3.GÜN
28 Temmuz 2021'in yine güzel bir sabahına uyandık. Bugün diğer günlerden farklı olarak bisikletle değil araç ile gezeceğiz. Bunun nedeni bu bölgelerde bisiklete uygun rotalar bulamadık. Bulamadık derken yanlış anlaşılma olmasın.
Aracın olduğu yerden başlayarak tekrar aracın olduğu yere rota belirlemek çok zor oluyor. Araca bağlı oluyorsunuz. Araç sorun olmaz ise başladığınız yerden bitiş noktasına kadar sürekli ilerleyebiliyorsunuz. Bu yüzden üçüncü günü araçla gerçekleştiriyoruz.
Bu günün rotası Solaklar Köyü Kaya Evleri ve Kanyonu, Muslar Mağaraları Kaya Evleri, Mudurnu ve Sünnet Gölü Tabiat Parkıydı.
Uyanır uyanmaz bu güzel yayladan ayrılmak için toplanıyoruz. Eşyalarımızı ve bisikletlerimizi araca yerleştiriyoruz. Güzel bir kahvaltının ardından etrafı kolaçan edip temizliyoruz. Yola çıkmadan önce Zekeriya hocanın kapısını çalarak helallik isteyip buradan ayrılıyoruz.
İlk durağımız Solaklar Köyündeki Solaklar Kaya Evleri ve Kanyonuydu. Burası Aladağlar Yaylasına 28 km. Seben'e ise 4 km. mesafede yer alıyor. Ulaşımı tamamen asfalt yoldan oluşuyor. Kaya evlerinin hemen yanı başına belediye tarafından işletilen muhteşem bir tesis yapmışlar. Bu tesiste her türlü imkan mevcut. Fiyatlarda çok uygun. Ayrıca dere yatağının kenarında kamelyalar yapılmış, mescit, wc gibi her türlü detay düşünülmüş
Kaya evlerinin hemen yanı başına kadar araç ile gidebiliyorsunuz. Çok büyük bir otopark alanı mevcut. (ücretsiz) Araçtan iner inmez kaya evlerine doğru 100 mt. yürüyoruz. Dere yatağının üzerindeki köprüden karşıya geçiyoruz. Şu anda yaz sezonu olması sebebiyle su seviye oldukça düşmüş ama yağışlı zamanlarda çok olacağını düşünüyorum.
Köprüyü geçer geçmez sol tarafta restore edilmiş su değirmeni yer alıyor. Sağ tarafta ise kaya evleri. Kaya evlerinin girişine insanların rahatça girebilmesi için uzun bir demir merdiven yapmışlar. Bu merdivenlerden iç kısımlarda da mevcut. Zaten bu merdivenler olmazsa giriş imkansız. Kaya evleri 4 kattan oluşuyor.
Frig döneminden kalma bu yapıları ilkel yöntemlerle düşman saldırılarına karşı koymak adına yapmışlar. Giriş kitabesinde de bu bilgilere yer veriliyor. Uzunca bir merdivenin ardından ilk kata çıkıyoruz. İlk kat 3 odadan oluşuyor. Diğer büyük kısmı 1944 depreminde yıkılmış. İkinci kata yine demir merdivenden çıkılıyor. Merdivenler öyle dik ki yükseklik korkusu olanlar çıkmasın derim.
Katlar arasında düşmanlar yukarılara çıkmasın diye yuvarlak ve çok dar tüneller kazılmış. Tünellerin uzunluğu 4-5 mt.leri buluyor. Ayrıca çok darlar. Kilolu olanların buraları çıkması imkansız.
Biz 4 kattan oluşan bu kaya evlerinin 4 katına da çıktık. Her kat farklı yöne baktığı için manzarası da farklı oluyor. Bulunduğu konum itibariyle yüksekte yer aldığından bütün vadiye de hakim. Hem gözlem hem de savunma için mükemmel dizayn edilmişler. Burası sadece bu kaya evlerinden oluşmuyor.
Tesiste çalışan görevli ile sohbet ettiğimizde burasının bir kanyon olduğunu ve 20 km. uzunluğa sahip olduğunu söyledi. Ayrıca kanyon boyunca bir çok irili ufaklı kaya evlerinin de olduğundan bahsetti.
Bizde bu kanyonu merak ederek tesisin üst kısmında yer alan yoldan dere yatağı boyunca patikaları takip ederek 2 km kadar yürüdük. Yürürken adeta büyülendik. Bunun en büyük nedeni bu kanyonun peri bacalarından oluşmasıydı.
Meğersem burası saklı kalmış, gün yüzüne çıkmamış saklı bir cennetmiş. Biz buralara resmen bayıldık. Bu kanyonu yürümek için 2 gün ayırmak gerekiyor. Bizimde böyle vaktimiz olmadığı için bunu yapamadık ama ileriki zamanlarda böyle bir plan yaparsak eğer mutlaka bu kanyonda yürümek isterim.
Biraz yürüyüşün ardından geri dönerek belediyenin tesisine gidiyoruz. Tesiste çay ve su molasının ardından görevlilerden burada yer alan konaklama ve fiyatlar hakkında bilgi alıyoruz. Bu bilgilerin fotoğraflarını albümde görebilirsiniz.
Çay molasının ardından şimdiki rotamız 6.5 km. mesafede Muslar Köyünün girişinde yer alan Muslar Mağaralarıydı. Navigasyon sizi köyün girişinde yer alan çeşmenin yanına kadar götürüyor. Bizde navigasyona uyarak bu çeşmenin yanında indik ve aracımızı ağacın gölgesine bıraktık.
Burada yer alan çeşmeden sularımızı doldurduk. Yanımıza sırt çantası alarak içerisine birazda gıda takviyesi koyarak yola koyulduk. Yaklaşık 100 mt. yürüdükten sonra birde ne görelim. Muslar Mağaraları tabelası var, daha yol 2 km kadar devam ediyormuş. Yalnız bu 2 km.lik yol tamamen toprak yoldan oluşuyor. Bu yol için aracınızın altı yüksek ise rahat gidersiniz.
Biz neyse yürüyelim dedik. 20 dakikalık yürüyüşün ardından yol bitiyor. Dere yatağından karşıya geçerek kanyonun içerisine giriyoruz. Buralarda herhangi bir yön tabelası yok. İleride çok küçük bir tahta köprü var, bu köprüye varmadan 100 mt. geriden sol taraftan yukarıya doğru hafif sağa paralel tırmanıyoruz.
Tırmanış için kaymayan ayakkabı tercih etmenizi öneririm. Çünkü tırmanış ve bölgenin tamamı çabuk parçalanan toprak yapısına sahip. Biz normal ayakkabıyla çıktık. Çıkarken bir sorun olmadı ama inerken birkaç yerde kaydık.
Nihayetinde uzunca bir tırmanışın ardından zirveye ulaşıyoruz. Gördüğümüz manzaralar karşısında adeta büyüleniyoruz. Bu insanlar zamanında buralarda nasıl yaşamışlar, nasıl hayatta kalmışlar akıl alır gibi değil. Bu gölge çok büyük bir vadinin içerisinde yer alıyor. Her yer peri bacalarından ve oyulmuş kaya mağaralarından oluşuyor.
Bu bölgeye neden böyle yerleştiklerini zirveye çıkınca anlıyorsunuz. Öyle hakim bir noktaya kale gibi yerleşke kurmuşlar ki 50 km. uzak mesafeleri çok rahat bir şekilde görebiliyorsunuz. Düşman saldırılarına karşı mükemmel bir konumda.
Beni bu mağaralardan ziyade asıl etkileyen, bu zirvenin tam karşısında dağların eteklerindeki labirent şehirdi. Dağın altını km uzunluğunda oymuşlar ve adeta bir şehir labirenti oluşturmuşlar. Oralara çıkmak isterdim ama buna zaman yetmezdi. Halen bu bölgenin etkisindeyim. Nasıl bir uygarlıkmış, buralarda nasıl yaşamışlar insanın aklı almıyor.
Burada uzunca bir vakit geçirdikten sonra inişe geçerek aracımızın yanına gidiyoruz. O kadar tırmandık, yürüdük, doğal olarak acıktık. Hemen çeşmenin yanındaki ağacın gölgesinde yemeklerimizi yaparak öğlen yemeğini yedik. Yemeğin ardından şimdiki rotamız ise buraya 70 km mesafede yer alan Mudurnu İlçesi.
Mudurnu tarihi ve dokusuyla görülmesi gereken ender güzelliklerdeki yerlerden bir tanesi. Göynük neyse Mudurnu'da odur. Aralarındaki tek fark Göynük'ün daha gelişmiş olmasıdır. Mudurnu'ya giriş yaparak tarihi sokaklarında, caddelerinde, saat kulesinde geziyoruz.
Gezintinin ardından bir sonraki durağımız olan Sünnet Gölüne gidiyoruz. Sünnet Gölüne varır varmaz hemen gölün etrafında doğa yürüyüşüne çıkıyoruz. Gölün etrafı 6 km uzunluğunda ve herkesin rahatlıkla yapabileceği bir parkura sahip. Özellikle gölün karşısında yer alan tepenin zirvesine çıktığınızda gördüğünüz manzara karşısında adeta mest oluyorsunuz.
Gölün çevresinin 850 m'si kuru asfalt, gerisi tamamen ormanla kaplı toprak yoldan oluşuyor. Özellikle gölün tam karşısındaki orman içinde yürüyüş harika oluyor. Burada doğa, huzur ve sessizliği içinize kadar hissediyorsunuz. Böyle doğal olan bozulmamış yerlere bayılıyorum.
Gölün etrafında 1 saatlik yürüyüşün ardından kamp alanına geçerek çadırlarımızı kuruyoruz. Unutmadan söyleyeyim. Burası tabiat parkı, çadır kurmak ücretli, çadır başı 50 TL. Ayrıca burada kafeterya ve konaklamak için otelde bulunuyor. Tuvaletler konusunda çok hijyen aramıyorsanız idare edebilirsiniz. Burası yeni el değiştirmiş. Belki yakın zamanda var olan eksiklikleri giderirler diye düşünüyorum.
Kamp alanına yerleştikten sonra çadırlarımızı kuruyoruz ve yemek hazırlıklarına başlıyoruz. Yemeğin ardından çayımızı demleyerek yine muhteşem yıldızları seyrederek uykuya dalıyoruz ve üçüncü günümüzü de böylece tamamlıyoruz.
Daha fazla görsel için: (link)