Küçükken "yol" mol bilmezdik. "Dağ bisikleti" vardı, bir de "yarış bisikleti"
Fakat yarış (yol) bisikletleri o zamanlar biz veletlere hem büyük gelir, hem vites sayısı az gelir, lastikleri çok ince gelir, o yüzden de kimse kullanmazdı, bunun yerine çok kral Bianchi MTB'lerimiz vardı
Kaldırımlardan sağdan soldan paldır küldür inersin bişey olmaz, ormana dalarsın bişey olmaz, falan filan...
Tabi seneler sonra "haydi kendime bisiklet alayım" dediğimde, gittim çok araştırmadan, arkadaşım "%100 yarış değil ama amortisörsüz, ince lastikli yol donanımlı şehir bisikleti falan al" demesine rağmen, "abi ben kaldırımdan iniyorum çıkıyorum, pat küt iniyorum" falan diyerek amortisörlü kalın lastikli MTB aldım geldim.
Sonra arkadaşın Trek Fx'i falan kullanıp, hem jant ölçüsü, hem vites oranları, hem akıcılık vs. gibi şeylerin tamamen farklı olduğunu görünce bende şafak o zaman attı. Şimdilik ucuz yollu ne yapabilirim dedim, gittim lastikleri değiştirdim, mümkün olduğunca düz desenli, yarı incelikte birşey aldım. O MTB'nin bile karakteri en az %50 oranında değişti... Sonra baktım olmayacak, MTB'yi sattım, Merida Speeder T2 aldım. Her zaman tur yaptığım rotada, eve dönerken yokuşta ulaşamadığım hızlarda gittiğimi görünce, ne büyük hata yaptığımı o zaman anladım. Artık kaldırım inip çıkmıyorum, baktım ki çocuklukta kalmış o.
Ormanda Belgrad'da şurada burada kullanmaya çok heves ettim ama arkadaşlarla bir sene boyunca bir gün bir türlü ayarlayıp gidemedik. Eh, bu durumda MTB ihtiyacı falan da kalmadı. Yolla mutluyum valla, MTB'yi sahilde asfaltta kullandın mı kamyon kullanır gibi geliyor artık.