Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Evimizde Kalan Gezginler'den Manzaralar

Merhaba, 2 gece bizde kalan Taylan'lı bayan (danscı, grafiker) ve Alman beyfendi (müzisyen, aşcı) turcularımız bu akşam İzmir Karşıyaka'da kalmak istemekteler. Bir yerden haber bekliyorum ama yine de kendilerini bir gece ağırlamak isteyen çıkar mı?187899
 
Scudo
@jazzpub Kubilay bey, konuyla ilgili paylaşımlarınızı daha önce okumuştum, sizin ve ailenizin misafirperverliği çok güzel. :) Ben de siteye az önce üye oldum. Bu arada da son mesajınızı gördüm fakat geç oldu sanırım. Arkadaşlar konaklayacak yer buldular mı? Ben Konak'ta oturuyorum. Karşıyaka'da oturan arkadaşlarım var, yabancı bir çift. Arkadaşlar eğer konaklayacak yer bulamadılarsa ben de onlarla görüşebilirim.
 
  • Beğen
Tepkiler: Özcan
Bu sabah bir başka misafir çiftimizi yolculadık. (link) Hannah (32) ve Heiko (33). Salı günü gelmişlerdi. Almanya'dan 4 ay önce çıkmışlar. İkisi de mühendislik ve turizm alanlarındaki işlerinden ayrılmış. Singapur'a yeni bir başlangıç yapmaya gidiyorlar. Haftaiçine denk geldiği için ve bu aralar biraz keyifsiz olduğum için çok ilgilenemedim.

İlk akşam Heiko'nun yamulan arka jantını Şehir Bisiklet'ten Muharrem'e değiştirttik.
İkinci gün Hannah'nın uzayan zincirini Moda Bisiklet Selim'den temin ettik. İlk 2 akşam evde yemek yedik. Hava berbat olduğu için ve Hannah biraz hasta olduğu için 2 gün de paso evde takılmışlar :)
Üçüncü akşam ise hanıma daha fazla yük olmasın diye dışarı çıktık.
Bisikletleri 26'', V frenli ve daha önce bisiklete pek binmemişler...

Aynı tarihler için Norveçli bir turcu ((link)) daha yazmıştı fakat zaten 2 misafirimiz olduğu için ve daha fazla yerimiz olmadığı için Norveç'ten emekli halam ve enişteme yönlendirmek istedim fakat alternatif bir evsahibi bulmuş. Norveç'ten çıkmış ve Gürcistan'dan yukarı çıkıp Rusya üzerinden memleketine geri dönecek. O'na da yedek dış lastik konusunda yardımcı olduk.

Dün iş çıkışı berbat yağmurda eve gelirken yağmurda debelenen 3 turcu daha gördüm. İnanması güç ama şuan Samsun'da 6 turcu var :) Hepsi de Gürcistan'a doğru gidiyor. Heiko ve Hannah bugün Ünye'ye varmaya çalışacaklar. Eğer buradan evsahipliği yapmak isteyen bir forumdaş varsa kendileriyle iletişime geçebilir.

188007
188008
188009
 
(link)

Kasım ay
ından bugüne (link)'dan herhangi bir mesaj gelmemişti. Acaba çivisi çıkan dünyada artık batılı turcular doğuya girmekte çekinmekte miydiler? Medyada çıkan haberlere bakılırsa doğu tehlikeydi. Aklı olan bu topraklara girmezdi... Birbirinden güzel insanların konukluğunu özlemeye devam mı edecektik?.. Neyse ki korkulan olmadı, şubat bereketli geldi. Önce Tayvan'lı (link)ve Alman (link), ardından Belçikalı ve İsveçli konuklar... (link) sanatçısı Malikah, Tayvan'da yapılan bir sinema festivali için çalışmakta. Yol arkadaşı (link)ise yerel bir tahta flüt çalan müzisyen. Ayrıca yemek ve sebzeler üzerine yoğunlaşan bir dünya insanı... Çifti her zaman olduğu gibi Güzelbahçe-Urla-Seferihisar'ın en güzel bisiklet cafesi(link)'den aldım, evimize kadar rehberlik ettim. İkilinin kullandıkları bisiklet daha önceki konuklarımızın aksine oldukça sıradan hatta biraz da güvensiz görünmekteydi. Hermes Cafe'den usta tamirci (link)'un deyişiyle Malikah'ın vites sistemi oldukça sıradışıydı ve kendisinden ucuz bir yedek zincir almadığı taktirde sadece İran'dan bulabileceği bir takıma sahipti (ya da ben öyle anladım). Kendilerine sorma şansı bulamasam da tahminim bu bisikletin oldukça eski bir mazisi olduğu ve göründüğünden fazla kilometre yaptığıydı... Müzikleri, dansları, yaşamları kadar kıyafetleri ile farkı bir kimlikleri olan çiftin elbette bisikletleri de sıradışı olacaktı... İzmir'in soğuğunda giydikleri kıyafetler forumlarda okuduğumuz "(link)"nden çok (link)'tan henüz gelmiş bir çifti andırıyordu. Hatta 2 gün sonra evimizden ayrılan ve Balçova'da kalacakları eve doğru giden Rübezahl'ın üstünde gece boyu giydiği pijamayı göründe hiç yadırgamadığımı hatta kendimden utandığımı söyleyebilirim... Sevimli çifte her zamanki Kıymalı Tarhana, Toprak kapta Sucuklu Kuru Fasulye, Bulgur Pilavı, Salata ve (kızımın önerisi ile) mantıdan oluşan menümüzü sunduk. Afiyet ve saygıyla yediler, içtiler. Bir gün daha kalan her konuğumuzdan olduğu gibi kendilerinden istediğimiz yerel yemek üzerine Malikah soya sosunda marine ettiği, salatalık, kırmızı lahana ve mor havuçla sotelediği baharatlı hindi eti yaptı. Yanına da yine baharat karışımı ve yumurta ile birleştirdiği havuç sotesini ekledi. Almanya'da çalıtığı lokantanın vitrininde halka gösteriler yapan Rübezahl ise patlıcan ve sebzeleri, başta zencefil ve bilumum baharat ile marine ettiği müthiş bir Hint yemeği hazırladı. Yemeğini kendi elleri ile mayaladığı ve pişirdiği ince lavaş ile servis etti. Her zaman olduğu gibi kızım az da yese, ben ve eşim binbir keyifle ve bir daha nerede bulacağımızı bilmeden bu lezzetli yemekleri midemize turladık... 2 gece kalan Malikah and Rübezahl bolca Türk ve Dünya müzikler dinledik ardından doğaçlama müzik yaptık. Onlarla çalarken şimdi caz dünyasında saygın yer edinen edinen arkadaşlarımla yaptığım eski günleri hatırladım ve hayıflandım... Çifti takip etmek isteyenler için adresleri burada: (link)

(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
 
@jazzpub
bisikletlerin daha detaylı fotoğrafları olsaydı daha iyi olurdu diye düşünüyorum. çok sıkışık bir pozisyonda çekildiği için hiç bir şey anlaşılmıyor.misafirleriniz 68 kuşağı çiçek çocukların esintilerini taşıyor .
 
@OsmaniyeRehber


Bu arladaşı bende Silopi'de 2 gece ağırladım. Açıkçası sizin söylediklerinizin tam tersi konuşmadığımız konu kalmadı belki :) Hatta evi bir gece kulubüne çevirmiştik bir ara :) Gündüzleride Silopi'nin köylerini gezmiştik bisikletle.
 
  • Beğen
Tepkiler: Eshquia™
Kendisi henüz ülkemize yeni giriş yapmış ve köpeği ile geziyor. Kendisine Manisa'dan geçerse konuk edebileceğim diye mesaj attım. Rota üzerinde ağırlamak isteyen olabilir. Denizliden ya @ippon yada @Bahri Kaplan ağırlar diye düşünüyorum.
 

Dosyalar

  • Screenshot_20190328-091654.png
    Screenshot_20190328-091654.png
    415,1 KB · Okunma: 66
  • Screenshot_20190328-091712.png
    Screenshot_20190328-091712.png
    229,1 KB · Okunma: 64
7 Haziran akşamı Belçika'dan yola çıkan Frederik'i ((link)) ağırladık. Kendisi Kapadokya'dan otobüsle gelmişti. Dışarda buluştuk, bir şeyler içtik. Evimizin yokuşu çok dik olduğu için eşyalarını arabaya attık; 2 saat önce tanıştığı birisine tüm eşyalarını emanet edebilmesi şaşırtıcıydı. Yol boyu insan sarrafı olduğu aşikâr fakat şahsen eşyalarımı yokuş ne kadar dik olursa olsun kendim taşımayı tercih ederim.

Ertesi günü aynakolundan düşen 2 vidayı tamamlaması için Şehir Bisiklet'teki arkadaşım Muharrem'e gittik. Ben de yol bisikletimin bir önceki gün kırılan zinciri, arka attırıcısı ve jant tellerini değiştirtmek üzere zaten oraya gidecektim. Kendisinde internet olduğu için ona dükkanın konumunu atıp eşimle beraber arabayla gittik. Orada bir tur bisikletine daha rastladık. Belki denk gelirler ve beraber devam ederler diye biraz vakit geçirdik fakat diğer bisikletin sahibi gelmedi ve Frederik Gürcistan'da bir arkadaşıyla belli bir tarihte kısıtlı bir süre için buluşacağı için yoluna devam etti. Hiç kendisinin ya da bisikletinin fotoğrafını çekmedim fakat kendisi bir zincir marketteki IT işinden istifa edip yollara düşmüş. Eviyle işinin arası 80 KM olduğu için çalıştığı şirket bir yolcu otobüsünü masa, internet ve koltuk altyapısıyla donatıp hergün bu yolu kat eden çalışanlarının konforu için dönüştürmüş. Bisikleti ise mavi renkte oldukça eski ve çelik bir yol bisikletiydi. Üzerinde Sora set vardı. Yükü ise oldukça hafifti.

***

O gittikten birkaç dakika sonra diğer bisikletin sahibi Raphael geldi. Ayaküstü konuşmaya başladık. Kardeşiyle Vietnam'dan yola çıkmışlar ve Fransa'ya evlerine gidiyorlarmış. Geçtikleri ülkelerde de özellikle yoksul kesimlerde ve yetimhanelerde toplamda 10.000 meyve sebze tohumu ekiyorlarmış. Son 5 gündür 120şer kilometre sürdükleri her hâlinden belli olan Raphael'i eşimle çok küçük bir konuşmadan sonra evimize davet ediyoruz ve gözleri parlıyor. Birçok defa teşekkür edip kabul ediyor.
Biz evden koşu için plan yapıp hazırlandığımız için koşuya gidiyoruz, Raphael ise 5 km ötede sahilde bekleyen kardeşinin yanına gidiyor ve orada 2 saat sonra buluşmak için sözleşiyoruz.

2 saat sonra kardeşi Joseph ile de tanışıp meraklı Samsunluların elinden iki kardeşi de alıp dün Frederik için yaptığımızın aynısını yapıp eşyalarını bagaja atıp, dörtlüleri yakıp, takım aracı gibi bizi takip etmelerini söylüyoruz. Evde konuşmaya başlıyoruz ve ikisinin de ziraat mühendisliği okuduğunu, 5 kardeş olduklarını ve ailecek çiftçilikle uğraştıklarını öğreniyoruz. Raphael 2 yıl Kolombiyada gönüllü iş yaptıktan sonra 6 ay kadar Vietnamda 2 yıldır gönüllü iş yapan kardeşi Joseph i ziyarete gidiyor ve daha önce hiç bisiklete binmeyen bu iki kardeş Fransaya bisikletle dönmeye karar veriyorlar. Gönüllü çalıştıkları şehirdeki bisikletçi sponsorları oluyor ve oldukça düşük seviye (Tourney ve Acera karışımı) 2 MTB veriyor; bu arada kaskları da yok. Çocuklar evde yemek yaparken, bulaşıkları yıkarken, bahçede temizlik yaparken ve duvar örmek için güneşin altında taş toplarken o kadar yardımcı oluyorlar ki ne kadar çalışkan olduklarını hemen belli ediyorlar.

Günler ve muhabbetler geçtikçe Katalunyadan ortak noktalarımız çıkıyor, Raphaelin Narcostaki bir bölümde oynadığını öğreniyoruz, ailesiyle görüntülü konuşuyoruz ve gelecekle ilgili çevre dostu projelerini (çiftlikte bisikletin pedal gücüyle elektrik üretmeyi, mantar yetiştiriciliği, bir daha uçağa binmemeyi) konuşuyoruz. Annem, babam, halam ve eniştemle beraber yemek yiyip kahvaltı ediyoruz. Zeytincilik yaptıklarını fakat belli bir böcekten dolayı hasılatlarının yarısının çöp olduğunu öğreniyoruz ve tüm köylerinin onca araştırmasına rağmen ve pahalı ilaçlara rağmen bir çözüm bulamadıklarını öğreniyoruz. Babam ise bunun çözümünün 10-15 ağaçta bir incir ağacı dikmek olduğunu, bu böceklerin incirin sütünden zehirlenip öldüğünü söylüyor ve kardeşler müthiş bir biçimde sevinip yolları boyunca onca şeye rağmen öğrendikleri en önemli şeyin bu bilgi olduğunu belirtip ilk görüşmelerinde bu bilgiyi hemen aileleriyle paylaşacaklarını iletiyorlar.

Cumartesiden Salıya kadar birçok şey paylaşıp konuşuyoruz ve birbirimizi daha çok tanıyıp ne kadar yakın dünya görüşlerine ve tecrübelere sahip olduğumuzu görüyoruz. Yaklaşık 1 aydır buraya yazmayı ertelediğim için ve önümüzdeki 2-3 hafta foruma giremeyeceğim için ve şuan aslında hazırlık yapıyor olmam gerektiği için zamanım çok kısıtlı olduğundan daha fazla detaya giremeyeceğim fakat şunu da atlamamam gerekiyor: Zincirlerinin katran gibi olduğunu fark ediyorum ve kendi zincirimi temizlerken onlarınkini de temizlemeyi teklif ediyorum. Hindistanda takılan bu zincirleri daha önce hiç temizlemediklerini itiraf ediyorlar ve Aliekspresten aldığım aparatın içine gaz yağı koyup simsiyah bir zifti çözüyormuş gibi zincirleri ilk günkü parlaklığına kavuşturuyoruz ve daha sonra aparatı nereden aldığımı sorduklarında Aliekspres cevabını verdiğimde daha önce hiç duymadıklarını öğreniyoruz ve hepimiz şaşırıp gülüyoruz. Daha sonra yağlama yapma tekniğini bilmediklerini de görüp yağlamayı da yapıyorum. Ben onlara bisikletlerle ilgili küçük pratik bilgiler gösteriyorum onlar da bahçemizdeki sebze ve meyvelerle ilgili küçük pratik bilgiler veriyorlar ve bununla yetinmeyip ayrılmadan önce Brezilya, Peru ve Kolombiyadan getirdikleri tohumları paylaşıyorlar. Bunu gören annem ve halam durur mu... Onlar da yıllardır saklayıp devam ettirdikleri birkaç tohum bizden veriyor.

Sadece 1 gece kalmak ve sıcak bir duş almak amacında olan bu kardeşler her günün sonunda ertesi gün gidebileceklerini ve bizi rahatsız etmek istemediklerini tekrar tekrar belirtmelerine rağmen herkes çok güzel vakit geçirdiği için istedikleri kadar kalabileceklerini belirtmemizle beraber 3 gece bizde kaldılar ve son gün yol üzerindeki pazara uğrayıp 8-9 çeşit tohum aldıktan sonra Kızılırmak Kuş Cennetinin 40 km ötedeki girişine kadar beraber gitmeyi teklif ettik ve sahilden muhabbet ede ede beraber sürdük, onlar için de bir ilk olmuştu. Katalunyada mutlaka evlerinde kalacağımıza dair söz alıp yollarına devam ettiler.

Tavsiyelerimiz doğrultusunda Istanbula Karadeniz sahil kesiminden gittiler ve orada şans eseri Cyclist Türkiyenin editöründe kaldılar. Dün de Yunanistana geçtiklerini öğrendim. İnternetleri oldukça görüşüyoruz. Yolları açık olsun ve kendileri gibi hep iyi insanlarla karşılaşsınlar...

Çok fazla paylaşım yapmıyorlar fakat (link) ve (link)

WhatsApp Image 2019-07-02 at 12.31.35.jpeg

WhatsApp Image 2019-07-02 at 12.32.10.jpeg
 
Ağustos sonunda yine bir Fransız çift WarmShowers üzerinden iletişime geçti. Peşin peşin itiraf etmeliyim ki eşim şehir dışında olduğu için (evde yemek, derleme toplama işleriyle yalnız uğraşmak istemediğim için) pek de kabul edesim gelmemişti fakat yanlarında 11 aylık bebeklerinin de olduğunu belirttikleri için yol alma şekillerini ve hikâyelerini merak ettim. Eşimden ve O eve gelene kadar yemeği annemlerde yedirmeyi düşündüğüm için bizimkilerden de onay alarak kabul ettim.

21 Ağustos Çarşamba akşamüstü Mathilde (35), Benjamin (31) ve Juliette (0.9) eve aşağıdaki şekilde varış yaptılar.

P90821-193529.jpg
P90821-193541.jpg
P90821-193555.jpg

Mathilde "işlerine bisiklet veya toplu taşımayla giden çalışanların haklarını savunan bir kuruluş"ta çalışıyormuş (ülkelerinin geldikleri seviyeye bakar mısınız? Kulaklarıma inanamadım ve teyit ettim; doğru bilgi). Doğum iznindeyken kurum kapanmış.

Aynı sırada Benjamin'in çalıştığı start up (serverların yaydığı sıcaklıkla bina ısıtma projesi) başarısız olunca o da işsiz kalmış ve Juliette'in 6 aylık olmasına rağmen fırsat bu fırsat şimdi yapamazsak, erteleyip hiçbir zaman yapmayacağız diyip Fransa'nın Alplerinin eteğindeki Gronoble'den Nisan ayında yola çıkmışlar. Hedefleri Gürcistan'a kadar gidip oradan feribotla Bulgaristan'a dönüp Avrupa üzerinden geçmedileri rotayı kullanarak bir çember yapıp memleketlerine geri dönmek...

Juliette ailenin maskotu oluyor. Bebek sevmeyen ben dahi yumuşayıp eriyip gidiyorum.

P90821-210900.jpg
P90821-212621.jpg

22 Ağustos Perşembe günü, haftasonu katılacağım MTB ve koşu yarışına (Mathilde eşimle beraber yarı maraton koşacaktı fakat yarış, yarış sabahı iptal oldu) beraber katılıp kamp atma planı yapıyoruz. Yaşadıkları yerin getirdiği avantajla beraber aslen dağ koşusu disipleninden geldiklerini; hatta ayakkabılarını bile yanlarında getirdiklerini öğreniyorum. Bu yüzden antrenman olsun diye Juliette'i anneme emanet edip dağ koşusu yapmaya çıkıyoruz.
En son hamilelikten önce beraber koşabildikleri için o kadar seviniyorlar ki size anlatamam. Kırıcı bir parkurda (10km ve 600m+ kazanımlı) koşmamıza rağmen; turda oldukları için aylar sonra ilk defa koşmalarına rağmen öyle motive gidiyorlar ki arkalarında kalıp yolu oradan tarif ediyorum :)

P90822-185047~2.jpg

Bu arada, bu koşudan önce yarışa hazırlık amaçlı zincirimi temizliyordum. Bizimkini de temizleyebilir misin, dediler. Bir önceki Fransız çift gibi iş başa düştü :) önce ve sonra fotoğrafları aşağıda...

P90822-160811.jpg
P90822-161841.jpg

24 Ağustos Cuma sabahı Juliette'in 11. ay aşılarını vurdurmak üzere sağlık ocağına gidiyoruz ve bebek kendi halinde yerlerde emekleyerek dolanmasıyla ve tatlılığıyla beraber yine gönülleri fethediyor ve pasaportu sisteme kaydedilerek 3 farklı aşısını da oluyor.
Oradan çıkıp çatlayan ön heybe demirini kaynattırıyoruz.

Daha sonra Benjamin ile Decathlon'a gidiyoruz. Bisiklet sürerken "en sevdiğin yazarlar/şairler kim" diye soruyor. Ben de Yaşar Kemal, Nazım Hikmet vs diyorum. Bu soruyu neden sorduğunu anlayamıyorum. Uzun bir süre sonra "seninkiler kim" diyorum. Orhan Pamuk ve Elif Şafak diyor! Kulaklarıma inanamıyorum. Diyorum, nasıl? Geçtiğimiz her ülkenin en az 2 yazarını okuyoruz, cevabını alıyorum. Ne insanlar, ne kültürler, ne memleketler var, diyorum, bir kez daha...

Akşam evde bizimkilerle yemek yerken annem "kaç yıldır evlilermiş" diye soruyor, "evli misiniz" diye çeviriyorum. Onlar da "aslında bize buralarda evli olduğumuzu söylememizi tavsiye ettiler fakat size karşı dürüst olmakta sakınca yok sanırım, henüz evli değiliz" diye cevapladılar...

Cuma akşamı eşimin de gelmesiyle beraber kamp malzemelerimizi ve bisikleti arabaya sığdırıp 24 Ağustos Cumartesi sabahı 80 km ötedeki Kapikaya'ya yola çıkıyoruz.

P90824-094046.jpg

Cumartesi MTB yarışının ardından Pazar sabahını heyecanla bekliyoruz fakat sabah yarışa yarım saat kala organizatörün dediğine göre "siyasi baskı ve tehditlerden" dolayı yarışın iptal olduğunu öğreniyoruz. Olup biten hiçbir anlam ifade etmediği için "welcome to Turkey hacılar" diyorum.

209851 dosyayı görüntüle
P90824-204033.jpg

Olan oldu diyip eve dönüyoruz ve Roland Garros finalini izleyip bir sonraki gün takip edecekleri rota hakkında konuşuyoruz.

26 Ağustos Pazartesi günü bu sevimli çekirdek aileye bol şanslar dileyip kendi yollarımıza dönüyoruz...

Beraber geçirdiğimiz bunca süre boyunca en çok 2 şey dikkatimi çekti:

Birincisi, bilgisayar getirmemişler; kendi evlerinde televizyon yok, telefona 5 gün boyunca toplamda yarım saat ancak bakmışlardır...

Ikincisi, bebekleriyle sürekli iletişim halindeler; gün içerisinde bebeğin uyku ve beslenme saatlerine inanılmaz dikkat ediyorlar. Bir de bebek hep yerlerde. Kampta, sahilde, sağlık ocağında, bahçede; yemeği yere düşüyor onu yine de veriyorlar. "Böylelikle her şeye bağışıklık kazanıyor" diyorlar. Juliette büyüyünce bunları hatırlar mı bilemem fakat gerçekten sağlıklı olacağı kesin...
 
9 Ekim Çarşamba sabahı bu sefer İspanyolca bir mesaj geliyor ve seviniyorum. Miguel(35) ve Paola(27) iki gece için müsait olup olmadığımızı soruyorlar.

Son birkaç aydır İspanyolca çalışan eşime danıştıktan sonra gelen mesaj ile aynı gün kalmalarına çok kısa bir süre içinde olumlu geri dönüş yapmamıza seviniyorlar ve akşamüstü biz evde değilken evin bahçesine varış yapıyorlar.

En alt katta oturan halamlara evden çıkmadan haber verdiğim için hazırlıklılar; misafirlere de bu şekilde yönlendirme yaptığım için iki taraf da panik yapmadan, aynı lisanı konuşamasalar da vücut ve sevgi diliyle anlaşıp biz gelene kadar bir şeyler yiyip içiyorlar.

Daha sonra biz de gelip tanış oluyoruz ve evimize çıkıyoruz. Yemeğe annemlere davetli olduğumuz için misafirlerimizin duşunun hemen ardından hepberaber annemlere gidiyoruz ve burada bilgi akışı başlıyor :)

211248 dosyayı görüntüle

Miguel ve Paola'nın, Tijuana, Meksika'da yani Amerika'nın hemen sınırında yaşadıklarını öğreniyoruz. Bu yüzden İngilizceleri çok iyi. Zaten Miguel bir tercüman olduğunu ve Amerika'da akrabalarının olduğunu, çevirilerinin daha çok göçmenlikle alakalı olduğu için İngilizce'sini sürekli güncel tuttuğunu iletiyor.
Paola ise iş güvenliği ve sağlığı bölümünden mezun olduğunu ve yanlış hatırlamıyorsam yüksek lisansını da bu alanda yaptığını; yaşadıkları yerin Amerika'ya çok yakın olması dolayısıyla İngilizce'nin bölgede çok hakim olduğunu belirtiyor. Fakat biz yine de onlar için de bir sakıncası yoksa önce İspanyolca konuşalım, eğer anlayamazsak cümlenin İngilizce'sine geçiş yapma teklifinde bulunduk ve seve seve kabul ettiler; çünkü ben İspanya'daki günlerimden dolayı bir özlem çekiyordum ve eşim de mekanik yapay zeka uygulamalarından sıkılmaya başlamıştı... Bizim için de çok iyi oldu; bir çok şeyi hatırlayıp yeni şeyler öğrendik.

Miguel daha önce Meksika'nın kuzeyinden güneyine geçerek 4000 kilometrelik bir tur yapmış. Paola ise hayatında ilk defa tura çıkıyor.

Şubat'ta bisikletlerini koliye koyarak Paris, Fransa'dan turlarına başlamışlar ve İspanya, Portekiz, tekrar İspanya, Fas, İtalya, Slovenya, Hırvatistan (burada Miguel'in telefonu çalınmış fakat orada yanında kaldığı WS üyesi eski kırık telefonunu hediye etmiş), Sırbistan, Bulgaristan, Yunanistan ve Türkiye olmak üzere Gürcistan'da turlarına son verip memleketlerine uçakla dönmeyi planladıkları bu turun sonlarına yaklaşmışlar.

Türkiye'ye 32 gün önce girmişler ve 30 günlük vizeleri bittiği için endişeli olduklarını belirttiler. Yaptırımın ise geçilen gün sayısı kadar belli bir para cezası ve/veya ülkeye 5 yıl girme yasağı olduğunu araştırıp öğrenmişler. Fakat, biz de onlar da arkadaşların bisikletli, yani farklı ve sempatik oldukları için büyük ihtimalle bir sorun olmayacağını düşündük :) Türkiye çıkışında göreceğiz...

İpsala'dan sonra İstanbul, Bursa, Yozgat ve Kapadokya rotasını izlemişler. Künefe, Tuz Gölü ve Kapadokya'yı unutamıyorlar.

Bizimle irtibata geçtiklerinde Havza'dalardı ve akşam Samsun'a varmış oldular fakat Paola'nın fren kablolarının kopması sonucu Çakallı'dan Samsun'a yaklaşık 35 kilometrelik inişin yüklü bisikletle mucize eseri bir kaza olmadan gerçekleştiğini ifade ettiler.

Bisikletleri çelik ve oldukça eski ve orta halli donanıma sahipti. Fren kablolarının yenilenmesi için ertesi gün eşim arkadaşları bisikletçimize götürdü. Kablolar değişti, yedekleri verildi ve ekstra iç lastik alındı...

P91011-092514~2.jpg

10 Ekim Perşembe günü bisikletçideki işlemlerden sonra 8 aydır sinemaya gitmediklerini ve Joker filminin alt yazılı olup olmadığını sordular. Cevap olumlu olunca sinemaya gitmeye karar verdiler ve bisikletlerini Decathlon'daki atölyeye emanet ederek filmlerini izlediler.

Daha sonra aynı akşam evde yemekten sonra muhabbet ettik ve Gürcistan'a kadar olan yolda gezilip görülebilecek yerleri, yenecek içilecek şeyleri ve yol durumlarını konuştuk. Akabinde 2 bölüm Narcos izledik.

11 Ekim Cuma sabahı "yolcu yolunda gerek" diyerek ve Meksika'ya yolumuz düşerse mutlaka onlara uğrayıp kalacağımızın sözünü alarak onlar Ünye'ye doğru biz ise eniştemin Ladik'teki köyüne doğru yola çıktık.

Ikisinin de paylaştığı fotoğraflar ve hikâyeler gerçekten çok güzel. Bu yüzden profillerinin linklerini buraya ekleyeceğim. Bakış açıları ve hikaye anlatış şekilleri fevkalade.

(link)
(link)
(link)

Bu arada, 16 Ekim'de Samsun'a varacak Kolombiyalı bir arkadaş daha var fakat biz müsait olamayacağız. Eğer misafir edebilecek bir arkadaş varsa profil linki şu şekilde; irtibata geçebilirsiniz: (link)

Ayrıca, yine birkaç mesaj önce bu sayfalarda bahsettiğim 17 yaşındaki İrlandalı Sean turunu Çin'de tamamlayıp memleketine döndü.

Yine aynı şekilde, birkaç mesaj önce bu sayfalarda bahsettiğim Belçikalı Frederik ise sosyal medya kullanmamasına rağmen, aylar önce sadece 1 gece kalmış olmasına rağmen mesaj gönderdi ve vefa dersi verdi: turumu sağ salim tamamladım; bu muhteşem maceranın bir parçası olduğunuz için teşekkür ederim.

Bu değerli gezgin arkadaşlardan öğreneceğimiz çok şey var...
 
İstanbulda yaşamadan en büyük dez avantajı bu olsa gerek. Warmshowers'ta ilanım var ama kimse yazmıyor :(

:harika: @sccetin
instagramda takip ettiğim gezginleri misafir etmişsiniz. Harikasiniz

Abi hesap adını paylaşırmısın.


@sccetin

Oh oh. Gelenin gidenin eksik olmuyor maşallah. Ne hikayeler paylaşılmıştır yemek masalarında. Çok özendim !
 
Son düzenleme yönetici tarafından yapıldı:
Ağustos sonunda yine bir Fransız çift WarmShowers üzerinden iletişime geçti. Peşin peşin itiraf etmeliyim ki eşim şehir dışında olduğu için (evde yemek, derleme toplama işleriyle yalnız uğraşmak istemediğim için) pek de kabul edesim gelmemişti fakat yanlarında 11 aylık bebeklerinin de olduğunu belirttikleri için yol alma şekillerini ve hikâyelerini merak ettim. Eşimden ve O eve gelene kadar yemeği annemlerde yedirmeyi düşündüğüm için bizimkilerden de onay alarak kabul ettim.

21 Ağustos Çarşamba akşamüstü Mathilde (35), Benjamin (31) ve Juliette (0.9) eve aşağıdaki şekilde varış yaptılar.

209841 dosyayı görüntüle
209843 dosyayı görüntüle
209844 dosyayı görüntüle

Mathilde "işlerine bisiklet veya toplu taşımayla giden çalışanların haklarını savunan bir kuruluş"ta çalışıyormuş (ülkelerinin geldikleri seviyeye bakar mısınız? Kulaklarıma inanamadım ve teyit ettim; doğru bilgi). Doğum iznindeyken kurum kapanmış.

Aynı sırada Benjamin'in çalıştığı start up (serverların yaydığı sıcaklıkla bina ısıtma projesi) başarısız olunca o da işsiz kalmış ve Juliette'in 6 aylık olmasına rağmen fırsat bu fırsat şimdi yapamazsak, erteleyip hiçbir zaman yapmayacağız diyip Fransa'nın Alplerinin eteğindeki Gronoble'den Nisan ayında yola çıkmışlar. Hedefleri Gürcistan'a kadar gidip oradan feribotla Bulgaristan'a dönüp Avrupa üzerinden geçmedileri rotayı kullanarak bir çember yapıp memleketlerine geri dönmek...

Juliette ailenin maskotu oluyor. Bebek sevmeyen ben dahi yumuşayıp eriyip gidiyorum.

209845 dosyayı görüntüle
209846 dosyayı görüntüle

22 Ağustos Perşembe günü, haftasonu katılacağım MTB ve koşu yarışına (Mathilde eşimle beraber yarı maraton koşacaktı fakat yarış, yarış sabahı iptal oldu) beraber katılıp kamp atma planı yapıyoruz. Yaşadıkları yerin getirdiği avantajla beraber aslen dağ koşusu disipleninden geldiklerini; hatta ayakkabılarını bile yanlarında getirdiklerini öğreniyorum. Bu yüzden antrenman olsun diye Juliette'i anneme emanet edip dağ koşusu yapmaya çıkıyoruz.
En son hamilelikten önce beraber koşabildikleri için o kadar seviniyorlar ki size anlatamam. Kırıcı bir parkurda (10km ve 600m+ kazanımlı) koşmamıza rağmen; turda oldukları için aylar sonra ilk defa koşmalarına rağmen öyle motive gidiyorlar ki arkalarında kalıp yolu oradan tarif ediyorum :)

209847 dosyayı görüntüle

Bu arada, bu koşudan önce yarışa hazırlık amaçlı zincirimi temizliyordum. Bizimkini de temizleyebilir misin, dediler. Bir önceki Fransız çift gibi iş başa düştü :) önce ve sonra fotoğrafları aşağıda...

209848 dosyayı görüntüle
209849 dosyayı görüntüle

24 Ağustos Cuma sabahı Juliette'in 11. ay aşılarını vurdurmak üzere sağlık ocağına gidiyoruz ve bebek kendi halinde yerlerde emekleyerek dolanmasıyla ve tatlılığıyla beraber yine gönülleri fethediyor ve pasaportu sisteme kaydedilerek 3 farklı aşısını da oluyor.
Oradan çıkıp çatlayan ön heybe demirini kaynattırıyoruz.

Daha sonra Benjamin ile Decathlon'a gidiyoruz. Bisiklet sürerken "en sevdiğin yazarlar/şairler kim" diye soruyor. Ben de Yaşar Kemal, Nazım Hikmet vs diyorum. Bu soruyu neden sorduğunu anlayamıyorum. Uzun bir süre sonra "seninkiler kim" diyorum. Orhan Pamuk ve Elif Şafak diyor! Kulaklarıma inanamıyorum. Diyorum, nasıl? Geçtiğimiz her ülkenin en az 2 yazarını okuyoruz, cevabını alıyorum. Ne insanlar, ne kültürler, ne memleketler var, diyorum, bir kez daha...

Akşam evde bizimkilerle yemek yerken annem "kaç yıldır evlilermiş" diye soruyor, "evli misiniz" diye çeviriyorum. Onlar da "aslında bize buralarda evli olduğumuzu söylememizi tavsiye ettiler fakat size karşı dürüst olmakta sakınca yok sanırım, henüz evli değiliz" diye cevapladılar...

Cuma akşamı eşimin de gelmesiyle beraber kamp malzemelerimizi ve bisikleti arabaya sığdırıp 24 Ağustos Cumartesi sabahı 80 km ötedeki Kapikaya'ya yola çıkıyoruz.

209850 dosyayı görüntüle

Cumartesi MTB yarışının ardından Pazar sabahını heyecanla bekliyoruz fakat sabah yarışa yarım saat kala organizatörün dediğine göre "siyasi baskı ve tehditlerden" dolayı yarışın iptal olduğunu öğreniyoruz. Olup biten hiçbir anlam ifade etmediği için "welcome to Turkey hacılar" diyorum.

209851 dosyayı görüntüle
209852 dosyayı görüntüle

Olan oldu diyip eve dönüyoruz ve Roland Garros finalini izleyip bir sonraki gün takip edecekleri rota hakkında konuşuyoruz.

26 Ağustos Pazartesi günü bu sevimli çekirdek aileye bol şanslar dileyip kendi yollarımıza dönüyoruz...

Beraber geçirdiğimiz bunca süre boyunca en çok 2 şey dikkatimi çekti:

Birincisi, bilgisayar getirmemişler; kendi evlerinde televizyon yok, telefona 5 gün boyunca toplamda yarım saat ancak bakmışlardır...

Ikincisi, bebekleriyle sürekli iletişim halindeler; gün içerisinde bebeğin uyku ve beslenme saatlerine inanılmaz dikkat ediyorlar. Bir de bebek hep yerlerde. Kampta, sahilde, sağlık ocağında, bahçede; yemeği yere düşüyor onu yine de veriyorlar. "Böylelikle her şeye bağışıklık kazanıyor" diyorlar. Juliette büyüyünce bunları hatırlar mı bilemem fakat gerçekten sağlıklı olacağı kesin...

Minik seyyah Juliette’in de bir blogu varmış :) Ailenin seyrüseferini merak edenler için (@sccetin paylaşımındaki reflektif ceketten yakaladığım web sayfasının) linki şöyle :
(link)
 
Gelen giden yok,..:(
İzmir'e yolu düşenleri bize önerin lütfen.....
 
  • Beğen
Tepkiler: mazot ve Özcan
20 Ocak 2020, Pazartesi. Samsun'da berbat rüzgarlı ve yağışlı soğuk bir hava var. Civardaki 500-600 metrelik tepelere kar inmiş ve bir mesaj geliyor. Bu durumda hemen kabul ediyoruz tabii Victor'u ve 1 gece diye sormasına rağmen 2 gece misafir ediyoruz. Kendisi 28 yaşında ve orman mühendisi. Eylül'de Fransa'dan yola çıkmış. Hedefi Temmuz'da Moğolistan'a varmak...

Hava konusunda şanssız olsa da yemek konusunda şansı yağver gidiyor; çünkü Norveç'ten 4 günlüğüne gelen amcama özlemiştir diye kar suyunda iyice yağlanmış, balıkçı kuzenimden aldığımız hamsileri bir güzel ızgara yapıyoruz ve hepberaber afiyetle yiyoruz.

Bu yemek sırasında Türkiye'ye 1 ay önce girdiğini, Noel zamanı ağabeyiyle anne babasının da geldiğini ve kiralık araçla Istanbul'dan başlayıp 2 hafta Efes, Pamukkale, Kaş, Kapadokya vs gezdiğini öğreniyoruz. Daha sonra yoluna Amasra'dan Sinop'a sahil tarafındaki o meşhur inişli çıkışlı ve muazzam güzellikteki yerden geldiğini öğreniyoruz. İlk bisiklet turu deneyimini kendisinden 6 yaş büyük abisiyle 2009 yılında Kuzey Avrupa'da yapmış.

21 Ocak, Salı, dün ise yağmurda ayağının altından ıslakken kayan pedallarını değiştirmesi için Şehir Bisiklet Muharrem'e gidiyoruz. Eve dönünce pedalları değiştiriyoruz ve artık bir klasik haline gelen zincir temizleme işlemini uyguluyorum :) 4000 kilometredir katran gibi olan simsiyah zincir eski günlerine dönüyor. 57cm çelik bisikleti Alman malı vsf manufaktur. Dükkan sahibi yeni sezon bisikletlerine yer açmak için %30 indirim yapmış ve fiyatını 1300 Euro'ya düşürmüş. Donanım XT ve SLX karışımı, v frenli. Bisiklet 15, yükü ise 35 kilo. Sonradan sadece Brooks seleyi eklemiş. Lastiklerinin havasını da tamamlıyoruz ve artık akşam yemeği vakti geliyor.

Bu akşam da şanslı. Eniştem kümesindeki 2 horozunu kesiyor ve annem bunlarla tirit yapıyor. Victor da mahçup olmamak için marketten yumurta, krema, süt, sucuk alıp kendilerine has turta tarzında bir yemek yapıyor. Yemekte 13 kişiyiz, herkesin keyfi yerinde. Victor'un da hoşuna gidiyor ve uzun bir süre muhabbet ediyoruz. Daha sonra akşam evde trainer yaparken vakit geçsin diye televizyonda futbol maçı açıyoruz. Konusu açılıyor ve yıllarca futbol oynadığını öğrenip akşam Chelsea - Arsenal maçını beraber izliyoruz.

WhatsApp Image 2020-01-22 at 13.36.05.jpeg

Bu sabah birkaç saat önce ise kendisine Bandırma Vapuru'na kadar 10 kilometre eşlik edip yolunun açık olmasını diliyoruz.

Eğer yol üzerinde yaşayıp misafir etmek isteyen olursa profil linki: (link)

Eve dönüş yolunda Victor'un ağırladığımız 4. Fransız turcu olduğunu fark edip, diğer tüm turcularla beraber liste yapmaya çalışıyoruz fakat hatırlamak zor oluyor. Buradaki ve Warmshowers'taki mesajlara bakıp bir excel listesi yapmaya karar veriyoruz :)
 
20 Ocak 2020, Pazartesi. Samsun'da berbat rüzgarlı ve yağışlı soğuk bir hava var. Civardaki 500-600 metrelik tepelere kar inmiş ve bir mesaj geliyor. Bu durumda hemen kabul ediyoruz tabii Victor'u ve 1 gece diye sormasına rağmen 2 gece misafir ediyoruz. Kendisi 28 yaşında ve orman mühendisi. Eylül'de Fransa'dan yola çıkmış. Hedefi Temmuz'da Moğolistan'a varmak...

Hava konusunda şanssız olsa da yemek konusunda şansı yağver gidiyor; çünkü Norveç'ten 4 günlüğüne gelen amcama özlemiştir diye kar suyunda iyice yağlanmış, balıkçı kuzenimden aldığımız hamsileri bir güzel ızgara yapıyoruz ve hepberaber afiyetle yiyoruz.

Bu yemek sırasında Türkiye'ye 1 ay önce girdiğini, Noel zamanı ağabeyiyle anne babasının da geldiğini ve kiralık araçla Istanbul'dan başlayıp 2 hafta Efes, Pamukkale, Kaş, Kapadokya vs gezdiğini öğreniyoruz. Daha sonra yoluna Amasra'dan Sinop'a sahil tarafındaki o meşhur inişli çıkışlı ve muazzam güzellikteki yerden geldiğini öğreniyoruz. İlk bisiklet turu deneyimini kendisinden 6 yaş büyük abisiyle 2009 yılında Kuzey Avrupa'da yapmış.

21 Ocak, Salı, dün ise yağmurda ayağının altından ıslakken kayan pedallarını değiştirmesi için Şehir Bisiklet Muharrem'e gidiyoruz. Eve dönünce pedalları değiştiriyoruz ve artık bir klasik haline gelen zincir temizleme işlemini uyguluyorum :) 4000 kilometredir katran gibi olan simsiyah zincir eski günlerine dönüyor. 57cm çelik bisikleti Alman malı vsf manufaktur. Dükkan sahibi yeni sezon bisikletlerine yer açmak için %30 indirim yapmış ve fiyatını 1300 Euro'ya düşürmüş. Donanım XT ve SLX karışımı, v frenli. Bisiklet 15, yükü ise 35 kilo. Sonradan sadece Brooks seleyi eklemiş. Lastiklerinin havasını da tamamlıyoruz ve artık akşam yemeği vakti geliyor.

Bu akşam da şanslı. Eniştem kümesindeki 2 horozunu kesiyor ve annem bunlarla tirit yapıyor. Victor da mahçup olmamak için marketten yumurta, krema, süt, sucuk alıp kendilerine has turta tarzında bir yemek yapıyor. Yemekte 13 kişiyiz, herkesin keyfi yerinde. Victor'un da hoşuna gidiyor ve uzun bir süre muhabbet ediyoruz. Daha sonra akşam evde trainer yaparken vakit geçsin diye televizyonda futbol maçı açıyoruz. Konusu açılıyor ve yıllarca futbol oynadığını öğrenip akşam Chelsea - Arsenal maçını beraber izliyoruz.

217546 dosyayı görüntüle

Bu sabah birkaç saat önce ise kendisine Bandırma Vapuru'na kadar 10 kilometre eşlik edip yolunun açık olmasını diliyoruz.

Eğer yol üzerinde yaşayıp misafir etmek isteyen olursa profil linki: (link)

Eve dönüş yolunda Victor'un ağırladığımız 4. Fransız turcu olduğunu fark edip, diğer tüm turcularla beraber liste yapmaya çalışıyoruz fakat hatırlamak zor oluyor. Buradaki ve Warmshowers'taki mesajlara bakıp bir excel listesi yapmaya karar veriyoruz :)
Kral adamsın serhat.
 
Geri