Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Bisiklet Forum Tüketim Karşıtı Çevreciler Platformu

@cahitakin
Cahit bey kapitalizm zaten kadınlara ucuz işçiler doğurma görevini 1950 lerde verdiğiniden beri durum bu.az gelişmiş toplumların kız çocukları okumaz 3er 5er doğurur.tezgaha ucuz iş gücü lazım.o yüzden bizim gibi ülkelerde erkek çocuk takıntısı özendirilr.kadınlar çalışmaz denilir.sonra bu sağlıklı gençlerden ihtiyaç kadarı asgari yaşam şartlarınca çalıştırırki düzen böyle yürüsün.neyse bende sizin gibi çocuklar kategorize edenleri kınıyoru.çocuğun milliyeti olmaz.saygılarımla
 
Scudo
Suriyeliler için kişibaşı 484 dolar harcadığımız haberin linkini başka başlıklarda da gördüm.

Türkiye Suriye'deki yıkımın baş mimarlarındandır.
Bundan dolayı 484 değil çok daha fazlasını ödemeliyiz.
Öyle bir maddi bedel ödemeliyiz ki bir daha başka ülkelere terör ihracı yapan insanlar iktidar olamasın.
Hiçbir maddi bedel yiten insanları geri getirmez ama bu bir ders olur.

Halen sosyal medyada biz ölürken Suriyeli pilajda eğlence içerisinde gibi haberler yapılıyor. He canım bütün Suriyeliler keyifli!
Yunanistan Türkiye'nin yıkımında pay sahibi olacak, ben yıkılan evimden canımı ailemi kurtarmak için Yunanistan'a kaçacağım ve bir Yunan aman bu Türkler 484 dolara mal oluyor diyecek!
Aristoteles'e kadar sayardım yemin ederim...
 
@Ahmetgitar
Mesele Suriyeliler değil hocam. Suriyelileri kendi emelleri için kullananlar. Yoksa bütün Suriye halkı gelsin, ama buraya insanca yaşamak için gelsin. Ki onun geliyor çoğu. Ama onlar Suriyeli olduğu için ve de çoğunluğu Arap olduğu için o insanlara otomatikman İslamcı olmak zorundalarmış gibi muamele yapılıyor. Okullarda bilimsel eğitim yerine çoğunlukla dini eğitim veriliyor, ki bu çocuklar da ileride birer militan olarak kullanılabilsinler diye.
 
  • Beğen
Tepkiler: dodurgalı_06
@hayatçokgarip okullarda herkes için nitelikli, kaliteli ve ücretsiz eğitim isteğimiz bu sebeple... Eğitimin kalitesizleşmesi tamamen bir politika. İnsanları paralı eğitime yönlendirmek için devlet tarafından özellikle yapılan bir şey. Böylesi niteliksiz eğitimin başka bir açıklaması olamaz.

Selamlar.
 
@Ahmetgitar
Valla hocam ben 4. sınıftan lise sona kadar yani 9 sene ingilizce görüpte, ingilizce öğrenememenin başka bir açıklaması nasıl mümkün olabilir :D
 
@Ahmet Bilge Kaan AKIN
Hocam milli eğitim bakanlığının temel amacı, Türkiye gençliğini 18 yaşına kadar bir şekilde zaptetmek üzerine kuruludur. Bu zapt süresince de öğrencinin mümkün olduğunca cahil kalabilmesi için her şey yapılır(ya da hiçbir şey yapılmaz).

18 yaşında liseden mezun olan gençlerin bir kısmı üniversitede devam eder bu cehalet yolculuğunda ilerlemeye. Üniversiteye gitmeyen erkekler bir-iki yıl orda burda çalışır ya da serserilik eder, sonra ver elini askerlik, askerden gelir ve evlenir. Sonra çoluk çocuk derken zırcahil olarak hayatının geri kalanına devam eder. Üniversiteye gitmeyen kızlar da tez elden evlendirilir, üç çocuk beş çocuk derken... bu döngü süreeeer gider.
 
Bir süredir ekolojik beslenmeyi de hayatıma katmaya başladım.

Bildiğiniz gibi gıda dağıtımı karbon, gıda paketlenmesi çevre kirliliği demek.

Mahallede güvenilir yerel gıda satan marketleri bulduk.
Yerel süt ile yoğurt mayalıyor, kaynatılan sütün kaymağını kahvaltıda yiyoruz.

Yumurtayı civar köylerden gelen köylülerden alıp yiyoruz.
Dün doğal çömlek içerisinde kaymak ve zeytinciden gelen zeytinyağını aldık.
Hem ucuz, hem taze, hem de hiçbir türlü plastik paketleme yapılmadan.

Bir de bahçe yapıyoruz şimdi kız arkadaşımla, apartman arkasında 30 metre kare kadar. Oraya da gelecek ay tohum ekeceğiz.

Sanırım @hauy yazmıştı, yoğurt kaplarındaki tehlikeyi, tehlike sadece plastik ambalajda değil. Katılaştırıcı kimyasal, daha düşük protein, sulandırıcı hepsi bu yoğurtlarda. Üstelik ev yapımı yoğurt kilosu 2.5 lira iken bu fabrikasyon yoğurtlar 4 lira!

Biz ise iki aydır yoğurt müptelası olduk.
Annemleri de özendirdim. Onlar da başladı bu işe.

Devamı gelecek :)

Ekleme: Hazır meyve suları yerine dün bi de karadut suyu aldık. Müthiş bir şey.
Size önerim, mahallenizde yerel gıda satan yerleri bulmanız.
Köylerin, kasabaların kapanıp şehirlerin nüfus yoğunluğuna karşı yereli desteklemek sosyal açıdan da çok faydalı.
 
@Ahmetgitar haftada 4 gün köylere gidiyorum(iş gereği), iş bitince kiminden süt- kiminden yumurta vb aldığım için bu konuda kendimi şanslı hissediyorum (hatta bu yıl şarabı bile litresi 5 liradan köyden aldık ;))
 
Biz de şarabımızı kendimiz yapıyoruz 3 yıldır (Mardinli Biyoloji öğretmeni arkadaşımın öğretmesi ve desteğiyle...) Aldığımız üzümden kadehe kadarki hiçbir aşamada ek hiçbir katkı yok (maya, kükürt vs vs), yani çok doğal ve sağlıklı... Emeği hesap etmediğimizde litresi 5-6tlyi geçmiyor. Ve marketlerde satılan şarapların bu kalitede ve lezzette muadili diyebileceklerimiz 50-60tlden başlıyor (arkadaşlarca da test edildi onaylandı)... (Fabrikasyona verdiğimiz paranın yarısına yakınının vergi olduğunu, nakliye ve aracı komisyonlarını da düşündüğümüzde paramızın ne kadarının şaraba (dolayısıyla üzüm üreticisine, fabrikadaki işçiye ve çalışanlarına) gittiğini tahmin edebilirsiniz...)
 
@Ahmetgitar
Ahmet bey desenize ananas vb taşıma gıdalara veda ediyoruz.binlerce km öteden gelen gemilerin sera gazı etkisini düşünmek bile ürkütücü.ki buna kamyonlarla taşımayıda eklersek bu döngünün zararı inanılmaz.biz kırsaldakiler şanslıyız.ama ne yazıkki az sayıdayız.çözümü biliniyor ama o kadar güçlü bir tüketim reklam sağanağı varki ancak devlet politikası ile çözülür bu iş.bence esas bunun için toplumsal örgütlenmeler yapılmalı.ne yazıkki yerli malı haftasına coca cola getiren çocuklarımız var artık.saygılar
 
Arkadaşlar sizler de farkına varmaya başladınız mı bilmem ancak aldığımız ürünler markası ve fiyatı ne olursa olsun bilinçli olaraktan giderek kalitesi düştü veya düşürüldü ne derseniz deyin ancak gerçek ortada.
En basit bir örnek olması için söylüyorum çok ünlü X markasından aldığımız bir Tshirt dahi 2. yıkamada tüm rengi + dikişleri atıyor. Sonuç = tekrardan alım alım ve alım yapma gereği....
Tüketim tüketim tüketim. Hayatımız artık buna döndü maalesef. Mağazaya gidip aynı üründen 5 tane alıp bir kenara koymak 1 ten alıp hakkı ile kullanmaktan daha cazip gelmeye başladı nedense.
Elalem ne der korkusuyla yaşadığımız bir toplumda aslında çok da yadırganacak bir husus değil aslında baktığımızda...
 
  • Beğen
Tepkiler: Hami Bulut
@haldun31
Çünkü yerli malı haftası anlam ve önemine göre kutlanmıyor. Çocuklar genelde piknik havasında geçirmek istiyor, ki haklılar, öğretmenlerin bir kısmı da 1 hafta bedava yemek yiyeceğiz diye seviniyorlar. :komik:
 
Planned Obsolescence. Türkçe’de en yakın çevisi ile Planlanmış Eskitme.
Tıpkı canlılar gibi, eşyaların da bir ömrü var. Bu ömür, eşyanın üretiminde kullanılan malzemenin türüne, üretim kalitesine ve kullanılırken maruz kaldığı fiziksel şiddetin derecesine göre değişir. Örneğin; tamamen metalden üretilmiş eşyalar kolay kolay bozulmazlar çünkü metaller aşınmaya, ezilmeye ve ısınmaya karşı dayanıklı maddelerdir. Eğer bir ürünü uzun yıllar arıza vermeden çalışacak şekilde tasarlarsanız, o ürünü çok satar ve çok para kazanırsınız değil mi? Değil.
California Livermore’daki İtfaiye binasında bulunan bir ampul 1901 yılından bu yana tam 114 yıldır yanıyor. İtfaiye çalışanları, onun sıra dışı bir ampul olduğunu ancak 1972 yılında fark edebilmişler. Hatta bu ampul için 900 kişinin katıldığı bir 100 yıl partisi düzenlenmiş. Dayanıklı üretimin, üretim endüstrisine değer katacağı yönünde benimsenen o masum inanışın hakim olduğu zamanlarda, 1895 yılında üretilen o ampul, bir süre sonra, üzerinde nice ali cengiz oyunlarının oynandığı bir sembole dönüştü.
. Belki de tarihte ilk defa, üretim endüstrisi bir ürünün ömrünü kısaltmak için bir karar almıştı.

Kasıtlı eskitmenin günümüzde en bariz görüldüğü alanlar elektronik eşyalardır. Örneğin yazıcılar. Hatırlıyorum, bundan 10 – 12 sene önce babam, bilgisayar ortamında hazırladığım ödevlerimin çıktılarını alabilmem için ikinci el bir yazıcı satın almıştı. Bir süre sonra yazıcının kartuşu bitti ve yeni kartuş satın almak istedik. Fakat biri siyah beyaz, diğeri renkli olmak üzere 2 kartuşun fiyatı, kartuşuyla beraber yazıcının fiyatından yüksekti. Sanırım ben de kasıtlı eskitme ile ilk o zaman tanıştım. Yeni bir yazıcı almak istemediğimiz için, boş kartuşları ucuz fiyata dolduran bir bilgisayarcıya gittik. Bilgisayarcı kartuşları doldururken, onu dikkatle izledim. Kartuşların, doldurulmak için herhangi bir girişi yoktu, o da doldurma işini mürekkep çıkışından basınçlı mürekkep basarak yapıyordu. Bu tür bir doldurma işleminin sağlıklı olmayacağını o yaşta tahmin edebilmiştim. Nitekim düşündüğüm gibi oldu, kartuşlar sürekli mürekkep akıtmaya başladı ve kasıtlı eskitme eski bir evin küçük odasında dahi amacına ulaşmıştı.
Ben, kasıtlı eskitmeyi üç gruba ayırıyorum;
  • Birincisi, ampul örneğinde olduğu gibi ürüne doğrudan müdahale edilen ve ürünün kullanım ömrünün kesin olarak sınırlandırıldığı fiziksel eskitme.
  • İkincisi, birçok akıllı telefon üreticisinin yaptığı, ürünün çalışmaya gayet güzel bir şekilde devam ettiği fakat yazılım desteğinin son bulduğu, böylece ürünün kullanılamaz hale geldiği zoraki eskitme.
  • Üçüncüsü ise psikolojik eskitme. Kasıtlı eskitmenin müritlerinden olan Amerikalı Endüstriyel Tasarımcı Brooks Stevens şöyle diyor:
Planlı eskitme; tüketicinin, gerektiğinden biraz daha yeni gerektiğinden biraz daha iyi bir şeye, gerektiğinden daha kısa zamanda sahip olma isteğini kullanmaktır. ALINTIDIR
 
images-4.jpeg
Sevgili arkadaşlar bende sabun, deterjan almayarak tüketim karşıtı çevreciler platformunun bir üyesi olmak istiyorum.

Bisikletforumdan dağarcığına büyük itimat duyduğum üyelerinden biride çıkıp demiyorki sen neden abdalandan bir allah adamını niye ikide bir afişe ediyorsun. Bu eleştiriyi ben kendime getiriyorum. Ben kalender dervişlerinin gönül koymasından çok çekinirim. Onlar tahta kılıç ile kale fetheden hak dostu insanlardır. Onların gönüllerindekini bir allah bilir. Melami meşrebindeki bu dervişanlar kınayanın kınamasından korkmaz. O nedenle gıyabında bu allah adamı piri faniden özür diliyorum.
 
@hayatçokgarip

Ekonomik maliyetinin düşük olduğunu belirtmiştim, emek, bilgi ve zaman maliyeti ekonomik maliyeti kadar düşük olmayacaktır, bilginiz olsun... Üzüm bulma, üzümleri salkımından ayırma, parçalama (aynı gün yapılan işler), 5-6 gün torbayla beraber kapalı kovalarda bekletme, akabinde sıkma, damacanalara alma, fermantasyona bırakma (bu da 1 günlük iş), 25-30 günde bir altta biriken tortulardan kurtulmak için aktarma işlemleri ve eylül başı başlayan sürecin ocak sonunda bitmesinin ardından şişelere aktarıp mantarlamak...
Yazması kolay olabilir, kendisi emek ve zaman alabilir, ama 4 ay sonrasında tüm bu iş ve işlemlerden sonra 80-100 litre mis gibi el emeği göz nuru şarap elde etmiş olacaksınız. Verdiğiniz tüm emeklere gani gani değecektir. Zaten işin güzelliği de burada; kendi emeğinizle mis gibi, tertemiz, sağlıklı ve kaliteli şarabı yudumladığınız veya arkadaşlarınız ve dostlarınıza muhabbetinizle ikram ettiğiniz zamanları, emek ile, hele hele para ile hiç ölçemezsiniz... Bakın şimdi bile, şu an diğer odada bizden habersiz şaraplar daha olmadan sizinle bir güzel paylaşıma sebep oldular... ;)

Ek not: Google'dan, videolardan her ne kadar bilgi sahibi olabiliyorsak da, bilen biriyle beraber, yaparak yaşayarak sorarak öğrenmenin yerini tutmasının güç olduğunu hatırlatayım...
 
Çocuklar yerli malı haftasında okula cocacola götürürler tabi. Ben ilk okuldayken yerli malının ne demek olduğunu hiç kimse anlatmadı ki. Çocuklar sanıyor ki okulda yiyip içilen bir gün var. O günün adı da yerli malı haftası. Bakın haftası diyorum. O güne özel isim. Çocuk bunları sorgulayamaz. Öğretmenin önce çıkıp yerli ne demek, yerli malı ne demek, bu gün sınıfa neden cocacola getirilmemeli anlatması lazım.

Elbise konusuna gelince, el alem ne der korkusuyla azıcık eskiyen giysileri giyemiyoruz. dolayısıyla bir giysinin veya eşyanın yakışıklılığı bozulduğu anda ömrü bitmiş oluyor bizim için. aslında iki katı daha ömrü var ama olmaz. El alem fakir der. Bizzat eşimden duyduğum yorum bu. Bu saldırılara maruz bırakılarak tüketmeye teşvik ediliyoruz. Bu gün İstanbul'da kaç iş merkezine metro ile gidilebiliyor? kaç alışveriş merkezine metro ile gidilebiliyor? Tüketimin kaynağının nereden geldiği belli. Kimse devletten tüketime karşı bir hamle beklemesin.

Bireysel olarak yapabildiğimiz kadarını yapacağız. İçinde bulunduğumuz durumdan rahatsız olan herkes elinden geleni yapmaya devam edecek. Yoğurt, salça evde yapın kesinlikle tavsiye ederim. Çok lezzetli ve sağlıklı oluyor. Bir tanıdığım ev yoğurdu yoksa yoğurt yemeyin daha iyi diyordu. Ben aynı şekilde tavuk eti de yemiyorum. Güneş ışığı bile göremeden, antibiyotik ile büyütülen tavuklar. Sonra vücudumda antibiyotik direnci nasıl oluştu arayın durun.

Pazara gidin, gidemeyenler için marketlerde tüm manav ürünlerinin etiketlerinde nereden geldiği yazıyor. Muz dahil yerli olanı alın. Ne çilelerle yetiştiriliyor o yerli muzlar. Ne yatırımlar, ne riskler.

Bu sene nar üreticileri ağaçlarını kesti. Kilosu 10 kuruştan almışlar aracılar. Bu gün markette 4.5 lira kilosu. Yerli malının durumu budur malesef.
 
Geri