Bu konu yinemi hortladı yahu ? Öyleyse eylemlerime kaldığım yerden devam edeyim.
(link) kurulsun da herkes rahatlasın.İsteyen alüminyum , Hi -Ten kadroda kalsın , isteyen karanlık tarafa geçsin.
Türkiyede çok eskiden , araç sayısı fazla olmamasından olsa gerek , bisikletlerde plakalı ve ruhsatlıymış. Çocukluğumda bisiklet sürmek için de A1 ehliyetler vardı.
(link)
Boyasından dolayı kadronun karbon olup olmadığı anlaşılamayan durumlarda, arka çamurluğa bu tip bir plaka yaptırıp , "karbon" yazdırılabilinir. Bu sayede kafa karışıklığı olmayacağı gibi , kimin kime selam verip vermeyeceği durumuda aydınlanabilir. Buyrun siz mis gibi çözüm
Bu arada konu ile alakalı makara yapmayı bırakıp , kendi düşüncelerimide beyan edeyim.Kimsenin kimseyi takmamazlık ettiği yok arkadaşlar. Karbon kadroların büyük çoğunluğunu oluşturan yarış tarzı , drop bar gidonlu bisikletler manzara seyretmek veya keyif yapmak için ideal türden değil. Bir mtb nin güle oynaya gittiği yolda , dişsiz ince lastikle ve amortisör olmadığı için en ufak bir çıkıntı , mazgal veya tümsek , bir parça yola dökülmüş su veya 2 parmak çamur , yol bisikletcisine kabus yaşatabilir. Bu yüzden yola oldukça yoğunlaşmak gerekiyor.Bu yoğunlukta giderken bırakın aliminyum bisikleti yanımdan fil sürüsü geçse farketmem ( Kendi adıma konuşuyorum)
Selam veriyorsanız ve selam verdiğiniz kişi sizi gördüğü halde selamnızı almıyor ise , kendi medeniyetsizliğidir.Çokta kafaya takmamak lazım.