Ankara-Ayaş yolu üzerinde İlyakut köyü vardır. Oradan Kazan'a çıkan güzel de bir yol... Bisikletiyle Ayaş'tan dönen bir arkadaşımla İlyakut'ta buluşmak üzere sözleştik. İlyakut'a vardığımda, arkadaşım henüz gelmediği için anayoldan köyün girişine kadar gidiş geliş yapıyorum. Yolu kamyon ve tırlar da kullandığı için kenardan kenardan yol alıyorum. Bu birkaç kere tekrar etti. Son gidişimde usul usul ilerlerken arkamdan bir patırtı işittim. İster istemez kafamı çevirip arkaya baktım tabi. Aga, kulakları kesik, yüzü kara Anadolu Aslanı kopmuş geliyor üzerime, birkaç metre gerimde. Meğer yolun biraz uzağında koyun sürüsü varmış, farketmemişim. Hayvan da kahramanlık yapıp sürüyü koruyacak ya... Ben ne oluyor diye arkama bakarken çoktan yoldan çıkmışım. Başımı öne çevirmemle tarlaya girmem ve takla atmam bir oluyor. Ne takla ama...Tam yüzümün üstüne düşüyorum. Hemen yerden kalkıyorum ve eminim ki dünya tarihinde böyle bir düştüğü yerden kalkma hadisesine ender rastlanır. Köpeğin belki de bana saldırmak üzere olduğunu düşündüğüm için hemen köpeğe dönüyorum. Sinirim tepemde, köpeği ısırıp medyaya malzeme olmayı çoktan göze almışım, dalacağım hayvana. Aaa o da ne? Anadolu Aslanı kuyruğu kıstırmış kaçıyor. Takla atarken sağlam bir desibelle bağırmıştım. Sesten ürktü sanırım hayvan. Ya da ne bileyim, "Eyvah ben ne halt ettim, bu beni sağ komaz" diye mi düşündü nedir? İşin şakası bir tarafa, çok şanslıydım arkadaşlar. Zira tam yüzümün üstüne düştüm. Asfalta kapaklansaydım o şekilde yüzümün şekli değişmişti muhtemelen. Tarlaya çakılmam iyi oldu bu açıdan. Biraz dudağım şişti, bir iki sıyrık... Bisikletin de gidonu yamuldu hafiften, alyanla düzelttim. Fakat o anki durumumu kameraya almadığıma ya da fotoğraflamadığıma çok pişmanım. Burada paylaşsaydım şayet en az elli beğeni alırdım. Üstümün başımın samanla kaplanmasını geçtim de ağzımdan ot, burnumdan buğday tanesi çıktı. Buğdayı erkenden farketmem iyi oldu. Hazır nemli ortam erkenden filizlenebilirdi.
Köpeklerle aram tutarsız. Bazen korkarım, bazen korkmam. Bazen inip yürürüm, bazen pedala asılırım. Bazen sevmeye çalışırım, bazen kovalarım. Ama bu anlattığım olayda daha ne yapacağıma karar veremeden kendimi yerde buldum. Her durumun kendine özgü parametreleri var. İşin özü bazen seni kovalayan köpeği sevecek bir anlık zaman dilimi dahi bulamayabiliyorsun. Bu durumda ne yapacağız?