Evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir garip ülke ve içinde yaşayan bir sürü saçma sapan insancık varmış.
Bu insanlar düzenli bir şekilde ezilmekten, itilip kakılmaktan, hor görülmekten, küfür yemekten, acı çekmekten, aşağılanmaktan çok zevk alırmış. Üstelik bu insanların çok büyük bir kısmının gözleri var görmez, kulağı var duymaz, aklı var düşünmezmiş.
Yine bir zaman gelmiş bunlar yeni bir yönetici seçmiş, yönetici başlarda çok iyi gibiymiş ancak zamanla sanki!! biraz değişmiş. Ülke de işler kötüye gittikçe gitmiş. İnsanlar gittikçe fakirleşiyormuş ama sanki bazıları zenginliklerine zenginlik katıyormuş. Bir sürü insan işsiz kalmış. Bir sürü insan sadece fikirlerini beyan ettikleri için zindanlara atılmış. Ama o yöneticiye bağlılığını belirtenler sokakta insanlara zarar verebiliyor, onlara işsiz bırakmakla tehdit edebiliyor, hatta işsiz bırakıyor, yüz binlerce kese altınlık takıları hediye!! diye alabiliyormuş.
Gel zaman git zaman mızrak çuvala sığmaz olmuş amaaaaaaa kadılar da sadece o yöneticiye bağlı olan kişiler oldukları için kendilerinden olanlara hesap sorulamıyormuş.
Artık ülke resmen olmasa da ortadan iki bölünmüş. Onlar ve onlardan olmayanlar.
Bu yönetici bir yılın ilk dört ayında sadece ve sadece 747 kese altın harcamış mesela(Günde 6 kese altın yapar ki çok çok büyük para). Ama kimse bişey diyemiyormuş(ilginçtir bazıları bu durumdan fazlasıyla hoşnutmuş!!).
Sonra bir çocuk varmış, çalışkan ve azimli ama parası azmış. Çünkü o yönetici ve çevresi bu çocuğun da hakkını yiyiyormuş düzenli olarak. Bu çocuk çok çalışıyor ama istediklerine sahip olamıyormuş. Çünkü bu ülkede hiç bir şey üretilmediği için her şey çok pahalı, paraları çok değersizmiş. Bu çocuk yağ almak istediğinde mesela en az 1 tane de onlara!! almak zorundaymış. Hele yeni bir at almak isterse atın geldiği ülkelerdekilere verdiğinden bile fazla parayı ülkeye vermek zorundaymış. Çocuğun maaşı neredeyse her ay aynı kalırken hatta bazen azalırken, çocuğun ihtiyacı olan her şeyin fiyatı artıyormuş. Sonra çocuğun atı için nal alması gerekmiş. Bu nalı başka bir ülkeden daha ucuza alma şansı olduğu için almış. Sonra bunu gören yöneticiler çok bozulmuş ve küçücük!! bir vergi ve yeni bir kural daha koymuş. Sonra bu çocuk bir tane de eyer almak istemiş. Ama artık haraç vermek istemiyormuş. Bunu gören başka insanlarsa bu çocuğa tepki göstermiş. Çocuk düşünmüş düşünmüş düşünmüş ama anlam verememiş. Çünkü bu yönetici günden 6 kese altın harcarken tepki gösterip ne yapıyorsun demeyen, bu yöneticinin adamları düzeni bir şekilde ve hatta çalışmadan zenginleşirken sorgulamayan bu insanların onun küçücük mutluluğuna göz dikip yanlış bişey yaptığını belirtmelerine çok üzülüyormuş. Çünkü Allah'tan çok korkan bu çocuk bu yaptığını çok düşünmüş ve yanlış olmadığına karar vermiş. Çünkü böyle zorba yöneticilerle ve soyguncularla ve katillerle ve hırsızlarla ve sapıklarla ve cahillerle ve cehaleti çok seven sözde aydınlarla ve yalakalarla dolu bir ülkede elinden geldiğinde TEMİZ kalıp haram yemeden hayatını idame ettirmeye çalışıyormuş.
Ve sonra dua etmiş. ''İnşallah görmeyen gözleriniz gördüğünde, duymayan kulaklarınız duyduğunda ve anlamaya başladığınızda çok geç olmamış olur''.
Bu insanlar düzenli bir şekilde ezilmekten, itilip kakılmaktan, hor görülmekten, küfür yemekten, acı çekmekten, aşağılanmaktan çok zevk alırmış. Üstelik bu insanların çok büyük bir kısmının gözleri var görmez, kulağı var duymaz, aklı var düşünmezmiş.
Yine bir zaman gelmiş bunlar yeni bir yönetici seçmiş, yönetici başlarda çok iyi gibiymiş ancak zamanla sanki!! biraz değişmiş. Ülke de işler kötüye gittikçe gitmiş. İnsanlar gittikçe fakirleşiyormuş ama sanki bazıları zenginliklerine zenginlik katıyormuş. Bir sürü insan işsiz kalmış. Bir sürü insan sadece fikirlerini beyan ettikleri için zindanlara atılmış. Ama o yöneticiye bağlılığını belirtenler sokakta insanlara zarar verebiliyor, onlara işsiz bırakmakla tehdit edebiliyor, hatta işsiz bırakıyor, yüz binlerce kese altınlık takıları hediye!! diye alabiliyormuş.
Gel zaman git zaman mızrak çuvala sığmaz olmuş amaaaaaaa kadılar da sadece o yöneticiye bağlı olan kişiler oldukları için kendilerinden olanlara hesap sorulamıyormuş.
Artık ülke resmen olmasa da ortadan iki bölünmüş. Onlar ve onlardan olmayanlar.
Bu yönetici bir yılın ilk dört ayında sadece ve sadece 747 kese altın harcamış mesela(Günde 6 kese altın yapar ki çok çok büyük para). Ama kimse bişey diyemiyormuş(ilginçtir bazıları bu durumdan fazlasıyla hoşnutmuş!!).
Sonra bir çocuk varmış, çalışkan ve azimli ama parası azmış. Çünkü o yönetici ve çevresi bu çocuğun da hakkını yiyiyormuş düzenli olarak. Bu çocuk çok çalışıyor ama istediklerine sahip olamıyormuş. Çünkü bu ülkede hiç bir şey üretilmediği için her şey çok pahalı, paraları çok değersizmiş. Bu çocuk yağ almak istediğinde mesela en az 1 tane de onlara!! almak zorundaymış. Hele yeni bir at almak isterse atın geldiği ülkelerdekilere verdiğinden bile fazla parayı ülkeye vermek zorundaymış. Çocuğun maaşı neredeyse her ay aynı kalırken hatta bazen azalırken, çocuğun ihtiyacı olan her şeyin fiyatı artıyormuş. Sonra çocuğun atı için nal alması gerekmiş. Bu nalı başka bir ülkeden daha ucuza alma şansı olduğu için almış. Sonra bunu gören yöneticiler çok bozulmuş ve küçücük!! bir vergi ve yeni bir kural daha koymuş. Sonra bu çocuk bir tane de eyer almak istemiş. Ama artık haraç vermek istemiyormuş. Bunu gören başka insanlarsa bu çocuğa tepki göstermiş. Çocuk düşünmüş düşünmüş düşünmüş ama anlam verememiş. Çünkü bu yönetici günden 6 kese altın harcarken tepki gösterip ne yapıyorsun demeyen, bu yöneticinin adamları düzeni bir şekilde ve hatta çalışmadan zenginleşirken sorgulamayan bu insanların onun küçücük mutluluğuna göz dikip yanlış bişey yaptığını belirtmelerine çok üzülüyormuş. Çünkü Allah'tan çok korkan bu çocuk bu yaptığını çok düşünmüş ve yanlış olmadığına karar vermiş. Çünkü böyle zorba yöneticilerle ve soyguncularla ve katillerle ve hırsızlarla ve sapıklarla ve cahillerle ve cehaleti çok seven sözde aydınlarla ve yalakalarla dolu bir ülkede elinden geldiğinde TEMİZ kalıp haram yemeden hayatını idame ettirmeye çalışıyormuş.
Ve sonra dua etmiş. ''İnşallah görmeyen gözleriniz gördüğünde, duymayan kulaklarınız duyduğunda ve anlamaya başladığınızda çok geç olmamış olur''.