Bundan 10 sene evvel fotoğraf çekmeye karar verip kıytırık bir Kodak aldım. “Çektiğim fotoğraflar neden istediğim gibi olmuyor?” sorusunun yanıtını tabi ki ekipmanda aradım.
Konu üzerine araştırma yaptım ve ilgili foruma üye olup konu açtım. Henüz binbeşyüz tane olmayan “Canon mu, Nikon mu?” konularından biri. Sonra bu konular milyonu geçmiş olmalı. Oradaki foruma yazan üyelerden biri –ki kendisi benden bir iki ay evvel benzer bir konu açmış meğer- dedi ki o forumda, “Sanki sen kararını vermişsin de karar verecek bilgiden yoksun olduğunu bildiğinden teyit aramak için konu açmışsın…”
Haklıydı.
İçimden baştan beri Canon geçiyordu, mantıklı nedenler vardı Canon tercihi için, ama Nikon için de vardı. Ben ortamdaki bilgilerin bir kısmını bilerek görmezden gelmiştim, kendimi içimden irrasyonel bir tercihe meyletmek için bile isteye kandırmıştım.
Ha, hata mı ettim, bence etmedim. Sonuçta Canon ile çok mutlu yıllar yaşadım.
O foruma yazan Canon veya Nikon önermiş herkesle dost oldum sonrasında. Can ciğer kuzu sarması de, öbürü rakı sofrasında sportif balıkçılık desin… Devamında konu dallandı budaklandı. Onbinlerce mesaj yazılan bir forum yarattık, neler konuşulmadı ki…
“Tekirdağ’da kuzu çevirme nerede yapılır?”dan tut, Berkeley College fizik departmanının sensör mimarisinde Canon vs. Nikon kartezyen karşılaştırma doktora tezine kadar…
Envai çeşit dostluk ve bilgi…
Sonunda nereye geldik? Geldiğimiz nokta baştan beri bildiğimiz şeydi aslında:
Fotoğrafı göz çeker, makine, ekipman hikaye
O paylaşımlarda yer alan dostlarımın bir kısmı bu forumda yer alıyor şu anda, bisikletle kurdukları yaşamları gıptayla izliyorum yıllardır.
Konuyu bağlayayım.
Ben bir tur bisikleti toparlamak için gereken bilgi birikiminden çok, çok uzaktayım. Ama okumayı biliyorum. İnsanların ekseriyetle önerdikleri komponentleri istatistik olarak ayrıştırıp (Cromoly kadro, Rolhoff için bütçe yoksa Deore, ön-arka bagaj imkanı, arka teker için 36 tel vs. vs.) bunlar üzerinden bir seçim yapmaya kalktığımda önümde VSF modeli belirdi. Nedenini bilmiyorum henüz ama bu bisiklete içim ısındı.
Fuji Touring’i gördüm, denedim geçen hafta. Kendime ait hissedemedim ama bu Fuji’den kaynaklanmıyor muhtemelen. İlk başta dediğim gibi aslında bir karara varmışım da bunu bilmezden geliyormuşum gibi olduğumdan belki de.
Neyse işte, Cuma akşamüstü yola çıkıp İstanbul’a gidip VSF TX-400 alıp geldim diyeceğim de bir türlü diyemiyorum
Henüz eve girdim, bisikleti benim bıdık c3 e sığdırmak zor oldu. Şimdi kurdum. Yarın birkaç fotoğrafını çekerim umarım ama aslında bir 30+ km yapmak ve görmek istiyorum kendime neyi kader bellediğimi.
Ben karar verince geriye bakmıyorum pek.
Handikapı o noktada nasıl toparlayıp onunla yaşayabilirim gibi alık bir yapım var, total çözüm yerine. Yani öyle ya da böyle bu bisikleti yaşayacağım. Aman sakın mutlu olmadığım düşünülmesin, çok cafcaflı alet… Sanki ehliyetini parayla almış birinin sokağa Ferrari’yle çıkması gibi bir durum benimkisi. Yaşamam lazım. Hız yapmadan, hız bisiklet turu için ıskalamak anlamına geliyor benim açımdan…
Bu başlığa fikir belirten herkese teşekkürü borç bilirim. Öyle ya da böyle beni bir daha düşünmeye sevk ettiniz, kendimi sorgulattınız, hatamın dönüş noktalarını çizdiniz.
Neyi hangi bilgimle test edeceğimi bilmediğimden bisikletimle yaşadığım deneyimi birkaç fotoğrafla bu başlıkta paylaşacağım. Konu bütünlüğü, kendi okumalarımdan, tavsiye arayan kişilere yön verebildiği için tamamlanmalı gibi geliyor çünkü.