Sakin ve dikkatli bir şekilde bu video izlenirse, bazı sorulara cevap bulunabilir.
Sürdürülebilirlik.
Çok güzel ve lüks araçlar üretiliyor, güç değerleri, yarış arabalarına yakın. Çok keyifli, fakat malesef sürdürülebilir değil, yakında petrol bitecek.
Evlerimizde kombiler var, düğmeye basıyorsun evi ısıtıyor, ayrıca sürekli sıcak su hazır. Çok keyifli, fakat malesef doğalgaz da bitecek.
Diş fırçalarken suyu kapatmıyoruz, yarım saatten fazla duş alıyoruz, yatarken ışıkları, Tv yi bile kapatmıyoruz. Malesef sürdürülebilir değil.
Sigara içip, kendisine ve ailesine zarar verenlerden, bahsetmiyorum bile. "Kişinin erken vefat etmesi, ailesine verdiği en büyük zarardır,"
Küresel ısınma desen, zaten kimsenin umurunda değil. Bir gün susuz kaldığımızda, küçük büyük herkes küresel ısınmayı çok net öğrenecek.
Et yemek çok keyifli, her yemeğe lezzet veriyor, lazım olana, olmayana istemediği kadar protein sağlıyor. Çok tekrar gibi olacak, ama sürdürülebilir değil.
Matematik, her sorunun cevabını bulmanıza yardımcı olur. Arabanızın kaç litre yaktığını, yakıtın litre fiyatını ve yaptığınız km yi bilirseniz, Yıllık yakıt ihtiyacınızı ve maliyetini hesaplayabilirsiniz. Biraz daha hesaplarsanız Dünya'daki tüm araçların yakıt ihtiyacını bulabilir, petrol rezervleri de belli olduğu için işin sonunu hemen öğrenirsiniz.
Dünyadaki içilebilir su miktarı bellidir, küresel ısınmanın hızı da bellidir, oksijen ve orman miktarları da bellidir. İnsan nüfusunun artış hızı da bellidir.
Zengin iş adamları, daha zengin olmak için dünyanın altını üstüne getirmektedirler.
- Hava kirliliği, maden çıkarmak için alt üst edilen doğa, kirletilen su kaynakları, fabrikaların atıkları vs. vs. Dünya daha ne kadar dayanabilir ?
100 km de 20 lt benzin yakan bir araç kullanırken, bisiklete geçiş yapma nedenim, sağlıktan ziyade, çocuklara daha iyi bir dünya bırakmaktı.
Çok sevdiğim ve saygı duyduğum vegan bir arkadaşım, hayvansal ürün yemiyordu. Önceleri ben bunun bir diyet çeşidi olduğunu sanıyordum. Vegan nedir, ne değildir çokta umurumda değildi. Yıllarca evinde birkaç köpekle yaşamış biri olarak, hayvanları çok severim. Pek çok hayvanın barınma, beslenme ve sağlığı ile yakınen ilgilenmeye devam ediyorum.
Bunun yanında hayvansal ürünlere de aşırı düşkündüm. Gençliğimde gece uyanır, bir kangal sucuğu tavaya dizer, üzerine 15 yumurta kırar, bir litre ayran ve abartı ekmekle mideye indirir sonra da yatar uyurdum. Geçen aya kadar, her gün 1 litre süt, 1 kilo yoğurt, 5 yumurta, bal, tereyağ, et, tavuk, balık vs. ile besleniyordum, bir yıllık eritilmiş kuyruk yağı ve kıtırak stoklarım bile hazırdı..ki, Haberlerde; Kızının yanında, vahşi eşi tarafından boğazı kesilen, "ölmek istemiyorum" diye feryat eden bir Anneyi gördüm. O görüntü günlerce gözümün önünden gitmedi. Empati kurdum, canlıların gözü önünde, diğer canlıların acımasızca kesilmesi, parçalara ayrılması, onlarda bizim kadar her şeyin farkındalar. O an bir karar verdim ve huzurlu bir şekilde uyguluyorum.
1999 depremi sonrasında, bölgeye yardıma gitmiştim, orada bulunduğum günlerde, çalışırken burnumuzu yakan koku, beynime de işlemişti ve döndüğümde bir yıla yakın et yiyememiştim. Şimdi daha bilinçli bir nedenle hayvansal ürünlere veda ettim.
Vegan yaşam tarzını, moda olarak, trend veya diyet olarak tercih edenler olabilir. Bu arada, çok hassas, bilgili ve düşünceli veganların olduğunu da unutmamak gerekir. Kişi sağlıksız besleniyorsa, zaten sağlıksız besleniyordur, vegan olup olmaması fark etmez. Formüle tersten bakacak olursak, bir restorana gidip, içinde hayvansal ürün olmayan birşey var mı ? dediğinizde, şanslıysanız patates kızartması bulursunuz. Yani hemen hemen tüm gıda firmaları işin kolayına kaçıyorlar, alıyorlar ucuz tavuğu vs. kızart pişir çevir ekmeğe kat ve sat. Ispanak, bamya, barbunya, fasülye, nohut, pilav, piyaz, kabak, patlıcan, bezelye, patates, dolma, türlü, zeytinyağlı sarma vs. var mı ? desen çoğu yerde garip karşılanır. Aslında olması gerekenler bunlardır, fakat yoktur. Çünkü artık bunları soran da yoktur. Körili tavuk, soyalı tavuk, mantarlı tavuk, çevirme tavuk, birini ye git işte, uzatma mantığı hakimdir.
İnsanların bile haklarının olmadığı bir dünyada, hayvanların haklarını anlatmaya çalışmak elbette imkansız gibi bir şey. İnsanlar öyle hızlı çoğalıyor ki, isteklerin sınırsız, kaynakların sınırlı olduğu unutuluyor, yada bilinçli olarak unutturuluyor. Bir inek doğduğu andan itibaren, kesilene kadar kaç ton su içer, kaç ton yem yer, ne kadar ilaç, hormon vs. verilir, ne kadar gaz çıkartır, ne kadar dışkı ve idrar üretir, bunlar ne olur ? Köyünde iki inek besleyen çiftçi için sormuyorum bu soruları, endüstriyel olarak insanlara et yetiştirmeye çalışan firmaların sayıları ile çarparak soruyorum. Sürdürülebilir mi ?
Yıllar önce bir belgeselde görmüştüm, market raflarındaki ürünlerin %80 e yakını Mısır'dan üretiliyormuş. Tüm hayvanlar, "inek, koyun, tavuk ve balıklar" Mısır veya mısır türevlerinden üretilen yemlerle besleniyormuş, Çünkü başka çare kalmamış, yetmiyor. İnsanları doyurmak için beslenen hayvanları beslemek için tarım yetmiyor, yem yetmiyor. Yetsin diye, tarımın, yemlerin genetiği ile oynuyorlar yetmiyor, bu sefer hayvanların genetiği ile oynuyorlar, yine yetmiyor. Yetmez. Matematik ve sayılar ortada. Hintliler, Çinliler ve fakir insanlar et yemeye başlarsa, film tam kopacak.
İnsan yaşlandıkça akıllanıyorsa, daha iyi insan oluyor, Yaşlandıkça "zaten az vaktim kaldı" diye "vurdum duymaz" olursa, işte insanlık orada tıkanıp kalıyor.
Öğrendiğim her bilgi, gördüğüm her haber, artık beni daha derinden yaralıyor. Mesela; Yunus balıklarına ülkemizde değer verildiğini düşünürdüm, Japonya'daki yunus katliamlarını üzülerek izlerdim. Bir belgeselde gördüm ki 1950 ve 60 lı yıllarda İstanbul ve Karadeniz'de yunus balıklarını yağları için zıpkınla avlıyormuşuz
Bu satırları yazarken bile, Tv haberlerinde, bağlı bir köpeğe, kocaman sopa ile hırsla vuran birini gördüm. İnsan dayanamıyor artık.
Hintlilerin saygı duyduğu inekleri, biz caddelerde kesip yiyoruz, bizim sevdiğimiz yunusları japonlar palalarla kesip yiyor, köpek yenir mi dersiniz, onu da Çinliler yiyor. Bize ne eti yedirdiklerinin belli olmadığı, son günlerdeki yayınlanan haberlere bakınca ortaya çıkıyor, hepsini birbirine karıştırmışlar.
Afrika'da tarım gelişsin diye, bir sivri akıllı "Tüm filleri öldürelim." demiş. Adamı ciddiye almışlar ve tüm filleri, bebek, büyük, hamile vs. demeden, tüfeklerle, helikopterlerden ateş ederek aylarca, yıllarca öldürmüşler. Bakmışlar ki tarımda gelişmenin fillerle bir alakası yok, sonra bu işten vazgeçmişler.
Canlı canlı derisi yüzülen tilkileri, kafasına demirle vurularak öldürülen yavru fokları, boğazından tutulup tüm tüyleri yolunan kazları, tek ayağından iş makinası ile kaldırılan, kaçmaya çalışınca sopalarla dövülen, yere düşsün diye arka ayaklarına bıçak vurulan, hamileyken kesilen kurbanlıkları, ciğeri elektrik direği kadar büyük bıçaklarla delik deşik edilerek saatlerce ölmesi beklenen balinaları, insanlar tarafından tecavüze uğrayan onlarca türde hayvanı, sırf erkek diye pres makinasına atılan civcivleri, kolu bacağı kesilen yavru kedi ve köpekleri düşününce, bir şey yapamadığım için insanlığımdan utanıyorum.
Daha yazacaklarım vardı..
Gözümün önüne gelen bu görüntülerle sanırım artık mümkün değil.
Saygılarımla