Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Z kuşağının bisiklete olan ilgisizliği

Bir tespit yaptığımızda, bu tespiti oluşturan sebepleri irdelemezsek, önüne arkasına bakmazsak bu tespit bizi hiçbir sonuca da ulaştırmaz. Z kuşağının alışkanlıkları, ya da bisiklete olan ilginin azalması bir sonuçsa, bu sonucu oluşturan sebepleri de sorgulamak gerekir.

Öncelikle ülkenin total ortalamasını düşündüğümüzde, z kuşağının kendini gerçekleştiren, hobi sahibi, araştıran, sorgulayan, sorumluluk sahibi bir kuşak olmasını mı bekliyordunuz gerçekten de? Eğitim sistemi, hukuk sistemi, adalet kavramı, ekonomik şartlar, doktorlar, hastaneler, polisler, devlet kurumları, ülke sporunun mevcut durumu gibi bileşenleri düşündüğünüzde, z kuşağı tüm bu ortalamanın dışında nasıl olabilir ki? Tüm bu kurumlar gibi bu kuşak da, toplumun aynadaki yansımasından ibaret. Suçu onlara atıp kendimizi temize falan çekemeyiz.

İnternette oyun oynamak dışında bir şey bilmediğini söylediğimiz bu kuşağın elinde ne bırakıldı ki ne isteniyor? Avrupadaki yaşıtları farklı ülkelerde tatile giderken, hafta sonu arabasına atlayıp kampa, festivale giderken bizim çocuklar keyiften mi evde tıkılıp oyun oynuyor acaba? Benim gördüğüm kadarıyla dünyanın farklı bölgelerinde z kuşağı arasında bisiklete olan ilgide bir azalma falan yok. Dolayısıyla burada bir kuşağa has bir sorun yok. Buradaki sorun çok daha yerel ve sorumlusu da bu çocuklar değil.

Nüfusunun yarıdan fazlası asgari ücretle çalışan bir ülkede hangi çocuğun hangi hobisinden bahsedilebilir? Eğer konuştuğumuz kendi çevremizdeki, ekonomik durumu görece yüksek ailelerin bir avuç çocuğu ise başka. Ama bu ülkenin devasa bir kısmı sadece hayatta kalmaya çalışıyor. Cebinde sadece minibüs parasıyla dolaşan çocuklardan neden bisiklete binmiyorsun diye hesap sorulamaz. Bazen yaşadığımız semtlerde etrafımıza bakıp ülkenin geneli de böyledir diye genelliyoruz bilinç altında belki ama bu ülkede bırakın elektrikli scooter'a binmeyi, bunu hayal bile edemeyecek çocukların sayısı o etrafımızda gördüklerimizden çok daha fazla. Çocuklar tablete, oyuna düşkünler evet, çünkü onlar için erişilebilir tek eğlence bu var.

Özetle, z kuşağının beğenmediğimiz özellikleri bir sonuç. Ülkenin total seviyesine uyumlu bir sonuç. Bunu düzeltmenin tek yolu, ortalamayı yükseltmekten geçer. Ortalama yükselmediği sürece sivrilen her şey ortalama tarafından aşağıya çekilir.
 
Scudo
Bu başlık üzerinde biraz düşününce tamamen karamsarlığa düştüm. Gelişmemiş ülkemizde ömür boyu bunları konuşacağız sanırım. Çocuklarımız da bunları konuşacak. Onların çocukları da.

Dünya genelinde önceki nesillerden çok daha bilinçli olan Z kuşağı Türkiye'de anca hayatta kalmaya çalışıyor. Ana nedeni bu bence.
 
Oğlum 2,5 yaşında. Bana "baba ben büyüyünce birlikte bisiklet ile gezeceğiz değil mi?" diye soruyor. Gelir seviyemiz orta halli. "evet tabi ki gezeriz" diyorum. Umarım 5 yıl sonra da aynı cümleyi kurabilirim.

Ancak ülkenin %70-80 i açlık seviyesinde. Başka bir baba çocuğuna "gelecek ay belki et yiyebileceğiz" diyor. Ya da "gelecek yıl alırız montunu bu yıl şu yelekle idare et" diyor bir yerlerde.
Bu seviyede bir yokluk içerisinde "insanlar neden bisiklete binmiyorlar acaba" demeyi çok mantıklı bir çıkarım olarak bulmuyorum.
Sorun insanların bisiklete binmemesi veya istememesi değil, bisiklete binme ihtiyacından önce beslenme/barınma ihtiyacını düşünüyor olmaları diye düşünüyorum

Evet eskiden karne hediyesi bisiklet alınırdı. Çocuk halimizle, her yastığa kafayı koyduğumuzda bisiklet hayali kurmuşluğu vardır bizim nesilin. O zamanlar da bisiklet kolay ulaşılmazdı. Hesap kitap yapılırdı. Baba/Anne bir şeylerden arttırır alırdı.
Ama çoğumuzun beslenme ve barınma ile ilgili endişesi yoktu. Hatta hepimizin hayalleri vardı. Hemde bir sürü. Pilot olmak, avukat olmak, polis olmak, asker olmak, doktor olmak vs vs

Şu anda çocuklarda/gençlerde hayal edememe sorunu da var daha kötüsü.
Gençlere sorun "hayalin nedir?" diye. Çoğu "ülkeden gitmek" diyecektir. En azından kendini bilen çoğunluktan bahsediyorum.
 
Silinebilir
 
Son düzenleme:
  • Beğen
Tepkiler: M.İhsan
Kuşak muşak hikaye, para yok para. Memleketin %90'ının en büyük ve tek eğlencesi cep telefonundan sosyal medyaya girmek. Bu kadar... XYZ falan da geçeceksin, Z kuşağını beğenmeyen X kuşağı, Z kuşağını yetiştiren büyüten kesim de onlar, nispeten yokluk gören nesil olduğu için çocuklarını şımarttıkça şımarttı; eğitim verilmeyen çocukların suçu yok suç şu an 40+ yaş nesilde...
 
Kuşak muşak hikaye, para yok para. Memleketin %90'ının en büyük ve tek eğlencesi cep telefonundan sosyal medyaya girmek. Bu kadar... XYZ falan da geçeceksin, Z kuşağını beğenmeyen X kuşağı, Z kuşağını yetiştiren büyüten kesim de onlar, nispeten yokluk gören nesil olduğu için çocuklarını şımarttıkça şımarttı; eğitim verilmeyen çocukların suçu yok suç şu an 40+ yaş nesilde...
Para olmasa da bisiklet hayatımızda olabilir. Hurdacıdan aldığım bir bisikletle arka arkaya Transfagaraşan, Avusturya Alpleri ve Stelvio Geçidi'ni geçtim. O bisiklet daha sonra D915 Soğanlı geçidi başta olmak üzere 2000 metre üstü birçok geçitte, Nemrut Dağı'nda, İran'da, Gürcistan'da, Ermenistan'da yoldaşım oldu. İşe gidiş gelişlerimde hep onu kullandım. Parayı, bisiklet yollarını, devletin tutumunu, belediyeleri, trafikteki magandaları falan dert etmeyin bence. Binmek isteyen biner. Bu fikrin aşılanması lazım. O bisikletin üzerinde Shimano Tourney var. Deore, XT falan yok ama arkada 30 kg yükle Stelvio'yu aslanlar gibi çıktı.faS1-x0L_400x400.jpg
 
Para olmasa da bisiklet hayatımızda olabilir. Hurdacıdan aldığım bir bisikletle arka arkaya Transfagaraşan, Avusturya Alpleri ve Stelvio Geçidi'ni geçtim. O bisiklet daha sonra D915 Soğanlı geçidi başta olmak üzere 2000 metre üstü birçok geçitte, Nemrut Dağı'nda, İran'da, Gürcistan'da, Ermenistan'da yoldaşım oldu. İşe gidiş gelişlerimde hep onu kullandım. Parayı, bisiklet yollarını, devletin tutumunu, belediyeleri, trafikteki magandaları falan dert etmeyin bence. Binmek isteyen biner. Bu fikrin aşılanması lazım. O bisikletin üzerinde Shimano Tourney var. Deore, XT falan yok ama arkada 30 kg yükle Stelvio'yu aslanlar gibi çıktı.282119 dosyayı görüntüle
Can abi selamlar, senin görüşüne ben de katılıyorum bu noktada, hatta başka konularda var buna benzer mesajlarım, "karbona binmem, çeliğe binerim, yine sürerim" vb. şeklinde. Fakat son 1 yıllık süreçte baktığımızda en dandik iç lastiğinden en dandik bir bisiklet aksesuarına kadar her şey, 15-25 yaş grubu arkadaşlarımızın alamayacağı-ulaşamayacağı seviyelere geldi, bu noktada, ucuz yollu bir bisikletim olsun, süreyim gideyim bile diyemeyecek noktaya doğru gidiyoruz gibi maalesef...
Kendim ilk yol bisikletimi 2013 yılında harçlıklardan vs. arttırarak almıştım, 1000 liraydı, başlangıç seviye, sora setli bir alet; şimdi bu seviye bir aleti geçtim en ucuz market bisikletleri 2-3 bin lira olmuş, bir öğrencinin kendi başına bisiklet alabilmesi bile hayal maalesef. He tabii çok isteyen arkadaşlar bir şekilde çalışıyor alabiliyor ama bu şekilde bir ortamda genele yaymak mümkün gözükmüyor.
Bir telefon 3 bin lira diyecek olursak da bisiklete karşı telefonun cazibesi ve kullanım sıklığı bambaşka seviyelerde, bisikletin cazip bir noktası olacak ki o da yaygınlaşacak.

Saygılar, selamlar.
 
Para olmasa da bisiklet hayatımızda olabilir. Hurdacıdan aldığım bir bisikletle arka arkaya Transfagaraşan, Avusturya Alpleri ve Stelvio Geçidi'ni geçtim. O bisiklet daha sonra D915 Soğanlı geçidi başta olmak üzere 2000 metre üstü birçok geçitte, Nemrut Dağı'nda, İran'da, Gürcistan'da, Ermenistan'da yoldaşım oldu. İşe gidiş gelişlerimde hep onu kullandım. Parayı, bisiklet yollarını, devletin tutumunu, belediyeleri, trafikteki magandaları falan dert etmeyin bence. Binmek isteyen biner. Bu fikrin aşılanması lazım. O bisikletin üzerinde Shimano Tourney var. Deore, XT falan yok ama arkada 30 kg yükle Stelvio'yu aslanlar gibi çıktı.282119 dosyayı görüntüle
Çok güzel söylemişsiniz. Aynen çok para harcamadan da bisiklete binilir, gezilir.

Ancak sorun sadece para olup olmaması değil zaten.
Adam veya çocuk veya genç; Önce bu akşam ne yiyeceğini düşünüyor. Acaba akşam evde yakacak birşey var mı, bu gece ısınabilecek miyiz diye düşünüyor. (Şu anda bunu aslında neredeyse tüm türkiye düşünüyor, doğalgaz stokları bitmiş sanayi üretimi durdurdu. Konutlar sırada deniliyor) Geleceğini düşünüyor. 1 ay sonrasını düşünüyor. Bu kafadaki adama siz gidip "al bu bisiklet bedava senin. Artık gel gitlerini bu bisikletle yapabilirsin" deseniz bile binmez. O bisikleti ya satar ya da saklar bir yerlere. Çünkü önceliği bisiklet değil o kişinin.
Beslenme barınma ve gelecek korkusunu kırmadan da insanları birşeye asla yönlendiremezsiniz. Tabi bunlar kişisel görüşlerimdir. Uzman değilim bu konuda.
 
Çok güzel söylemişsiniz. Aynen çok para harcamadan da bisiklete binilir, gezilir.

Ancak sorun sadece para olup olmaması değil zaten.
Adam veya çocuk veya genç; Önce bu akşam ne yiyeceğini düşünüyor. Acaba akşam evde yakacak birşey var mı, bu gece ısınabilecek miyiz diye düşünüyor. (Şu anda bunu aslında neredeyse tüm türkiye düşünüyor, doğalgaz stokları bitmiş sanayi üretimi durdurdu. Konutlar sırada deniliyor) Geleceğini düşünüyor. 1 ay sonrasını düşünüyor. Bu kafadaki adama siz gidip "al bu bisiklet bedava senin. Artık gel gitlerini bu bisikletle yapabilirsin" deseniz bile binmez. O bisikleti ya satar ya da saklar bir yerlere. Çünkü önceliği bisiklet değil o kişinin.
Beslenme barınma ve gelecek korkusunu kırmadan da insanları birşeye asla yönlendiremezsiniz. Tabi bunlar kişisel görüşlerimdir. Uzman değilim bu konuda.
Öncelikle merhabalar. Bir önceki yazınızda ülkenin %70'i-80'i açlık seviyesinde yazmışsınız. Türkiye'deki aile yapısı böyle bir şeye izin vermez. Yani, Türkiye'de aç olmak çok kolay değildir. Gerçek açlıktan bahsediyorum. Örnek vereceğim: Türkiye'den hiçbir kadın başka ülkelerde bakıcılık yapmamıştır. Aupair gibi geçici, öğrencilik işlerinden bahsetmiyorum. Türkiye'den kayıklara doluşup binlerce insan ölme pahasına deniz aşırı ülkelere gitmemiştir. Bunu o insanlara yaptıran gerçek açlıktır. Türkiye'de hiçbir insan uçağın tekerine saklanıp yurt dışına kaçmayı düşünmemiştir. Türkiye'de insanlar Amerikan uçağına binip ülkelerini terk etmek istemediler. Türkiye'de açlıktan ölmek üzere olan hiçbir insanın başında akbaba beklememiştir. Gerçekten aç olsadık ya da hayatlarımız tehlikede olsaydı benzer olayları görürdük. Avrupa'ya olan beyin göçü ve siyasi mültecilik durumları farklı konulardır. Bunların açlıkla ilgisi yoktur. %70 - %80 çok büyük bir orandır. Düzeltmek için söyledim.
Evet, her şey çok pahalı ama yine de Afrika'daki kabileler kadar yaşayamayacak durumda değiliz. Zor olsa da bir şekilde yaşıyoruz. Evet, et çok pahalı... Veganlar nasıl yaşıyorlar? Kapitalist düzenin taytla yoga yapan modern veganlarından bahsetmiyorum. Sadece bakliyat ve yulaf yiyip her gün 4 pace'le 42K maraton koşan İranlı bir arkadaşım var. 100 gün boyunca devamlı 42K koştu. Bu adam çölde nesli tükenmekte olan bir kaplan türü için 250K bile koştu. Strava'dan takip edebilirsiniz. Akbar Naghdi isminde birisi. Demek ki isteyince oluyormuş.
Şartlar ne olursa olsun isteyince bir şeyler yapılmalıdır demek istiyorum. Okula ya da işe bisikletle gidilse ev bütçesine maddi katkı sağlanır, hasta olunmaz, zihin açılır, fit bir vücuda sahip olunur. Sırf bunlar için bile bisiklet tercih edilmelidir. İşi, parası olmayan, durumu gerçekten sınırda olan çok şanssız insanlar için ise söyleyecek bir şeyim yok. Keşke yardımım dokunabilse ama dünya böyle. Bazı insanlar da maalesef bizlerden daha çok sıkıntı çekiyorlar.
Can abi selamlar, senin görüşüne ben de katılıyorum bu noktada, hatta başka konularda var buna benzer mesajlarım, "karbona binmem, çeliğe binerim, yine sürerim" vb. şeklinde. Fakat son 1 yıllık süreçte baktığımızda en dandik iç lastiğinden en dandik bir bisiklet aksesuarına kadar her şey, 15-25 yaş grubu arkadaşlarımızın alamayacağı-ulaşamayacağı seviyelere geldi, bu noktada, ucuz yollu bir bisikletim olsun, süreyim gideyim bile diyemeyecek noktaya doğru gidiyoruz gibi maalesef...
Kendim ilk yol bisikletimi 2013 yılında harçlıklardan vs. arttırarak almıştım, 1000 liraydı, başlangıç seviye, sora setli bir alet; şimdi bu seviye bir aleti geçtim en ucuz market bisikletleri 2-3 bin lira olmuş, bir öğrencinin kendi başına bisiklet alabilmesi bile hayal maalesef. He tabii çok isteyen arkadaşlar bir şekilde çalışıyor alabiliyor ama bu şekilde bir ortamda genele yaymak mümkün gözükmüyor.
Bir telefon 3 bin lira diyecek olursak da bisiklete karşı telefonun cazibesi ve kullanım sıklığı bambaşka seviyelerde, bisikletin cazip bir noktası olacak ki o da yaygınlaşacak.

Saygılar, selamlar.
Kardeşim, böyle düşünmen ne güzel. Arkadaşlarına örnek olup bisikleti teşvik edebilirsin. Kısa süreli işlerde çalışılarak ikinci el bisiklet alınabilir. Bu keyiften mahrum olmayın.
Sevgiler, selamlar...
 
Son düzenleme:
Öncelikle merhabalar. Bir önceki yazınızda ülkenin %70'i-80'i açlık seviyesinde yazmışsınız. Türkiye'deki aile yapısı böyle bir şeye izin vermez. Yani, Türkiye'de aç olmak çok kolay değildir. Gerçek açlıktan bahsediyorum. Örnek vereceğim:Türkiye'den hiçbir kadın başka ülkelerde bakıcılık yapmamıştır. Aupair gibi geçici, öğrencilik işlerinden bahsetmiyorum. Türkiye'den kayıklara doluşup binlerce insan ölme pahasına deniz aşırı ülkelere gitmemiştir. Bunu o insanlara yaptıran gerçek açlıktır. Türkiye'de hiçbir insan uçağın tekerine saklanıp yurt dışına kaçmayı düşünmemiştir. Türkiye'de insanlar Amerikan uçağına binip ülkelerini terk etmek istemediler. Türkiye'de açlıktan ölmek üzere olan hiçbir insanın başında akbaba beklememiştir. Gerçekten aç olsadık ya da hayatlarımız tehlikede olsaydı benzer olayları görürdük. Avrupa'ya olan beyin göçü ve siyasi mültecilik durumları farklı konulardır. Bunların açlıkla ilgisi yoktur. %70 - %80 çok büyük bir orandır. Düzeltmek için söyledim.
Evet, her şey çok pahalı ama yine de Afrika'daki kabileler kadar yaşayamayacak durumda değiliz. Zor olsa da bir şekilde yaşıyoruz. Evet, et çok pahalı... Veganlar nasıl yaşıyorlar? Kapitalist düzenin taytla yoga yapan modern veganlarından bahsetmiyorum. Sadece bakliyat yiyip her gün 4 pace'le 42K maraton koşan İranlı bir arkadaşım var. 100 gün boyunca devamlı 42K koştu. Bu adam çölde nesli tükenmekte olan bir kaplan türü için 250K bile koştu. Strava'dan takip edebilirsiniz. Akbar Naghdi isminde birisi. Demek ki isteyince oluyormuş.
Şartlar ne olursa olsun isteyince bir şeyler yapılmalıdır demek istiyorum. Okula ya da işe bisikletle gidilse ev bütçesine maddi katkı sağlanır, hasta olunmaz, zihin açılır, fit bir vücuda sahip olunur. Sırf bunlar için bile bisiklet tercih edilmelidir. İşi, parası olmayan, durumu gerçekten sınırda olan çok şanssız insanlar için ise söyleyecek bir şeyim yok. Keşke yardımım dokunabilse ama dünya böyle. Bazı insanlar da maalesef bizlerden daha çok sıkıntı çekiyorlar.
Verdiğiniz örnek yanlış. Türkiyeden göç illa da botlar üzerinde olmayacaktır. Şu anda tanıdığım kalifiye bir çok arkadaşım yurtdışına gitti. Orada yaşıyor. Burada halk olarak tabir edebileceğimiz kalifiye olmayan kesim biat kültüründe sonuna kadar kalacaktır. Başka alternatifi yok zaten.
"Gerekirse soğan ekmek yeriz" diyen bu kesim için değil benim laflarım. O kesim ne olursa olsun asla "kötü durumdayız açız" demez zaten.

"TÜRK-İŞ Araştırmasının Aralık 2021 ayı sonucuna göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı, bilinen adıyla açlık sınırı 4 bin 13 TL'ye çıktı.
Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 13 bin 72 TL TL'ye, bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti' ise aylık 4 bin 926 TL'ye yükseldi. "

Bu habere göre evet türkiye de insanlar aç. Türkiyede kaç haneye aylık 13 bin tl giriyordur sizce?
Başka türlü eksi derecelerde ucuz ekmek kuyrukları açıklanamaz. Yoksulluk sınırında yaşayan bir aileye gidip siz "hadi çocuklarınıza ve size bisiklet verelim tasarruf edersiniz" dediğinizde alacağınız cevap "çok güzel olur, eve bisiklet gelir, giderlerimiz azalır, artık hasta olmayız, zihnimiz de açılır, fit bir vücuda da sahip oluruz" olmayacaktır.

Yazdıklarınız kağıt üstünde çok güzel, çok doğru. Ancak realite farklı. Fakirleşen bir ülkede yaşıyoruz. Fakirleşmenin yanında yozlaşan bir toplumuz. Bu noktada sizin verdiğiniz 42k maraton koşan iranlı arkadaşınız gibi kendini yetiştiren insanlardan oluşan bir topluluğu ülkemizde görmemiz olanaksız. (Kişisel görüşüm)
Keşke olsa. Bir iki istisna illa ki olacaktır. Ama o kadar.

Sonuç olarak; yukarıdaki görüşüm halen geçerli, Aysonunda gelecek ev kirasını, market alışverişini, kart ödemesini, doğalgaz faturasını düşünen adama siz bedava bisiklet verseniz de o adam bisikleti kullanmaz. Ya satar ya da evin bir yerinde saklar.
 
Son düzenleme:
Verdiğiniz örnek yanlış. Örf, adet ve geçmişi sebebiyle türk kadını açlıktan ölse dahi bu şekilde anılmak istemez. Bunu genellemek için söylemiyorum. Bu toplum/mahalle baskısının bir sonucudur. Bu kısım farklı konulara yelken açar ki bence konunun özünden uzaklaşırız. O yüzden daha fazla bu örnekten devam etmemek taraftarıyım.

Türkiyeden göç illa da botlar üzerinde olmayacaktır. Şu anda tanıdığım kalifiye bir çok arkadaşım yurtdışına gitti. Orada yaşıyor. Burada halk olarak tabir edebileceğimiz kalifiye olmayan kesim biat kültüründe sonuna kadar kalacaktır. Başka alternatifi yok zaten.
"Gerekirse soğan ekmek yeriz" diyen bu kesim için değil benim laflarım. O kesim ne olursa olsun asla "kötü durumdayız açız" demez zaten.

"TÜRK-İŞ Araştırmasının Aralık 2021 ayı sonucuna göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı, bilinen adıyla açlık sınırı 4 bin 13 TL'ye çıktı.
Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 13 bin 72 TL TL'ye, bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti' ise aylık 4 bin 926 TL'ye yükseldi. "

Bu habere göre evet türkiye de insanlar aç. Türkiyede kaç haneye aylık 13 bin tl giriyordur sizce?
Başka türlü eksi derecelerde ucuz ekmek kuyrukları açıklanamaz. Yoksulluk sınırında yaşayan bir aileye gidip siz "hadi çocuklarınıza ve size bisiklet verelim tasarruf edersiniz" dediğinizde alacağınız cevap "çok güzel olur, eve bisiklet gelir, giderlerimiz azalır, artık hasta olmayız, zihnimiz de açılır, fit bir vücuda da sahip oluruz" olmayacaktır.

Yazdıklarınız kağıt üstünde çok güzel, çok doğru. Ancak realite farklı. Fakirleşen bir ülkede yaşıyoruz. Fakirleşmenin yanında yozlaşan bir toplumuz. Bu noktada sizin verdiğiniz 42k maraton koşan iranlı arkadaşınız gibi kendini yetiştiren insanlardan oluşan bir topluluğu ülkemizde görmemiz olanaksız. (Kişisel görüşüm)
Keşke olsa. Bir iki istisna illa ki olacaktır. Ama o kadar.

Sonuç olarak; yukarıdaki görüşüm halen geçerli, Aysonunda gelecek ev kirasını, market alışverişini, kart ödemesini, doğalgaz faturasını düşünen adama siz bedava bisiklet verseniz de o adam bisikleti kullanmaz. Ya satar ya da evin bir yerinde saklar.
Size hak veriyorum. Elbette bu dedikleriniz önemli ancak yine de şartlar zorlanmalı diye düşünüyorum. Çook uzun bir konu olduğu için yazmak vakit alır. Bir gün görüşürsek uzun uzun sohbet etmek isterim.
 
Z kusagi kendi parasini kazanmayi erken yasta ogrenmeli.
Bunun icin 20'li yaslarina gelmeyi beklememeli.
Eger 20'li yaslarina geldiginde hala elinde yapabilecek birseyi yoksa en iyi ihtimalle twitter'da "mezunlara atama bekliyoruz" diye etiket acacaktir.
Z kusagina onerim diplomali bir issiz olacaklarina gidip bir esnafa cirak olsunlar. Boylece bircok kisiden bir adim onde olurlar.

Turkiye'de para kazanmanin bircok yolu var.
Her seyi ailenizden beklemeyin. Biz Venezuela degiliz. Hala bircok firsat onunuzde duruyor.
 
Çok ilgililer,hatta karne hediyesinden ötede görüyorlar önceki kuşaklarla kıyaslandığında.Ama gel gelelim paramızın değeri ortada.Ürettiğimiz salcano,corelli markaları var ama onların da diğer ithal markalardan fiyat konusundan aşağı kalır yönü yok.Kalite konusunda ise corelli maalesef çok vasat fren sistemleri,çıtkırıldım kadrosu ve boyasıyla bir hayli geride.Salcano markasının 001 modeli çok tercih ediliyor ne kadar iyidir bilemem.Hadi bir şekilde bir bisiklet sahibi oldular diyelim;arabacı,minübüscü,otobüscü tayfasının trafikte nasıl terör estirdiğinden bahsetmeye gerek yok.Eğer şartlar müsait olursa z kuşağı bisiklete binmeyi çok istiyor.Biz de trafikte var olarak diğer taşıt sürücülerine ''bisikletli'' kavramını öğretmeye çalışıyoruz.Burdaki en büyük risk bizim sağlığımız yahut hayatımız...
 
Farklı görüşte arkadaşlar yazmış, bazıları haksızlık yapılıyor demiş. Ben de onlardanım. Benim oğlan bisiklete binmeyi seviyor, çocuklara biz "oyun alanı" verirsek çocuklar oynar.

- Problem çocuklarda değil tamamen çevre etkenlerde. Sen çocuğu alıp apartman dairesine tıkarsan ve "güvenli değil diye" dışarı çıkmasına izin vermezsen o çocuktan bisiklet sevgisi beklemek pek de mantıklı değil.
- Çocukları tamamen akademik başarıya yönelik yetiştirmek de başka bir etken. Ot gibi kişiliksiz birey ortaya çıkıyor.
- Tekrar aynı şeyi söylüyorum, anne ve babalar çocuklara sadece bisiklet değil, spor ve hobi ortamı yaratırsa o çocuklar bisiklete biner.

Uzun zamandan beri batı ülkelerine gitmedim ama batı medyasını az çok takip ediyorum. Gençler arasında araba sahipliği bu nesilde daha düşükmüş, yani toplu taşıma ve bisiklet gibi alternatiflere olan ilgi artıyor. Yine pandemide bisiklete olan ilginin arttırdığına yönelik haberler bol bol çıktı... Belki de Z kuşağına şans vermemiz gerekiyor.
 
Son düzenleme:
1984 doğumluyum . Küçüklüğümde hep sokaklarda oynardık , gezerdik. Bisiklet ile dolaşırdık . Benim BMX bisikletim vardı. Yokuş aşağı pedal çevirir hızlanırdım. Yokuşun ortasındaki rögar kapağı yokuşta bi çıkıntı oluştururdu bende onun üstünden geçer uçardım . Buca cezaevinin duvarlarının orada kum tepeleri vardı. Onların üstünde yine uçmaya çalışırdık ))). Sokak sokak gezerdik . Apartmanın altında kömürlük vardı. Kapalı garaj gibi oraya kapatırdım eve çıkardık. İki bisikletimiz vardı. Bi tane de ilk 3 bisikletli klasik bisanlardan
Sonra o bisikleti ben kırdım. Yokuştan en son uçtuğumda. Kaynak vs yaptık ama kaldı öyle. Ama ona rağmen o zamana kadar ciddi bi düşme yada kaza yaşamadım . Sonra taşındık. O bisiklet eski evin kömürlüğünde kaldı yıllarca 1 sene sonra lise ye başladım Bi daha da uzun bir süre bisiklet alamadık. Çünkü kömürlük yada apartman girişinde bağlayacak yer yoktu . İşte 1 ay önce bi katlanır bisiklet aldım )).

karşıyaka sahil yoluna kadar tırsa tırsa gidiyorum sahil yolu dışında bisikletsiz bile zor yürümesi yani yürürken bi keyif alamıyorum. Ne kaldırım var nede arabalardan geçecek yer . Kaldırım varsa da ya bi araba işgal etmiştir yada bi esnaf sandalye masa vs birşey atmıştır .
Ben küçükken bi eğlencemiz vardı. Bisiklet. Bide evde tuşlu telefonu olan varsa bide faturayı göze alan. HUGO yu arardı. Yoksa sadece izlerdik ))))

şimdi bakıyorum. Z kuşağı dediğimiz kardeşler için bisiklete bizim kadar ilgili ve aç olmaları çok zor . Maddiyat olarak her bütçeye uygun bi bisiklet var. Maddiyat dışında da bir sürü engel var . Ama tabi üzerine biraz daha düşünce maddiyat önümüze çıkıyor ama bisiklet sahibi olmak için yada bisiklete binmeye engel değil . Şimdi Z kuşağı çok meşgul. İnterneti ver bilgisayarı var. Kimi. Oyun oynayacak saatlerce bilgisayarda yada telefonda. Yada konsolunda. Telefonda arkadaşları. Whatsup vs ile mesajlaşacak foto video vs paylaşacak , İnstagram Twitter YouTube takılacak. Belki netflix ten film izleyecek . Ders çalışması lazım bide. Bisikleti pek iplemiyorlar. İşgilerini çekmiyor .
Bisikleti olsa da nerde sürecek Bisiklet yolu lazım. Bisiklet yolları da yetersiz ve nadir yerlerde .
Z kuşağı da haklı. Bisiklete İlgisiz olmak için . Belki benim aklıma gelmeyen başka nedenleri de vardır .
 
  • Beğen
Tepkiler: Kuzey Ege
Gectigimiz haftalarda Florya'da bir mtb yarisi duzenlenmisti. Bu yarismadan bir sure once dukkanimiza kucuk kardeslerimiz lastiklerine hava bastirmaya, fren vites ayari yaptirmaya getirdiler. Hep minik minik, gözler ışıl ışıl, merakli sorular, merakli bakislar...
Sorduklari her soruyu buyuk bir sabirla cevapladim. Bisiklet kullanimi konusunda motive etmeye, cesaret vermeye calistim.
Inceledigimde cocuklar kendini ifade etme yetenegi gelismis, oturmasini kalkmasini bilen, belirli bir aile terbiyesini almis ve az cok hayatla ilgili hedefleri olan cocuklardi. Belli ki bu kisiler ekonomik olmasa bile sosyal anlamda yetismis ailelerin cocuklari.
Bu durumda konunun kusak ile degil, direkt aile ile ilgili oldugunu soyleyebilirim. (ayrica bu Z kusagi size ne etti kardesim?)
Teknolojiyle cok erken tanismis bu kusaktaki bireylerden hareketsiz olanlari obezite, kemik ve eklem hastaliklari, dolasim rahatsizliklari ve göz problemleri ile yirmili yaslarina gelmeden tanisacaklar maalesef. Bu konuda bizim yapabilecegimiz cok bir sey yok, ellerinin altinda internet var, okusunlar arastirsinlar, ogrensinler.
Spor yapabilenleri ve daha outdoor bir hayati tercih edenleri ise daha saglikli yasayacaklar.
 
ya sen en son yks falan giriyodun noldu o işler ?
ismimin altında yazıyordu amaa açıklayıcı değil galiba. evet zorlu süreçti girdik çıktık sonunda. diş hekimliği 1. sınıf 1. dönem bitti zaman hızlı geçiyor
 
ismimin altında yazıyordu amaa açıklayıcı değil galiba. evet zorlu süreçti girdik çıktık sonunda. diş hekimliği 1. sınıf 1. dönem bitti zaman hızlı geçiyor
dt. nin dişçi olduğunu bilmiyodum. Dt. İsa yerine sadece dişçi yazsan da olur ismini görüyoruz yukarda
 
Geri