Bu kask olayı ülkemizde genel olarak zor iş. Önceleri kask ve tayt takmak konusunda tereddüte düşer, biri laf attığında ya da cins cins baktığında illa ki bir karşılık vermeye çalışırdım. Sonra bir Avrupa seyahatine çıktım ve iki ay boyunca Almanya ve Fransa'da olduğum bu süre içinde kask ve tayt gibi şeylere olan bakış açım ciddi şekilde değişti. Özellikle Almanya'da kask takmayan bir bisikletçi görmek için çok özel bir çaba sarf etmeniz gerekir. Bir bakkala girersiniz, içeride kafasında kask ve altında taytla rahatça alışveriş yapan, insanlarla konuşabilen kişiler görürsünüz. Kişi kesinlikle giyiminden ötürü herhangi bir olumsuzluğa maruz kalmaz, aksine işi usulüne göre yaptığı için saygı görür o diyarlarda. Sabah kalktığınızda, kafasında kaskıyla, bisikletiyle okuluna giden yüzlerce çocuk görürsünüz. Çünkü daha anaokullarındayken kask takmanın gerekliliği o küçük dimağlara yerleştirilmiştir. Bu eğitim sayesinde toplumda bir bisiklet kültürü oluşmuş ve kask başta olmak üzere pek çok bisiklet malzemesi hayatlarının vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir.
Bunları gördükten sonra ülkemde artık nereye gitsem kaskımı da takarım, taytımı da giyerim. Hatta artık işe giderken ve eve dönerken bile her gün kaskım ve taytım benimle beraberdir.
Laf atanlara gelince, önceleri karşılık versem de artık bundan vazgeçtim. Tepkisizliğin en büyük tepki olduğunu tecrübe ettim çünkü. Ayrıca gelen tepkilerin büyük bir kısmının da aslında kötü niyet taşımadığını gördüm. Biraz ben alıştım kendime, özgüven kazandım. Biraz da çevremdekiler alıştı bana belki de. Almanya'daki kadar rahat olmasam da artık markete de giriyorum, bakkala da. Bakan bakıyor yine, bu şekilde dikkat çekmek rahatsız edici olsa da pek umursamıyorum artık.
Sonuçta kendi rahatım ve kendi güvenliğim önemli benim için, başkalarının ne düşündüğü değil. Kaskınıza, taytınıza, eldiveninize sıkı sıkı sarılın, bunları çevrenizdeki insanlara sevdirin, en azından alıştırın onları, gerisini de umursamayın...