Bugün itibariyle benim için de Erdoğanlar Bisiklet defteri kapandı
Neden-niçin'leri olduğu gibi aktaracağım. Her olayda olduğu gibi yaşadığım bu olayın da iki yönü var (müşteri-satıcı); ben elbette ki kendi beklentilerim açısından bakıyorum olaya. Amacım firmayı karalamak, suçlamak değil sadece karşılaştığım muameleyi anlatmak. Bunu yapmak için, Erdoğanlar Bisiklet firmasının sahibi Mehmet Yeşilören ile aramızdaki eposta yazışmalarını paylaşacağım. Kendi mesajlarımı birebir nakledeceğim; Mehmet beyin yazdıklarını ise, kendisinden izin almadığım için buraya birebir koymayacağım. Sadece mesaj içeriğini özetleyen bir-iki cümle ile aktaracağım.
Küçük bir not: Bazı arkadaşlar "Bugüne kadar birçok defa firmayı savundun, kendi başına gelince mi aydın?" da diyebilir. Onlara şimdiden "sen de haklısın" demek istiyorum
Bundan yaklaşık 1 yıl önce, Mavic Crossmax SLR jant setim için firmadan bir çift Mavic UST Tubeless sibop satın almıştım. Geçtiğimiz gün tubeless lastiklerimde kullandığım patlak önleyici sıvıyı takviye ederken, siboplardan bir tanesinin hava kaçırdığını farkettim. Sibobu janttan söktüğümde, sibobun alt kısmında yer alan kauçukta yırtılma ve metal parçadan ayrılma olduğunu gördüm; sibop bu yüzden hava kaçırıyordu.
O günün akşamına Erdoğanlar Bisiklet'in eposta adresine şu mesajı gönderdim:
"22 Ağustos 2016 tarihinde XXX no'lu siparişimde 2 adet Mavic Tubeless Sibop (Oval - 12983801) satın almıştım. Bu siboplardan bir tanesinin alt kısmındaki kauçuk kısım yırtılmış ve buradan hava kaçırmaya başladı. Deforme olan yeri fotoğraflamak istedim ancak bu bölgeyi tam olarak netleyemiyor fotoğraf makinam.
Sibobun garanti dahilinde değişimini rica edecektim sizden. Bu Pazar günü bisikleti kullanmam gerekiyor, sizin için de uygunsa değişim ürününü yarın kargoya verebilir misiniz? Ben de yarın bendeki sibobu size kargolarım.
Yardımlarınız için şimdiden teşekkür ederim."
Bu mesajıma cevap olarak Mehmet bey, sorunun sibobu janta sabitleyen parçanın aşırı sıkılmasından (yani kullanıcı hatasından) kaynaklandığını ve bunun garanti kapsamına girmeyeceğini düşündüğünü içeren bir mesaj yolladı ve bana değişim talebim olacak ise dist. firmaya sorunu ileteceğini, dist.'den gelecek cevaba göre hareket edeceklerini belirtti.
Beklediğim cevap elbette ki bu değildi. Kendilerinden "Durumun aciliyeti sebebiyle biz size değişim ürünü gönderelim, arka planda da garanti prosedürünü işletelim. Süreci uzatarak sizi mağdur etmeyelim" gibisinden bir cevap beklerken, Mehmet beyin beni ucu açık bir sürece sokmaya çalışması hoşuma gitmedi. Daha doğrusu, firmadan yüzlerce liralık alışveriş geçmişi olan benim gibi sadık bir müşterilerine, kendilerine maliyeti belki 30 TL bile olmayan bir parça için "büyük ihtimalle parçayı sen bozdun" şeklinde bir önyargıyla başlayan ve "standart prosedür bu, işine gelirse" şeklinde devam eden bir yaklaşım sergilemeleri beni çok şaşırttı ve üzdü. Bunun üzerine şu mesajı yolladım kendisine:
"Sibopları üreticinin talimatlarına sadık kalarak kullandım, montajı yaparken "finger-tight" diye tabir edilen şekilde, elle ve hiçbir alet kullanmadan sıkarım o yüksük denilen parçayı. Parçanın aşırı sıkılması durumunda zarar göreceğinin farkındayım, demek istediğim bilinçsiz bir kullanıcı değilim.
Açıkçası benden kaynaklanan bir hatanın olmadığından eminim. Sizin de benim beyanıma itibar etmenizi beklerdim, sonuçta sizden defalarca alışveriş yapmış olan, samimiyetinize güvenen sadık bir müşterinizim. 40 TL'lik bir ürün için sizi yanıltacak şekilde hareket edecek değilim. Ben bu ürünü sizden yine sipariş ederim ama bundan sonraki alışverişlerimde Erdoğanlar Bisiklet ilk tercihim olmaz onu peşinen söyleyeyim, zira satın aldığım ürünlerde herhangi bir sıkıntı olduğunda hızlıca ve müşteriyi ön planda tutarak çözüm sunmanızdan dolayı firmanızı tercih ediyorum. Eğer süreç bu şekilde uzayacaksa, top dist. firmalara vs. atılacaksa o zaman benim de kendime başka alternatifler aramaya başlamam gerekecek sanırım."
Ertesi gün (yani bugün), Mehmet bey cevap döndü bu mesajıma. Benden ürünün fotoğraflarını ve fatura örneğini isteyen, sorumluluğu yine dist. firmaya atan, bir önceki mesajında söylediklerine ilave olarak, garanti prosedürü konusunda satıcının değil üretici ve ithalatçının karar verdiğinin altını çizen bir yanıtla.
Cevabım şöyleydi:
"Bu yaklaşımınız beni ciddi anlamda üzdü Mehmet bey. Üç kuruşluk bir ürün için size sorun bildiren müşterinize ezberden yanıt verir gibi "kullanıcı hatasıdır o" şeklinde giriş yapmanız zaten yapıcı bir tavır değildi. Ayrıca ilk mesajımda siboptaki deforme olan kısmı fotoğraflayamadığımı, makinanın bu bölgeyi netleyemediğini söylemiştim, buna rağmen neden ısrarla benden fotoğraf istediğinizi anlamış değilim. Sorunlu her üründe sorunun kullanıcıdan kaynaklandığı önkabulüyle hareket eden zihniyetten kaçtığımız için firmanızdan alışveriş yapıyoruz, lakin bu anlayışın Erdoğanlar Bisiklet'e de sirayet ettiğini görmek son derece üzücü.
Ben de ticaretle uğraşan bir insanım. Çoğu zaman, müşterinin gönlünü hoş tutmak adına sorunlu ürünü çöpe atar, müşteriye yeni ürünü teslim eder ve mağazamızdan memnun bir şekilde ayrılmasını sağlarız. Çünkü dediğim gibi gaye para değil müşterinin gönlünü kazanmaktır.
Ayrıca yürürlükteki tüketici yasasını bir daha gözden geçirmenizi tavsiye ederim. Yasaya göre ürünün garantisinden sadece üretici ve ithalatçı değil, satıcı da sorumludur. Yasanın 11 maddesindeki şu ibareye dikkatinizi çekerim: "Bu fıkradaki hakların yerine getirilmesi konusunda satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur." Hal böyleyken konuyu tamamen ithalatçıya havale etmek, işin kolayına kaçmak oluyor sanki.
Ürünü ithal eden firmanın iletişim bilgilerini bana gönderin lütfen. Garanti işlemlerini kendim halletmek istiyorum. Geldiğimiz bu noktadan sonra samimiyetinize dair içimde ciddi kuşkular belirdi. Size de, sadık bir müşterisini kaybetmiş bir firma olarak bundan sonraki ticari hayatınızda başarılar diliyorum. Bilemiyorum belki de yanlış kişiyle muhattap oldum, Lütfü beyin olaya daha farklı yaklaşacağını tahmin edebiliyorum ama iş işten geçti artık."
Bu mesajımdan sonra Mehmet bey, riayet etmeleri gereken kurallar olduğunu ve firmalarından alışveriş yapmamayı tercih edebileceğimi vs. vs. anlatan başka bir mesaj daha yazdı. Hani derler ya "mahkeme duvarı gibi" diye
Bana verilen cevapların tek bir satırında "müşterimizin gönlünü hoş tutalım" niyetinin zerresine rastlayamadım. Varsa yoksa kurallar, prosedürler. Halbuki burada makina imal etmiyorsunuz, insan'la muhattap oluyorsunuz ve insanlar her şeyden önce karşısındakinden iyiniyet ve anlayış beklerler.
Mehmet beye gönderdiğim son mesaj ise şöyleydi. Kendisinin de bir yanıtı daha oldu tabii ama içeriği önemsiz bu saatten sonra:
"Kurallar müşteri memnuniyeti söz konusu olduğunda müşteri lehine esnetilebilir Mehmet bey. Bu gibi gerekçelerin arkasına saklanmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Firmanızın esenliği açısından da sizi, olayın başından beri takındığınız tavrı gözden geçirmeye davet ediyorum.
Her neyse, benim için Erdoğanlar Bisiklet defteri artık kapanmıştır. Siz bildiğiniz yolda aynen devam edin. Umarım "alışveriş yapmamak sizin tercihinizdir" diyerek kestirip attığınız bu günleri arar hale gelmezsiniz."
Evet, yazdığım son cümledeki temennim son derece içten bir temenni. Umarım Erdoğanlar Bisiklet firması diğer müşterilerine karşı bana yaptıkları gibi "doymuş satıcı" zihniyetiyle hareket etmeyi alışkanlık haline getirmez ve gelecekte "alışveriş yapmamak sizin tercihinizdir" diyerek kestirip attıkları bu günleri arar hale gelmez. Zira Türkiye'de alışveriş yapılabilecek firma neredeyse kalmadı ve bugüne kadar Erdoğanlar Bisiklet'i bu gibi firmalardan ayrı bir yere koyuyordum hep. Böyle firmaların da desteklenmesi gerektiğini düşünüyordum (ki hala bu şekilde düşünüyorum). Ancak şu son olayda firma sahibinin samimiyetten ve empatiden uzak bir şekilde hareket ettiğini üzülerek tecrübe ettim.
Hatanın büyüğü elbette ki bende. Ticaretle uğraşan biri olarak, büyüklerimizden aldığımız esnaf terbiyesiyle, müşterilerimizin gönlünü hoş tutmaya özen gösteriyoruz ve kendimiz de müşteri konumundayken alışveriş ettiğimiz firmaların bize bu şekilde davranacağı yanılsamasının içindeyiz belki de. Hani "kişi herkesi kendi gibi bilirmiş" derler ya. Mehmet beye de yazdığım gibi, sorun müşteriden kaynaklansa bile "yasal prosedür, ithalatçı, üretici" falan diyerek kafa şişirmeden o kadar çok ürünü anında birebir değişim yaptık ki. Çünkü şu dünyada üç kuruş için kalp kırmaya değmez ve güven tesis etmek, o güveni kaybetmekten bin kat daha zordur. Hayatta da ticarette de her şey para kazanmaya-kaybetmeye endeksli değildir.
Paradan çok gönül kazanmaya çalışan firmaların ülkemizde çoğalması dileğiyle...