Scudo Sports

Maksimum nabız ve performans hakkında...

16. imza da benden

Ota moka kan çıkarmaya ne meraklı insanlar varmış, insan yazdım ama el alışkanlığı
 
  • Beğen
Tepkiler: bacobaba39
Scudo
Herhangi bir işlem uygulanmadı mı daha ? Haberi olan var mı?
 
Osman Şirin ve Barış Güney çok sevdiğim ve saygı duyduğum iki arkadaş. Daha geçen hafta her ikisiyle görüştüm. Bu forumu okumuyor, takip etmiyorlar. Son günlerde kendileri hakkında ileri-geri yazılar okuyorum forumda. Aslı astarı olmayan ithamlar var. Görmezden gelemem, yanıt vermek de bana düşmez. Ancak eğer birazcık saygınız ve cesaretiniz varsa, rica ediyorum bizzat Osman'la ve Barış'la yüz yüze görüşün, telefonları var bende, paylaşırım.
 
Bunu ben yazacaktım ama kişisel çekişme olarak algılanır diye vazgeçmiştim. İyi olmuş sizin yazdığınız. Bisiklet kültürünün hakkını veren insanlara yönelik bu tür ithamlara karşı sessiz kalmamak gerekiyor elbette. Osman Şirin bireysel çabalarıyla ve büyük reklamlara girişmeden, tevazu içinde kendini geliştirmeye adamış bir insan, takdirle takip ediyorum.
 
Biliyorum "yol bisikletiyle yapılan en yüksek hız" gibi ilgi çekecek bir konu değil ama, ülkemizde, genetik kimlik yoluyla hangi spora yatkın olduğunuzu tespit eden bir firma var.

Genetic Trainer

(link)

Sizden veya çocuğunuzdan gen kültürü alarak ACE ve ACTN3 genlerinin alel yapısını inceliyorlar. Bu genlerin, güç (sprint, ağırlık kaldırma, vb) ve dayanıklılık (maraton, yol yarışları vb.) sporlarına yatkınlığızı belirlediğine dair bulgular üzerine faaliyet gösteriyorlar.

Kısa sürede bir çok bilimsel makaleye göz attım. 1990'lardan itibaren bu konuda 400'e yakın bilimsel araştırma yapılmış. Doğrulayanların fazlalığının yanı sıra, yetersiz veri nedeniyle şüpheli yaklaşanlar da var. Aslında araştırmaların özü her branşta elit sporcuların genlerinin incelenmesi üzerine kurulu. Tabii sadece bununla sınırlı değil, farklı testler de var. En çok da ikiz araştırmaları.

Çok soru işaretleri olan bir konu. Bu konuda düşünceleriniz neler?

Mesela şöyle bir şey hayal edin: Diyelim ki, ileride bu alan çok popüler oldu ve herkes spor öncesi çocuklarına genetik kimlik çıkartıyor.

upload_2017-3-5_12-28-7.png



Örneğin Ahmet'in dayanıklılık sporuna yatkın olduğu kimlik kartına işlendi. Ailesi maraton, yol yarışı vb. bir spora yönelmesi için çocuğuna okul aramaya başladı. Ancak gel gör ki çocuk büyüdükçe, tam tersi, güç sporlarını sevmeye başladı. Sevdiği sporu değil de kaderinde yazanı uygulaması ne kadar etik bir yaklaşımdır?

Başka bir örnek vereyim. Alzheimer hastalığının da genetik kodlarımızda saklı olduğuna dair yüzlerce bilimsel çalışma var (APOE genindeki E4 aleli). Bildiğiniz üzere Alzheimer, tedavisi olmayan bir hastalık. Bir çocuğun gen analiziyle ileride Alzheimer olacağının tespit edilmesi ne kadar etik bir tercihtir? (Bu örnek konu dışı, bu nedenle tartışma üstteki konu üzerinde olsa daha iyi olur.)
 
@Serkan Mıstınoğlu

Keşke Froome'un antrenmandan sonra kaşarlı tost yediğini görünce sorgulasaydın, acele etmişsin :)
 
  • Beğen
Tepkiler: Road_Runner
Merak ettim. Eğer bisikletçi olmaya uygun bir fiziğim varsa 19 yaşa geldim geç kaldım demem basarım günde 6 saat antrenmanı. Gider pisletçi olurum valla
 
Genetik kimliğin profesyonel sporların gelişmesine büyük katkıda bulunabileceğini düşünüyorum.

Soru işaretlerini ise yerinde bulmuyorum. İnsanın olduğu hangi düzende buna benzer problemler baş göstermedi ki burda da olmasın? En basitinden neredeyse tüm dünyada meslek seçimleri bile irademizden ziyadede çoğu zaman eğitim sistemine göre bir şekil alır. Veya insanların cinsel eğilimleri sonradan bir şekilde değişir ve yine bu tartışmalar başlar. Bu yüzden hayaller ve hayatlar, tercihler tartışması hep vardı, her zaman da olmaya devam edecek. Konuya has bir durum değil. Artıları eksilerinden daha fazlaysa uygulanabilirdir. Kusursuzluk aranmamalı.
 
  • Beğen
Tepkiler: Bahadır Gürel
Ben genetiğe inanıyorum bu bence önemli ebebeynlerin neyse sende osun istisnai durumlar var elbet baban 1.60 boyunda standart bir adam ama sen 1.90 veya 2.00 olabiliyorsun (spor yapmasanda) çevremde var ailemde var bu insanlar.tabi bunlar fiziksel olarak gördüklerim.mesela idolüm olan arnold ne annesi ne babası destek olmamışlar kendi ülkesinde az popüler olan bir sporu seçmiş bunu açık,açık kitabında yazmış ve başarmışda.
 
Men of steel filmi aklıma geldi. Kripton gezegenindeki uygarlık doğal yoldan üremeye izin vermiyordu. Çocukların genleri gelecekteki yapıcakları işe göre özel hazırlanıyordu. Doğmadan önce savaşçı mı bilim insanı mı olacağı belliydi. Bir aile bu kuralı çiğnedi ve kaderini kendi belirliycek bir bebek doğdu: Clark Kent.
 
Sadece çocuklar için değil, bizim için bile doğru kararlar vermemizi sağlayabilir. Biliyorsunuz yol yarışlarında her türden güce ihtiyaç var (patlayıcı sprint güç, anaerobik güç, aerobik güç, dayanıklılık, enerji ekonomisi). Doğru antrenmanları yapsak da bir yanımız gelişirken diğer yanımız gelişmiyorsa, daha fazla zorlamak yerine bunun bizim için genetik sınır olduğunu kabul edebiliriz (tabii ki genetik tespitler mevcut durumumuzla ters düşmüyorsa).

Güç ölçer kullandığımdan beri kendimde gördüğüm en bariz özelliğim dayanıklılığa yatkın olmam ama fazla güç üretemiyor olmam. Yani yarışın süresi uzadıkça laktat eşiği ve altı sürüşlere karşı daha iyiyken (arap atı sonradan açılır misali :)), kısa mesafe yokuşlarda veya ataklarda çaresiz kalmam. Ancak bu genetik mi? Sanmıyorum; çünkü 12 yıldır düzenli olarak uzun mesafe koştum ve yarışlara katıldım. Üstelik hayatımda et, balık, tavuk yemedim; farkında olmaksızın proteini az tükettim. Bu yaşam şekli patlayıcı güç tarafımın neden zayıf olduğunu gösteriyor ama ya genlerim ne diyor? Yoksa yaşam tercihlerimi farkında olmadan genlerim mi belirliyor :)
 
Sovyet rejimi zamanı çocuklar daha okuldayken vücut yapısına ve yeteneğine göre seçilip devlet tarafından sporcu yetiştirilirmiş. Bu gün Türk bisiklet takımlarından birinin başındaki eski sporcu şimdiki antrenör de bu şekilde seçilmiş bir Bulgar göçmeni. Keza Naim Süleymanoğlu'nu hatırlayalım. Böylesi biridir. Hangi kriterler vardı, nasıl seçiliyorlardı bilemiyorum ama sıkı bir disiplinle çalıştıkları biliniyor. Soğuk savaş zamanı olimpiyatlardaki üstünlük mücadeleleri...

Genetik üzerine söyleyebileceğim fazla cümle yok. Bir yönden kişisel yeterlilikler, avantajlar bulunabilirken diğer yandan da iş ırki ''üstünlüklere'' varabilecek kadar kaygan zeminde. Adolf amcanın bu konuda çok fazla araştırma yaptırdığı biliniyor.

Konuya farklı bir pencereden bakmak istedim. Yanlış anlamalara varmaz umarım. Öte yandan insanların karın doyurma derdinde olduğu, karın doyurma derdinde olmayan ülkelerde bile hakkında fazla bilgi olmayan bir alanda sohbet etmek zannedersem olsa olsa geyik olur. Yine de güzel olur.
 
@MehmetAliB. Genetiğin ilk keşfedildiği 1920'lerde gelişmiş ülkelerde (Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa vb.) garip bir yönelim başlamış. Bilim o kadar yönlendirici olmuş ki, genetik yönden sakat doğan veya beyin özürlü doğanların toplumdan tecrit edilmeleri, evlenmelerinin yasaklanması, hatta yok edilmeleri bile gündeme gelmiş. Yani bunlar medeni dediğimiz toplumlarda oluyor (diğerlerinde olmama nedeni, daha genetikten ve bu konulardan bihaber olmaları). Amaç evrimin yasalarını işletip sağlıklı genlerin çoğalması. Bir çok ülkede genetik nedenle beyinsel özürlü olanların tecrit edilmeleri ve evlenip çocuk yapmalarının engellenmesi için yasalar bile çıkmış. İçlerinde tek yasalaşmayan ülke İngiltere. Bir çok defa meclise getirilmiş ve tartışılmış. Her defasında da kabul görmemiş. Winston Churchill yasalaşması için en çok uğraşanlardan birisi (aynı zamanda tam bir ırkçıdır). Obama döneminde Churchill'in Beyaz Saray'dan heykelinin kaldırılmış olması ancak Trump'la birlikte yeniden yerini alması ilginç bir rastlantı.

(link)

O tarihlerden bu zamanlara kalan şey genetik beyin özürlülerin evlenmelerinin bir şekilde engelleniyor olmasıdır.
 
(link)

"Modern olarak adlandırılan ve kendine hakim, kendi sınırlarını kontrol edebilen, çalışmaya, itaate ve disipline yatkın, eğilip bükülebilir, “kendi uzuvlarına söz geçirebilen”, “aklın önderliği altında örgütlenmiş” bir beden anlayışını öne çıkaran bu kapitalist zeminde kurgulanmış “normal”e uymayan her türlü organizma, toplumsalın dışına itilecek, gözden ırak tutulacak, kapitalizmin disipliner kurumlarınca ıslah edilmeye çalışılacak, tecrit edilecek ya da öldürülecekti. Böyle bir zeminde sakat sadece doğal ya da beşeri nedenlerle bedensel ya da entelektüel yetileri kısıtlanmış bir kişi değil, çalışma erdemine sahip olmayan bir suçlu; tıp sadece insanları sağlıklı kılmaya adanmış saf bir bilim değil, kendini insanların kapitalizmin çizdiği çerçeve içinde kalmasına adamış bir teşkilat; doktorlar da çerçeve dışına çıkanları yakalayıp ıslah etmek için çalışan sağlık polisleriydi. Sakatlara yönelik olarak açılan okul, bakımevi, hastane, rehabilitasyon merkezi gibi kurumlar da sakatların iyiliğinden ziyade, kapitalist toplumun iyiliği için çalışan, sakatların ıslahı, tecriti ya da öldürülmesi misyonunu üstlenmiş tutukevleriydi.

"Kapitalizmin varlığını meşrulaştıran ideolojik atmosferin önemli bir bileşeni olan sosyal Darwinizm uyarınca; güçsüz, zayıf, sakat varlıklar doğada yaşamlarını sürdüremeyip elendiğine göre, toplumsal hayatta da ancak güçlü olanın, sakat olmayanın var kalması doğaldı. Öjenizme göre de, soyun saflığını gözeten politikalarla seçkin insanlardan oluşan bir toplum yaratılabilirdi ve yaratılmalıydı.

"Modernliğin gönlünde yatıp da bir türlü “tam olarak” gerçekleştiremediği “toplumu sakatlardan arındırma” projesini hayata geçirme görevi de, sosyal Darwinizm ve Öjenizmi baş tacı edecek olan Nazi yönetimine düştü. Nazi döneminde sakatlara yönelik zorunlu kısırlaştırmanın yaygınlık ve keyfilik kazanmasının yanı sıra sakat doğan çok sayıda bebek ve çocuk doktorların gözetiminde, on binlerce yetişkin sakat da ölüm kamplarında Nazilerce katledildi. Öte yandan Naziler çok sayıda sosyalisti, muhalifi, eşcinseli zihinsel sakatlıkla damgalayarak akıl hastanelerine kapattılar ya da öldürdüler. Nazilerin sakatlara yönelik uygulamaları Nurnberg mahkemelerinde yargılanmadı, çünkü o dönemde ABD, Kanada, İsviçre, Danimarka, İsveç ve başka batı ülkelerinde sakatlara karşı zorunlu kısırlaştırma uygulamaları yürürlükteydi ve bu uygulamalar 1950’lere kadar devam edecekti."
 
@cahitakin
Vay anam vay, neler dönmüş ya!
Bu insanoglu ne acayip bir varlik, kendi türünün neslini, yine kendi üstün zekasi tüketecek.
 
Evet birazdan ''über alles''marşı eşliğinde ari ırka dalacağız anlaşıldı.
 
Genetik tabikide çok önemlidir ama çalışmadan KESİNLİKLE OLMAZ.

X Kişinin potansiyeli 1000, Y kişinin potansiyeli 700 olsa dahi konu verimliliğe gelince her zaman çalışan kazanır.

Bakın engelli ♿ kardeşlerimize birçoğu sporcu, yani çalışan yapıyor.
Siz yeterki çalışın, bisiklet üzerinden örnek vereyim;

Yol bisikletinin genetiği hıza uygundur, dağ bisikletinin genetiği ise engellere ve sağlamlığa uygundur.

Ama kondisyonlu bir dağ bisikleti sürücüsü kondisyonsuz bir yol bisikletini her zaman yolda üzer. Aynı şey dağ bisikleti içinde geçerlidir.

Sonuç=Yeterki Çalışın :D
 
Geri