanrı’ya boyun eğiyorum, seni seviyor ve saygı duyuyorum” demek istenir. Bu selâm esnasında bazan tanrıların isimleri de anılarak “Jay Şiv şankar” (Tanrı Şiva adına), “Radhe Şyam” (Tanrı Krişna adına) denilir. Hint geleneğine göre alt kasttan olan üst kasttakine selâm vermelidir, ancak üst kasttakinin bu selâmı alma zorunluluğu yoktur. Kast dışı kabul edilen paryalara ise selâm verilmez ve selâmları alınmaz. Çünkü inanışa göre onlarla selâmlaşma hayat enerjisinin yok olmasıyla sonuçlanabilir.

Budist gelenekte selâm ve selâmlaşma mânevî gelişimin bir yansıması olarak görülmüştür. Budist ülkelerde Buda heykellerinin ve tapınakların (pagoda) önünde yere eğilerek selâm verme Budist âyininin önemli bir parçasıdır. Taoist gelenekte sol elin parmakları sağ elin parmaklarının üstüne gelecek şekilde iki avucun birleştirilmesi, göbek hizasında tutulması ve başla birlikte vücudun hafifçe öne eğilmesiyle selâm verilir. Konfüçyanist selâmı da büyük ölçüde buna benzer. Sihler, yaygın kullanıma sahip olan “Sat Şri Akal” (Hakikat Tanrı’dır diyen mübarek olsun) veya daha dindar olanların yaptığı gibi “Vaheguru ji ka Khalsa’sri Vaheguru ji ki fateh” (Khalsa Tanrı’nındır, zafer Tanrı içindir) tabiriyle selâm verirken genellikle Şintoist ve Budist olan Japonlar eğilme veya yere kapanma selâmı verirler.

Yahudilik’te “barış ve esenlik” anlamında bir selâmlaşma ifadesi olan “şalom” bütünlük, uyum, sükûnet, bolluk ve barış durumunu anlatır. Eski Ahid’de, “Sana selâm olsun” (Hâkimler, 19/20), “Ey Dâvûd!.. Selâm olsun sana, selâm, sana yardım edenlere de selâm olsun” (I. Târihler, 12/18) gibi ifadeler yer alır. Şalom dostlar arasında iyi dilek temennisi (Ezra, 5/7), iki topluluk arasındaki barış durumu (I. Krallar, 5/12) ve Tanrı’dan bir hediye (İşaya, 54/10) mânasında kullanılmıştır. Tanrı’nın yetmiş iki isminden biri kabul edilen şalom kelimesi (Hâkimler, 6/24) yahudiler arasında ad ve soyadı olarak da kullanılır. Süleyman isminin İbrânîce’deki karşılığı Şılomo’dur. Bu ise “onun selâmı” ve “barış sever” anlamlarına gelir. Dindar yahudiler “Şalom Alehem” ve karşılığında da “Alehem Şalom” diyerek selâmlaşırlar (Sherbok, s. 176). Talmud’a göre abdesthanede vb. kutsal olmayan mekânlarda selâm verilmez. Günümüzde eğitimli ve laik yahudiler şalom tabirini tercih etmezler.

Hıristiyanlık’ta belli bir sözlü selâm şekli bulunmamakla birlikte İnciller’de, “Eve girdiğinizde ev halkını selâmlayın. Eğer bunu hak ediyorsa selâm ev halkının üzerine olsun, değilse selâmınız size dönsün” şeklinde pasajlar yer alır (Matta, 10/12-13). Ayrıca Îsâ’nın havârilerini selâmladığına dair ifadeler mevcuttur (Luka, 24/36; Yuhanna, 20/19-21, 26). Pavlus’un Mektupları’nda, “Babamız Allah ve Rab Îsâ Mesîh’ten size inâyet ve selâmet olsun” ifadesi sıkça geçer (Romalılar’a Mektup, 1/7; I. Korintoslular’a Mektup, 1/3; Galatyalılar’a Mektup, 1/4). Katolik hıristiyan geleneğinde kiliseye girildiğinde, sunağın önünden geçerken, büyük din adamlarıyla karşılaşınca veya Îsâ’nın adı anılınca baş öne doğru eğilerek selâm verilir. “Kutsal öpüşle selâm” (Romalılar’a Mektup, 16/16; Korintoslular’a I. Mektup, 16/20) günümüzde sadece özel âyinlerde ve din adamları arasında uygulanır. Keldânîler “şlama”, Süryânîler “şlomo” diyerek tokalaşır ve birbirlerini öperler, Ermeniler ise sadece eğilerek selâm verirler.

Küreselleşme ve sekülerleşmenin etkisiyle günümüzde giderek geleneksel dinî selâmların yerini bu içerikten arındırılmış selâmlar almaktadır. Bazan da bir kültüre veya inanca ait selâm şekillerinin diğer kültürlere geçtiği görülmektedir. Her ne kadar dinî içeriği azalsa da selâm ifadelerine yerleşmiş olan ulûhiyyetle ilgili bazı kelimeler varlığını sürdürmektedir. Nitekim Fransızca’daki “adieu” (Allah’a ısmarladık), İspanyolca’daki “adios” (Tanrı’yla beraber git) ve İngilizce’deki “good-bye” (God be with you-Tanrı seninle olsun) gibi dinî içerikli selâmlar günümüzde de kullanılmaktadır

Böyle bir konunun baltalanmasını istemiyorum. Ben İslam'da selamın yerini belirtmek istedim. Yoksa kim kimden almış neye çevirmiş umrumda değil. Sonuçta herkes Hz. Adem'den geliyor. İlk öğretiler tabiidir ki ondan geliyor. Barış, sevgi, esenlik, Allah'ın rahmeti bizimle olsun. Herkese bol kazançlar.
 
Masal onların hepsi masal. Yok öyle bir şey :)
Forumda yorumlarını beğendiğim konu hakkında belirli bir bilgiye sahip olarak gördüğüm üyelerden birisiniz. İster Deist, ister Ateist isterse Pastafaryan (uçan spagetti canavarı) olun neye inandığınızı kimseyi alakadar etmez. Ama bir başka inancın temel olarak benimsediği bir değere kalkıp "masal" derseniz daha sonra bu konuda veya farklı konuda savunduğunuz bir şeye saygı beklemeyin, inanmıyorsanız da buraya yazmayın. Bana göre bu gibi eylemler insanlar arasındaki kutuplaşmayı artıyor.

Epeydir forumu takip etmiyorum, bildirimlere bakıp çıkıyorum neler var diye bakayım dedim. Onun için bu konuya ilk ve son yazışım olsun, bir Yahudi olmasam da Adam Sandler filmlerinden olsa gerek boş geçmeyeyim "Şalom"
 
Vikipedi'den alıntıdır.

(link) aleichem ((link): שָׁלוֹם עֲלֵיכֶם‎, (link) Şālóm ʻalêiḥem),(link)(link) (link)'in kendi aralarında kullandıkları ve (link) "barış seninle olsun" anlamına gelen sözlü selamlamadır. Bu selamlamaya karşılık ise aleichem şalom (עֲלֵיכֶם שָׁלוֹם‎; lit. 'barış, seninle de olsun') cevabı verilir.(link)(link) Yahudiler vesilesiyle yaklaşık MS 650'lerde (link)'a da geçen şalom aleichem selamı, zamanla Arapça'da (link) formunu almıştır.


Vikipedi gibi nâ-ehil olanların da tanım yapabildiği bir site değil de buradan okumanızı nacizane tavsiye ederim.
(link)

yazıdan bir alıntı:

Müslümanlar arasında bilinen şekilde selâmlaşmanın hicretten sonraki yıllarda başladığı anlaşılmaktadır. Resûl-i Ekrem’i öldürmek maksadıyla Mekke’den Medine’ye gelen ve niyeti anlaşılıp tutuklanan Umeyr b. Vehb el-Kureşî’nin, Resûlullah’ı o dönemin âdetine göre, “Sabahınız hoş olsun” diyerek selâmlaması üzerine Allah’ın resulü şöyle demiştir: “Allah bize lutufta bulunarak seninkinden daha hayırlı olan ve cennet ehli tarafından da kullanılan ‘es-selâm’ sözüyle selâmlaşmayı öğretti” (İbn Hişâm, II, 661-662). Aynı zamanda Cenâb-ı Hakk’ın isimlerinden olan selâm kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de kırk kadar âyette geçer. Bu âyetlerin bazılarında selâm veya selâmün aleyküm şeklindeki sözlerin daha önceki bazı peygamberler zamanında da kullanıldığı (Meryem 19/33, 47) meleklerin Hz. İbrâhim’e ve Nûh’a gittiklerinde (Hûd 11/48, 69; el-Hicr 15/52; ez-Zâriyât 51/25), yine meleklerin cennet ehline (er-Ra‘d 13/24; el-Hicr 15/46; en-Nahl 16/32; ez-Zümer 39/73; Kāf 50/34), cennet ehlinin birbirlerine (Yûnus 10/10; İbrâhîm 14/23), Allah’ın mümin kullarına (el-Ahzâb 33/44; Yâsîn 36/58), peygamberlere (es-Sâffât 37/79, 109, 120, 130, 181) bu şekilde selâm verdiği, Resûl-i Ekrem’e de kendisine gelen müminlere selâmün aleyküm diye hitap etmesinin emredildiği (el-En‘âm 6/54) haber verilmektedir. Bir âyette de selâmlanan kişinin selâma aynı ifade ile karşılık vermesi veya daha güzel bir ifade kullanarak muhatabına hayır duada bulunması emredilmekte (en-Nisâ 4/86), bir hadiste de daha güzeliyle mukabele etmiş olmak için yapılan ziyadelere ayrıca sevap verileceği belirtilmektedir (Tirmizî, “İstiʾẕân”, 2). Hz. Peygamber selâm vermeyi sevap kazandıran (Buhârî, “Îmân”, 20) ve cennete girmeye vesile olan (Tirmizî, “Ḳıyâme”, 42), önemli amellerden biri olarak tarif etmiş müslümanların çokça selâmlaşmasının karşılıklı sevgiyi arttıracağını (Müslim, “Îmân”, 93; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 142), hayır ve bereket getireceğini (Tirmizî, “İstiʾẕân”, 10) ve insanı Allah’a yaklaştıracağını (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 133) bildirmiş, selâm vermekten kaçınmanın bir tür cimrilik olduğunu söylemiştir (İbn Hibbân, X, 349-350).

Neyse, Selamun Aleykum
 
Forumda yorumlarını beğendiğim konu hakkında belirli bir bilgiye sahip olarak gördüğüm üyelerden birisiniz. İster Deist, ister Ateist isterse Pastafaryan (uçan spagetti canavarı) olun neye inandığınızı kimseyi alakadar etmez. Ama bir başka inancın temel olarak benimsediği bir değere kalkıp "masal" derseniz daha sonra bu konuda veya farklı konuda savunduğunuz bir şeye saygı beklemeyin, inanmıyorsanız da buraya yazmayın. Bana göre bu gibi eylemler insanlar arasındaki kutuplaşmayı artıyor.

İşte o "belirli bir bilgi" birikimi sayesinde, bu anlatıların masal olduğu sonucuna ulaşıyor insan.

Bundan yıllar önce, ODTÜ'de düzenlenen teoloji sempozyumuna katılmıştım. Konuşmacılardan biri olan Sevan Nişanyan'la yaptığımız bir sohbet esnasında şöyle demişti:

"Avrupa, kutsal kitaplarda yazanların masal olduğunu idrak ettikten sonra ortaçağ karanlığından çıktı ve aydınlanma çağını yaşadı"

Aydınlanma çağı, daha doğrusu ecnebilerin deyimiyle Awakening yani Uyanış, bu sayede mümkün oldu. İnsanlar masallara, kerameti kendinden menkul rivayetlere kulaklarını tıkadılar ve hayatlarının her alanına ölçülebilir, sınanabilir gerçekler, yani bilim yön vermeye başladı.

Küçük çocuklar çabuk uykuya dalsın diye masal anlatılır, bilirsiniz. Bizleri uyutmak için de büyüklerimiz masallar anlatıyorlar. "Artık masallara karnımız tok" diyerek uyanmanın zamanı geldi de geçiyor. Aman kimseyi incitmeyelim, aman kimsenin suyunu bulandırmayalım, aman kutuplaştırmayı arttırmayalım diye gerçekleri dile getirmekten imtina edersek, bu hem kendimize, hem de içinde yaşadığımız topluma ihanet olur...
 
  • Beğen
Tepkiler: makaram
Vikipedi gibi nâ-ehil olanların da tanım yapabildiği bir site değil de buradan okumanızı nacizane tavsiye ederim.
(link)

yazıdan bir alıntı:

Müslümanlar arasında bilinen şekilde selâmlaşmanın hicretten sonraki yıllarda başladığı anlaşılmaktadır. Resûl-i Ekrem’i öldürmek maksadıyla Mekke’den Medine’ye gelen ve niyeti anlaşılıp tutuklanan Umeyr b. Vehb el-Kureşî’nin, Resûlullah’ı o dönemin âdetine göre, “Sabahınız hoş olsun” diyerek selâmlaması üzerine Allah’ın resulü şöyle demiştir: “Allah bize lutufta bulunarak seninkinden daha hayırlı olan ve cennet ehli tarafından da kullanılan ‘es-selâm’ sözüyle selâmlaşmayı öğretti” (İbn Hişâm, II, 661-662). Aynı zamanda Cenâb-ı Hakk’ın isimlerinden olan selâm kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de kırk kadar âyette geçer. Bu âyetlerin bazılarında selâm veya selâmün aleyküm şeklindeki sözlerin daha önceki bazı peygamberler zamanında da kullanıldığı (Meryem 19/33, 47) meleklerin Hz. İbrâhim’e ve Nûh’a gittiklerinde (Hûd 11/48, 69; el-Hicr 15/52; ez-Zâriyât 51/25), yine meleklerin cennet ehline (er-Ra‘d 13/24; el-Hicr 15/46; en-Nahl 16/32; ez-Zümer 39/73; Kāf 50/34), cennet ehlinin birbirlerine (Yûnus 10/10; İbrâhîm 14/23), Allah’ın mümin kullarına (el-Ahzâb 33/44; Yâsîn 36/58), peygamberlere (es-Sâffât 37/79, 109, 120, 130, 181) bu şekilde selâm verdiği, Resûl-i Ekrem’e de kendisine gelen müminlere selâmün aleyküm diye hitap etmesinin emredildiği (el-En‘âm 6/54) haber verilmektedir. Bir âyette de selâmlanan kişinin selâma aynı ifade ile karşılık vermesi veya daha güzel bir ifade kullanarak muhatabına hayır duada bulunması emredilmekte (en-Nisâ 4/86), bir hadiste de daha güzeliyle mukabele etmiş olmak için yapılan ziyadelere ayrıca sevap verileceği belirtilmektedir (Tirmizî, “İstiʾẕân”, 2). Hz. Peygamber selâm vermeyi sevap kazandıran (Buhârî, “Îmân”, 20) ve cennete girmeye vesile olan (Tirmizî, “Ḳıyâme”, 42), önemli amellerden biri olarak tarif etmiş müslümanların çokça selâmlaşmasının karşılıklı sevgiyi arttıracağını (Müslim, “Îmân”, 93; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 142), hayır ve bereket getireceğini (Tirmizî, “İstiʾẕân”, 10) ve insanı Allah’a yaklaştıracağını (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 133) bildirmiş, selâm vermekten kaçınmanın bir tür cimrilik olduğunu söylemiştir (İbn Hibbân, X, 349-350).

Neyse, Selamun Aleykum
Aleykümselam. 🖐🏻
 
İşte o "belirli bir bilgi" birikimi sayesinde, bu anlatıların masal olduğu sonucuna ulaşıyor insan.

Bundan yıllar önce, ODTÜ'de düzenlenen teoloji sempozyumuna katılmıştım. Konuşmacılardan biri olan Sevan Nişanyan'la yaptığımız bir sohbet esnasında şöyle demişti:

"Avrupa, kutsal kitaplarda yazanların masal olduğunu idrak ettikten sonra ortaçağ karanlığından çıktı ve aydınlanma çağını yaşadı"

Aydınlanma çağı, daha doğrusu ecnebilerin deyimiyle Awakening yani Uyanış, bu sayede mümkün oldu. İnsanlar masallara, kerameti kendinden menkul rivayetlere kulaklarını tıkadılar ve hayatlarının her alanına ölçülebilir, sınanabilir gerçekler, yani bilim yön vermeye başladı.

Küçük çocuklar çabuk uykuya dalsın diye masal anlatılır, bilirsiniz. Bizleri uyutmak için de büyüklerimiz masallar anlatıyorlar. "Artık masallara karnımız tok" diyerek uyanmanın zamanı geldi de geçiyor. Aman kimseyi incitmeyelim, aman kimsenin suyunu bulandırmayalım, aman kutuplaştırmayı arttırmayalım diye gerçekleri dile getirmekten imtina edersek, bu hem kendimize, hem de içinde yaşadığımız topluma ihanet olur...

Kutsal kitaplarında yazılanlar kendileri tarafından yıllar yılı değiştirilmişti. Sonra kendileri ile çeliştiler tabi.
İnandıkları/buldukları bilim yol gösterici olmalı. Sırrın kaynağı değil. Şayet dedikleri gibiyse bilimle 1 adet arı yaratsınlar.
Atom bombası icat edildi diye bilimi mi kötülüyorlar yoksa bunu kötüye kullanan insanı mı kötülüyorlar onlara sormak lazım.. İnsan kötüyse yaptığı kötülük kendindendir. Bunun gibi hacısı hocası hatalı ise bu insanın kendisinin ayıbıdır. Dinin değil. Üretilen her şeyin bir kılavuzu da oluyorsa toplumsal düzen için insanın da kılavuzu olmalıdır. Yoksa herkes kendi istediğine göre yaşasın oh ne ala memleket...
 
Durum
Başlık tartışmaya kapatılmıştır.
Geri