Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Gravel bisiklet sayfası

Baştan söyleyeyim kalite kontrol ve işçilik konusunda arkadaşların bahsettiği her hususa katılıyorum. Sonuçta belirli bir para veriyoruz ve karşılığı en verimli şekilde beklemek doğal hakkımız.

Yalnız şöyle bir durum var ki; herhangi bir sektörde her ne şekilde olursa olsun yerli bir veya bir kaç firmanın olması, olmamasından kat be kat evladır. Yerli muadilin olmadığı alanlarda ortam çok acımasız, bkz: Fotoğrafçılık.

Örneğin şu an Trek Firmasının ortalama bir şehir bisikletinin fiyatı 8.000 TL, Giant'a baktığımızda da durum çok farklı değil.
Yerli Muadillerine bakınca en azından bisikletler alınabilir seviyede.
Yerli firmalar hep birden, bir kararla kepenkleri kapatsınlar diyelim. Ben Trek'in "Ya bu adamlarda da bisiklet üretimi yok bari biz biraz fiyat kıralım" diyeceğini hiç sanmıyorum. Piyasayı ele alırlarsa eğer yine gazeteden kupon kesmeye başlarız. Gerçi o da yerliydi.
 
Scudo
Yerli firmaların ben de arkasındayım yurtdışı vs getirmeye uğraşmadan Carraro aldım. Fakat bu firmaların kalite kontrol sürecini iyileştirmeleri şart. Belki binde 1 denk geldi bana ama can sıkan itibar zedeleyen imaj bozan şeyler bunlar. Sonuçta 10k lar civari bir ücret ödenerek alınıyor çok da ucuz değil.bunda da temel sebep tabi üzerindeki birçok parcanin gene yurt dışından gelmesi. Bu noktada yerli firmalarında çok ucuza satmaları mümkün olmuyor. Burada iyileştirme noktası olarak vasıfsız işçi çalıştırıp kar marjini yükseltmek yerine biraz daha kaliteye önem vermeleri gerekir. Eksik parçalı göbek montajı için de umarım arkasında durup degistirler. Bir iyileştirme noktası da dönüş süresinin hızlanması. 2 hafta kadar bekletmemeli yerli bir firma.
 
Burayı iyice G4 Pro sayfasına çevirdik ama tahmini 400-500 km arası bir kullanım sonrası bir şeyler daha karalamak istedim :)

Öncelikle bunu bir inceleme yazısı gibi düşünmeyin. O yetkinlikte bir kullanıcı değilim. İnceleme için karşılaştırma gerekli. Benim karşılaştırma yapacak kadar farklı marka ve model üzerinde pedallamışlığım yok. Carraro Gravel G4 Pro benim sadece ilk mucur(!) bisikletim değil, aynı zamanda ilk drop barlı bisikletim. Daha önce kullandığım bisikletler sırası ile markasını bile hatırlamadığım bir tek vitesli çocuk bisikleti, Bisan Travel şehir bisikleti ve Alba Fold X elektrikli katlanır bisiklet. Hepsi bu. Yani yazacaklarım benim gibi biraz da cahil cesaretiyle "Hadi pissmi.." diye mucura girecek arkadaşları nelerin beklediği konusunda fikir verecektir. Bir de çok memnun olduğum yeni aksesuarlarımdan bahsedeceğim. İşte onlar inceleme sayılabilir :)

271034 dosyayı görüntüle

Mucur (Bu ifadeyi önceki sayfalarda bir üyenin kullandığını gördüm ve çok hoşuma gitti. Kimdi hatırlamıyorum ama izniyle bundan sonra ben de kullanacağım) bisikleti kimlere göre? Yol mu mucur mu? Dağ mı mucur mu? Şehir mi mucur mu? Bu soruların sonu da yok, kısa bir cevabı da yok. Hele ki çizgiler bulanıklaşıp "Cyclocross mu mucur mu?" noktasına gelince gelin de çıkın işin içinden. Bir noktadan sonra durmayı bilmek, çok da kasmamak lazım o yüzden. "Seçim paradoksu" konusunu bir araştırın. Çocukken daha mutlu olmamızın sebebini ben biraz buna bağlıyorum. Çocukken bu kadar kategorizasyon mu vardı? Karne vardı, bir de bisiklet vardı. Şehir bisikleti "pisiklet" idi. Dağ bisikleti de "hamorsörlü pisiklet" idi. Yol bisikleti zaten yoktu. Şimdi aynı çocuk büyüdü ve bisiklet almadan önce günlerce "Cyclocross vs. Gravel" makaleleri okuyup videoları izliyor. Ben bir noktada artık "Ne yapıyorsun sen?" dedim ve tüm sekmeleri kapattım. Hayat böylesine ciddiye alınmayacak kadar kısa. Aklınıza yatan bir çift tekeri alın geçin. Yoksa hangisine sahip olsanız aklınız diğerinde kalacak zaten. Neyse, konuyu çok uzatıp dağıtmadan mucura dönelim.

Ben sanmıyorum ki ülkemizde bu işi profesyonel olarak yapmayanların içinden bisikleti sadece asfaltta süren, sadece toprakta süren, sadece dağda süren çok fazla insan çıksın. Yol bisikletçisi, dağ bisikletçisi vesaire biz ortalama kullanıcılara (bu gruba girmeyen üyeleri tenzih ederim) çok uzak kavramlar. Zamanında "Abi internete girsin, çocuk ödev yapsın, mitton mednıs, eycof falan açsın." diye bilgisayar alan neslin çocuklarıyız. Biz de aynı şekilde, o işi profesyonel olarak yapmıyorsak hiçbirimiz "3D rendering yapacağım!" diye bilgisayar almıyoruz. Bu bisikleti alırken de tamamen bu mantıkla hareket ettim. Tek bir bisikletim olsun, her işimi yeterli seviyede görsün. Tamamen bu. Ne eksik, ne fazla.

Peki her işimi yeterli seviyede görüyor mu? Hem de nasıl! Önceki mesajlarımda da söyledim. Bu bisiklet 32 yaşında adamı öyle bir çocukluğuna döndürdü ki. Biraz hava alayım diye dışarı çıkmaya göreyim, eve giresim gelmiyor. Zaman da su gibi akıp geçiyor. Asfaltsa asfalt, topraksa toprak, mucursa mucur. BiTeker adlı Youtube kanalının geçen yıl yayınladığı bir Bisan All Trail incelemesi vardı. Orada gravel bisikletin verdiği sürüş hissini "hile kodu yazmışsınız gibi" diye tanımladığını hatırlıyorum. Orada tam olarak ne demek istediğini kullanınca anlıyorsunuz. Yaşadığım küçücük Kütahya'da bile gidip görmediğim o kadar yer varmış ki. Sanki "Hadi bir de şu tarafa gidelim!" diye o gazlıyor beni. İlk hevestir, zamanla geçer diyordum ama yok, ilk aldığım günden beri aynı keyifle sürüyorum. Hatta drop bara da iyice alışınca daha da keyifli hale geldi diyebilirim.

271038 dosyayı görüntüle

Drop bar demişken, hiç kullanmayan birine dışarıdan ne kadar rahatsız, ne kadar günlük kullanıma aykırı ve 'profesyonel işi' geldiğini bizzat biliyorum. Ama hiç de öyle olmadığını biraz kullanıp alışınca anladım. İlk başta Tamer Karadağlı yüz ifadesiyle "Ben bi hata yaptım.." demedim değil. Ama bu alışma dönemi birkaç günden fazla sürmüyor, inanın. Bel, kol veya boyun bölgelerinizde ortopedik bir sorununuz, aşırı kilo fazlalığınız yoksa, ortalama düzeyde esnekliğe sahipseniz hiç problem yaşamayacağınızı, hatta seveceğinizi düşünüyorum. Yine de almadan önce ödünç alıp/kiralayıp bir süre kullanmakta fayda var. Ama dediğim gibi, size yaşattığı ilk yabancı hisler geçici. Zamanla o yabancı hisler yerini "Zaten olması gereken buymuş." düşüncelerine bırakıyor. "O neymiş öyle be, düz gidon bisikletler bırak gideyim abi derken biz üstünde paraşüt gibiymişiz." diyorsunuz. O yüzden biraz zaman tanıyın. Dik, düz ve uzun bir yokuşta droplara inip, kolları da kırıp yere iyice paralel hale gelerek havayı yara yara inme zevkini bir kere tatmanız lazım. Burada aklıma gelmişken ufak bir uyarı yapayım. Fren yapa yapa inmenizi gerektiren uzun bir yokuşun sonunda "Yahu bu diskler ısınmıyor mu acaba?" deyip dokunmayın. Ben size söyleyeyim. Öyle böyle ısınmıyorlar. Sobaya dokunmaktan farkı yok. Parmak uçlarınızda birkaç gün sızlayan, hatta su bile toplayabilen birinci derece yanıklar istemiyorsanız, ben ettim, siz etmeyin.

Drop bardan devam edelim. Benim en fazla vakit geçirdiğim pozisyon 'hood' denen üst kısımlar oldu. Türkçeye nasıl geçtiğini bilmediğim için ben de hood diyeceğim. Bu tutuşun rahatsız olduğunu düşünenlere bir örnek vereceğim. Kullandığımız standart bilgisayar mouselarının tutuş pozisyonunu düşünün. Sonra da hiç duymadıysanız karpal tünel sendromunu ve olası sebeplerini araştırın. Şimdi de "dikey mouse", "ergonomik mouse", "vertical mouse" anahtar kelimeleriyle bir Google araması yapın. Çıkan sonuçlardaki mouse şeklinin kullanımı son yıllarda özellikle de ofis çalışanlarında çok arttı. Şimdi klasik mouse ile bu yeni mouse şeklini, düz gidon tutuşu ve hood tutuşu ile karşılaştırın. Ne demek istediğimi anlamışsınızdır :)

271051 dosyayı görüntüle

Ben hood tutuşuna tek kelimeyle bayıldım. Ne en ufak bir bilek ağrısı, ne bir zorlanma ya da baskı hissetmedim. Hoş, hissetsem de bu gidon tarzı çok fazla tutuş pozisyon seçeneği sunduğu için bir pozisyonda ağrıyan bileği başka bir pozisyonda dinlendirme şansına sahibiz. Oyun konsollarıyla biraz içli dışlı olanlar gamepad tutuş şeklini bilirler. Hood pozisyonunda sadece işaret parmağının fren kolu üzerinde olduğu, baş parmakla diğer üç parmağın ise hoodu kavradığı tutuş birebir gamepad tutuşu ile aynı. İşaret parmaklarınızı L2 ve R2 tetik butonları üzerinde gibi düşünebilirsiniz. Zaten hidrolik frenler sağ olsun, tek parmak sert frene değil ama yavaşlamaya da, durmaya da yetiyor. Bu tutuş şekli bana çok doğal ve rahat geldi. Hele bir de serçe parmağımı kaldırdığımda tam vites yükseltme koluna denk gelmiyor mu, şahane. Bu mühendislik harikalarına da fren kolu, vites kolu falan demek de hakaret gibi geliyor. Sanki adamlar toplanmışlar da, "Öyle bir sistem geliştirelim ki sürüş zevkini iki katına çıkarsın." demişler. STI kollar bu yaşıma kadar mahrum kaldığıma en çok üzüldüğüm aksam oldu kesinlikle. Kullanımları inanılmaz keyifli. GRX serisi kolların üzeri bir de lastiğimsi, mat bir doku ile kaplanmış ki resmen parmaklarınızla bütünleşiyor. Mat dokuları çok sevdiğim için arada farkında olmadan parmağımla okşuyorum kendilerini. Umarım zamanla aşındırmam o bölgeleri. Çok iyiler, çok güzeller de, çok iyi bakmak lazım bunlara. Zira sağ ve sol STI takım fiyatlarını merak edip bakmam sonucu küçük çaplı bir kalp krizi geçirdim. Kokpit konusunu ikinci bir uyarı ile bitireyim. Bu uyarı ilkinden çok daha hayati olacak. Lütfen ama lütfen, ilk kez drop bar kullanacak arkadaşlar kulak versinler ve ciddiye alsınlar. Keşke ben de bu konuda bir uyarıya denk gelseydim de o hatayı yapmasaydım. Neyse ki şanslıydım.

Sevgili arkadaşlar, drop bara yeni geçtiyseniz, hani o "Aaa ne güzel, normal bisiklet gidonu gibi!" diye tuttuğunuz orta kısım var ya. Biliyorum, siz de benim gibi başlarda bol bol orayı kullanacaksınız. Lütfen şehir içinde, özellikle de trafiğin aktığı yerlerde orayı sakince bırakın ve ellerinizi hood pozisyonuna alın. Sakın ama sakın acil bir durumda elinizi frenlere götürebilecek kadar hızlı refleksleriniz olduğunu düşünmeyin. Öyle bir refleks hızı yok, çünkü elinizi oradan frenlere götürürken geçen zamanda çoktan frenlere basıyor olmanız gerekiyor. Acil fren gerektiren durumlarda milisaniyelerin bile ne kadar önemli olduğunu söylemeye gerek yok. Bu tecrübeyi ben bisiklet yolunda keyifli keyifli deparlarken yan sokaktan ana yola burnunu fazla çıkaran dayıya borçluyum. Bu sırada solumda da trafik akmakta. Sen yolu kontrol etmek için burnunu çıkarak duruyorsun da dayıcığım, biraz fazla çıkmadın mı? Bisiklet yolu orası. "Naabıyon dayııı?!" el kaldırmasını "Yeğenim velespitsin sen, mahallende binsene?" bakışı ile savuşturup devam etti tabii kendisi. Öyle ya, biz kimiz ki? Burnunu da çıkarır, park da eder, oturur bisiklet yolunda piknik de yapar dayım. Bir sonraki sürprizi bu olsun bana. Verin eline yelpazeyi, mangal yellesin dayım bisiklet yolunda. Öyle bir rahatlık. Neyse, sonuçta 1-1,5 metre kala durabildim ama biraz daha hızlı olsam veya frenlerim biraz daha kötü olsa yapışıyordum. Tekrar ediyorum, şehir içinde hood veya droplarda olalım arkadaşlar. Sadece ama sadece birkaç saniye bileklerinizi dinlendirmeniz gerekirse ortalardan tutun. Elleriniz orada sürmeyi alışkanlık haline getirmeyin. Zaten orayı kullanacaksak neden drop barlı bisiklet aldık, değil mi?

271047 dosyayı görüntüle

Aksesuarlara geçeyim. Bisiklete şu ana kadar 4 eklenti yaptım. Bagaj, çanta, pedal ve ışıklar. Bunlardan pedal dışındakiler takım diyebiliriz. Ama ne takım. Bütçenizi zorlamayacaksa, bu bagaj ve çantayı gözü kapalı öneririm. Benim bütçemi de zorlamayacağından değil de, yine dünyaya bir kere geliyoruz deyip yaptım bir şımarıklık. Bu dünyaya bir kere gelme işi son zamanlarda çok masraflı oluyor ya, neyse bakalım. Uzun uzun araştırdıktan sonra Topeak markasında karar kıldım. Resimlerde de görülen sarı klipse basıp çekerek çantanın pratik bir şekilde çıkarılabildiği raylı bir sistem yapmışlar. Ağırlık olsun, malzeme kalitesi olsun, fonksiyonellik olsun, daha iyi bir set düşünemiyorum. Topeak Uni Super Tourist Disc bagaj ile MTX Trunkbag DXP çanta harika bir ikili oluyor. Hem fermuarlı bir körük ile dikine genişleyebilen, hem de yan bölmelerin açılıp heybeye dönüşebildiği bu tasarım gündelik kullanıma da, 22 litrelik hacmiyle turlara da çok uygun. Arkasındaki matara gözü de çok güzel düşünülmüş.

271048 dosyayı görüntüle

Yine Topeak marka ön ve arka ışıklar görünürlük için yeterli, ama görmek için yetersiz. Onun için daha yüksek lümenli, şarjlı bir ışığa daha ihtiyaç olduğunu gördüm. Ama ucuz ve kolayca bulunan ikişer CR2032 pil ile çalışan bu ışıkların flaşör modunda 100 saate kadar, yani oldukça uzun ömürleri var. Işıklarda yine Topeak seçme nedenim arka ışığın bir aparat ile bagajın arkasına takılıp çıkarılabilir olmasıydı. Şarj derdi olmadan, ortalama bir görünürlükle üzmeyen bir ön ve arka ışık seti arayanlara Topeak Highlite Combo II setini de gönül rahatlığıyla önerebilirim. Daha Topeak marka mini pompa ve multi-tooldan da bahsederdim de iş iyice Topeak reklamına dönmeden pedallara geçeyim :)

Hem bisikletle birlikte gelen kurşundan yapılma pedallardan kurtulmak, hem de ufaktan clipless mevzusuna girmek için bir tarafı platform, bir tarafı kilitli olan dual-sided veya hibrit pedalları gözüme kestirmiştim. Araştırdığım kadarıyla burada üç mantıklı seçenek karşımıza çıkıyor. İlki Shimano PD-T421 Click'r pedallar. Sanırım bu modelde kilitleme mekanizması yeni başlayanlar için biraz daha esnek yapılmış. Az sonra bahsedeceğim metal pinlere de sahip değiller. Hep yeni başlayan olarak kalmayacağımı ve fiyat olarak da pek bir avantajı olmadığını göz önünde bulundurarak ben bu pedalı es geçtim. İkinci pedalımız Shimano PD-EH500. Bu pedallar hafifliği, ergonomisi ve metal pinleriyle çok güzel yorum ve inceleme puanları almış. Neredeyse bu modeli alacakken birkaç Reddit yorumu beni üçüncü seçenek olan Shimano PD-T8000 modeline ikna etti. PD-EH500'e göre daha geniş olduğu ve ayağa daha iyi oturduğu yorumları nedeniyle güzel bir indirim de yakalayınca fiyat farkını verip bu modeli aldım.

271049 dosyayı görüntüle

"Bir pedala o kadar para verilir mi?" diyenleri duyar gibiyim. Verilir arkadaşlar. Bu pedala verilir. O klişeye girmek istemezdim ama, çalınsa veya kaybolsalar yine bu pedalları alırdım. O ne rahatlıktır, ayağı ne tatlı kavrayan bir platformdur öyle. Metal pinlerin bu kadar fark yaratacağını düşünmezdim ama altı en düz, en sert ayakkabıyla bile kullansanız adeta saplanıyor ve bırakmıyorlar. Ayağınızı pedala nasıl koyduysanız o şekilde kalıyor, kesinlikle kaydırmıyor. Bayıldım. Bir de üzerinde gelen pinler kısa pinler. Kutudan bir de uzun pinler çıkıyor ki onları takmaya gerek bile duymadım. Çift taraflı pedalların tek dezavantajı simetrik olmadıkları için ağırlık merkezlerinin dengesiz olması. Pedaldan ayağınızı kaldırdığınızda dönüyorlar ve tekrar koyduğunuzda bazen kilitli tarafları denk geliyor. Ama kas hafızası ile zamanla buna da alışıyorsunuz ve ayak ucuyla hızlıca döndürüp doğru tarafı yukarıya getiriyorsunuz. Henüz bisiklet ayakkabısı almadığım için kilitli tarafı deneyemedim. Kilitli pedalların %15-30 arası enerji tasarrufu sağladığı söyleniyor. Eğer bu doğruysa en kötü ihtimalle 100 km yolda harcanacak eforla 115 km gitmek demek. Çekme hareketi yapan kasların devreye girmesiyle itme yapan kaslara düşen yükün de azaltılması demek. Çoğunlukla platform kullanacağım gibi görünüyor ama uzun turlar için bir SPD ayakkabı şart. Ayakkabı önerisi varsa alırım bu vesileyle.

271050 dosyayı görüntüle

Carraro Gravel G4 Pro hakkında ne söyleyeyim bilmiyorum. İlk başta dediğim gibi, karşılaştırma yapma şansım olmadığı için fazla büyük laflar edip kimseyi yanıltmak istemem. Bu nedenle yazıyı olabildiğince inceleme tarzından uzak tutup daha çok tecrübelerimden ve yeni aksesuarlardan bahsettim. Ama çok memnun olduğumu ve keyifle kullandığımı söyleyebilirim. Zaten daha önceki mesajlarımda da belirttiğim gibi, geçen yılın G4'ü ile aralarında dağlar kadar fark yok. En büyük fark jantları olmuş, ki tubeless uyumlu olmamaları üzse de ben akışlarından çok memnun kaldım. "Yeni bisiklet jantı zamanla açılır." gibi bir durum olmadı. Geldiğinde de açıktı. Şimdi biraz daha açılmış olabilir. Yolda belli belirsiz de olsa bir eğim varsa "Sal kanka, burası bende." diyor sanki. İkinci büyük fark gidon boğazı olmuş. XLC TranzX Antishock gidon boğazının iddiası gidondan ele geçip yoran, uyuşturan titreşimleri absorbe etmesi. Ama bu iddiasını ne kadar yerine getiriyor bilmiyorum. Ben G4'ün gidon konforu ile arasında hissedilir bir fark göremedim. Bu donanım farkı bana konfordan daha çok gıcırtı olarak döndü ne yazık ki. Yağlanmaya uygun bir sistem olup olmadığını da bilmediğim için şimdilik bu şekilde kullanıyorum. Bisikletim hakkındaki tek şikayetim de bu zaten. Üçüncü fark sele olmuş. G4'te Velo, G4 Pro'da Selle Royal marka sele kullanılmış. Yine bu iki sele arasında dikkate değer bir kalite veya konfor fark olduğunu sanmıyorum. Her ikisi de fena seleler değiller, ama uzun vadede yerlerini bir Pro Stealth'e bırakmak isterler diye düşünüyorum. Karbon maşa konusuna gelirsek, alüminyum maşalı bir gravel da kullanmadığım için onun hakkında da bir yorum yapamayacağım ne yazık ki.

Ekleme: Lastikleri nasıl unuturum? G4'teki Schwalbe G-One'lar yerine (Sanırım Allround modeli idi), yolu daha iyi 'ısırabilsinler' diye daha büyük dişleri olan G-One 'Bite' modelleri uygun görülmüş. Bunlardan da yine tubeless uyumsuz olmaları dışında gayet memnunum. Şu ana kadar ne patladı, ne de bir kez olsun kaydılar. Ne asfaltta çok dişli, ne de toprakta az dişli hissettirdiler. Bu kötü kurtları kocayıp dişleri körelinceye kadar değiştirmeyi düşünmüyorum.

Ha, bir de ağırlık konusu var, unutacağım sandın değil mi Carraro? Ağırsın ağır.

271052 dosyayı görüntüle

Antishock gidon boğazını araştırırken (link) makaleye rastladım. Çalışmada standart bir gidon boğazı ile iki süspansiyonlu gidon boğazı karşılaştırılmış. XLC TranzX Antishock ve Redshift Shockstop. Gidondan sürücünün eline geçen titreşimleri XLC'nin %18.9, Redshift'in ise %45.8 azalttığı görülmüş. %18,9 öyle bir oran ki, fark hissetmiyorum diyene nasıl hissetmediğini, hissediyorum diyene de nasıl hissettiğini soramazsınız. Ama %45.8 güzel oran. Bu makale Redshift markasını bulmama vesile oldu ve hem kullanıcılardan, hem incelemecilerden çok iyi yorumlar aldığını gördüm. İşe 2015 yılında Kickstarter üzerinden başlayan ufak çaplı bir firma. Gidon boğazı ile birlikte bir de Redshift Shockstop Suspension Seatpost adlı sele boruları var ki, özellikle her ikisi birlikte kullanıldığında rüya gibi bir gravel olduğundan bahsediyorlar. MTB süspansiyonlarındaki enerji kaybı ve ekstra ağırlık olmadan, MTB rahatlığında bir gravel düşüncesi kulağa gerçek olamayacak kadar güzel geliyor. Gerçi o kadar pahalılar ki, muhtemelen gerçek. Normal bir gidon boğazına ve sele borusuna göre daha ağırlar ama sağladıkları konforun ağırlıklarına, hatta fiyatlarına değdiğini söylüyor kullanıcılar. Onlar fiyatı 8,5 veya 10 ile çarpmadıkları için söylerler tabii, o ayrı bir konu da, bu iki ürün beni oldukça cezbetti. Biraz beli doğrulttuktan sonra bir şımarıklık daha yapar mıyım? Belki yaparım.

Düşündüğümden çok daha uzun bir yazı oldu. Umarım benim gibi yeni mucurculara faydalı olur. Son bir fotoğrafla bitirelim. Bu sargılı drop barlar da çok rahat tünekler oluyor.

271053 dosyayı görüntüle

Herkese iyi sabahlar.

Elinize sağlık. Çok hoş bir yazı olmuş.
 
Çok geçmiş olsun benzer sıkıntıları bende yaşıyorum.

Gr14 ile ilgili son gelişmeleri anlatıcam. Almaya niyetli arkadaşlara küpe babında.
Merak edenler için Gr24 peugeot serüvenine devam edelim...
Dün değil evvelsi gün ankabike'a (bisikleti aldığım Ankara'daki ki bayii) telefon ettim. Bisikletimin İzmire göderilmediğini fakat tamirat için cihazların kendilerine gönderildiğini, tamiratın Ankara da yapılacağını söyledi. (cihaz dediğide, torklu bir matkap, 3.5 - 4 inç kılavuz pafta ve kılavuz yağı 😲) Ne yapacaklarını sordum. Civata deliğini biraz büyütüp yeni bir diş açıcaz dedi. Peki dedim. Bunun olmayacağını, aktarıcının ağırlığının sebiyle, civata deliğine helicoil (yivlerin üstüne oturtulan çelik yay) konulmazsa, civatanın yivleri gene bozacağını ilk bisikleti götürdüğümde söylemiştim. Ve bayii patronu olacak şahıs, oturdu beni falcılıkla suçladı. Bıyık altından gülerek Peugeot mühendislerinden daha mı çok biliyorsun? dedi. Bir hayli tartıştık sinirlerim iyice bozuldu. En son altıüstü bisiklet niye bu kadar takıyorsun deyince bende şalter attı. Birbirimize girecektik. Neyse tabiki beni dinlememişler ve kadroya yeni diş açıp, loctite basıp yollamışlar civatayı. Bisikletimi bugün teslim almak için sabah oradaydım. Yapılan işlemle ilgili servis kağıdı istedim. İmzalı, kaşeli. Ankabike yetkilisi veremiyeceğini İzmirde bir yetkili ile görüşmemi istedi. Telefon ve bir isim istedim. Peugeot resmi sitesinden arayıp bulabilirsiniz dedi(sabır sabır) . Ya arkadaşım biraz önce bana bir yetkiliden bahsettin, beni onla görüştür lütfen dedim, ayak sürüyorlar. En sonunda ikna oldu ve İzmirden Murat diye birisini aradı. Teknik servistenmiş galiba. Kendi telefonundan numarayı çevirdi sonra bana verdi. İstediğim şeyi Murat olacak şahsa de söyledim. Öyle bir tutanağın veya servis kağıdının olmadığını ve gönderilemeyeceğini söyledi. O zaman siz Whatsapptan, bir yetkiliymişsiniz madem, bana yapılan işlemle ilgili bir bilgi notu atın, deyince adam bana koca koca harflerle şöyle dedi.
"SEN KİMSİN LAN, SEN SAVCI MISIN HAKİM Mİ? SEN KENDİNİ NE ZANNEDİYORSUN ORADA İNSANLARA BASKI YAPIYORSUN. GÜVEN BUNALIMI YARATIYORSUN." BLA BLA BLA. Yani güce tapan, savcı ya da hakim olsam yahut makam mevkii sahibi olsam, esas duruşa geçecek zavallı bir adam. Fakat ben sadece haklı, sıradan bir vatandaşsam ezilmeyi hakediyorum. Ama öyle olmadı ben daha çok bağırdım. Müşteri olduğumu ve buna hakkım olduğunu söyleyerek suratına kapattım. Tabiki adamın bu kadar bağırmasının sebebi, ankabike tarafından benim aleyhimde doldurulmasıydı. Yoksa üç kişinin arasında geçeni yalnız o üç kişi bilir.
Şimdi bisikleti aldım ve ilk işim tekeri sökmek oldu. Söktüm ve yapılana baktım. Tek fark civatanın şimdilik yuvasında duruyor olması. 😀 Eskisi kadar olmasa da aktarıcı kulağı şimdiden hafifff hafif oynamakta. Ve civata yerinden çıkmak için bir kaç kez arka lastiğin sökülmesini beklemekte. Tek söyleyeceğim "YAZIKLAR OLSUN" Ben emekli bir adamım. Oyalanmak için ve kendime bir hediye olsun maksadıyla kırk yılın başında paraya kıydım. Hava alırız, spor olur, terapi olur diye. 52 yaşından sonra, hiç yüzünü dahi görmediğim bir densizden azar işittim. Parayla dert satın almışım NOKTA
 
Son düzenleme:
Bayramlık ağzımı açmayayım, bisiklet forumunda bari sadece bisiklet konuşulsun derdim de, son yazılanları görünce çok üzüldüm. Merdiven altı üretimlerde bile yaşanmayacak sorunların yaşandığı bisikletlerinize şöyle bir bakıyorum da, en ucuzu 3 asgari ücret. Tamam, bu ülke insanı insan gibi yaşamayı, mutlu olmayı, mutlu etmeyi değil dirilişi, kuruluşu, boş hamaseti seçti de, konu bisiklet yahu. Sırayla önce yazlıktan, sonra evden, en sonunda arabadan da geçtik de, bisikleti de mi hak etmeyecek seviyeye geldik? Eyvahlar olsun :)

Trek'lere, Giant'lara, Canyon'lara o bizi çok kıskanan(!) ülkelerin asgari ücretlisinin kendi de değil, veledi binsin. Bizim beyaz yakalımız, orta direğimiz, emeklimiz parasıyla rezil olsun, üstüne de bir güzel azar işitsin.

Sucuk benzeri ürün, dondurma benzeri ürüne alıştık, bisiklet benzeri ürüne de alışacağız. Daha durun, nelere alışacağız.

Bir ülke kamusundan özeline her kurumuyla mı bitik vaziyette olur yahu? Bu kadar mı neresinden tutsan elinde kalır? Belediye sosyal tesislerinde güneş gözlüğüm çalındı, iki aydır güvenlik kamerası kaydı bekliyoruz. İki ay!

Bu arada benim de Carraro G4 Pro'mun orta göbeğinden takır tukur sesler gelmeye başladı. Servise götürdüm, "Ben hiç orta göbek açmadım, istersen fabrikaya gönderelim." dedi. Yok dedim, kalsın :)

Hayırlı forumlar.
 
Merhaba Bisan all trail bisikletim için asfalt üzerinde günlük turlarda kullanmak için tyedek bı takim lastik almayı düşünüyorum hafif akıcı bı lastik olmasını istediğimden schwalbe kojak 700x35 lastik almayı düşünüyorum bu lastik hakkında bilgisi tecrübesi olan varmidir acaba lastik desen itibariyle gravel mantığına uygun değil tabiki alternatif tavsiyeleri olan varsa paylasabilirse sevinirim.
 
Bugün ilk kez bisikletimi kullanma şansım oldu. Çocukluğum haricinde yıllar yıllar sonra ilk kez bir bisikletim oldu. Uzun yıllar, acaba boşuna mı almış olurum, kullanır mıyım dedikten sonra sonunda niyeti bozup satın almıştım. Kullanırken acemisi olsam da, bugün keyif aldığımı ve zamanla kullanım yetkinliği anlamında daha iyi olacağımı da anladım. Herkes için temel bir konu olsa da benim için şu vites atma işine tam olarak alışmam lazım. Artık bundan sonra fırsat buldukça değil, fırsat oluşturarak kullanmak istiyorum. Umarım bu düşüncemde de muvaffak olurum. 71224008-7260-4503-AB53-6C5B6A3BC83E.jpeg
 
Merhaba Bisan all trail bisikletim için asfalt üzerinde günlük turlarda kullanmak için tyedek bı takim lastik almayı düşünüyorum hafif akıcı bı lastik olmasını istediğimden schwalbe kojak 700x35 lastik almayı düşünüyorum bu lastik hakkında bilgisi tecrübesi olan varmidir acaba lastik desen itibariyle gravel mantığına uygun değil tabiki alternatif tavsiyeleri olan varsa paylasabilirse sevinirim.

Asfalt zeminde günlük turlar için 35mm lastiğe çok da ihtiyaç yok doğrusu. Jantın desteklediği 28mm ölçüde bir yol lastiği daha hafif, dolayısıyla daha akıcı olacaktır. Vittoria Rubino Pro G2 lastik fiyat/performans dengesi bakımından daha iyi bir alternatif.
 
Asfalt zeminde günlük turlar için 35mm lastiğe çok da ihtiyaç yok doğrusu. Jantın desteklediği 28mm ölçüde bir yol lastiği daha hafif, dolayısıyla daha akıcı olacaktır. Vittoria Rubino Pro G2 lastik fiyat/performans dengesi bakımından daha iyi bir alternatif.
Teşekkür ederim bakıp o modelinde degerlendireyim
 
G2im için, gobekteki sorunu garantiden sorunsuz halledebilirsek:) asfalt turlarda kullanmaya yönelik jant ve lastik takımı alayım diyorum. Onerebileceginiz jant seti ve lastik ne olur. Bir de dayanamayıp schimano pd-t8000 pedal ve sh-301 ayakkabı aldım.Deneyimlerimi paylaşırım. Şu sıkıntılı ve stres dolu gunlerde pedallamak en iyi gelen şey oluyor. Herkese sağlıklı güzel günlerde sürüşler dilerim
 
G2im için, gobekteki sorunu garantiden sorunsuz halledebilirsek:) asfalt turlarda kullanmaya yönelik jant ve lastik takımı alayım diyorum. Onerebileceginiz jant seti ve lastik ne olur. Bir de dayanamayıp schimano pd-t8000 pedal ve sh-301 ayakkabı aldım.Deneyimlerimi paylaşırım. Şu sıkıntılı ve stres dolu gunlerde pedallamak en iyi gelen şey oluyor. Herkese sağlıklı güzel günlerde sürüşler dilerim

46 numarasını aldınız sanırım :)

Shimano'nun bisiklet ayakkabılarında gördüğüm kadarıyla bir numara büyük alınması öneriliyor. Seneye de giyebilmek için değil de, sanırım kalıpları biraz dar. Umarım bunu göz önüne almışsınızdır ve numaranız 45'tir. Ben de bu modelin 43 numarasının Decathlon'a gelmesini bekliyorum :)

Pedal konusunda da şimdiden söyleyeyim, alınabilecek en iyi pedallardan birini, belki de en iyisini aldınız. Aşık olacaksınız o pedallara. Ben henüz kilitli taraflarını deneyemedim ama kerataların platform tarafları da kilitli pedal sanki. Öyle güzel tutunuyorlar ki, utanmasalar çekince de bırakmayacaklar. Özetle güle güle değil, gülmekten katıla katıla kullanın.
 
  • Beğen
Tepkiler: Greenblueye
Valla 41 giyiyorum diye 41 aldım acaba olacak mı diye supheliydim şimdi siz söyleyince iyice kurt düştü içime. 42 almam lazım o zaman ama internette 42si yok. Artık 41 gelince iade ederim eğer dediğiniz gibi kalıp dar ise yapacak birşey yok
 
Bugün ilk kez bisikletimi kullanma şansım oldu. Çocukluğum haricinde yıllar yıllar sonra ilk kez bir bisikletim oldu. Uzun yıllar, acaba boşuna mı almış olurum, kullanır mıyım dedikten sonra sonunda niyeti bozup satın almıştım. Kullanırken acemisi olsam da, bugün keyif aldığımı ve zamanla kullanım yetkinliği anlamında daha iyi olacağımı da anladım. Herkes için temel bir konu olsa da benim için şu vites atma işine tam olarak alışmam lazım. Artık bundan sonra fırsat buldukça değil, fırsat oluşturarak kullanmak istiyorum. Umarım bu düşüncemde de muvaffak olurum. 271775 dosyayı görüntüle
Kazasız belasız keyifli sürüşler dilerim
 
  • Beğen
Tepkiler: T-Zone
Valla 41 giyiyorum diye 41 aldım acaba olacak mı diye supheliydim şimdi siz söyleyince iyice kurt düştü içime. 42 almam lazım o zaman ama internette 42si yok. Artık 41 gelince iade ederim eğer dediğiniz gibi kalıp dar ise yapacak birşey yok

Olmaz da iade ederseniz ve o modeli kafaya koyduysanız 42 numarası (link) var. 43 numarası olsa ben de buradan alacaktım. Güvenilir bir sitedir. Yaklaşık iki haftada elinizde olur. Gümrük vergisini eklediğinizde dahi daha uygun bir fiyata geliyor. İhtiyacınız olan birkaç şey daha alarak 119.44 doların üzerine çıkarırsanız kargo da bedava. Ama benim gibi direkt kayıt olmayın. Birinin referans linkiyle kayıt olursanız ilk alışverişinize 10 euro da indirim kaparsınız. Alışverişinizin %10'u kadar da referans olan kişi kapar. 10 euro onlar için çerez parası olabilir ama bizim için hiç de fena bir indirim değil. Gerçi kuruyemiş fiyatları düşünülünce bizim için de çerez parası.
 
Decathlon mağazada varmış 42si internet üzerinden mağazadan verdim siparişi oradan kuzen alacak gönderecek. İade sürecine uğraşmadan henüz kargolamamislardi 41i iptal ettirdim. Sizin de eğer İstanbul'daki birkaç mağazada var 43, alabilecek varsa magazan teslim olarak siparişi verebilirsiniz.
 
  • Beğen
Tepkiler: sert88
Decathlon mağazada varmış 42si internet üzerinden mağazadan verdim siparişi oradan kuzen alacak gönderecek. İade sürecine uğraşmadan henüz kargolamamislardi 41i iptal ettirdim. Sizin de eğer İstanbul'daki birkaç mağazada var 43, alabilecek varsa magazan teslim olarak siparişi verebilirsiniz.

Çok mantıklı. Mağaza stoklarına bakmak benim aklıma gelmemişti. Ben de kuzenimden rica ederim belki.

Umarım 42 numara ayağınıza tam olur. Bol gelirse benim yüzümden değiştirmiş olursunuz ama okuduğum yorumlarda genel kanı 1 numara büyük alınması yönünde idi.

Edit: İstanbul'da iki mağazada 43 numarası var ama ne yazık ki ikisi de aldırabileceğim noktalarda değil. Biraz daha pahalıya başka bir mağazadan alıp ayakkabı faslını ben de kapattım. Mağazayı aradığımda onlar da 1 numara büyük alınmasını tavsiye ettiler. Güle güle kullanalım.
 
Son düzenleme:
  • Beğen
Tepkiler: Greenblueye
Carraro G6 Pro stoklara girmiş mağazalarda, canlı halini gören oldu mu?
 
  • Beğen
Tepkiler: Sahincansahin
Geri