@Fahrettin Bey;
Merak etmeyin, "Accell Group" bünyesinde Manisa'daki o fabrikada hangi bisikletlerin kol kola montajlandığını, birbirleri ile ne tür bir temasları/ilişkileri olduğunu çok iyi biliyorum. Geçen sene piyasada 225 bulabilmek için kendileri ile bayağı bir iletişimim olmuştu, uğradığım bisikletçilerde de kendileri hakkında yeteri kadar bilgi edinmiştim.
@Safa Arslaner
O bahsettiğiniz hareketli gidon boynu bizim emektarlarda da var.
Ben "tur bisikletçisi" "yol bisikletçisi" diye ayırmadım o ağırlıklık takıntılarından bahsederken. Ayrıca tur bisikletiçisi olanlar da bisikleti hafifletmeyi değil, bisikletin üzerine o kadar çantayı koyduktan sonra gerilim/stres yaşamadan kadroyu en sağlam nasıl dengeleyeceği kara kara düşünür. Bunun için gerekirse 1-2 kg daha ağır olan bisikleti tercih eder. Neyse konu bu değil zaten.
Anlatmak istediğim noktaya bir türlü temas edemiyorum bugün nedense, yol yorgunluğundan sanırım. Dilim döndüğünce bir daha anlatmaya çalışayım.
Sportive 225'lerin ilk üretim tarihi nedir emin değilim (bildiğim kadarıyla 2012 olan modelleri de var) ve ben kendi sahip olduğum 225 üzerinden yola çıkıyorum. Bu adamlar 2013 yılında bu bisikleti üretmişler (pardon montajlamışlar) ve ortaya 15.000 gram ağırlığında bir bisiklet çıkmış. Aradan bir sene geçmiş ve tarih olmuş 2014, piyasaya hibrit sınıflarda adeta Carraro'nun amiral gemisi olmaya aday olan 227 diye yepyeni bir model çıkmış. Ama nasıl? 2013'ün amiral gemisinin makyajını değiştirmiş, albenisi olsun diye bir kaç donanımı daha üst seviye ürünlerle kullanmayı tercih etmiş ve bu 227 kod adlı mavişin ağırlığı da 14.800 olmuş.
Şimdi olaya Carraro olarak değil, başka bir markanın açısından bakalım. Yaklaşık 5 aylık sürecin ardından 3 hafta içerisinde ikinci bisikletimi almayı planlıyorum. Bu süreç içerisinde almayı planladığım modelin 2013 ve 2014 modellerini en ince detayına kadar ezberledim (aralarında renk haricinde pek bir fark yok zaten). Ama bir bakıyorum, almayı istediğim ama stoklarda kalmadığı için bir türlü alamadığım 2013 model bisiklet 11.000 gram iken, aynısının 2014 versiyonu 9.800 grama düşmüş. Dikkatinizi çekiyorum, arada hiçbir donanım farkı yok, kadrodaki alüminyum kalitesinde ya da işlemesinde bir değişim yok... Ama firma nasıl yapmışsa (kadro açılarını az biraz değiştirip malzemeden tasarruf mu etmiş bilemem) ardışık 2 sene modelleri arasında 1200 gram fark koymuş ortaya. O firma bunu yaparken, bizim Carraro ise eski model ve daha düşük sınıf bisiklet ile son model ve üst kalite bisikleti hemen hemen aynı ağırlıkta yapıyorsa bu tamamen bisiklet üretmek değil bisiklet satmaya endeksli aldatıcı bir çalışmadır. Bir yandan gün geçtikçe hafifleyen/zayıflayan bir model varken Carraro'nun böyle bir şey yapması bana ciddi anlamda saçma ve tamamen yıllık ciroyu arttırma maksatlı bir girişim olarak göründü. Gelişim faaliyeti resmen sıfır.
Kimse de bunu "Türk firmalarının ellerindeki yetersizlikler" olarak savunmasın lütfen. Özellikle de Carraro, Bianchi gibi menşei İtalya olan ve İtalya ile sıkı bağları olan ama bir takım nedenlerden ötürü Türkiye'de üretilen bu etikete sahip bisikletlerin, Avrupa pazarında aynı etiketi taşıyan akrabalarına hiç benzememesi bile vizyonsuzluğun bir göstergesidir. Bizdeki yerli üreticilerin "Gelişen/değişen teknolojileri takip edip kendime masraf mı çıkarayım? Geçen seneki pembe bisikleti alır eflatuna boyar, bir de jant teline boncuk takıp pazara salar ve temiz bir şekilde cebimi doldururum" zihniyetinden bir an evvel kurtulması lazım.
Her neyse, konu nereden nereye doğru koptu geldi. Demek ki bazı şeylerde fena birikmişim, bu başlıkta rahatlama noktası oldu bir şekilde. Biraz daha devam etsem kim bilir daha nerelere doğru yelken açarım bilmiyorum, o yüzden ağırlık konusundaki bu muhabbete kendi açımdan nokta koyuyorum. Kafasını şişirdiğim, vaktini çaldığım herkesten özür dilerim.
Son bir not: Sportive 227 sahipleri ya da 227 almayı düşünenler, bu modeli karalamaya çalıştığımı falan düşünmesin, geçen sene piyasada 227 olsaydı 225 yerine bunu alırdım.
@erphan
Gidon boynunun açısını kaldırdığınızda (dikleştirdiğinizde) bisiklet üzerinde daha dik bir oturma pozisyonu elde edersiniz. Bu size konfor sağlar ancak daha geniş bir kütle ile rüzgar direncine maruz kalacağınız için hızdan feragat etmenize neden olur (rüzgarın şiddetine göre eziyete bile dönüşebiliyor bazen). Bunun tam tersinde, yani düşük gidon açısında ise konfor ortadan kalkarken, bisiklet üzerine iyice eğilip kapandığınız için rüzgar direncine maruz kalacak vücut yüzeyi azaldığı için hız (ve hızlanma) avantajı elde ediyorsunuz.
Kısacası bisikleti kullanan kişinin kullanım şekline göre tercih edilmesi gereken bir şey bu, "Aaa... dik açıyla kullanmak modaymış bende öyle yapayım o zaman" tarzı bir tutumla yaklaşılmaması lazım. Bir de yanlış hatırlamıyorsam sizin beliniz ile ilgili bir takım sağlık sorunlarınız vardı ve bu nedenle bisiklet üzerinde mümkün olduğu kadar dik durmaya çalışıyordunuz. Bu yüzden sizin (ve sizin gibi bel kısmında sağlık problemi olanların) mümkün olduğu kadar dik bir açı ile gidonlarını ayarlaması yararlarına olur. Tabi benimki sadece düz mantık. Kendiniz için en uygun olan "sele yüksekliği - gidon açısı - sürüş pozisyonu" kombinasyonunu deneme yanılma ile bulabilirsiniz.
Hadi bir soru da ben sorayım;
Neden Sportive ailesinde model numaraları ardışık bir şekilde gitmiyor da 223, 226, 228, 229 gibi model numaraları atlanıp yeni model numaraları veriliyor? Bir bilgisi olan var mı? :confused: